Soru ve yorumlar için madammarin@gmail.com

14 Aralık 2015 Pazartesi

Filmimi Çek +18 Olsun

Hani ben sadık kalıcam demiştim ya. Hani en iyisi tek eşlilik, hani yorgunum zaten, hani kafamı dinleyeyim, hani iyi böyle demiştim ya. Evren beni yokladı, geçen hafta biriyle tanıştım, yazdığım bir şeyi çekmek isteyen genç bir yönetmencik. O benim filmimi çekmek istedi ben de onun. Onunla ciddi ciddi film çevirmek istedim ama +18 film. Mesajlarda oynaştım, arayınca heyecanlandım. Demek ki dedim biri gelip isteyince kanımı ateşleyebilecek mühim olan gelenin nasıl biri olduğu

Hayır, bir şey yaptığım yok hala tek eşli bir ikinci kadınım ama  şeytana uyasım var son zamanlarda uyarsam günah benden gidesi...

19 Kasım 2015 Perşembe

Beni Kırbaçlar Mısın?

Uzun süredir görüşmediğim oldukça da hoş bir bey tarafından arandım geçen gece. Yalnızım, malum bir süredir ikinci kadınım. Gündüzleri aşkın dorğuğundayken geceleri kukumav modundayım ( yani tek başıma oturuyorum kuku ile alakası yok.) Durum böyle olunca, arkadaşlarımdan ses çıkmayınca, sıkıntıdan patlamak üzereyken ''hadi çık gel laflarız'' dedim der demez de pişman oldum çünkü Cihangirli Cihan'ı aldatmak istemiyorum. O her gece karısının kollarında uyusa da ben nedense pek bir sadık hal ve hareketler sinsilesiyim.

Neyse çıktı geldi, vücut desen yerinde, karizma o biçim, tip gayet hoş eski Madam Marin olsa bu adamı daha kapı eşiğinde yemeye başlar ama malum yeminim var yemem; oturduk, çay, kahve, sohbe, muhabbet... Sevgilisi varmış ama onu anlamıyor ve en çok istediği şeyi bir türlü yapmıyormuş. Nedense aklıma anal seks geldi ama yanılmuışım. Kızımız bu yakışıklıyı kırbaçlamıyormuş, ama o kırbaçlanmak istiyormuş. Buyur buradan yak.

"Beni bir tek sen anlarsın dedim ve sana geldim. Beni kırbaçlar mısın?"
"Neden ben sadist gibi mi görünüyorum sana?"
"Hayır sen kuralsızsın, rahatsın, takmazsın, tabuların yok hem aramızda duygusal bir şey de yok dolayısıyla zarar görecek bir ilişki de yok."
"İlişkim zarar göreceğine ben zarar göreyim diyorsun, anladım."

Çantasından getirdiği kırbacını çıkartıp elime tutuşturdu bu sırada da gömleğinin düğmelerini açtı. Ah o kaslar, o seksi sırıtışı, dudakları da pek bir hoş hani ama benimle duygusal düşünmediği için kırbaç verdi ya elime, hem ben Cihan'ımla mutluyum tamam geceleri gidiyor ama en azından kırbaçla beni demiyor, bu ne yahu. Arkasını döndü kollarını çarmıha gerilmiş gibi açtı.
"Hadi aşkım kırbaçla beni."
Bir tane indirdim "daha sert" dedi. Bir daha vurdum "hiç gücün yok senin" dedi. Daha sertçe vurdum "of çok ruhsuzsun" dedi. " peki sana iyi gelecek birini tanıyorum." dedim. Nuri'yi aradım şansıma evde ve yalnızmış, bizim yakışıklıyı onun dairesine götürdüm. Nuri, adamı görünce ağzının suyu aktı ben de kulağına "sert ol, sert seviyor." Dedim, kırbacı da Nuri'ye verdim. Kadın kılığında, 1.90lık Nuri, bütün gece adamı hem kırbaçladı hem de evire çevire yedi çığlığını dairemden bile duydum. Beni ruhsuzlukla suçladı Nuri ruhunu kıçından çekti aldı, bir süre sert sevmeyecek sanki bizim yakışıklı. 


10 Kasım 2015 Salı

Anlattıklarım Aramızda Kalırsa

 Her fuar dönemi birileri beni arar ''kitap yaz madam'' der. iyi de ne yazacağım ben kitapta yaşadıklarımın büyük kısmını burada yazıyorum zaten. Çalıştığım dergilerde yazıyorum, arada senaryo istiyorlar onu yazıyorum. Kitaba ne kaldı? Daha ne kadar özele dalar bu Madam?

Nesini anlatsın size? Neyi merak ediyorsunuz? İkinci kadın olmanın ağırlığını mı? Unutamadığınız eski sevgilinize benzeyen suretlerin yanımdan geçtiğinde hissettiğim tedirginliği mi? Hangi posizyonları sevdiğimi mi? Kadın erkek ilişkilerinde olur olmaz durumları mı? Bana gelen cinsi sapık soruları nasıl cevaplayıp insanımıza yol gösterdiğimi mi? Gittiğim her yerde nasıl bir auraysa bu mutlaka birilerinin ilgisinden kaçar duruma düştüğümü mü? Anlatacak, yazacak çok şey var da yazmaya halim mi yok acaba? Yoo buraya gayet de istekli yazıyorum sanki. Kim bilir belki bir yazmaya başlarsam durmam, ortaya dökülmedik çamaşır kalmaz o çamaşır kokusunda boğulurum diye korkuyorumdur. Kararı okurlarım verecek bu blog o yüzden var yaz derlerse yazarım eyvallah...

Ama söz verin size anlattıklarım aramızda kalacak kimseye söylemek yok yoksa yakarım o dilleri. Ben kendime bile itiraf edemiyorken yaşadıklarımı, yaptıklarımı, en mahrem anlarımı, anılarımı bir tek size anlatıyorum. Zaten kendime anlatmaya kalksam içim beni kabul etmez bazen ondan korkuyorum.

29 Ekim 2015 Perşembe

O Kutu Yalanacak!


Bir arkadaşımın sorunu var; oral seks yaptıramıyor. Yok ya kokuyorsa? Yok ıslanınca iğrenç mi? Yok utanırım bilmem ne... Bana sordu sen yaptırır mısın diye bana!

Yaptırmayacaksam sevişmenin ne anlamı kaldı? Sadece gir çık mı? Havaya giremem bi kere. Evet, iyi yapmayanlar, yapamayanlar, klitorisi bir Yunan filozof sanan erkekler var, doğrudur ama iyi yapan, hakkını veren, moda sokmayı çok iyi becerenler de var. Bir de erken boşalanlarla, küçük pipiliker iyi yalar, eksiklerini kapatmak için herhalde neyse.

Ben, yalamayan ve iyi yalayamayanla bir daha görüşmem. "beni yalamadın, seninle işim olmaz" da demem, diyemem saçma sapan bahaneler bulur postalarım. Hatta ve hatta olay sırasında yalamamak için türlü şekillere girenleri de daha o anda postalamışlığım vardır. Oral sekssiz seviştiğimi anlamıyorum, havaya giremiyorum, iyi yapılmazsa da bu böyle tabii de en azından yapma gayretinde olana yol yordam gösteriyorum. Benimle olacaksa o kutu yalanacak arkadaş! Yoksa var işte yalatmayı sevmeyen istemeyen çekinen kadınlar onlara gitsinler bi zahmet.

27 Ekim 2015 Salı

Bana 90'ların Mickey Rourke'u Lazım

 İster nostaljik deyin ister geri kafalı, ister hayal perest, ister isterik... Ben 90'larda kendimi, bedenimi, dünyayı ksaca her şeyi keşfetmeye başladım. her şey yeni ve dıokunulmamıştı. Erkek arkadaş nedir yeni anlıyordum, hayallerim vardı hayal ötesi. Sonra bir gün televizyonda onu gördüm. "Vahşi Orkide"nin peşindeydi. O bakış, o çapkın gülümseme, o masum ama her günaha davet edebilecek güçteki yüzü...

Mickey Rourke... Bulduğum her fotoğrafını biriktirdim. Beni okul çıkışında gelip motorunun arkasına attığını hayal ettim. Uyurken beni izlediğini, uyandığımda onu odamda bana bakarken bulduğumu tıpkı vahşi orkide de olduğu gibi. Ya da onunla ben, delice bir dokuzbuçuk hafta geçireyim, üzerime ne isterse döksün istedim.

Beni şeytanın elinden çekip alsın, kendi şeytanına sunsun. Benim için ağlasın, o dövmeli güçlü kollarıyla beni sarsın, Carre Otis'le değil benimle evlensin. Benim için boks yapsın ama bu kez o güzel suratını dağıtmasın, kullandığı uyuşturucularla her gün biraz daha yakışıklılığını kaybetmesin, benimle benim hayalimdeki gibi kalsın istedim.

Çılgınca fantazilere alıştırsın, beni bağlasın, ellerimi, gözlerimi, sonra dudaklarıyla beni benden önce keşfetsin istedim. Doksanlarda en çok Mickey Rourke gibi birini istedim, ya da ben Amerika'ya zamanında gidip ona yetişebilmek, olmadı... ben büyüdüm, o yaşladı, yaşlandıkça eski halinden eser kalmadı. Ama biliyordum o yıkıntının içinde benim hayran olduğum, hayallerimde her duyguyu her hazzı sonuna kadar yaşadığım adam vardı. Bana şimdi de 90'ların Mickey Rourke'u lazım, insanı günaha sunan, acıktıran bakışı ve gülüşüyle ayaklarımı yerden nefesini göğsümden kesip alacak, hayatı, kendimi yeniden keşfetme isteği uyandıracak bir Mickey Rourke hatta mümkünse 90'lardaki halinin kendisi, hadi kapatıyorum gözlerimi uyandığımda odamın bir köşesinde bana bakarken bulayım onu olur mu?

23 Eylül 2015 Çarşamba

Biz Kadınlar En Çok Kendimizi Erteleriz

-Yalnızsınız Madam. Dedi gözlerimin taaa içine bakarak.
-Benimki kalabalık bir yalnızlık ama. Dedim.
-Bu yine de sizi yalnız kılar. Uzun süredir sizi bekliyorum. Benimle gelin önce Almanya sonra İngiltere'ye gidelim. Size bir ay müddet blogunuzdan seçtiğiniz yazılardan bir kitap oluşturun ve yayınlayayım.

Hiçbir yere gidesim yoktu çünkü uzun süredir istediğim adamla nihayet adı konulmamış, arada sırada, kaçamak, gizli saklı da olsa yine de beraberdim ve biz kadınlar en çok kendimizi ertelerdik. Şu kitap işi biraz daha bekleseydi benim ilişkim ve keyfim daha ağır basıyordu. Biliyorum aptallık bu yaptığım ama ne yapayım, iki sokak uzağa bile gitmek istemiyorum CİHANgirden. Gözlüklü gözlerini gözlerime dikmiş, baştan aşağı siyah takım elbise giymiş, yayın evi sahibi kibar bey, benden cevap bekliyordu.

-Şu sıralar hiçbir yere ayrılamam, üzgünüm. Malum bir dergide ilişki danışmanlığı yapıyorum.
-Ama siz dünyaya açılmalısınız.
-Şimdilik açılmak istemiyorum. Daha sonra açılırım.
-Peki nasıl isterseniz Madam ama unutmayın siz yalnızsınız size yakışan da bu. Kimse için kendinize geç kalmayın.

Arkasından bakakaldım; haklıydı ama ne yapayım gitmek istemiyorum ''Cihan gir''diğinden beri hayatıma...

21 Eylül 2015 Pazartesi

Çok Kullanılmış Vajina Az Kullanılmış Beyine Karşı

 Bir arkadaşımın aracılığı ve ısrarıyla bir dergide ilişki sorunları olanlara yorum yazmaya başladım. Sıkıcı bir iş değil ve her gün gitmiyorum en azından, arada toplantılara gidip gelen maillere cevap veriyorum. İçlerinden ilginç olanlarını seçmemi istedi sürekli sırıtan sarışın erkek patronum, ben de öyle yaptım. Kelin ilacı olsa kendi başına sürer misali, ilişki yürütme özürlüsü, bağlanma sorunlusu, ihanet müptelası Madam Marin, ilişkilerini düzeltecek birilerinin hadi hayırlısı.

Gelen mailler hep ihanet, hep aldatma, hep ikilemde kalma... aman ne ilginç. İçlerinden biri ilgimi çekti. Mail şöyleydi:

"Sevgili Madam Marin, ben Ece yirmi yaşındayım sorum şu; benim vajinamın iç dudakları dışa çıkık. Erkek arkadaşım onları görünce bunu çok oynatmışsın, çok kullanılmış, yıpranmış ben seninle artık görüşmem dedi. Oysa ben daha önce kimseyle olmadım, inanın sadece mastürbasyon yaptım acaba mastürbasyondan mı hasar gördü vajinam? Sevgilimi nasıl geri kazanabilirim?

İşte bu da benim bu kızcağıza cevabım: Sevgili Ece, sen o sevgilin olacak moronu unut gitsin. Vajina kendine has bir organdır ve elletmekle ya da mastürbasyonla hasar görmez. Herkesinkinin şekli de dudakları de değişik ve kendine özeldir. Ayrıca sor bakalım ona o hiç elletmemiş mi? Biz erkeklerinkine bakıp ne kadar kullanıldığını sorgulayabiliyor muyuz? Bunu gösteren bir ip ucu var mı? Belki biz de az kullanılmış penis istiyoruz olamaz mı? Sen takma o salağı kafana, vajinanla da istediğin gibi oyna. Böyle adamlardan uzak durun bunlara mı kaldınız ya...

Ne deseydim ben Madam Marin'im dayanamadım. Sırıtık patronum bayıldı cevabıma, umarım kızcağız da dinler sözümü de dudaklarını içeri yapıştırmaya kalkmaz. Çok kullanılmışmış az kullanılmış beyinden çok kullanılmış vajina daha iyidir daima.

Aynaya Yansıyan Marin

 Kızıl saçlı bir kadın varmış. Yalnız yaşarmış. Aşıkları olurmuş arada ama o sadece birini severmiş, onu bekler, sadece onunla gerçekten sevişirmiş. Diğerleriyle ise arada oyalanır, oynar, zaman geçirirmiş. Marin miş adı. Güzelmiş, yalnızmış, hırçınmış. Marin, sevdiği adamla dışarıda görüşemez, elini tutup benim diyemezmiş çünkü adam evli ve çevresinde saygın biriymiş, Marin ise adı çıkmış bir güzel.

Önceleri iftira atmışlar Marin'e o da demiş ki madem öyle sizin uydurduğunuzdan da fazlasını yapıcam, yapmış da. Merak etmeyin demiş hakkımda duyduklarınız duymadıklarınızın yarısı bile değil. Zamanla yalanlar gerçek, gerçekler hançer, hançer de aşka dönüşmüş. Marin öyle bir çıkmaza düşmüş ki adını temize çekmek şöyle dursun an gelmiş kendi bile inanır olmuş uydurduklarına.

Adam onu sevmiş sevmesine de sahip çıkmamış, utanmış Marin hakkında çıkan söylentilerden, çekinmiş gerçekliğinden, inanmış yalanlara çünkü bazı yalanlar çok yakınmış inanılmaya. Ve Marin'i hep kapalı kapılar ardında sevmiş, sarmış, küle çevirmiş her gün ışığı vurduğunda. Marin anlamış ki adam yalnız kaldıklarında adam, kalabalıkta ise diğerlerinden farksız. Ardından fısıldayanlara karşı sessiz, savunmasız. Böyle aşk olmaz, böyle sevgili olmaz demiş ya benimlesin ya da onlardan birisin.

Marin, bir sabah sessizce kaybolmuş ortadan, ardından tek iz bırakmadan. Hakkında çok söylenti çıkmış ama gerçek hiç ortaya çıkmamış. Marin aslında hep o adama ait olmuş, hep onu beklemiş, hep onu sevmiş bütün o dedikodular onu kıskananların, bir yere koyamayanların uydurmasıymış, Marin da bu oyuna katılıp onlarla dalga geçmiş ama sevdiğinden olmuş. Yalanlara yenilince de çekmiş gitmiş.

Marin, kızıl saçlı, hakkında söylenenler yaşadıklarından fazla çoğunlukla da alakasız, asla ona sahip çıkamayacak bir adamı bekleyen bağımsız bir kadın; ne çok Madam Marin var etrafta.

15 Eylül 2015 Salı

Sevişirken Birinin Gözlerine Bakmayalı Ne Çok Olmuş Meğer

 Birinin teni tenine karıştığında, ruhu da ruhunla buluşur, bütün olursun ya bize de öyle oldu. Bazen sadece sekstir, tenler karışır gibi olur ama ruhlar yabancıdır, yabancılarsın. Onunla her şeyiyle alıştığım, tanıdığım, yıllardır aradığım ama hep varlığını tattığım bir ruh ve bedene karıştım. Hem de ne karışmak.

Dediği gibi yarım saat sonra geldi. Üzerimde içimdeki sesin direktiflerinin aksine sadece askılı mini siyah elbisem vardı. Onu dinlesem bana jartiyer giydirecekti ama Cihan'ı tanıyordum, o benden Madam Marin olduğum için korkup kaçmıştı, şimdi ona kim olduğumu hatırlatıp ürkütmek istemedim. daha doğal ve masum görünmeliydim.

Eve girdiğinde hiç konuşmadık, sadece birbirimize gülümsedik. Aynı sırrı bilip de uzun süre saklamış, artık ortaya çıktığı için rahatlamış iki insanın bakışı vardı bakış ve gülüşlerimizde. Bana sarıldı, kollarındayken güvenin ne olduğunu hatırladım yeniden. Hiç direnmeden, sormadan, sorgulamadan bıraktım kendimi kollarına. Öpüşü yumuşak, dudakları sıcaktı. Boynumda dolanırken içimde ateş dolaştı, Göğüslerime inince ateş daha aşağılara indi ve dili nihayet o ateşi bacaklarımın arasında yakaladı. Çok tanıdıktı ama çok da yeni. Her hareketinde binlerce kez tattığım hazzı ve deneyimi sanki yeni yaşıyormuşum gibi oluyordum. Onunla yenileniyordum adeta hayatımda ilk kez sevişiyordum. içimde hissettiğim onun ruhunun ete bürünüp benimle bütünleşmiş haliydi.
Sıcaktı, sertti, beni deliyor, deşiyor, içimde bana ait her şeyi uyarıp, beni ona bağlıyordu.

Yavaştan hızlıya, yumuşaktan serte, her şeyin ilk kez yaşandığı, sesimin içimin en derinlerinden dudaklarıma sürüklendiği oradan da kesik kesik çığlıklar halinde çıkıp, beni geçmişe bağlayan tüm pişmanlıkların, hataların, keşkelerin dışarı çıktığı bir geceydi. Sevişirken birinin gözlerine bakmayalı ne çok olmuş meğer. Sevişirken gözlerine baktım, kokusunu duydum, aklıma kazıdım. Ben alışmayı sevmem, yaralayıcıdır, her alışkanlık alışan kişiye zarardır. Bu adamın beni böyle sevmesine alışacaktım, şimdiden anladım.

Şehvet Ve Karamel

 Gecenin üçü hatta üç buçuğu, bir ses beni uyandırdı.
- Uyan ben sıkıldım!
Sen kimsin demiyorum, kim olduğu çok belli içimdeki ses uyanmış, ne zamandır konuşmuyordu ben de rahattım. Durdu durdu gecenin en karanlığında uyanacağı tuttu.
- Ne istiyorsun bu saatte?
-Sıkıldım eğlendir beni. Sen daha eğlenceliydin eskiden.
-Uykum var, sus da uyuyayım sabah eğleniriz.
-Hayır ben şimdi istiyorum.
-Ne yapayım peki?
-Ara onu!
-Kimi?
-Kimi olduğunu biliyorsun bana numara yapma kaltak! Kalk ara hemen.
-Çok da sertsin, hem sen kimsin de bana emir veriyorsun?
-Ben senim sen de ben. Ve ikimizde onu istiyoruz neye direniyorsun ki?
-Ama adam evli hem de yeni evlendi.
-Senden kaçmak için ona sığındı çoktan da pişman oldu, ara çağır şunu.
-Bu saatte mi? Karısı da uyanır, yan yana uyur evliler unuttun mu?
-Mesaj at o zaman.
-Ne yazayım? Uyuyor musun mu?
-Aman ne komik, ben söylerim sen yaz.

Gecenin üç buçuğu, yatağımdan kalkıp, uykulu gözlerle telefonumu buluyorum.
-Söyle ne yazayım?
-Saklanacak yer kalmadı ben çoktan sobelendim.
-Ne?
-Sen yaz o anlar.

Yazıp gönderiyorum. Pat diye cevap geliyor.
"Seni kokundan buldum."
Cevap yazıyorum: "Ne kokuyorum peki?"
"Aşkın acı, genzi yakan, günlerce sinip kalan tapılası kokusu, sen yasaklanmış, tövbe tutmaz, şehvet kokuyorsun ve biraz da karamel."
"Yanıma gel."
"Yarım saat sonra oradayım."
-Mutlu musun geliyor işte.
-Evet nihayet eğleneceğim.
-Gidip bir duş alayım o gelmeden.
-Dur! Kokunu seviyor unuttun mu? Ama üzerine seksi bir şeyler giy.

Emirlerine uyuyorum içimdeki sesin malum onu kızdırınca susup beni cezalandırıyor, hayatım da çok sıkıcı oluyor. Neden heyecanlandıysam bu kadar? Yarım saat de geçmek bilmez şimdi.

6 Eylül 2015 Pazar

Madam Marin'in Tayland Notları

 Yazın ortasında kafama esti Tayland'a gittim. keyif benim kahyası da benim nereye istersem giderim. Evet, fazlasıyla sıcaktı ve yağmur mevsimiydi ama benim şansıma orada olduğum süre içinde fazla yağmur yağmadı. Neden gittim? Gezmek için, değişiklik olsun diye, masaj yaptırmaya, kaplan sevmeye, meşhur seks hayatı hakkında gözlerimle görüp size bilgiler vermeye, tapınaklarında arınmaya... gittim işte canım istedi gittim.

Öncelikle dışarıda bir fırının içinde, alış veriş merkezleri, oteller ve özellikle hava alanında da bir dondurucuda dolaşıyor gibi hissedeceğinizi bilin. Dışarısı ne kadar sıcaksa içerisi o kadar soğuk, köklüyorlar klimaları ben bildiğiniz hava alanında titredim ve bir kaç avm de de. Neyse yemekleri: çok fazla turist olduğundan müslümanlara uygun yiyecek servisleri var yani domuz etsiz, bunun dışında deniz ürünlerini denemenizi tavsiye ederim. Dışarıda pişen ve satılan çokça yiyecekleri var ama tuhaf baharat kokusundan dolayı pek hoşlanacağınızı sanmıyorum. Sadece bir güzel kokulu dışarıda satılan yiyeceğe rastladım o da böcek çeşitleri idi. Nedense kokuları iyi ama görsel şölen felaket, hamam böceğinden akrebe, devasa çekirgelerden kakalaklara çeşit çeşit pişmiş böcek.

Bangkok, büyük ve merkezi şehirleri, alışveriş için mükemmel, Pattaya ise seks pazarının en çok aktığı yer tabii bu Bangkok için de geçerli. Ben Pattaya'ya meşhur Walking Street'i görmeye gittim. Sizi ilgilendiren kısım şimdi geliyor işte. İstiklal Caddesi gibi bir cadde sağlı sollu barlar var bu arada çok iyi müzik yapan rock barlar var mutlaka girin. Arkadaşlarla, aileyle, çoluk çocuk giden çok kişi var. Dolayısıyla öyle ortalıkta seks yapanlar, yok efendim çocukları yiyen yaşlı adamlar, çıplak gezenler falan yok. Her şey kapalı kapılar ardında. Ne yazık ki pek güzel kadına ya da yakışıklı erkeğe rastlamadım. Sadece travestileri güzel onlarında çoğu ameliyatsız. Kimi para bulamadığından malum cinsiyet değiştirme çok pahalı bir ameliyat kimi de müşteriler penis de istiyor diye ameliyat olmamış.

İçeride canlı seks showlar olan bir sürü bar var. Elbette neredeyse hepsini gezdim. Dikkat edin kapıda içkileri çok ucuz söyleyip içeride kazıklamaya çalışanlar oldu. Klasik showların yanında striptiz, canlı seks, kadın kadına seks, kadınların içlerine incik boncuk sokup çıkartması gibi biraz daha ilginç bir showa tek bir yerde rastladım. Minik bir Tayland'lı hatun önünde boy boy penisle önünüze gelip hangisini sokayım diyor siz de aha bu sana iyidir sok da görelim deyip işaret ediyorsunuz. O da dikiyor bacakları önünüzde sokup sokup çıkarıyor. Bir travesti abla da gözlerimin önünde iri yarı bir turistin önce ağzına verdi sonra domaltıp münasip yerine. Adamın zevkten iniltilerini şu sevgili kulaklarım bizzat duydu. İsteyen turist çiftler de sahneye çıkıp olaya dahil oluyordu. Ne yazık ki fotoğraf çekmek yasaktı yoksa ne görüntüler yakalardım ah ah.

Masaj çok iyi, her gün masaja gittim hem de günde üç kez falan. Kaplanlar çok güzel özellikle yavruları, gerçek bir kaplanı okşamak tarifsizdi. Salı günleri Pattaya pazarı var kaçırılmaz. Seks turizmi için pek iyi şeyler söyleyemiycem. Bana çok ilginç gelmedi bir de bir yerin başına gelecek en kötü şey olmuş seks işçiliği deyince hemen orada bitiveren Ruslar etrafı sarmış. Walking Street Rus fahişeler ve onların pezevenleriyle dolmuş böylece oranın mistik havası da biraz kaybolmuş. Bir de beni Rus sanıp konuşmaya çalışanlar çok oldu iyice sinir oldum. Bir yeri Rus bastıysa oradan hayır gelmez. Ama bunun dışında değişik keyifli bir yer travestileri ve travesti showları gerçekten çok güzel.

Aman Sahibem Görmesin Kızar!

 Uzun süredir tanıdığım ressam bir arkadaşımın sergisine gittim. Nişantaşı'nın sanat ve kalite kokan bir galerisinde, çok kalabalık olmasa da nezih bir topluluğun bulunduğu bir sergiydi. Yalnız gittim, oradan da başka bir arkadaşıma uğrayacaktım çünkü. Bizin ressam arkadaş ellilerini devirmiş, efendice, sessiz sakin, sanatçı nazikliği taşıyan biridir. Aynı zamanda da iflah olmaz bir köledir. Ne zamandır bana sahibem ol der durur; ben de hiç bir ilişkiyi adam akıllı yürütemiyorum, kimseyi sahiplenemem derim buna. Belki arada oyunlar oynanıp, görevler verilebilinir, o şekilde kullandığım sözde bir kölem de var aslında ama ciddi anlamda ve uzun süreli sahibe- köle ilişkisi bana göre değil neyse, gittim bunun yanına tebriklerimi sunacağım, etrafını korku dolu gözlerle süzmeye başladı.

- Ne oldu? Tedirgin görünüyorsun.
- Aman efendim sahibem de burada sizin benimle konuştuğunuzu görmesin.
- Görse ne olacak? Senin sergin değil mi bu belki bir şey sorucam ya da satın alıcam, yasak mı seninle konuşmak?
-Size olan ilgimin farkında şimdi bizi görürse kızar, çok da kıskançtır aman diyim efendim.
- Ne diye beni davet ettin o zaman be adam!

Ve yanımıza meşhur sahibe yaklaşıyor daha doğrusu köle ressamın korku dolu bakışlarından o olduğunu anlıyorum. Bu kadar korkunca ben de 1.80 boylarında, elinde kırbacıyla dolaşan, deriler içinde, sert görünümlü bir kadındır diye düşünmüştüm; gele gele 1.50 boylarında yeni yetme, cılız, üzerinde dandik bir kotla t shirt olan, kızcağızın teki geldi. Tutamadım kendimi;

- Bu mu sahiben? dedim.
Kız da o gariban halinin aksine sert görünmeye çalışarak ve cılızdan çıkan sesini de kalınlaştırma çabasıyla.
- .....Cığım bu baaayan kim? dedi.
- Ben Madam Marin'im .....cığın beni çok iyi tanır sana da kim olduğumu anlatır. Bu arada resimleri çok beğendim ama korkacaksan hak edecek birinden kork, köle olacaksan da değecek birine köle ol be canım. deyip, arkamı dönüp galeriden çıktım. Ne yapayım tutamadım kendimi. Madem bu fareden korkuyorsun neden oraya aslan çağırıyorsun? Böyle olacağı belliydi yok sahibem görmesin, yok kızar, yok kıskanır. Kırbaçlamıştır akşam bizim köle ressamı herhalde minyatür sahibesi, kırbacı kaldırabildiyse tabii.





Tek Gecelikse En Büyük Boy Olsun

 Erkek penisinin ideal boyutuyla ilgili bir anket düzenlenmiş. Kadınları toplamışlar boyut boyut gösterip seç bakalım demişler. İki seçenek hakları var birincisi tek gecelik için bir boyut. İkincisi ise uzun süreli ilişki için. Tek gecelik ilişki için çoğu kadın 20-22 cm arası olan ve genişliği de 7 cm üzeri olan penisi seçerken, uzun süreli ilişki de çoğunlukla 13-13 cm arası kalınlığı da dört parmak boyunu geçmeyenler tercih edilmiş.

Bunun nesi garip? Her kadının mantığı aynı çalışıyor. Çıkan sonuç bu. Tek seferlik, şöyle kendisine bir hediye armağan ettiği, kaçamağın dibine vuracağı zaman en büyük boyunu seçer tabii ama mesele uzun vadeye gelince, yıpranma payını düşünmek zorunda. Ne de olsa bu da bir organ. Her defasında bu kadar zorlanamaz, açılamaz dahası genişleme sorunu var ki değmeyin gitsin. Gerçi genişler daralır ona göre yapılmış ama sürekli büyük bir penisle muhattap olan vajinada hasar illa ki oluşacaktır.

Kısaca boyutu kafaya takan erkekler için anket sonuçları ortada; kafanıza takmayın. Penisiniz fazla kallavi değilse en fazla sizinle kaçamak yapılmaz ciddi ilişki yaşanır bence bu hiç de kötü değil.

8 Ağustos 2015 Cumartesi

İbnelik De Hayat Gibidir S...kersen Bir Gün Mutlaka S...kilirsin

  Bütün arkadaşlarım bana dert anlatıyor, istisnasız hepsi... Ya sevgilisinden ayrılmış, ya terk edilmiş, ya mutsuz, ya sorunlu, ya iş yerinde her şey kötü. Öyle de böyle de ben bir şey anlatsam biraz dinler gibi yapıp, yine kendilerini anlatmaya başlıyorlar bıktım arkadaş, böyle arkadaş istemiyorum ben de dinlemiyorum artık. Sadece sevgili komşum ve arkadaşım Nuri dinliyor beni. Yine giymiş pembe sabahlığını bana kahveye geldi. Cihangirli Cihan'la olan durumumu anlattım. Sakin sakin dinledi.
- Bu oğlan sana kesik, sen de ona boş değilsin siz yakında yiğişmeye başlarsınız.
- Yeni evlendi diyorum Nuri'ciğim. Kimseyi hele ki bu şekilde birini hayatıma sokmayı düşünmüyorum.
- Aman mecburiyetten evlenmiş o. Kurallar gereği, ailesi, gelenekleri bilmem ne yakında boşar da karıyı bak gör. Benim Apo da evli ama bak her gece bende.
- Sizin durumunuz farklı.
- Nesi farklı bende çük var sen de çamcık. Tek farkımız bu, yoksa yaşadığımız tamamen aynı. Benimki de mecburen evlenmiş ailesi yüzünden ama aklı bende.
- Haklısın belki de. Peki bu durumda biz ne oluyoruz? Metres mi? Sevgili mi? Diğer kadın mı?
- Ay diğer kadını sevdim ben diğer kadın olayım sen ne olmak istiyorsan o ol. Ama bence Cihan'la da beraber ol. Aylardır sevişmedin yahu, kimseyle görüşmüyorsun depresyonun şeyedicek diye korkuyorum. Gece yarısı taşımayalım seni Taksim İlk yardıma panik ataktan.

Gülüyorum sahi öyle de bir durum olmuştu yıllar önce alkollü bir grup seks hikayesinden sonra hastalık kaptım ya da herkes biliyor gibi gelmişti de bir gece fenalaşmıştım Nuri taşımıştı beni hastaneye şu Nuri iyi ki var hayatımda.

- Dün gece Apo'yla yüz üstü kızak vurduk.
- O ne be?
- Ters misyoner yani anacım Osmanlı'canı geliştir biraz.
- Köpek pozisyonu desene şuna.
- Sen öyle de. Ben kızak vurmak diyorum.
- Sen de Apo'ya kızak vuruyor musun?
- Tabii ki.

Şaşırdım. Beklediğim bir cevap değildi nedense hep Nuri pasif sanıyordum.

-Hadi ya ben sanmıştın ki hep o seni...
- Yok hayatım ibnelik de hayat gibidir sikersen bir gün mutlaka sikilirsin.

Güldüm ama içindeki ima, filizof bilgeliğindeki konuşması.... bu Nuri üniversitelerde ders vermeliydi kesinlikle.

19 Temmuz 2015 Pazar

Çirkin Kadın Aldatmaz Güzel Kadınla Aldatılır


Cihangirli Cihan'ı hatırlarsınız hani peşinden başka şehirlere gittim de sözlü olduğunu öğrenince kıçıma baka baka geri döndüm. O gelmiş çaldı kapımı açtım. Elinde çiçek, çikolata. Çikolata tamam neyse de çiçek ne alaka kız isteme modundan çıkamamış daha belli ki. İçeri davet ettim, geldi oturdu. Pek bir kibar, pek bir mahcup ''Sözlün nasıl?'' dedim ''Artık karım.''Dedi. Hayırlı uğurlu olsun ne diyelim ben Cihangirli Cihan'ı çoktan aşkım başka kollarda, gelir geçer aşklarda, günibirlik, gecegirlik ilişkilerde (tek gecelik demektense gecegirlik diyorum ben uydurdum bu ismi bence güzel oldu.)

''Çok özledim seni, aklımdan bir türlü çıkmıyorsun.''
''Öyle mi neden acaba?''
''Sen başkasın. Her şeyin başka.''
''Evlenmişsin ama.''
''Mecburdum bir yerde. Aile baskısı, söz vermişlim ve aldatılmaktan duyduğum ölümüne korku.''
''Aldatılmayacağını nereden biliyorsun ya da aldatılacağını?''
''Sen beni aldatırdın ama o aldatmaz.''

O dediği karısı bu arada bana cep telefonundan düğün fotoğraflarını gösteriyor. Kızı o zaman da görmüştüm ama pek alkımda kalmamış. Kara kuru, pek dikkat çekmeyen, gelinliğin bile üzerinde eğreti durduğu bir kızcağız. Dikkatle inceliyorum fotoğrafı, Cihan kızın yanında olduğundan da yakışıklı çıkmış. Soran gözlerle başımı kaldırıyorum.

''Yani?''
''Sen güzelsin, seksisin, kural tanımazsın. O ise gördün işte. O beni aldatmaz ama sen aldatırdın.''
''Sen de sevmediğin biriyle evlendin ve aldatılma korkundan böyle kurtuldun öyle mi? Aldatılsan ne olacak ki? Bu dünyada aldatmayan da aldatılmayan da yoktur emin ol. Aldatmıyorsa talep yoktur yoksa aldatır ki bu bence daha da kötü. Neyse neden geldin?''
''Seni istiyorum. Sensiz olamıyorum olmuyor, sen benimsin. Ben de senin.''
''Vay iddialı sözler bunlar. Peki karın nerede duruyor bu şablonda?''
''O evde, güvenli bölgede.''
''Benim evim de tehlikeli bölge mi yani?''
''Tehlikeli olan sensin.''

Kalkıp belimden kavradı ve kucağına aldı, ben de iç güdüsel bir hareketle bacaklarımı beline doladım, dudaklarıma yapıştı. Güzel, ateşli, tutkulu, ruh dolu bir öpücüktü en azından son zamanlarda aldığım en iyi öpücüktü ama ittim.

''Git lütfen.''
''Neden?''
''Ben seni aldatırım sen güvenli bölgene dön.''

Elime yapıştı ama ben kapıyı açmayı başardım. Gözlerime derin derin baktı bir şey söylemeden gitti. Onu ben de istedim o an yalan yok ama çirkinle evlen güzelle seviş mantığını sevmedim, yakıştıramadım. Benimle olacak, evdekiyle güvende kalacak nasıl olsa ona talep yok aldatılmayacak ama o aldatacak. Ne saçma mantık. Cihangirli Cihan ben bunu senin yanına bırakmam...


5 Temmuz 2015 Pazar

Ortalık Yerde Mastürbasyon

 Çalıştığım bir yayıncıyla akşam yemeği yiyoruz. Konu yeni kitaplarından birinden açıldı: Kadınlar ve mastürbasyon.

'' Kadınlara çok özeniyorum istedikleri yerde mastürbasyon yapabiliyorlar.'' Dedi.
'' Haklısın.'' Dedim.
'' Peki sen?''
'' Peki ben ne?''
'' Sen de istediğin yerde mastürbasyon yapabilir misin?''
'' Yaparım da tahrik olduğum bir durum olmalı.''
'' Ne tahrik eder seni?''
'' Rüyalarımda porno film izliyorum. Ergenlikten kalma bir bilinçaltıyla hep de gizlice ve bir türlü orgazm olamıyorum çünkü sürekli birileri geliyor, rahatsız ediyor falan. Sanırım bu durum eder. Biraz tuhaf değil mi?''
'' Hayır hiç değil.''

Cep telefonunu uzattı, bir porno siteye girmiş.

'' Seç ve izle. Etraf yeterinde kalabalık ve sen sürekli rahatsız edileceksin ama buna rağmen mastürbasyon yapabilirsin.'' Dedi.

Seçtim, izlemeye başladım. Tam konsantre oluyorum garson geliyor, tam yaklaşıyorum, karşımdakinin delici şekilde tahrik olmuş bakışları engelliyor. Orada elimle oynamam da zor, tek elim masanın altında, bacak bacak üstüne atmış bacaklarımı sıktıkça sıkıyorum. Zar zor ama bir o kadar da keyifle, rüyalarımda bir türlü ulaşamadığım mutlu sona ulaşıyorum.

'' Haklısın biz her yerde yapabiliyoruz.'' Dedim telefonunu uzatırken ve yemeğime hiçbir şey olmamış gibi devam ettim. Geceye beraber devam edeceğimizi düşünen ümitli bakışlarının yerini hayal kırıklığı aldı. Ben işimi gördüm, rahatladım ne gerek var gereksiz bir sekse şimdi değil mi?

16 Haziran 2015 Salı

Büyük Penisin Laneti

 Belli periyotlarla görüştüğüm biri var. Nereden baksanız on yıldır tanırım. Tanışmamızda ilginç aslında o zamanki sevgilimin en yakın arkadaşıydı; ben sevgilime sinir olunca gözüme en yakın arkadaşı pek bir hoş göründü. Önce biraz da intikam hevesim yok değildi kabul ediyorum ama sonrasında hoşlanmaya da başladım. ilk yakınlaşmamızda bana ''benimki biraz büyük korkma'' demişti. Ben de bütün erkekler penis boyunu abartır ya hani pek aldırmamış ''korkmam'' demiştim. Görünce korktum evet ben bile ki ben baya büyüklerini gördüm; ben bile korktum.

Gerçekten büyüktü... Kalındı, uzundu. Sadece kalın, sadece uzun değildi, her ikisiydi. Çok dar olmayan bir vajinayı bile fena halde zor durumda bırakırdı. Onu görünce, hem ben bu işten nasıl yırtarım dedim hem de hemen o dağa tırmanıp zafer kazanmak istedim. Tırmandım da. Ağzıma alsam çenem kilitlenecek, üstüne otursam bağırsaklarım delinecek diye çekindim. Büyüklüğünden ve yaşadıklarından deneyimli arkadaşım canım yanmasın diye çok dikkatli ve yavaş davrandı. Benimki kendini zorlayıp, son limitlerine ulaştığında, ilişki de zevkli bir hale dönüştü. Ne çenem kilitlendi ne de organlarım dağıldı. Aldığım hafif acıyla karışık büyük bir hazdı. Ama onunla düzenli bir cinsel ilişki nasıl olur pek düşünemiyordum açıkçası. Her zaman değil, arada sırada görüşüyorduk. Böylesi daha iyi, daha zevkli ve bence daha sağlıklıydı. Geçenlerde kanser olduğunu öğrendim bu arkadaşımın, artık adına fuck body mi dersiniz, seks partneri mi dersiniz, arada takılınan arkadaş mı siz karar verin.

''Ne kanserisin?'' Dedim. '' Testis'' Dedi.

Aklıma ilk büyük penisin laneti sözü geldi. belki de nazar değmişti. Belki de hemcinslerinin haset enerjileri dokunmuştu. Ya da o kallavi şey toplara ağır gelmişti. Saçmalıyorum tabii bu durumun tıbbi bir açıklaması mutlaka vardır. Ben mi? Hayır hastanede ziyarete gitmem, geçmiş olsun dedim. Umarım iyileşir ne diyeyim yoksa kaybı gerçekten çok büyük olur.

İzmir'in Şortlu Bacaklarına Selam Ola

 İzmir kaçamağı her anlamda iyi geldi. Gezdim, içtim, seviştim... Kafamı dağıttım, yeni insanlarla tanıştım, İzmir'in rahatı benim de içimi rahatlattı. İstanbul da ne çok kaos varmış, ne çok soruna göğüs germişim bu kış meğer bunu anladım. Bazen uzaklaşmak gerek. İzmir'in şortlu bacakları, rahat ve güler yüzlü insanları arasında kendime geldim mi geldim. Çapkınlığa bile heveslendim ki halim yoktu İstanbul'da değil birinin bir yerlerini kaldırmak kolumu bile kaldırmaya.

