Uzun süredir tanıdığım ressam bir arkadaşımın sergisine gittim. Nişantaşı'nın sanat ve kalite kokan bir galerisinde, çok kalabalık olmasa da nezih bir topluluğun bulunduğu bir sergiydi. Yalnız gittim, oradan da başka bir arkadaşıma uğrayacaktım çünkü. Bizin ressam arkadaş ellilerini devirmiş, efendice, sessiz sakin, sanatçı nazikliği taşıyan biridir. Aynı zamanda da iflah olmaz bir köledir. Ne zamandır bana sahibem ol der durur; ben de hiç bir ilişkiyi adam akıllı yürütemiyorum, kimseyi sahiplenemem derim buna. Belki arada oyunlar oynanıp, görevler verilebilinir, o şekilde kullandığım sözde bir kölem de var aslında ama ciddi anlamda ve uzun süreli sahibe- köle ilişkisi bana göre değil neyse, gittim bunun yanına tebriklerimi sunacağım, etrafını korku dolu gözlerle süzmeye başladı.
- Ne oldu? Tedirgin görünüyorsun.
- Aman efendim sahibem de burada sizin benimle konuştuğunuzu görmesin.
- Görse ne olacak? Senin sergin değil mi bu belki bir şey sorucam ya da satın alıcam, yasak mı seninle konuşmak?
-Size olan ilgimin farkında şimdi bizi görürse kızar, çok da kıskançtır aman diyim efendim.
- Ne diye beni davet ettin o zaman be adam!
Ve yanımıza meşhur sahibe yaklaşıyor daha doğrusu köle ressamın korku dolu bakışlarından o olduğunu anlıyorum. Bu kadar korkunca ben de 1.80 boylarında, elinde kırbacıyla dolaşan, deriler içinde, sert görünümlü bir kadındır diye düşünmüştüm; gele gele 1.50 boylarında yeni yetme, cılız, üzerinde dandik bir kotla t shirt olan, kızcağızın teki geldi. Tutamadım kendimi;
- Bu mu sahiben? dedim.
Kız da o gariban halinin aksine sert görünmeye çalışarak ve cılızdan çıkan sesini de kalınlaştırma çabasıyla.
- .....Cığım bu baaayan kim? dedi.
- Ben Madam Marin'im .....cığın beni çok iyi tanır sana da kim olduğumu anlatır. Bu arada resimleri çok beğendim ama korkacaksan hak edecek birinden kork, köle olacaksan da değecek birine köle ol be canım. deyip, arkamı dönüp galeriden çıktım. Ne yapayım tutamadım kendimi. Madem bu fareden korkuyorsun neden oraya aslan çağırıyorsun? Böyle olacağı belliydi yok sahibem görmesin, yok kızar, yok kıskanır. Kırbaçlamıştır akşam bizim köle ressamı herhalde minyatür sahibesi, kırbacı kaldırabildiyse tabii.
- Ne oldu? Tedirgin görünüyorsun.
- Aman efendim sahibem de burada sizin benimle konuştuğunuzu görmesin.
- Görse ne olacak? Senin sergin değil mi bu belki bir şey sorucam ya da satın alıcam, yasak mı seninle konuşmak?
-Size olan ilgimin farkında şimdi bizi görürse kızar, çok da kıskançtır aman diyim efendim.
- Ne diye beni davet ettin o zaman be adam!
Ve yanımıza meşhur sahibe yaklaşıyor daha doğrusu köle ressamın korku dolu bakışlarından o olduğunu anlıyorum. Bu kadar korkunca ben de 1.80 boylarında, elinde kırbacıyla dolaşan, deriler içinde, sert görünümlü bir kadındır diye düşünmüştüm; gele gele 1.50 boylarında yeni yetme, cılız, üzerinde dandik bir kotla t shirt olan, kızcağızın teki geldi. Tutamadım kendimi;
- Bu mu sahiben? dedim.
Kız da o gariban halinin aksine sert görünmeye çalışarak ve cılızdan çıkan sesini de kalınlaştırma çabasıyla.
- .....Cığım bu baaayan kim? dedi.
- Ben Madam Marin'im .....cığın beni çok iyi tanır sana da kim olduğumu anlatır. Bu arada resimleri çok beğendim ama korkacaksan hak edecek birinden kork, köle olacaksan da değecek birine köle ol be canım. deyip, arkamı dönüp galeriden çıktım. Ne yapayım tutamadım kendimi. Madem bu fareden korkuyorsun neden oraya aslan çağırıyorsun? Böyle olacağı belliydi yok sahibem görmesin, yok kızar, yok kıskanır. Kırbaçlamıştır akşam bizim köle ressamı herhalde minyatür sahibesi, kırbacı kaldırabildiyse tabii.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder