Soru ve yorumlar için madammarin@gmail.com

6 Aralık 2014 Cumartesi

Shameless İan Çıtır Haz

 Shameless dizisi belki de şu dönemde severek izlediğim tek dizi. Yeni sezon yaklaştı, nihayet. Hem hayatın içinden hem de eğlenceli hem de bütün duygular tavanda dozda anlatılıyor. Shameless in İan'ı Cameron Monaghan ise ayrı bir izleme nedenim. Tamam dizide gay ama bu benim ondan hoşlanmamı engellemiyor aksine daha da perçinliyor. Gerçek hayatta karşıma çıksa kaçırmam yerim o ayrı.
Ama İan'ın Mickey'e öyle bir bakışı öyle bir aşık oluşu var ki. Bunu bir kızla yaşasa aynı etkiyi yapmaz, kalpleri en azından benim kalbimi böyle fethetmezdi bence. İan, gelsin bana da öyle baksın, tutkuyla öpsün, yüzünden gözünden aşk acısı aka aka konuşsun istiyorum. Çok şey mi istiyorum? Ona benzeyen bir çıtır da olur, neyse az kaldı yeni sezona bekle İan geliyorum...

4 Aralık 2014 Perşembe

Sınırsız Seks Yap ve Öl

 Doksanlar da filmler olurdu hani, gençlik filmleri. Başta herkes birbirine atlar sonra da cinayetler başlardı. Her şekilde rahatlamayı sağlar, kafa dağıtırdı bu aslında hiçbir şey anlatmayan ve vermeyen filmler.
Hayat öyle olacak sanırdın bu filmleri izleyince. Sınırsız seks yapacaksın ve biri gelip seni öldürecek. Ya da sen birini öldüreceksin. Öyle de olmadı mı? Sınırsız seks yaptık biri ya da bir kaçı bizi defalarca öldürdü. Öldük öldük dirildik. Yerlere yattık can çekiştik, sonra yine sınırsız sevişmelere daldık.
Doksanlar güzeldi, filmleri de güzeldi şimdikiler bir halta benzemiyor kısaca...

18 Kasım 2014 Salı

Doğum Günümü Unutan Sevgili Eski Sevgilidir Ancak

 Doğum günüm... Hayatımda olan, sosyal medyadan, reel hayattan tanıyan çoğu kişi yazdı, aradı, kutladı. Bir kişi hariç... Benim ex ötesi ex aşkım. Neden mi taktım bu kadar? Ben onun doğum gününü unutmadın, iki ay önce kutladım. O da benimkini biliyor üstelik, bilmiyormuş ya da çok da umurumda değilmiş gibi seninki de şu tarihti değil mi dedi. Sanki beni, bana ait olan her şeyi unutmuş gibi davranıyor ama en ufak hatıramızı bile hatırlıyor. Bu ne yaman çelişki usta, bu adam beni unuttu mu? Numara mı yapıyor? Tamam onu aldattım, tamam canını yaktım, tamam unutulmayı hak ettim. Ama ben onunkini unutmadım bunu da belli ettim. Nedir yani bir küçük tebrikten kaf dağındaki burnu mu düşecek. Ben de acı çektim, ben çok daha merttim bu ilişki de aman neyse ne, iyi ki doğdum be!

28 Ekim 2014 Salı

Romanım Çıkarsa Yayıncım Zengin Olur

 Ben de yazar olur kıçımın üstüne otururum. Şimdi de aynı yere oturduğuma göre ne değişecek?

18 Ekim 2014 Cumartesi

Bir Ölüyle Sevişmek

  Mehmet Pişkin... Sosyal medyada intihar notu bırakarak tartışma yaratan etkileyici adam. Haberim yoktu, nasıl kaçırdıysam görmemişim. Bir arkadaşım yazdı, Mehmet Pişkin'in videosunu izledin mi? diye. Hayır, o kim ki? İntihar etmiş, not bırakmış, izle çok etkilendim ben. Merak ettim, izledim elbette. Üzüldüm ama aldığı karara da saygı duydum. Ben intiharın anlamsız bulduğun bir sınavdan çıkıp, bir nevi boş kağıt vermek olduğunu düşünmüşümdür hep. Kız arkadaşım yazıyor, - Bu adamı tanımak isterdim. Tam aşık olunacak adam, etkiliyor, kapılmamak mümkün değil.

Evet, etkileyici. Kültürlü, entelektüel, yakışıklı da. Ben de tanımak, sohbet etmek isterdim ama artık mümkün değil. Belki ruh çağırarak sohbet edilebilinir ki ben ona da inanmam.

- Onunla sevişmek isterdim. Diyor arkadaşım. 
- Ama ölmüş, yani imkansız artık.
- Ne yazık ki öyle. Gördüğümden beri onu düşünüyorum.

Bizimki fena çarpılmış, asla tanışamayacağı adamla aşk yaşamak ve sevişmek istiyor. Neden istiyor çünkü bu gizemli adam imkansız oldu. Başka bir boyutta artık. Ben eminim ki gittiği yer, buradan çok daha iyi, kararına saygı duymaktan başka söyleyecek bir şey de yok. Hayatta olsaydı ve kız arkadaşım onunla tanışmış olsaydı belki hiç etkilenmeyecekti belki de dediği kadar etkilenecekti bilemiyorum. Ben yine de bu intihar videosundaki halinin, sesinin ve söylediklerinin büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. İtiraf edeyim ben de etkilendim, yaşadığı aşklardan ve hayatına giren kadınlardan bahsederken ama benimle tanışmadı, aşk yaşamadı, sevişmedi dedim. Çoğu kadın da bunu düşünmüştür eminim. Beni sevseydi, tanısaydı aynı seçimi yapar mıydı diye. Ya da onunla sevgili olmak nasıldı acaba diye merak etmiştir, ben de ettim. Ne kız arkadaşım ne ben bunun cevabını asla öğrenemeyeceğiz orası kesin.
Evet, hiç karşılaşamayacağız onunla, sevişmek ise en azından bu boyutta imkansız, kısmet aynı yere denk gelirsek bir gün bir zaman bir yerlerde belki...

16 Ekim 2014 Perşembe

Sevgilin Geçmişini mi Sordu Geçmiş Olsun

 Neva diye bir filme denk geldim. Ben pek yeni yapım Türk filmi izlemem ama bunun bir yerine fena takıldım. Oğlan sevgilisine soruyor, o adamla yattın mı? kız da diyor ki hayır sadece uyuduk. Neden onunla oldun? Sevilmek ve sevmek istediğimden ama bir şey olmadı.

Bu sahne beni geçmişime götürdü. Kızın ne hissettiğini kelimesi kelimesine tarif edebilirim. Birincisi bu çok çaresiz bir yalan ki doğru olsa bile adam ona inanmayacak. İkincisi kız adamı öyle seviyor ki eh sana ne geçmişimden? Senden önce ne yaşadığım seni ilgilendirmez diyemiyor. Ben de diyememiştim. Onun yaptığı gibi saçma sapan cevaplar verdim. Bir sevgilimi öğrenmişti, bu filmde de oğlan kızın eski sevgilisini öğrenip ona takıyor kafayı. Benimki de benim eskiye takmıştı. yattınız mı da yattınız mı? Hayır tavla oynadık, tabii ki yattık. İki sevgili sevişmez mi? Bu ne saçma bir mantık ve soru. O zaman biz neden sevişiyoruz. Senden sonra hayatıma girme ihtimali olan kişi de bunu mu soracak bana?