İzmir iyiydi de bir süre sonra evimi özledim tabii. Evim de rahat, evimde de çapkınlık yaparım eve atarım birilerini yani. Evimde de rahatlarım, değişiklik iyi geldi ama şimdi hayata sarılma ve saldırma zamanı. Bir yayın evi yazdıklarımla ilgileniyor. Ben zaten meslek olarak yazı işinde olduğumdan çok değişik yerlerde de yazıyorum. Madam Marin benim rahatlama ve itiraf yerim aslında ama onlar direk Madam'ın yaşadıklarını yazmamla ilgilendiler ben de bir düşüneyim dedim. Hayatıma dışarıdan bakmam gerekti. Dışarıdan bakmadan yazamam kendi gerçeklerim de olsa. Hayatım: Hımm ilginç sayılır kimine göre bana göre normal. Seksi mi? Belki bana göre değişken, biraz depresif, çokça agresif. Aşk: Hiç işim olmaz ama kazara içine düşüp hoop bir yanlışlık oldu diye kalktığım olmadı değil. Duygusal gel-gitler olmadan yazmak da yaşamak da yavan kalır sonuçta. Rahat, kafasına göre yaşayan, pek etrafa, kurallara, yasaklara aldırmayan, gerçek dostları olan, iyi yazan ve sıkça birilerinin yazıldığı bir kadınım işte. Küçük ayaklarının üzerinde dengede durmakta zaman zaman zorlanan ama başaran. Aman neyse blogda yazdıklarımdan zaten roman çıkar. Yaşadıkça yazıyorum yazdıkça yaşıyorum. Hoş geldim...

5 Haziran 2015 Cuma

Düştüm ( Ey Halkım Unutma Beni ) Ama Kalkıyorum

  Bazen insan görünmez olmak ister. Kimse onu görmesin, o kimseyi görmesin, tanıyanlar tanımasın, yenileriyle tanışmasın, kimse nasılsın? diye sormasın ister. Çünkü buna verecek iyi bir cevabı yoktur, kötüyüm de demek istemez.

Gururludur, mağrurdur, güçlü kadındır, güçlü kadın profili çizmiştir etrafında; başını eğmek istemez. Düştüm diyemez. Yenildim hiç demez. O yüzden saklanır, saklanır ki unutsun, unutulsun.

Dip görmeden yüzeye çıkılmaz. Bilir bunu, dibe iyice batar, burnunu sürter de sürter. Kimseye görünmeden ağlar, yenikliğine doyar bir süre. Evet, bu süre kaybedişinin, yenilişinin süresidir. Acır da acır kendine.

Peki sonra? Saklandığı yerde güçlenir. Yavaş yavaş toparlanır. Ağlamaz, üzülmez, kendine acımaz. Demek ki böyle olması gerekiyormuş der. Benim için en iyisi buymuş demek. Düştüğü yerden yavaş yavaş kalkar. Görüşmediği, saklandığı kişilere selam verir olur. Hatta sorularını cevaplar en cesurundan.

Evet der; ben düştüm ama şimdi kalkıyorum. Daha güçlüyüm, daha cesurum. Ben yılmam bunlardan evet düşerim, evet yıkılırım ama yeniden daha da güçlenerek kalkarım. Ben kadınım, ben cesurum, ben güçlüyüm ben Madam Marin'im. Hep aklımda bir söz uçuştu düştüğüm sıralarda '' Vurulduk ey halkım unutma bizi.'' Siz de beni unutmadınız biliyorum. İşte döndüm buradayım, Ben de sizi özledim. Bana ne mi oldu? Size ne işinize bakın siz iyiyim geçti geldim işte daha ne. Yeni yazılarımı bekleyin. Öpüldünüz...

17 Nisan 2015 Cuma

Ayaklarından Şampanya İçebilir miyim?

 Fena halde ayak fetişisti olan bir arkadaşım ayaklarından şampanya içmek istiyorum dedi. Ayakkabıdan olmasın o dedim, hayır ayaklarından dedi. Ayaklarıma döküp yalayacakmış. Ben nerelerime neler döktürüp yalattım bir bilseniz. Bu arkadaşım evli, çocuklu, çok da saygın bir işi var dahası oldukça da yakışıklı ama benimle yatmıyor, flört etmiyor derdi ayaklarım, bu da beni deli ediyor.

Akşam evime davet ettim, şampanyasını aldı geldi. Bana çok da şık bir halhal almış, gümüş işlemeli falan. Ayaklarıma masaj yaptı, yıkadı, oje sürdü, kokladı, öptü, yaladı. Sonra da şampanyasını döküp tam da kast ettiği gibi ayaklarımın üzerinden içti. Neden mi şampanya? Bir şey kutluyormuş. O söylemedi ben de sormadım. Şampanya içmek istediğin başka bir yerim var mı dedim. Hayır dedi.

Biraz gıdıklandım, biraz huylandım ama genelde oldukça zevkli ve seksiydi. Ayaklarımdan bu kadar uyarılacağım aklıma gelmezdi.

Dilimin Tadı Diline Karıştı

 Geçenlerde biri yanıma geldi, baya da hoş, genç, düzgün giyimli bir adam. '' Bana dilini gösterir misin?'' Dedi.
- Dilim mi ne alaka?
- Dilin çok seksi, arkadaşınla konuşurken gördüm.
- Arkadaşımla konuşurken dilimi nasıl gördün? Anlamadım.
- Bazı kelimeleri söylerken dilini hafif dışarı çıkartıyorsun, biraz da uzun sanırım dilin. Çok seksi, lütfen göster bana.

Aman, adam bana poponu ya da göğüslerini göster demedi ki alt tarafı dilini göster dedi. Kalabalık bir kafedeyiz ne olacak yani? Dilimi tutup kopartacak değil ya. Uzatıverdim dilimi çeneme doğru, Einstein ( Aynştayn) gibi. Bir baktım ki hafifçe yaklaşıp dilimin ucunu yaladı. İçim ürperdi, hafifçe geri çekildim; dilimi de yerine geri çektim.

- Tadı da çok güzelmiş.
Dedi ve masadan kalkıp gitti. Ben etrafı süzdüm gören oldu mu diye gerçi gören olsa ne olur? Herkes kendi derdinde, başımı çevirdiğimde çoktan gitmişti ama masaya kartını bırakmış. Arar mıyım? Kim bilir benden her şey beklenir.

Nina Hartley Bana da Oral Seks Yapsın


Nina Hartley, 90'lı yılların meşhur porno yıldızlarından. Günümüzde de hatun cami yıkılsa da mihrap yerinde haliyle pornolarda boy göstermeye devam ediyor. Nereden mi biliyorum? Çünkü izliyorum. Son zamanlarda biraz da yalnız kalayım, kafa dinleyeyim dediğim için seks orucundayım. Bu sebeple açıyorum değişik pornoları manuel takılıyorum ne yapayım? Konumuza gelince Nina Hartley, çok iyi oral seks yapıyor hemcinslerine. Ben ömrümde vajinayı, klitorisi böyle iyi tanıyan ve uyaran başka birini görmedim. Partnerlerinin gözleri kayıyor, sesleri kesiliyor, resmen kendinden geçiyor tabii ben de izlerken ah diyorum ah, Nina bana da yap.

6 Mart 2015 Cuma

Asansörde Seksin Bedeli ( Herkesin Hakkınızda Konuştuğunu Hissettiğiniz Oldu Mu?)

  Fısıltılar, kaçamak bakışlar, ben içeriye girince susmalar. iş yerimde neler oluyor diyordum ki öğrendim meğerse asansörde seviştiğim patronum her şeyi nişanlısına anlatmış. Neymiş dürüstlükmüş, neymiş vicdanı rahat etmemiş. Şimdi herkes evet herkes seviştiğimizi biliyor. Nişanlısı ofisten ayrılmıyor, sürekli süslenip püslenip gelip tam karşıma oturuyor. Ne kanıtlamaya çalışıyorsa artık. Ölü bakışlı sahte sarışın.

Ofiste kocaman bir fil var, biz etrafından dolaşarak geçiyoruz ve kimse bir şey söylemiyor adeta. Dayanamadım, malum dayanamam kalktım patron denilen çakma Christian Grey'in odasına daldım. Benim ardımdan da anında nişanlısı denen hatun daldı, artık yalnız görüşmemiz yasak belli ki.

Zaten reglim yakın tepem fena halde atık ne olsa da kavga etsem diye bakıyorum. Koydum yumruğumu masasına.

- Neden herkese yattığımızı anlattın?

Ses yok!

- Senin aptal dürüstlük oyunun yüzünden benim başım ağrıyor ama.

Ses yok!

- Bir seferlik gereksiz bir şeydi. Senin bu kadar karaktersiz olduğunu bilsem zaten yapmazdım. Ambalajın insanı yanıltıyor maalesef.

Ses yok!

Arkada da nişanlısı dinliyor.

- İstifa ediyorum ve zaten çok kötü sevişiyorsun.

Ses yok!

Elimin tersiyle masasındakileri yere ittim, bir gürültü koptu. Patroncuk ayağa fırladı çünkü üzerine de kahvesi döküldü oh canıma değsin. Nişanlısının yanından geçerken de - içerideki kızlardan bazılarıyla da yattı, senden saklıyor. dedim Kız arkamdan bir şeyler söyledi ama kalbimin çarpıntısından duymadım. İnanılmaz keyif aldım resmen ıslandım. İçerideki kaltakları da göz hapsine alacak bu ölü bakışlı nişanlı kız. Evet adım bazı yerlerde kötü anılacak, belki bir süre yayın dünyasında iş bulamayacağım ama hiçbir şey aldığım hazla karşılaştırılamaz.


20 Şubat 2015 Cuma

'' Her Yerini Dilimle Yalayacağım'' Başka Neyinle Yalayabilirsin Ki Salak?

 Hava şartları malum herkes eve hapis durumda, dışarısı soğuk içerisi sıcak libidolar da şaşırdı. Başa vurma fakat eyleme geçememe durumları yaşanmakta. Hadi yapalım desek nerede nasıl buluşucaz? Kimse kimseye ulaşamıyor. Uzun süredir beni gerek arayarak olsun gerek İstanbul'a geldiğinde mutlaka bir yerlerde karşıma çıkıp durarak bazen rahatsız bazen de memnun eden biri var. Memnun oluşum varlığından dolayı değil komik olduğu için beni güldürmesinden kaynaklı yoksa zerre tipim değil.

Bir de hedefleri büyük film yapacakmış, ben de ekipte olacakmışım, mutlaka beraber çok iyi işler yaparmışız. Hedef beni tenhada kıstırmak ama yıllardır vuslata eremedi garibim. Türkiye'nin doğusunda bir kentte yaşıyor. Tek hedefi benimle sevişmek ama uzaktayken kamera ya da telefon seksine de razı. Arıyor, nasılsın dedikten sonra şimdi yanında olsam neler yapardım sana biliyor musuna geçiyor anında. Ben de direk kapatıyorum telefonu. Bir süre sessizlik sonra tekrar kaldığı yerden devam ataklarına.

Dediğim gibi hava soğuk, kar kıyamet, evde hapis klavye başında çalışıyorum aradı bu. Yine nasılsın falan filandan sonra başladı yanında olsaydım, her yerini öperdim, koklardım oh moh vah ah... Ben de hadi bu sefer dinleyeyim belki hoşuma gider dedim. '' Sadece senin zevk alacağın şeyler yapardım, dilimle her yerini yalardım, oraya gelince dilimle her yerini yalayacağım, canım hoşuna gider mi?'' Yani şimdi ben ne diyeyim? yalanmak hoşuma gider de ben bu cümleden nasıl tahrik olabilirim? Ne demek dilimle yalayacağım başka neyinle yalayabilirsin ki? Dayanamayıp bunu söyleyip gülüyorum. Amca kaptırmış duymuyor bile sonra ters dönerdim ve yar...mı ağzına verirdim ters düz yalaşırdık.'' ''altmış dokuz o'' dediğimde de '' kaç?''' Diyor. Gel de yine gülme. Yok ben bu adamla telefonda seks yapacağıma kendime bir kahve yapar film izlerim. '' Biri geldi kapatıyorum.'' Deyip kapatıyorum herhalde o bir süre daha anlatmaya devam etmiştir.

Grinin Elli Tonunun Gizli Mesajı

  Dışarısı soğuk, kar yağıyor, eve tıkılıp kalacağıma sinemaya gideyim dedim. Aldım bir kız arkadaşımı yanıma şu meşhur Grinin Elli Tonuna gittik. Ben de kitabı var ve çoğu kitabım gibi hala yarım, filmi izledikten sonra tamamlarım neyse konu malumunuz efendi yani master yani cinsel oyunlarda efendi köle ilişkilerinden hoşlanan ve başka ilişki yaşamaya karşı olan bir adamla ondan etkilenen ve zamanla aşık olan bir genç kız hakkında.

Genç kız, adamın etkisi altına girdikten sonra onun kırmızı zevk odasına girmeyi de göze alıyor ve poposuna şaplak yemeye, hafifçe kamçılanmaya ve ellerinin bağlanmasına göz yumuyor. Peki dahası var mı?

Tabii ki var çünkü karşımızdaki sadist bir master. Ben böyle bir adamla bir kez beraber oldum bilmeden. Bana kadın kölelerinden bahsetti, ''onlara bol bol oral seks yaptırıyorsundur'' dediğimde ise ''kölelerle öyle şeyler yapılmaz'' dedi. Emir veriyormuş, yok efendim günün ortası bile olsa direk eve gideceksin diyormuş. Ondan izin almadan hiç bir şey yapmıyorlarmış, hala konuştuklarında ona ''Sahip'' diye hitap ediyorlarmış. ''Kadınlara hükmetme konusunda iyiyimdir'' Demişti. Bir kadın kendisine hükmedilmesine izin vermiyorsa senin her tarafın iyi olsa ne olur? Bana da aynı numarayı çekti ama olmadı. Ben kim itaat etmek kim hele ki sadık kalacağım da bir de hesap vereceğim ha, dünya yıkılır da olmaz.

Peki aşk? İşte işin sırrı burada filmin de verdiği gizli mesaj bu aslında. Kız aşık olduğu için adamın bu fetiş oyunlarına katılıyor çünkü ona yakın olmak, onun dünyasında olmak istiyor ve film boyunca onunla normal ilişki yaşamaya çalışıyor. İstediği Christian'ı koluna takıp işte sevgilim, biz çok mutluyuz diyebilmek. Christian'ınsa hiç o taraklarda bezi yok. Aşık kızımız dayanabildiği kadar acıya (içinde aşk acısı da dahil ve en çok acıtanı o) katlanıyor. Filmin gizli mesajı da; bir kadın aşıksa ona her şeyi yapabilir ve yaptırabilirsiniz. Katılıyor musunuz? Ne yazık ki ben bir miktar katılıyorum en azından gözlerin aşktan kör olduğu dönem için geçerli bir gibi.

Yirmili Yaşlarda Yattığın Adamlar Hatırlamak İçin Değil Deneyimlemek İçindir

  Whats Up mesajı: Numaran da sen de değişmemişsin, nasılsın?
 Resmi de ismi de tanıdık değil yazan zatın ama belli ki o beni tanıyor.
'' Teşekkürler iyiyim ama tanıyamadım.''
'' Tanımaman çok normal çok uzun zaman oldu ama sen hala aynısın fotoğraf güncelse tabii.''
Whats up daki fotoğrafımdan bahsediyor, geçen hafta falan çekilmiş bir fotoğraf diyorum şok oluyor.
'' Gençliğin iksirini bulmuşsun sen, sırrın ne?''
'' Kanla besleniyorum.'' Sanki çok yaşlıyım da genç görünüyorum zaten gencim, genç kız olmasam da yani. Ayrıca kim ki bu adam yahu? Ben hala hatırlayamadım sonra bir ışık beliriyor gözümde. Karlı bir İstanbul öğleden sonrası Bakırköy de buluşmuştuk, hatta ben sutyen takmamıştım o gün. Evinde film izlemeye geldik ve elbette filmi izlemedik. Kazağımı çıkarıp göğüslerimle karşılaşınca çok şaşırmıştı tamamen oradan hatırladım bir de güzel yalıyordu ki hatırlamam da en büyük etken buydu tabii. Onun dışında pek fazla bir şey hatırlamıyorum hakkında sahiden uzun zaman geçmiş üzerinden.

'' Hatırladım ben de nasılsın?''
'' İyiyim ben senin gibi genç ve fit kalamadım :) ''

Fotoğrafına bakıyorum evet kilo almış gözleri de maviymiş ki renkli gözlü erkeklerden pek hoşlanmam demek ki gerçekten iyi sevişiyormuş. Neyse evliymiş çocukluymuş falan filan. Klasik Facebook ekleşmesinden sonra konuyu da whats up ı da kapatıyorum. Zaten bu whats up ı yüklediğimden beri geçmişimle yüzleşme yaşıyorum resmen. En kötüsü de artık yattığım çoğu adamı hatırlamamam. Gerçi yirmili yaşlarda yattığın adamlar hatırlamak için değil deneyimlemek içindir çoğunu da unutmak en iyisidir. Daha kaçıyla yüzleşmem gerekecek bakalım, unuttum arkadaş ne yapayım demek ki unutmam gerekiyormuş yoksa sayıca fazlalığından değil :)

15 Şubat 2015 Pazar

Rayların Üzerinde Topuklu Ayakkabıyla Yürümektir Kadın Olmak

 Bu ülkede yalnız ve özgür bir kadınsan hep çekmecelerinde gizli silahların olmalı bazılarında ise gerçek silahlar. Hayatta kalman gerekiyorsa gözünü kırpmadan ateş edebilmelisin. Hatta bıçaklamalı, parçalamalı, elinde hiçbir alet yoksa tırnaklamalısın. Güzel misin? Seksi misin? Yandın! sana bunun hesabı peşinden ayrılmayan salyası akıklar tarafından sorulur ne yazık ki. O yüzden hep güçlü olmalısın çünkü sen bir kadınsın!

Birine "Hayır" dersen " Onunla yapmışsın benimle de yapacaksın" der. sanki sevişmek suçmuş gibi. Birinin sevgilisi olup ayrılırsan, kullanılmış, bırakılmış olursun. Kimse senin terk ettiğin gerçeğine inanmaz, aldırmaz. Kıvrımlı bir vücudun olması senin suçundur çünkü kadın normalde dümdüz olmalıdır ama o kıvrımlardan gözünü alamaz aç kurtlar. İstediğinde istediğini yapan bir kadınsan seni hep uzaktan izler, zayıf anını kollarlar.

Senden hep "güzel" olman beklenir ama bu senin en büyük suçun olur yeri gelir. Ayakların üzerinde durman, kendi paranı kazanman, özgür olman, bakımlı olman, akıllı olman, eğlenceli olman gerekir. Sonra da arkandan o...pu denir. Dikkat edin her güzel ve kendine yetebilen kadına hatta buna da gerek yok ergenliği biraz geçmiş her kadına yapışır bu yafta. Neden? Çünkü istediği gibi yaşıyordur, hayalleri vardır, boyun eğmemiştir, kendi olmaya karar vermiştir. Rayların üzerinde topuklu ayakkabıyla yürümektir kadın olmak. Her an kayıp düşebilir, yandan geçen trenin altına itilebilirsiniz.

14 Şubat 2015 Cumartesi

14 Şubat Bitmeden...

  14 Şubat yaklaşırken herkesi bir sevgili bulma telaşı kaplar. Amaç aşkı hissetmek, romantizm, hayatının kadınını ya da erkeğini bulmak değil, o günü yalnız geçirmemektir. Tabii bu amaçla bir araya gelen bünyeler 14 Şubat'ı kazasız belasız geçirdikten sonra ne yöne hemşehrim durumuna düşersiniz. Ne de olsa aslında ciddi bir ilişkiye hazır değilsinizdir. Bu durumda 14 Şubat için yeni bir sevgili bulmaktansa eski defterleri karıştırmak en iyisidir. en az sorunlu olanı, sekste en iyi olanı, sonrasında size yapışmayacak olanı... Hepsini aynı bünyede bulmak zor belki ama imkansız da değil sonuçta hadi kabul edelim listemiz baya kalabalık.

Son güne bıraktıysanız bu işi amacınız hemen su yüzüne çıkacaktır. 14 Şubatın adını anmasanız da "aa bugün Şubatın kaçıydı?" gibi cümleler kursanız da amacınız hemen anlaşılacaktır. Bu yüzden bir hafta önceden olta atmakta fayda var. Ayrıca yedekleme yapın, yani bir değil en az üç kişiyi garantileyin ki son anda bir aksilik çıkmasın. Geçmişte çok kavgalı gürültülü ayrıldıysanız hiç zahmet etmeyin unutmuş gibi yapar ama asla unutmamıştır.