Sevgiliniz, eski defterleri karıştırmaya başladı mı ne cevap verirseniz verin, durumu toparlayamazsınız. Yalan söylesen bir dert dürüst olsan daha büyük dert. Hadi birini bıraktı, kabullendi artık sormayı kesti, hoop olmadık birinden ya da bir yerden başka birini öğrenir. Hele grup falan takılmış, hadi bir çılgınlık yapayım dünyaya kaç kere geliyorum ki dediyseniz ve bunu öğrendiyse zaten ne deseniz nafile. En iyisi kolama ilaç koymuşlar, hatırlamıyorum demek. Bu durumda ben buyum, bu da geçmişim. Deşme ben de seni deşerim ama insan aşıkken kaybetmemek için ne diyeceğini ne yapacağını bilemiyor. Rahibe olsaydım da el sürdürmeseydim diyor ki bu daha da saçma. Ona ne hakikaten geçmişimden, o zaman o yoktu ki. Gel de anlat. Kısaca sevgilin geçmişini mi sordu? Geçmiş olsun arkadaşım.

15 Ekim 2014 Çarşamba

Bu Tarz da Benim İşine Gelirse

 Kuaföre gittim, saçlarım yıkanacak, fön çekilecek. Kuaförüm Barış, yanıma geldi, pantolonunla saatin ve rujunun rengi uyumlu olmuş Madam Marin ( tabii o gerçek adımı söyledi.) dedi.

- Botlarım da aynı renk bak. Deyip ayaklarımı uzattım. Bu arada hepsi mordu, dudaklarım mor değil vişne çürüğü idi ki bana bu renk çok yakışır. Barış, baş parmağını kaldırıp, tarzsın dedi. Önce anlamadım meğer öyle bir yarışma varmış. Jürülerinden biri nette şekilden şekile sokulmuş, çok da şirin olmuş. Merak ettim açtım izledim. Aman o ne, bir grup kız, bir tanesinin üzerine saldırmış, kameralar olmasa parçalayacaklar.Neden mi? Nedeni yüzyıllardır değişmeyen ama hep başka kılıfların uydurulduğu bir neden çünkü o kız diğerlerinden daha güzel.

Bahsettiğim kızın adı Nur, ona saldıranların başında gördüğüm kadarıyla Ayşegül ve Tuğçe adında iki kız bir de sarışın ne olduğunu anlayamadım adı sanırım Ayşenur olan (ki o görüntüyle bu isim ne alaka o da ayrı konu) bir kız var. Tarzsın tarz değilsin, oraya giderken bu giyilmez, içeride bize böyle davranıyor da burada rol yapıyor. Herkes onu masum sanıyor seviyor ama asıl iyi ve ezilen taraf biziz diye serzenişte bu kızlar.

Çemkirmenin de laf sokmanında, tarz olmanın da bir tarzı vardır. Mahalle karısı olmakla, zekice laf sokmak arasında da ince bir çizgi. Ne yazık ki çoğu yarışmacı hatta bazen sunucu kadın da bu çizgiyi fazlaca geçiyor. Sunucu neredeyse yarışmacıları dövecek tabii kendi tuttukları hariç. O çirkef olanlar da nedense sunucu ve bir jüri üyesi tarafından fazlaca tutuluyor, en azından ben öyle gördüm.

Meselenin özü; Nur isimli kızımız oturmasını kalkmasını, konuşmasını biliyor, mahalle karısı moduna geçmiyor kulisi bilemem. Diğerleri hem son derece basit konuşuyor ve davranıyor hem de izleyeni rahatsız ediyor. Tekrar ediyorum asıl saldırı nedeni güzel ile güzel olmayanın savaşı. Ben güzelliğin göreceli olduğuna inanırım ama burada açık ara bir fark var. Sadece görüntü değil güzellikten kastım, davranış, konuşma, duruş, bir bayanı tarz yapan öncelikle kalitesidir.

Tarz olmak sadece uyumlu ve şık giyinmek değil, duruşuyla, hanım efendiliğiyle, konuşmasıyla bunu göstermektir. Yoksa parası olan, style yardımı alan herkes tarz olabilir. Ben de bazen çok sert ve ters konuşurum ama tarzım bellidir öyle de olmalıdır kimse kusura bakmasın sonra ekranda ağlamasın. Bu ne biçim yarışa yahu.

Hamileyim Ama Bebek Benden Değil

 Sabah erken kalkıp işe gitmeye alışmaya çalışırken, bitmeyen bir kanama oldu malum bölgemden dışarı taşan. Sanki bana inat, bana gıcık, bitmiyor arkadaş. On iki gün regli mi olur. Doktora gittim. Hamilesin dedi, Ne? Dedim Dedi hamilesin, Ne? Dedim Dedi Hamilesin...

Olamaz, nasıl olur? Yaklaşık bir aylıkmış. Off ben kim anne olmak kim? Alın şunu içimden.
Kanamam da bu yüzdenmiş, yerleşiyormuş bebek. bana yerleşen yerleştirmiş ya neyse.

Çıkar çıkmaz bir hesap yaptım. Bir ay, üç adam, üç baba adayı. Aradım sırayla carladım.
_ Ne olur sanki şu prezervatifi taksan?
- Mümkün değil benden değildir.
Hepsinin de cevabı aynı. Hele biri yanımda kız arkadaşım var konuşamıyorum dedi daha çok bağırdım. Hamileymişim salak!

Dışarı boşalmışlar, olamazmış. E olmuş işte. Tek düşündüğüm de büyüyecek olan popom. Ne karnım ne popom büyümesin, istemiyorum. Hele bu salaklardan bir çocuk hiç istemiyorum.

Ertesi gün başka doktora gittim.
- Alın şunu içimden bu bebek benden değil.
- Nasıl yani?
- Benim isteğim dışında oluşmuş bir organizma, babaları da safkan mal.
- Babaları mı? Sakin olun, muayene edelim önce.

İçime giren boru gösterdi ki, minnacık bir bebek değil miyommuş kanamaya neden olan. Oh çok şükür, hamile değilim. Adamlara da boşuna bağırdım. Neyse iyi oldu, bir daha da görüşmem, takın şu prezervatifi arkadaş ben bu stresi bir daha çekemem!


19 Ağustos 2014 Salı



Çakma Grinin Elli Tonu

 İş bulmuştum ya hani ben asansörde de patronumla kırıştırmıştım. Oraya geri gittim, malum çalışmak lazım, faturalar birikti. Beni görünce bir telaş sardı Tarkan beyi, anlayamadım. Oysa onu fazlasıyla Grinin Elli Tonunun Chiristian'ı gibi düşünmüştüm. Hatta odasının gizli bir bölmesinde acı malzemeleri saklıyordur demiştim içimden. Etrafında pervane olan salak kızlar da bu düşüncemi onaylarmış gibi davranmaya devam etmekteydiler.
" Sizi daha önce bekliyorduk." Dedi, hem utangaç hem korkmuş halde. Başını önünden kaldırmadan.
" Tatile gittim, önceden ayarlanmış bir plandı, erteleyemedim. Ne zaman başlayabilirim?" Bu soruyla beni işe almamak gibi bir şansın yok Tarkan efendi, o kadar mazimiz var asansörde demek istedim. O da sesimdeki tehditkar tonu duydu, aldı, anladı.
" Aslında yerinize birini aldık ama hala sizinle çalışmak istiyoruz." Korktum ama boyun da eğmedim diyor kendince, sevsinler.
" Yarın, gelin başlayın. Saat sekiz de ofiste olursanız seviniriz."
" Asansör biraz yavaş çıkıyor ama en geç sekizi iki geçe olurum. Teşekkürler Tarkan Bey."
Yüzüme öyle bir baktı ki, bu bakışı görmek için bu cümleyi kurmaya değerdi. Unutmadım unutturmam. Benim için sıradan bir kaçamaktı ama bana patron da olsa kimse patronluk taslayamaz, o kadar.

17 Ağustos 2014 Pazar

Tavşanlar Gibi...