Aslında bu gibi özel günler için en iyisi seks partnerleridir. Onlar ne sorun çıkartır ne de ertesi gün sevgili moduna takılıp kalır. İşinizi görür bir daha lazım oluncaya dek gönderirsiniz. Bu yüzden sevgiliniz olsun olmasın mutlaka seks partneriniz olmalıdır. Hatta bir sevgiliniz olsa da seks partnerleriniz olmalıdır çünkü onlar çok işe yarar. Yeri gelir arkadaş, yeri gelir sırdaş olurlar. İlle de sevgili edineceğim diyenler için hala çok geç değil saat 12 yi vurmadı hadi bakalım ha gayret. Aşk ve şehvet dolu kalın ;)

25 Ocak 2015 Pazar

Kadınlar Neden Aldatır? Sorusuna Kesin Ve Hiç Verilmemiş Cevap

 Yıllardır bu soru soruldu, TV programları yapıldı, üzerine kitaplar yazıldı; siz de koşturarak gidip aldınız sanki çok büyük bir sır verecekmiş gibi. Bana sorsanıza ben size neden aldattığımızı açıklayayım. Biz kadınlar aldatıyoruz çünkü sıkılıyoruz. Evet, cevap basit sıkılıyoruz. Sıkılmamamız için ne yapacaksınız? Ne yaparsanız yapın biz yine sıkılır, şikayet edecek bir şey buluruz.

Çok mu üzerimize düşüyorsunuz, üzerime düşmesinden sıkıldım deriz.
Daha cool mu takılıyorsunuz: İlgisizliğinden sıkıldım.
Çok mu aktif seks hayatınız var: Sürekli üzerimde olmasından sıkıldım.
Az mı seks yapıyorsunuz: Sekssiz ve heyecansız yaşamaktan sıkıldım.
Çok mu çalışıyorsunuz: Çok çalışmasından, bana zaman ayırmamasından sıkıldım.
Genelde evde yanında mısınız: Kendime ayıracak özel zaman bulamamaktan sıkıldım.
İlgili misiniz: İlgisinden sıkıldım.
Bilgili misiniz: Bilgisinden sıkıldım.
Hepsi ayarında her konuda mükemmel misiniz: Mükemmelliğinden sıkıldım.

Kısaca biz sıkılırız, sıkılınca da değişiklik ararız. Heyecan isteriz çünkü bizi hormonlarımız yönetir. Sıkmayın beni konu bu kadar basit işte.


24 Ocak 2015 Cumartesi

Yala'N

 YALA'N

Gelmiş yalan geçmiş yalan
Seven yalan giden yalan
Adın yalan kalan yalan
Dünya zaten koca bir yalan
En iyisi aç bacaklarını yala'n.

Madam Marin.

Klozet Kalp

 KLOZET KALP

Aç ağzını içine boşalacağım
Belki susmanı sağlar
Arala bacaklarını
Kafamı sokacağım
Kulaklarım üşüyor bu soğuk insanlardan
Hep aynı boş sözler anlamsız sevişmeler
Birbirine geçmiş yabancı bedenler
Aç kalbini içine kusacağım
                                                     Zaten klozetten başka bir şey değil artık

                                                    Aşk mı sandın bu saçmalığı sen
Boşalma sorunu yaşayan boş insanlarız hepimiz
Yanlış yerde aradık yanlış kişilere verdik herşeyimizi
Kalp diye taşıdığımız pompalanmaktan pompalayamaz hale gelmiş
Kimse aslında bizi yeterince sevmemiş
Aç kalbini içine gireceğim
Sen bana yeterince girdin şimdi sıra benim.
 
   


Madam  marin

23 Ocak 2015 Cuma

Yanındaki Yamuktan Hayatının Yamuğunu Yemen Dileğiyle

 Benim eski evleniyormuş. Beraber çekilmiş bir fotoğraflarını gördüm. Kıskanç biri sayılmam en azından artık benim için bir şey ifade etmeyenler için. Ödü kopuyor bu kızdan dostane bile konuşamıyor benimle. Kız da yamuk yumuk bir şey tam varoş mahalle karısı abartmıyorum inanın. Benden sonra bulduğu tipe bak. Tipi de boş ver bu adamcağız aklı başında, kültürlü, oturup konuşulacak türden biriydi. Onunla her şeyin varlığını ya da yokluğunu sorgulayabilirdim. Şimdi bu kadınla ne konuşuyor acaba? Ondan korkmak dışında ne yaşıyor. Konuştuğunu anlamaz ki bu hatun. Birinin ne olduğunu anlamak için tanımaya gerek yok çünkü insanın içi yüzüne yansır bunun da yansımış. Gülmüş bir de fotoğrafta belli ki mutlu ama bu kandırmaca mutluluğu. Hep derim insan en çok kendine yalan söyler en çok da kendini kandırır. Ne diyeyim, yanındaki yamuktan hayatının yamuğunu yemen dileğiyle, mutluluklar.

Kısa Filmden Kasıt Pornoymuş Meğer

 Bir süredir ısrarla kısa film çekelim diyen fotoğrafçı arkadaşımla buluştum. Herhalde benden senaryo isteyecek ya da gel oyna diyecek diye. Tahminimde yanılmadım oynamamı istiyormuş. Daha evvel bir Rus oyuncuyla kısa film çekmiş ama kız sonradan arıza çıkartmış.
- Nasıl bir fildi bu?
- Kısa erotik klip gibi.
- Porno yani?
- Sayılır. Amatör filmlere çok talep var. İnternetten sayfalara mesaj gönderdim geri dönüş yaptılar ben de klibi sattım. Çok iyi ödediler.
- Peki ben ne yapacağım?
- Yaz bir şeyler işte kalemin iyidir senin. Ben de çekerim.
- Sen mi oynuyorsun filmde?
- Evet, hem çekiyorum hem oynuyorum ama güvenilir birini bulmak zor Marin, sen oynasan ne iyi olur ikimiz baya kazanırız bu işten.

Bugüne dek bir çok seks teklifi aldım da hem seni düteyim hem de filme çekeyim de bir de para kazanayım diyenini ve bunu sanki çok normal bir şeymiş gibi iş konuşması edasıyla yapanını ilk kez gördüm. Elli küsür yaşlarında bir adam, ben kendimden büyüklerle çoğu zaman kahve bile içmiyorum bırak sevişmeyi. Bir de şikayet ediyor ilkinde çabuk boşalıyormuş, uzun süredir de yapmıyormuş, dayanabilmek için ne kullansaymış. Güler misin, kızar mısın...

- Yok ben almayayım ama sana bir kaç bayan öneririm tabii onlar seninle oynamak ister mi onu garanti edemiyorum. Ben o kadar düşmedim şükür.
- Senle olmazsa kimseyle olmaz.
- O zaman olmayacak kusura bakma ayrıca hadi tamam dedim diyelim ben seninle oynamam. Zaten çektirip sattırmam da ne saçma şey o yahu ben de kısa film çekip napıcaz kim izlesin diyecektim senin kısa film zaten epey kısa oluyormuş bak uğraşmaya değmez.
- Sen yine de düşün, kendini öyle izledin mi çok zevkli.
 Ben kendimi nasıl izledim bir bilsen ama partnerim çok daha genç ve kaslıydı be canım. Bunu söylemedim tabii. Daha neler duyacağım bakalım bir gün de normal bir iş teklifi gelse bana nasıl olur acaba.


İçime Çekmiyorum Sadece İçime Alıyorum

 Sabah bir haber okudum; kadının biri 109 yaşına basmış sırrı da: Egzersiz yapmak, yulaf yemek ve erkeklerden uzak durmakmış. Genç yaşından beri çalıştığını söyleyen kadın, erkekler için çıkarttıkları sorunlarla uğraşmaya değmezler demiş. Haklı da ne diyeyim. Aşk kesinlikle ömrü kısaltıyor, törpülüyor, saçlarını yolduruyor, sinir krizleri geçirtiyor, ölesiye korkutuyor... Ama yaşamanı da sağlıyor. Aşkla nefes alıyor, hayatta olduğunu hissediyorsun. Yüzünde salak bir gülümsemeyle dolaştığın ilk zamanların keyfini hangi bir kase yulaf verebilir ki? Ben erkeksiz yapamam arkadaş. Varsın ömrümü kısaltsın ayrıca ben zaten hiçbir erkek için kendimi üzmüyorum ki. Sorun mu çıkarttı, sıradaki? diyor ve yolluyorum. Eskidendi o aşk acıları çekmeler, kaybetmeyeyim diye alttan almalar falan. Tahammülüm sıfır hatta eksilerde. Bana keyif versin, eğlendirsin, konuştuğumda beni anlasın yeter. Yani ben sigara içenler içinde dudak tiryakisi gibiyim. İçime çekmiyorum sadece içime alıyorum bu da çok zararlı değil.

22 Ocak 2015 Perşembe

Ölüm Meleği Bir Sevgilimi Daha Götürdü

 Onunla ilgili en çok hatırladığım gülen yüzü ve yüzüne çok yakışan bıyığı. İyi biriydi, beni gerçekten sevmişti. Bense gençliğin de verdiği hoppalıkla daha çok eğlence ve biraz daha cinsel deneyim diye bakmıştım sanırım ona. O ise benim için ailesini bırakıp yeni bir hayata başlamayı bile göze almıştı. Güzel öpüyordu, güzel gülüyordu, güzel seviyordu, güzel bir adamdı velhasıl.

Ortak bir tanıdığımızdan bugün aldım ölüm haberini. Aslında içimde bir yerlerde öldüğünü hep biliyordum, nedense hissederim böyle şeyleri. Çekinerek sordum çünkü uzun süredir konuşmuyorduk. Ben görüşmek, konuşmak istememiştim. Ondan ayrıldım ve beni sevmesi onun suçuymuş gibi bir daha konuşmadım. Kafası karışmasın, aklı bende kalmasın, ailesine dönsün diye de uzak durdum aslında. Şimdi haliyle vicdan azabı çekiyorum keşke gördüğümde en azından selam verseydim, konuşsaydım diye.

Genç yaşta daha 45 yaşında bir kaza sonucu hayatını kaybetti. Şaka gibi, bir adam durup dururken yok olup gitti. Dün vardı, bugün yok. Çocukları babasız, ailesi onsuz kaldı. Keşke daha iyi davransaydım. Keşke daha vefalı olsaydım ama ne yazık ki sığ ve bencil biriyim çoğu zaman. Güzel adam rahat uyu, neredeysen aydınlansın orası ışıkla, huzurla. Ölüm meleği bir sevgilimi daha götürdü, sıra kimde acaba?

Madam Marin Tesettürlü Mü?

 Bana sizden çok soru geliyor. Bir kaç tanesine toplu cevap vereyim de canım okurlarım meraklanmasın dedim. Öncelikle hayır erkek değilim, doğduğumdan beri vajinam ve klitorisim var sapıma kadar kadınım. Travesti de değilim doğal olarak :) Kaldı ki bir penisim olsaydı onu zapt etmekte çok zorlanırdım orası kesin burada yazmaya vaktim kalmazdı.

Yabancı uyruklu değilim ama göçmen kökenliyim ve ailemde bir kaç yabancı var. Ben Türk asıllıyım. Yolda ve tatil yörelerinde bazen Rus zannedilsem ve Rus kadınlar gelip bana garajda marojda bir şeyler söylese de Rus da değilim. Aslında yüzüm hariç Slav ırkına benzeyen bir yerim de yok. Akdeniz tipli kadınım. Geniş kalçalı, orta boylu, kalınlaşmaya müsait, koca memeli, beyaz tenli ve renkli gözlü. Saçlarım mı? Ruh halime göre sıkça renk değiştirir ama genelde koyu tonlarda ve kızıl kahvelerdedir.

Tesettürlü müyüm? Bu yüzden mi saklanıyorum? Her şey olabilir elbette. Kılık kıyafet, şekil şemal, bunlar hep değişen, değişebilen şeyler ama tesettürlü değilim. Böyle bir niyetim de şimdilik yok.

Yolda yanınızdan kim bilir kaç kez geçtim ve bana dönüp bakmadınız bile belki. Sıradan, sizden, içinizden biriyim. Cihangirin '' Ben ünlüyüm'' havalarındaki zavallılarından değilim. Onlardan daha ünlü olduğumda da öyle kasılıp size yukarıdan bakmam. Ben aşka aşık, hayvanlara hayran, yazmaya vurgun bir insan evladıyım.

Kaç yaşındayım? Yaş bir yanılsamadır aslında ama ben otuz oldum başındayım bir iki fark etmez. Minyon da olduğumdan hala nerede okuyorsun diyenler var. Akıl yaşımda on üçten bir yaş daha büyüyemiyor nedense.

Neden Madam Marin? Bilmem on üç yaşından beri bu nicki kullanıyorum. Belki geçmiş hayatımla ilgili bir şeydir, kimbilir.

Ben Seninle Sevişebilme İhtimalimi Sevdim

 Arkadaşımı görmeye gittiğimde o da oradaydı. Çıtır mı çıtır, tatlı mı tatlı bir genç adam. Hemen konuşmaya başladık. Ben en sıradan, en makyajsız, en paspal halimleydim ama demek ki beğenmiş ki o günden beri mesajları bitmedi. Mesele ne Madam afiyet olsun. Olmasın, olamaz çünkü arkadaşımın yeğini. Ailecek tanıyorum hepsini. Annesini, anneannesini, teyzelerini...

Özlemişim de böyle masumane flörtleri, yazışmaları, oynaşmaları, isteyip de alamama hallerini. Nasıl keyifli geliyor bu çocuğun ilgisi anlatamam. Bir de yasak ya daha da çekici oluyor gözümde kuşkusuz. Barda ya da başka bir yerde tanışmış olsam belki dikkatimi bile çekmeyecek. Ah bu yasaklar, küçüklüğümüzden beri bize dikte ettirilen kurallar nasılda etkiliyor yetişkin olmaya zorlanan çocuk ruhumuzu.

Arkadaşımın yeğeniyle yatamam, olmaz. Evet, istiyorum ama olmaz. Ortaya çıkar çünkü hiçbir şey gizli kalmaz, kalamaz. Murphy kanunları olursa Madam Marin kanunları olmaz mı? Olur. Neyi gizlersen önce o ortaya çıkar. Zaten aslında ben bu çocukla sevişebilme ihtimalimi sevdim. Çok da istersem sevişirim o da ayrı üç günlük dünyada yemişim kuralları.

21 Ocak 2015 Çarşamba

Bayan Rutubet Bugün Seni İstiyor Aşkım

 Erkekler cinsel organlarından başka biriymiş gibi bahseder, ona isim takar, saygı duyar ve sizden de aynı saygıyı beklerler. Bizimkinin ise kazara bir ismi olsa yüzümüze garip garip bakarlar ki ben daha isim takanını duymadım. Düşünsenize bugün küçük Marin'in canı sıkkın biraz ilgi istiyor diye birine mesaj atsam acaba anlar mı ya da ne tepki verir. Ama bize böyle bir mesaj gelse küçük bilmem ne ya da pikaçu ya da mengene bugün çok yaramaz sakinleşmeye ihtiyacı var gibi, biz asla o ne ya da kim demeyiz. Biliriz ki beyefendinin pipisidir söz konusu şahıs. Biz sadece bir değil iki ayrı kişi ile ilişkiye başlarız kısaca. Hem sahibini hem de sahibini yöneten küçük beyefendiyi idare etmemiz gerekir çünkü kontrol mekanizması o'dur.

Kadının ise tek başına bir şahıs olması bile zor iken tutup bir de kadınlık organına isim takması pek kolay değildir. İsim takması yetmeyecek, bir de ona şahıs gibi davranıp, öyle davranılmasını isteyecek ha hiç sanmıyorum. Bir kere bu kadının doğasına aykırı çünkü kadını bacaklarının arası değil aklı ve duyguları yönetir. Cinsel organının ona zevk veren bir yeri olduğunu bilir, daha bir çok yeri gibi ama oraya bağımlı yaşamaz. onunla övünmez, hayatını ona göre düzenlemez. kadın bir bütündür, bütün olarak güzeldir, özeldir ve bütününe ilgi görmek ister. Elbette, en çok ilgi görmek istediği yerlerden biri de vajinasıdır ama ona duygular ve isimler yüklemez. Kendi yönetiminde olan vücudunu aklıyla kullanır. erkeğin aksine bugün bir şey istiyorsa aklıyla ister bacak arasıyla sonlandırır, erkekse bacak arasıyla ister aklıyla bir şey yapamaz çünkü o sırada düşünemiyordur en azından boşalana kadar. Peki, biz isim takacak olsak ne isimler takardık cinsel organımıza?
Kukucuk, Tatlış, Kaymak, Minnoş, Pamuk, Şeftali, Prenses, Derin vadi, Gül Yaprağı, Bayan Rutubet...
 "Bayan Rutubet, bugün seni istiyor aşkım, hemen gel." Diye bir mesaj düşünsenize. :)

20 Ocak 2015 Salı

İtiraflarınızı Bekliyorum

 Sevgili okurlarım, hadi siz de itiraf edin ben de okuyup yayınlayayım. Eğlenceli olmaz mı? bence olur :) Ayrıca yorum ve önerilerinizi de bekliyorum Öpüldünüz... Madam Marin


18 Ocak 2015 Pazar

Metrobüsde Koca Kalçalı Kadın Vakası

  Geçenlerde metrobüsle Mecidiyeköye gidiyorum. Hiç sevmem o semti ama işim var, trafiğe de takılmak istemedim, atladım metrobüse. Yer de buldum kendime, oturdum, oh sıcakta içi. Tam önümde, cam tarafına  yüzünü dönmüş, balık etli bir kadın gözüme takıldı. Daha doğrusu kalçaları takıldı çünkü takılmayacak gibi değillerdi. Ben kendiminkine büyük derken meğerse benim garibanın günahını alıyormuşum. Benimki 94 cm bu arada. Bu kadının kalçası ise rahat 110 var. Bir de dar bir etek ve kısa mont giymiş kabak gibi çıkmış ortaya mabadı.

Metrobüs doldukça bizim hatunun arkası da doluyor tabii ama kimsenin günahını almayayım aslında kimsenin kadının kıçıyla ilgilendiği yok. Binen herkes önce yer var mı diye bakıyor ardından da düşmemek için nereye tutunsa diye. Kadının arka tarafı o kadar yer kaplıyor ki, binenler istemese de kadına temas etmek zorunda kalıyor. Kadının da hiçbir şey umurunda değil, sanki poposu ondan ayrı bir organizma gibi, dayamış kollarını cama dışarıyı izliyor. Etrafında duran beyler ise, ona değmemek ve olası bir suçlamadan kurtulmak için şekilden şekile giriyor ama her dur kalk da, her frende ister istemez büyük kalçaya temas ediyorlar. Ben de olayı kenardan eğlenerek izliyorum. bir ara zayıftan bir çocuk cam kenarında boşalan kenara geçti. Bizim hatunun tam yanına yani. Hatun da inecekmiş demek ki, etrafında 180 derece dönecek oldu ve oğlanı demirle poposu arasına sıkıştırdı. Zavallıcık hem utandı hem de panikledi, çünkü ezilecek sandı, bir ara resmen kıpırdayamadı. kadın kalabalığı yarıp, metrobüsten indi. Baktım ki herkes o çocuğa bakıyor. Çocuk, kızarmış, terlemiş, üstünü başını düzeltti, cama döndü yüzünü. Bir ara pantolonunun önünü çekiştirdiğini de gördüm ama günahını almayayım erekte olduğu için mi yoksa ezilmenin etkisiyle donu poposuna kaçtığı için mi bilemem.

Grup Seks Yapmak Zararlı Mı?

 Grup seks yaptıktan sonra hastalandım. Nasıl bir hastalığa kapıldım tam tarif edemiyorum. İki erkekle aynı anda beraber olmak inanılmaz keyifli ama... Biraz ara vermiştim ve birden bire bu kadar yoğun cinsellik yaşayınca günlerce kasıklarım ağrıdı, şimdi de adetsel bir düzensizlik yaşıyorum yani hormonlarım da, psikolojim de tamamen bozuldu. Doktora " ben grup seks yaptım etkisi olur mu acaba?" Diye soramıyorum da. Gerçi özel hayatımdan kime ne, doktordan utanılmaz falan ama soramıyorum işte. En kötüsü de artık teke tek ilişkiden keyif almıyorum, eksik hissediyorum, biri daha olsaydı diyorum. Kimseye de bunu söyleyemiyorum, birine söyleyecek oldum kıskançlık krizi geçirdi. Bende kendimi seks orucuna soktum, hem kafam, hem de vücudum kendini toparlasın diye.

Bir yandan özlüyorum, bir yandan da sanki herkes biliyormuş gibi bir ruh haline kapılıyorum. sanki tek yapan benmişim gibi. tanıdığım çoğu arkadaşım, hatta evli çiftler grup da yapıyor swinger da. Ben geri kafalı değilim, açık fikirli ve zevk aldığım sürece her şeyi deneyen biriyim. Bir tür hastalık kaptığımı da sanmıyorum ama nedense bir dengesizlik yaşıyorum her anlamda. Hem yapmak istiyorum yine hem de korkuyorum daha kötü olursam diye. Biraz toparlayayım da bakarız sonrasına. 

Kimler Geldi Kimler Geçti

   Kimler Geldi Kimler Geçti… Benim hayatımdan değil oralara hiç girmeyelim.   Netflix’teki diziden bahsediyorum. Serenay Sarıkaya’nın Leyla...