 Ali Kemal'le sarılmış uyuyoruz. Daha doğrusu o bana arkamdan sarılmış uyuyor. Tanıdık bir ses dipten dipten konuşmaya başlıyor.
" Kaç yaşında bu oğlan?" içimdeki ses uyumamış. Ne zamandır da konuşmuyordu, dili şişmiştir.
" Bilmem sormadım, iyi sevişiyor ama."
" Küçük bu senden." Haspam sanki benimle aynı yaşta değil.
" Küçük olsun daha iyi hem ben öyle severim bilmiyorsun sanki."
" Hemen yattın çocukla, bir kaç gün dayanamadın."
" Gamzesi vardı ne yapayım."
" Gamze kim? Grup mu yaptınız yoksa?"
Gülüyorum, bu iç sesim neyse kesinlikle benden bağımsız bir organizma ya da ben full deliyim. Gülüşüme Ali Kemal uyanıyor.
" Ne oldu?"
" Hiç, aklıma bir şey geldi."
" Bana da söyle ben de güleyim."
" Unuttum bile boş ver."
" Yalancı tavşan." Gülüyor ve yine gözleri çekikleşip yanağındaki çukur meydana çıkıyor. Dilimi yanağındaki çukura sokuyorum, o gece bir kaç kez yaptığım gibi. İçimdeki cadı konuşuyor.

" Aşık olayım deme elin bebesine."
" Yok artık."
" Kaç yaşında bu? Yanına al bak büyüt bari."
" O kadar da değil ya."
" Bir tur daha atalım mı minik tavşan?" Diyor Ali Kemal, gülen sevimli yüzüyle.
" Bu hatun sana tur bindirir sen merak etme bebecik. Tavşanlar gibi çiftleşir durursunuz." Diyor içimdeki cadı. Ben yine gülüyorum.
" Neye gülüyorsun ya?"
" Sus artık ne olur." Diyorum sesli. Tabii kast ettiğim içimdeki cadı ama Ali Kemal, kendisine diyorum sanıyor ya da deli olduğumu anlıyor bilemiyorum. Biz bir tur daha atıyoruz...



İlk Buluşmada Sevişmek Ya Da Sevişmemek

 Randevuyu ayarladı şaka maka arkadaşım, evimin yakınındaki kafe de buluşucaz. Yağmur da yağıyor şakır şakır, mırın kırın ediyorum telefonda.

" İş çıkışı gelecek çocuk sakın ekme ve ilk buluşmada sevişme!"
" Ne sevişmesi ya, ben buluşmayı zor kabul ettim. Bir kahve içer dehlerim, hiç havamda değilim."

Buluşma saatinde, kafedeyim. Nasıl tanıycam ben bu çocuğu? Telefonumu vermiş arkadaşım, gelince arayacakmış. Kapıdan her girene acaba bu mu diye mal mal bakıyorum. Onlar da bana neden bu hatun bize bakıyor diye mal mal bakıyor. Bir mallıktır gidiyor.
Arkadaşımın sakın ilk buluşmada sevişme demesi geliyor aklıma. Bir şehir efsanesidir, ilk buluşmada sevişirsen adam sana bağlanmaz, aşık olmaz ve ilişkiyi ciddiye almaz. Bence doğru değil, ilk buluşmada yattığım ve süren çok ilişkim oldu. Hemen biten ve bir daha görmeye dayanamadığım ilişkilerim de oldu. Hangisi doğru? Bu teori işliyor mu işlemiyor mu? Amaan neyse Ali kemal'le yatmaya niyetim yok zaten isme bak yaa.
Ve geliyor, telefonumu kafeye girmeden çaldırıyor, ben açtığımda ise tepemde dikiliyor. Atletik vücutlu, gözlüklü, genç ( Evet benden genç) güler yüzlü, kesinlikle sarışın olmayan bir adam. Ali Kemal, hoş bir adam ama sevgili olmak şöyle dursun bir daha buluşmayı düşünmüyorum. Havadan sudan, ordan burdan konuşuyoruz kahve içimi boyunca. Ben de yağmur daha hızlanmadan, gerçi daha ne kadar hızlanacaksa bir an önce eve dönmek istiyorum. Ve olmaması gereken bir şey oluyor. Ali Kemal gülüyor. Gülünce de yanağında içine düşüp kaybolmak istediğim bir çukur oluşuyor. İşte ben buna dayanamam. Güzel gülen, gülünce gözleri çekikleşen, bir de üzerine gamzesi beliren erkeğe...

Evet, ilk buluşmada sevişmek doğru değil aslında, arkadaşıma katılıyorum ama bu kurala uyuyor muyum? Hayır. "Bir fincan kahve daha? Ama benim evimde." diyorum...


Sevgili Olunca Ne Oluyordu? Nasıl Oluyordu? Unuttum

 "Ne güzel kadınsın neden sevgilin yok senin?" Diyor bir arkadaşım.
" Ben beceremiyorum o işleri ya, hem arızayım hem de sadakat sorunum var." Diyorum.
" Aman tatlım, hepimizin sadakat sorunu var. Sevgili yapalım sana olmaz böyle."
" İyi yapalım bakalım. Kimi yapıcaz?"
" Nasıl erkeklerden hoşlanırsın sen?"
Zor soru, şöyle bir kalıyorum. Belli bir şeklim yok sanırım. Sarışın çok sevmem ama yakışıklıysa sarı mavi yeşil ayırmam da.
" Ukala, kendini bir halt sanan adamlardan hoşlanmam. E biraz da yakışıklı olsun tabii."
" Tamam ben sana sevgili yapıcam, bekle."
" Hadi ya, nasıl olacak o?
" Seni bir arkadaşımla tanıştırıcam."
" Bu yaşta kör randevuya mı gidicem yani?"
" Asıl bu yaşta olur hem arkadaş arkadaşın... Fazla seçici olmak doğru değil, akışına bırak sevgilin olsun kızım." Diyor masadan kalkarken. Olsun bakalım, unuttum hakikaten sevgili olunca ne oluyordu nasıl oluyordu?


Sivri Topuklu Ayakkabınızla Üzerimde Gezer misiniz?

 Bir arkadaşımın şirketinin lansımanındayım bu arada. Ayaklarımda uzun sivri topuklu siyah ayakkabılar var. Beklenmedik karşılaşma sonucu tanıdığım herkesten uzaklaşıp, bir köşeye çekiliyorum çok geçmeden yanıma yakışıklı, genç bir adam yaklaşıyor. E alışkınım ben bu durumlara, şöyle çaktırmadan süzdüm hoş da hani, gideri fazlasıyla var. Temiz yüzlü, sevimli hatta seksi, vücudu da kaslı mı ne...

" Merhaba."
"Merhaba."
" Ayakkabılarınız çok güzel."
" Teşekkür ederim."
" Hep sivri topuklu mu giyersiniz?"
" Hayır, hep değil, çok rahat olmuyor bir süre sonra üzerilerinde olmak."
" Ayaklarınızda onlar varken benim üzerimde olsanız keşke."

Seks yapmaktan söz ediyor sandım ama sanırım değil.
" Ne?"
" Sivri Topuklu Ayakkabınızla Üzerimde Gezer misiniz?"

Bu tür eğilimleri olan erkeklere denk geldim elbette ama bu kadar hoş görünen birinden böyle aleni bir teklif almamıştım, şaşırdım.

" Burada mı?" Dedim gülerek.
" Neden olmasın. En azından yerden bir şey alıyor gibi yapayım siz de elime basın. Sivri yeriyle ama tamam mı?"
 Yaptım mı? Tabii ki yaptım. O eğildi, ben de eline bastım. Aldığı hazzı gözlerinden okuyunca benim de hoşuma gitti itiraf etmeliyim. Daha sonra daha detaylı bir basma ve ezme işlemi için söz verdim. Bana telefonunu verdi. Hayatımda ilginç bir de fetiş ve fetişist olsun ne zararı olacak ki? Ayakkabı numaramı da aldı, ona basarken giyeceğim ayakkabıları kendi alacakmış.


Yaz Kaçamağına Kaçamak Selam

 Yaz kaçamakları iyidir, hoştur, sıcaktır, seksidir. Alkolle dumanlanmış kafanın da etkisiyle, sonrası düşünülmeden, anın keyfi çıkartılır. Bende nasıl bir şans varsa, bir kaçamak yapayım dedim ve tatil dönüşü İstanbul da, en olmadık yerde, en olmadık şekilde burun buruna geldim. Yanında da bir sürü ortak arkadaş. Biz tanışıyoruz desen olmaz, tanımamış gibi yapsan arkadaş ne bu motor tavır o da olmaz. Kibarca belli belirsiz bir selamlaşma ve yüz seksen derece başka yöne dönüş. Neyse o da aynı şekilde davrandı da aa ne haber? falan demedi. Öyle yapan dal parçaları da var çünkü. Bu yaz iyi gezdim, eğlendim. Artık çalışsam mı? Sahi ben iş bulmuştum acaba beni hala alırlar mı?

Sevişme Sonrası Sarıl-ma!


 Seviştikten sonra kadınların beklentiye girdiğinden yakınan tek gecelik ya da arada takılma meraklısı erkekler sözüm size: Madem ki hatunla duygusal bir bağ kurmayacaksınız, uyurken sarılmayın, öperken koklamayın! Siz böyle yapınca, kız da aaaa beni seviyoooo diye düşünüp tribe giriyo benden söylemesi. Sarılma arkadaş işin bitince dön arkanı uyu, ya da giyin git ne sarılıyorsun, hele koklamak ne demek cık cık cık...

11 Temmuz 2014 Cuma

Az Önce İçimde Değildi Sanki

 Karşımda öylece duruyor, soğuk, mesafeli,. Tam bir iş görüşmesi patronu ya da adına ne denilirse. Adı da Tarkan üstelik şaka gibi. Ofisteki tüm kadınlar Tarkan Bey, Tarkan Bey diye etrafında dolanıp duruyor. Görüşme sırasında içeriye beş ayrı kız girip bir şeyler sordu. Onlarla da yattı mı acaba? Aman bana ne. Hiçbir şey olmamış oyununu oynamak istiyorsa, bunu benden daha iyi oynayabilecek biri yok.

Öz geçmişimi inceliyor, çok iyiymişim, tam aradıkları kişiymişim. Ben de teşekkür ediyorum. Çok saygılı ve profesyoneliz. Az önce içimde değildi sanki. " Sizi aramızda görmek isteriz." Diyor. "Sizi mi kırıcam hem arada takılırız, tadı damağımda kaldı." Dememek için zor tutuyorum kendimi.
" Ben de aranızda olmak isterim." gibi saçma sapan bir cümle kuruyorum. Nereye çeksen oraya gider hani bu cümle. Tokalaşıyoruz. Yine resmi, yine mesafeli, yine profesyonel. işe girdim şaka maka ve daha ilk günden bile değil, iş görüşmesi gününden patronumla yattım iyi mi!

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Asansörde Seks Yaparken Nelere Dikkat Edilmeli?

 Benimle çalışmak istiyorlarmış. Yazılarımı çok beğeniyorlarmış. İyi, gidip görüşeyim, hem şu karamsar ruh halim de dağılır dedim, giyindim, süslendim, düştüm yola.
Bina lüks, içindekiler lüks, çıkacağım kat baya yüksek, şansıma da asansörden korkarım. Tek başıma binemem ben buna diye düşünürken, arkamda filmlerde gördüğümüz tipte bir adam belirdi. Yakışıklı, takım elbiseli, kumral, kaslı, tebessümü iç gıcıklayıcı...

Hafifçe selamlaşıp, girdik asansöre. Hiç konuşmadık, o, gideceği kata bastı sonra yan gözle bana baktı. Aynı kata çıkıyorduk, ben sadece biraz daha geri gittim ve aynaya yaslandım. Ona bakmamak mümkün değildi, ben de baktım. O da bana bakıyordu yüzünde aynı hınzır gülümseme. Kokusu güzeldi, teni davetkar.

Yine bana baktı, başımı yavaşça sallayarak onay verdim, asansörü durdurdu. Hiç konuşmadık... Yanıma yaklaştı, ellerini ensemden saçlarımın arasına soktu ve öpüşmeye başladık. Dilimi emerken, ağzındaki nane tadı boğazımı yaktı ve hoşuma gitti. Dudakları boynumda dolaşırken, benim elim onun bacak arasını okşuyordu. Her şey çok hızlı ama çok yavaş oluyordu. Çok güzel öpüyordu, çok güzel kokuyordu, çok güzel okşuyordu. Dilinin dokunuşu, teninin yumuşaklığına zıttı erkekliğinin sertliği.

İçime nasıl girdiğini anlamadım bile, külotumu sıyırdı, bacaklarımı beline doladı. İçimde gelip giderken eridiğimi hissettim. Daha önce hiç bu kadar çabuk orgazm olmamıştım. İçimden çıktı ve düğmeye bastı, toparlanana kadar, geleceğimiz kata ulaşmıştık. ben hala aynaya bakıp, üzerimi toparlarken kapı açıldı ve o, asansörden indi. Tek kelime etmeden...

Kattaki danışmaya görüşeceğim kişinin adını verdim. Gözlerim bir yandan onu arıyordu ama ortalıkta yoktu. Kız beni yönlendirdi. İş görüşmesi için geldiğim yerde, tanımadığım bir adamla asansörde seks yapmıştım. Kapı açıldı ve o, karşımdaydı. İş görüşmesi yapacağım kişi...

Asansörde seks yaparken nelere mi dikkat etmelisiniz? Kamera olabilir: Amaan kimin umurunda. Birileri görebilir: Görürse görsün. Asansör düşebilir: Düşsün zevkli bir ölüm olur. Korunamadığınız için hamile kalabilirsiniz: Yükselmeye yatkın bir çocuğunuz olur. İleride patronunuz olacak bir adamla sevişmiş olabilirsiniz: İşte buna dikkat etmek gerekir...

Eskiden Sevdiğim Adamlar Gibi ( Kanar Durur İçimde Bir Alagül)

 Depresif bir ruh hali içindeyim. içimden sevişmek bile gelmiyor. Bu durum beni endişelendirse de bir anlamda bu durağanlıktan hoşlandığımı fark ettim. Kimseyle görüşmüyorum. Çalan telefonlara bakmıyorum. Facebook ve e- maillerde bana yazılanları cevaplamıyorum.

kapım çalıyor bir sabah. Söylene söylene açıyorum. Gelen Cihan. Makyajsız, saçlarım dağılmış bir halde sözlü Cihan'ın karşısındayım.

" Merak ettim seni." Diyor. Gözleri yavru köpek bakışlı Cihan.
" İyiyim merak etme."
" Görünmüyorsun ortalarda. Bloguna da bir şeyler yazmıyorsun."
" Kimliğim ifşa olduktan sonra anlamsız geldi yazmak."
" Olmaz öyle, yaz, çık, dolaş, yaşa. Sen ortalarda olmayınca, nefessiz kalıyorum."

Duyan da her gün beraberiz sanacak. bu sözlerden etkileneceğimi düşünüyorsa Madam Marin'i hiç tanımamış demektir.

" Bir kaç gündür iyi hissetmiyordum, ama şimdi iyiyim. tatile gidicem yakında hatta, merak etme."
 Kendi soğukluğumdan kendim etkilendim. isteyince amma soğuk oluyormuşum ben yahu.

" Tamam, ben seni rahatsız etmeyeyim."

İçeri gel desem gelecek, ama hiç halim yok. Ne bu halde misafir ağırlarım ne de eskiden hoşlandığım şimdi ise sadece içimi sızlatan Cihan'la uğraşabilirim. Aklım hala Evren'de mi? Belki... kapıyı kapatmadan önce, kapının üzerindeki sepette duran kırmızı gülü görüyorum. Cihan, bir kaç merdiveni çıkmış bile, seslenince geri iniyor.
" Bunları kapıma sen mi bırakıyorsun?"
" Hayır, bunu daha önce de sormuştun."

Bozulmuş belli ki, sözlüsüe gitsin tamir olsun.

" Tamam, görüşürüz."

uzanıp gülü alıyorum. Güzel bir kırmızı gül, dikeni parmağıma batıyor, küçük bir damla kan beliriyor ruhumda ve bana eskiden sevdiğim bir şarkıyı hatırlatıyor, eskiden sevdiğim adamlar gibi...

19 Haziran 2014 Perşembe

Karmanı Kıçına Sok !

 Öfkem dinmiyor. Neden bu kadar öfkelendiğimi de bilmiyorum. Bitmiş, geçmiş, gitmiş... Geçmiş geçmiş de kalır da neden bize de geçirir? Biramı yudumlarken bunu düşünüyorum, yanıma Hasret oturuyor. " Nasılsın, canım?" " Evren, evlenmiş haberin var mı?" Yoksa da şimdi var, bana bulaşma , uzatma, canım sıkkın demenin kısa yolu. " Aylar oldu o evleneli, sen yeni mi öğrendin?" " Beni düğüne çağırmadı, nereden bileyim ben?" " Aman, sıradan bir düğündü işte." " Sen gittin mi?" " Gittim tabii. Kaç yıllık arkadaşımız." " Benim hakkımda konuştunuz mu?" " Evet, seninle karmasını çok kirletmiş, anca temizliyormuş, öyle dedi." " Ne dedi? ne dedi?" "Ben ona da karmasına da sokarım." " Ne sokcan kız hortumun mu var?" " Ya Hasret, bi git ya, ne demek lan karmasını kirletmek?" " Çok üzülmüş demek ki seninle, ya da senden sonra, aman ne takıyorsun bu kadar, erkek milleti işte, beraberken kıçını yalar, ayrılınca da senden kötüsü olmaz, bilmiyor musun?" " Karmasını kıçına sokucam onun."

Kalkıp, eve geliyorum. Hasret arkamdan bir şeyler söylüyor ama duyan kim. facebook'u açıp, " Karmanı kıçına sok! " Yazıp, gönderiyorum.  İki dakika geçmeden görüldü yazıyor mesajımın altında ama cevap gelmiyor tabii.

17 Haziran 2014 Salı

Evren'in Sırrı Vajinamdan Çıktı Mideme Girdi

 Ne zamandır Facebook dan girip profiline bakmamıştım aşk denilince aklıma gelen hala midemin üzerinde bir yeri sızlatan eski sevgilim Evren'in. Profil resminde yanında bir kadın var dahası kadının üzerinde gelinlik var. Evet, evlenmiş Evren, evrenin sırrı bir zamanlar cidden vajinamın içindeydi ama şimdi başka kadının içinde. Üstüne üstlük evlenmiş onunla. Mideme kramplar giriyor, öfkeden gözüm dönüyor. Bu adam bana deli gibi aşıktı bir zamanlar nasıl evlenir başkasıyla? nasıl böyle mutluymuş gibi gülümser? Onunla mutlu mu yoksa? Nasıl olur  nasıl? yakışmıyorlar bile. Kız gudubetin tipsizin teki. benden sonra bunu mu sevmiş yani? Bu adam beni sevmekten vazgeçemeyecek tek insandı. Evlenmiş, mutlu, başka kadınla, yakında çocuk da yapar...

Mideme giren şey, kramp olamaz. Bu kadar büyük, şiddetli kramp gerçek olamaz. İşte Evren'in sırrı, vajinamdan çıktı, mideme girdi. O kadar, yakıcı, ağır ve acı verici ki, bu sırrı orada daha fazla tutamayacağım. alkol yatıştırır sanırım. Apartmanın kapısından çıkarken Cihan'la karşılaştık. Selam verdi ama benim kimseyi görecek halim yoktu, gözlerim yuvalarında dönerken kimseyi göremezdim zaten. içimde ki ses bile sustu, sakinleşene kadar kimse yanaşmasın yanıma...

İstediğinle Olamayacaksa, Aşkın Da Seksin De Ne Anlamı Var Ki?

Kapımda bir kırmızı gül daha buldum. Bir bardağa su koydum, gülü de içine koydum. Apartmanda bir hayranım var belli ki. Ben Cihan sanmıştım ama Cihan yine kayıplarda aman umursamıyorum artık. Facebook mesajlarımda Tolga'dan gelen bir mesaj. Aramadın beni :( bir de üzgün surat yapmış. hakikaten aramayı unuttum ben bunu. Gamze'ydi, evrenin sırrı vajina da saklıydı derken unuttum ne yapayım. Neden istemediğin biri kıçından ayrılmazken istediğin biri ortalarda görünmez acaba? İstediğinle olamayacaksa, aşkın da seksin de ne anlamı var ki?

Ben bir adım atsam ne olur? Bir mesaj göndereyim mesela, bir şey olmadı ki aramızda biz hala arkadaşız sonuçta. Telefonu elime aldım, içimdeki cadı konuştu. " Bırak o telefonu hemen!" ne zamandır suskundu, yılan uykusuymuş meğer. İkna etmekle uğraşamayacağım onu, duymazlıktan geliyorum. " Bırak dedim, kaltak! Ne gurursuz bir kadınsın sen ya. Adam seni istese, arar, gelir, yazar. Adamda tık yok seni tınlamıyor gömüyor musun?" Telefon elimde kalakaldım. Bu beni rahat bırakmaz konuşur da konuşur. Hele mesaj atarsam daha beter, konuşur.
" Çık dışarı!" Hah şimdi de kendi evimden kovuyor beni. " Ne?" " Dışarı çık, dışarı. Hava al biraz, kafa dağıt. Ama kimseyle yatma, senin yattığın adamlara ben de katlanmak zorunda kalıyorum." Vay, zevkimi de beğenmiyor haspam. Onu, dinledim, arka bahçeye çıktım. bahçe de Nuri'yi gördüm, almış kahvesini yakmış sigarasını, uzaklara dalmış.

" Gel tatlım, otur." " Nuri, sanırım ben şizofrenim." " O nereden çıktı kız?" " İçimden biri sürekli benimle konuşuyor çadolozun da teki." " Ne diyor?" " Onu yapma, bunu giyme falan. Konuşan da benim de başka bir ben gibi." " İç ses kız o." " Sende de var mı?" " Var tabi, o ses olmazsa kimle dertleşir insan. Suyuna git, anlaşırsan, çok eğlenceli olur iç ses." Bu Nuri ne şeker biri ya iyi ki tanımışım.
" Şizofren değilim yani değil mi? " Şizofren olsan, ben şizofreniz derdin." Gülüyoruz. İçimdeki konuşuyor; " Şizofren değiliz de sağlam sürtüğüz." Gülmeye devam ediyorum ama Nuri'ye neden güldüğümü söylemiyorum. Belki şizofren değilim ama normal olmadığımda kesin.

Evrenin Sırrı Vajinamın İçinde

Uyandım, Gamze kahvaltı hazırlamış ve giyinmiş; artık çıplak değil. " Dün gece ne içtik be." Diyor beni görünce. " Sorma eve nasıl geldiğimizi bile hatırlamıyorum." " Ben hatırlıyorum." " Neler hazırladın böyle maharetli kızmışsın." Kahvaltıyı balkonda yapıyoruz, çay içimi ısıtıyor, kokusu yüreğimi. Huzur içinde bir kısmı zar zor görülen denize bakarken, Gamze konuşuyor.

" Dün gece yiyiştik biraz." Çayımdan bir yudum almıştım ki, boğazıma kaçıyor bu duyduğumla, öksürmeye başlıyorum. " Ne? Nasıl?" Yakın bir kız arkadaşımla, ki kendisi biseksüeldir, kırmamak için bir kez sevişmiştim ama kadınlarla sevişmek bana göre değil, ben erkekleri severim.
" Hiç hatırlamıyorum, sen ondan mı çıplaktın. Neler yaptık?" " Ben seni dilledim sen benimkinin içine baktın." " İçine mi baktım?" " Aynen, evrenin sırlarından bahsediyorduk, ben de son okuduğum bir kitapta evrenin sırrı vajinanın içinde saklıymış dedim, sen de aç bakıcam diye tutturdun." " Baktım mı?" " Baktın. Sırrı çözdün mü bilmiyorum ama, sonra öpüştük, ben seni soydum falan."

" Hiç hatırlamıyorum ya, kusura bakma." " Demek ki yeterince iyi değilmişim." " Yok ondan değildir de çok sarhoştum. Vajinanın içinde evrenin sırrını aramışım baksana. Buldum mu acaba?" " Bilmem, ayıkken bana borcun var ona göre. Ben de seninkinde evrenin sırrını arayacağım, bence seninkinde saklı o sır." Tebessüm ettim, bu evet anlamına da gelebilir, konuyu kapatmak için kaçamak bir gülüş de olabilir. El mahkum Gamze'yle ayıkken sevişeceğim tüh .

16 Haziran 2014 Pazartesi

Kanepemdeki Çıplak Kadın

Gece eve nasıl geldim hatırlamıyorum, sohbetti, içkiydi, dertleşmeydi derken kafam da bi dünya tabi  zor attım kendimi eve, salondaki kanepede uyumuşum, telefonumun sesiyle uyandın, arayan Tolga. " Neden aramıyorsun beni?" Sesi sitemkar, dokunsan ağlayacak ama fısır fısır konuşuyor, sabahın altısında evden arıyor belli ki." Tolga? Saat kaç?" " Ben ne yaptım sana, bana böyle davranıyorsun?" Tolga, saati falan takmıyor, otomatiğe bağlamış, krize girmiş nevrotik hatun modunda. " Tolga, biz seninle beraber değiliz, konuşmuştuk bunu. Artık görüşmeyeceğiz." " O zaman neden geçen hafta yattın benimle?" Ben bununla geçen hafta yattım mı ya? Ha doğru Cihan krizinden sonra eve çağırmıştım, unutmuşum of. kanepemden bir ses yükseliyor ve kafasını kaldırıyor. " Ne oluyor be?" Sesten uyanmış, uyku sersemi bir Gamze. O da benim gibi kanepemde sızmış kalmış, kızı da uyandırdık. " Tolga, sırası değil şimdi çok geç yattım dün gece, kendime geleyim seni ararım." " Ara mutlaka." Kapatıyorum telefonu, tam yatak odama doğru yol alıyorken, Gamze'nin çıplak olduğunu fark ediyorum. Bu benim yanımda, tüm gece çıplak mı uyudu yahu? Sonra başımı eğip üzerime bakıyorum. Minyon bir kadın olduğumdan, bakma işlemim uzun sürmüyor. Sutyenim kaymış, külotum araya kaçmış ama iç çamaşırlarım üzerimde. Gerçi neden soyunup, kanepede uyuduk anlam veremedim ama. Belki Gamze çıplak uyumayı seviyordur, aman neyse, ben uyumaya devam edeyim ama yatağımda.

O. Çocukları ve Nuri


Hava yağmurlu, kapalı... Ben de bir soğuk algınlığı rehaveti. Seviştikten sonra, çıplak uyuyorum ondan bu kadar sık hastalanıyorum ben kesin. Ne yapayım, hadi bir film koyup izleyeyim. O. Çocukları... Severim bu filmi, naif anlatılmış, esprili ve dramatik ayrıca hayatın içinden olduğu kadar kenarından da. Müziği ise alıp götürüyor filmin içine kesinlikle, Kıraç'ın yorumu çok doğru. Telefon çalıyor arayan Nuri," Kız ne yapıyorsun?" " O. çocuklarını seyrediyorum." Bir sessizlik oluyor. " Evden seyredemezsin, onun için dışarı çıkman gerek." Gülüyorum. " Haklısın ama bu evde seyredilen cinsten, gel beraber seyredelim." "Ay tamam kız dur, geliyorum." Nuri, için çay demliyorum, ikram edecek şeyler arıyorum, nickim Madam olsa da Türk hatunuyuz neticede. Nuri'nin filmin bir yerinde gözleri doluyor," Biliyor musun, ailem beni bulsa kesin öldürür aynı böyle." " Hadi canım." " Ciddiyim, ibne olduğumu biliyorlar da nerede olduğumu bilmiyorlar." " Adını değiştirsene kızım." Diyorum. " Adım da giderse bana ben olduğumu hatırlatan ne kalacak?" Diyor. Ne diyeyim haklı...

Aşk Doktoru Öyle Dedi

Televizyonu açtığımda karşıma Mehmet Coşkundeniz çıktı. Bizde olmayanı karşımızda gördüğümüzde bunu aşk sanırız dedi, ya da ben öyle anladım. Cihan, benim tam tersim bir adam, sakin, dingin, tek eşli... Bu yüzden belki de aklım takıldı bu kadar bu adama, tabi henüz sevişememiş olmanın verdiği hırs da eklenince bünyeme resmen hasta oldum. Aşkı bulup, ..mına koyup rahatlamak istiyorum. Aynen öyle sonunu biliyorum, bu yüzden okumuyorum Cihan'ın romanını sonu belli bir hikayeyi okumak saçma geliyor ama yaşamaya can atıyorum nedense...

15 Haziran 2014 Pazar

Önce İste Sonra Vazgeç

 Aşk, önce isteme sonra da vazgeçme halidir. Önce vazgeçip, sonra istesek, bunca hatanın hiç birini yapmazdık.

Ben Gayim İlk Sen Öğren İstedim

 Benim derdim bana yetmiyor sanki bir de dert dinliyorum. gelen anlatıyor, giden anlatıyor. Yakın arkadaşlarımdan birinin sevgilisi benimle özel konuşmak istedi. Genelde bu konuşmanın sonu, " Ben seni istiyorum, aklımdan çıkmıyorsun" Gibi cümlelerle bittiğinden kendimi vereceğim cevaba karşı hazırlamıştım. Esra ile yakın arkadaşız olmaz Ferit'ciğim, sen çok yakışıklısın ama olmaz, kasların da güzel ama olmaz..."

" Esra'dan ayrılıcam." " Neden?" " Daha fazla bu yalanı yaşamak istemiyorum, ben gayim ilk sen öğren istedim." Yüzümdeki şok ifadesi dağılmadan, kafeden içeri Cihan girdi. Yanımda çok yakışıklı bir erkek vardı, bu iyi haber, bu erkek gaydi bu da kötü haber. Cihan'ı görse ona asılmaya başlayacaktı kısaca, gülümsedim, Ferit'e daha da yaklaştım ki Cihan bizi flört ediyor sansın, kıskansın, çıldırsın, hırslansın, sözlüsü müdür, yazılısı mıdır o kızı terk etsin.

Ferit, itirafıyla dağılmış, yorum yapmamı beklerken ben Cihan'ı kesiyordum ve o da ne yazık ki bize doğru geliyordu. " Bunu Esra'ya sen söyler misin?" Dedi. " Olur tabi, sıkma sen canını" Dedim de bunu düşünmeden söyledim, bize yaklaşan Cihan'daydı aklım.

" İyi akşamlar, nasılsın?"
" İyiyim Cihan, bu arkadaşım Ferit."
" Memnun oldum. Kitabı okudun mu?
" Notunu okudum. Ben çok yavaş kitap okurum ama bitiricem kitabını söz. Söz demişken sözlün nasıl?"
Cevap vermedi, " Görüşürüz." O, uzaklaşırken, ben az önce neye tamam dediğimi hatırladım. Bunu yapamayacağımı söylemeye fırsatım olmadı, çünkü Ferit, barda bir adamla oynaşmaya başlamıştı bile...

Sanki Ben Hamile Bıraktım

 Uçakta, Cihan'ın bana verdiği, hayatımdan esinlenip yazdığı kitabın ilk sayfasını açtım. " Seni Seviyorum." yazmıştı. Sayfaları karıştırdım. İlerleyen bölümlerde kendi de giriyordu romana ve benim tasvir edildiğim karakterle aşk yaşamaya başlıyordu. Kitabın sonunu okumak istemedim, belli ki bu bizim geleceğimizdi. Eve gider gitmez Tolga'yı çağırdım. Hemen geldi tabii. Seviştik, çok mutlu oldu, karısı yani Ayşe, üçlü takıldığımız gün hamile kalmış, bana çok minnettarmış, sanki ben hamile bıraktım hatunu. Bu arada Cihan'ın kitabını uçakta unuttum. Beni gerçekten seviyor mu acaba?

Sen Madam Marin'sin Sadece Sevişirsin


Karşısında belirdiğimde çok şaşırdı, ben de bu kadar şaşırmasına şaşırdım. " Sen ne arıyorsun burada?" " Seni..." Demedim, diyemedim. " Fuarı yazmak için geldim, sabah uçağıyla." " Akşam da döneceksin o zaman?" " Bilmem, kalabilirim de..." En işveli halimle. " Hangi otelde kalıyorsun sen?" " Yakınlarım yanında kalıyorum, zaten fuarın son günü bugün, otel bakmana gerek yok." Bana geri dön diyor kısaca, orada kalıcam diye aklı çıktı. " Tamam, fuarı gezeyim ben, seni meşgul etmiyim." " Ne meşguliyeti, kimse imza almak için beklemiyor ki." " Evet, görüyorum, neyse ki ben kendi imzalı kitabımı İstanbul da almıştım." " Dur bir tane daha hediye edeyim sana." Hiç gerek yok onu da okumayacağım nasılsa. Kitabın kapağına bir şeyler yazdı ve bana verdi. " Seni görmek güzeldi." Gitmem için bu acele niye? Neden tedirgin oldu bu kadar? Diye düşünüyordum ki bir kız belirdi arkasında. Cılız, çelimsiz, esmer, saçları kuyruk, gözünde gözlük, makyajsız... Geldi ve elini tuttu Cihan'ın. Benim Cihanım'ın. Ardından da bana gülümsedi " Bu benim, uzak dur." der gibi.

" Sözlüm, Elif." dedi Cihan, bizi tanıştırırken. " Ben de Madam Marin" Dedim, kız şaşırdı, ben aldırmadım, döndüm kıçımı çıkışa doğru yol aldım.

Arkamdan koştu, bana yetişti ve kolumu tuttu.

" Özür dilerim."
" Neden?"
" Benim için geldiğini biliyorum ama yapamam, seninle olamam. Sana aşık olursam çok acı çekerim, çok yorgunum, yaşlıyım, seni dizginleyemem ben."
" Açıklama yapmana gerek yok."
" Çocuklarım olsun istiyorum, huzurlu olmak istiyorum. Ben buraya geri dönücem bir gün, ailemle, çocuklarımla yaşıycam. Sen böyle bir hayat istemezsin, yapamazsın."
" Abartma Cihan, sadece sevişecektik. Sen nerelere getirdin olayı."
" Biliyorum, sen Madam Marin'sin sadece sevişirsin."
" Aynen öyle. Görüşürüz. Ha bu arada, benim Madam Marin olduğumu nasıl öğrendin?"
" Blogdaki mailinde adın yazıyor."

Son cümlesindeki sesi titriyordu. O benden daha etkilenmişti bu karşılaşmadan ve sen Madam Marin'sin, sadece sevişirsin ile kuyruğu yine dik tutmayı başardım en azından o kadar da küçük düşmedim. Seks yapmaya geldim imajıyla toparladım durumu. Doğru da aslında seks yapacaktım, bir kaç seferden sonra da sıkılacaktım, içimdeki ses haklıydı. Hava alanında, blogumdaki yazılarda okudukları yüzünden değil de bloguma kendi adımla mail açacak kadar aptal oluşum yüzünden, benimle olmak istemediğini düşündüm. İçimdeki sese seslendim, " Haklı çıktın, bir şey demeyecek misin?" konuştu; " Sözlü ne . mına koyim."
Hava alanında kahkaha attım, görenler beni deli sandılar kesin.

Hem İş Hem S..kiş


Kitap fuarı için doğu kentlerinden birine gitti Cihan, bana bunu mesajla bildirdi, " Beni özle ve kitabımı oku." diye bitirmiş mesajını.  Sevgilisi bir süre için gitmiş de özgür kalmış gibi hissettim kendimi, yaramazlık yapabilirim. Sanki beni engelleyen bir ilişkim var da Cihan'la. Mesajlaşıyoruz, bakışıp, gülüşüyoruz, karşılaşınca oynaşıyoruz tamam da hiç bir şey olduğu yok. Derdi ne bu adamın?

" Seninle olmak istemiyor." diyor, bu durumu paylaştığım bir erkek arkadaşım, "İstese çoktan olurdu."
" Ama mesajlar, oynaşmalar falan?"
" Erkekler sever böyle şeyleri, kesin ciddi bir ilişkisi var seninle de ilişkisini canlı tutuyor."
" Nasıl yani?"
" Adamı sen heyecanlandırıyorsun, o diğer hatuna atlıyor yani."

Hayda, kurt düştü mü içime düştü, ulan ben aylardır bununla olucam diye seks rejimi yapıyorum resmen. Heyecanla karşılaşmalarımızı bekliyorum, o ise beni bir yere davet bile etmedi cidden. Anca karşılaşırsak görüştük.
Gittiği kenti de biliyorum, hangi gün imza günü olduğunu da... Yapar mıyım? Yaparım, hem fuar hakkında yazarım, böylece hem iş hem s.kiş... kısaca iki işi birden halletmiş olurum.

Ertesi sabaha bilet ayırttım, sabah erkenden de uçakla gittim Cihan'ın beni beklediği kente. Deli miyim? Evet, öyleyim, içimdeki ses başladı çemkirmeye: " Sende hiç gurur yok, seni istemiyor bile, zorla becertmeye çalışıyorsun kendini." " Yahu ben iş için gidiyorum oraya, fuar hakkında yazıcam." " Sen beni kendin gibi aptal mı sandın? Adamın peşinden düştün yollara, iki yatınca hevesin geçecek, peşinden koştuğunla kalacaksın, kaltak!" Elimde olsa, ameliyatla içimdeki sesi aldırıcam ama henüz öyle bir teknoloji yok. Bu sese rağmen, Huzurluyum, uçağın camından bulutları izliyorum ve Cihan'a uçuyorum...

Oynaşma Dönemi


 Cihan'la karşılaştığımız her yerde oynaşıyoruz. bazen belirli bazen belirsiz oynaşmalar bunlar. Kafe ya da barlarda rastlıyoruz birbirimize, beni görmezden gelir gibi yapıyor ben de onu, sonra kaçamak bakışlar ve gülücükler atıyoruz birbirimize. Benim yanımda marjinal tipler, onun yanında entelektüel tipler oluyor. Bir araya gelmiyoruz, böyle daha iyi. Mesaj atıyor telefonuma. " Elbise çok yakışmış." " Yine güzelsin niye güzelsin?" "özlemiştim, iyi ki buradasın." ama hep uzaktan, hep mesafe var aramızda, beni de çıldırtan, onu daha çok istememi sağlayan bu mesafe zaten. Orada duruyor, elimi uzatsam dokunurum ama dokunamıyorum. Tuvalete giderken, kalabalıkta ona sürtünerek geçiyorum. " Bu hareket çok fena ama." Diye mesaj atıyor cebime ben de gülücük yolluyorum. Eve döndüğümde, kapımın yanındaki duvarda duran sepette bir kırmızı gül buluyorum. " Güzel gül." Diye mesaj atıyorum. Yanıt geliyor, " Sen de bana güzel gül." Bu mesaj üzerine gülü bırakanın o, olmadığını anlıyorum. Saçma sapan bir mesaj göndermiş gibi oldum, neyse. Bana gelse de sevişsek diye iç geçirsem de bayılıyorum bu oynaşma dönemine, sevişmekten bile zevkli bence.

Bacak Arası Sevmediği Adamlara Sığınak

Son üç yıldır patronum, adı Murat. Bence tam patron adı, ben yazıyorum o satıyor. İlişkimiz mesafeli ama yakın. Ben freelance makale yazarlığı yapıyorum bu arada  makale yazıyorum, araştırma yapıyorum, ürün tanıtıyorum, gezi yazıları yazıyorum çünkü çok gezerim falan. Murat'la  mesafeli ama işveli bir ilişkimiz var, hani birimiz yanaşsa öbürümüz atlayacak türden. Patronla seks yapılmaz biliyorum ama Cihan'la yakınlaşma olayından ürktüm. Evet, benim bağlanma sorunum var ve ben karanlık tarafı seçtim. Ya çocuklu ve mutsuz bir kadın olacaktım ya da yalnız ama özgür. Eğer bu karanlık tarafsa ben memnunum karanlığımdan.

Murat'ı evime kahve içmeye davet ettim bu da eşittir; " Gel sevişelim" Demek. O da geldi ve seviştik. Bu ani değişime bir anlam veremedi ama hoşuna da gitti. Ayrılırken bu devamlı değil, öylesine bir şeydi konuşmasını yaptım, yapmazsam başıma iş alırım, adamla iş yapıyorum ve en uzun çalıştığım şirket onunki. Murat'ı kapıdan uğurlarken bizi Cihan gördü. Bunu planlamış mıydım? Hayır, nasıl denk getirebilirim ki böyle bir şeyi ama istemedim dersem yalan olur. Belli belirsiz selam verdi ve kendi katına çıktı. Balkonuma çıktım, çayımı yudumlarken, Cihan'ın kitabını aldım ve  beni yazdığı satırları okudum: " Bağlanmaktan ve aşktan öyle korkuyordu ki, bacak arasını sevmediği adamlara sığınak yapmıştı." Kitabı elimden bırakırken, " Bu adam çözmüş beni." diye düşündüm...

Aşk Böyle Mi Kokar?

Tolga ısrarla arıyor ben de ısrarla açmıyorum. Mesajlar, yalvarmalar... Kızdım, küstüm sanıyor, öyle sansın aman hiç dert anlatacak halim yok. Depresif tarafım kabardı, yalnız kalmak kafa dinlemek istiyorum. Ayşe, çok üzgün diye onunla ilgilenmiş yoksa bana aşıkmış. Yahu bana ne, çok umurumda sanki, kıskandım sanıyorsa demek. Arka bahçede, kitabım, kahvem. Oh huzur, sessizlik... Cihan'ın kitabını okuyorum. Aşktan korkan, seksi, güzel, hafif sürtük, otuzların başında bir kadından bahsediyor yani benden. yanıma Cihan geliyor, fark etmiyorum.

" Beğendin mi romanı?" Diyor, sesiyle irkiliyorum. " Korkuttun beni, ne kadar sessiz geldin öyle."
" Ben sessiz gelirim." Diyor, gülümsüyor. Bugün nasıl da yakışıklı görünüyor.
" Bana telif ödemelisin, beni anlatmışsın romanında." " O zaman sen de bana öde." " O niye?" " Bloğunda benden bahsediyorsun Madam Marin." Diyor, kızarıyorum. " Biliyor muydun? Ama nasıl?" " Ben senin hakkında sandığından çok şey biliyorum."Diyor.

Bloğumu okuyor, dahası ben olduğumu biliyor. Bu beklemediğim bir darbeydi, hem hoşuma gitti, hem beni tahrik etti, hem de rahatsız etti. Çok özel şeyler yazdığım zamanlar da oldu bloğa, hele onunla ilgili yazdıklarım aman aman.Aleni yatakta nasıldır acaba bile yazdım, çıkarımlarda bulundum. Elleri güzel, güzel okşar, dudakları güzel öper falan yazdım, of ki ne of. Kalbimin kenarında bir alevlenme oluyor, yeni bir şey bu. Bana yaklaşınca kokusunu duyuyorum, güzel kokuyor, farklı ama tanıdık. Aşk böyle mi kokar?

" Sen de roman yazmalısın."  " Aman kim okur beni."  "Ben seni okurum."  Öpecek sanki beni, öyle bakıyor yüzüme ama kapının açılışıyla büyü dağılıyor gelen bizim Totoş Nuri.

" Ayyy bugün hava ne güzel kızzzz." diyor ve yanımıza oturuyor. Birbirimize bakıp, gülümsüyoruz. Sevişeceğiz bu kesin ama daha önemlisi seveceğiz birbirimizi sanki.

Çekingen Ama Müstehcen Grup Seks Denemesi


Üçlü için yani threesome için Tolga'nın evine gittim. Benim için hazırlanmışlar, yemekler falan yapılmış, şaraplar açılmış, oh bir ikram bir nezaket... Ayşe, hazırlanmış süslenmiş, kesin içine jartiyer giymiştir. Tolga'nın ağzı kulaklarında. Şimdi ben bu grup olayına hakimim hakim olmasına da hep iki erkek, tek kadın takıldım yani iki kadın yapmadım hiç. Buna girdikten sonra bana giremez asla, ya da prezervatif takmalı, takıyorsa değiştirmeli. E bu nasıl söylenmeli? Olay anında hop hemşehrim ondan bana geçiş yapma, malum hijyen olayı, ne bileyim ben kız sağlıklı mı değil mi? Hem ben de sağlıklı olmaya bilirim değil mi? Of zor işler en iyisi önce benle takılsın Tolga, sonra bu ikisine bırakayım sahayı.

Tam tahmin ettiğim gibi, jartiyer giymiş Ayşe. Pek bi eğreti durmuş, alışık olmadığı belli. Çekingen ama müstehcen bir gülümseme var yüzünde. Bana bakıyor dikkatle, ben ne yapsam tekrar ediyor. Çıkardığım seslerin bile aynını çıkartmaya çalışıyor. Tolga'ya ben atılıyorum önce malum sebepten. Oral takılmalar da birimiz çıkıyor birimiz iniyor Tolga'nın yüzüne. Tabii önce çıkan yine benim, hijyen önemli arkadaş ve ilk oturan da benim. Sonra dediğim gibi ben kenara çekiliyorum bunlar baya bir hararetleniyor, hızlanıyor, beni de unutuyorlar. Görevimi yerine getirmenin ve bir evliliği kurtarmanın mutluluğuyla sigara yakıyorum. Hayır orgazm sigarası değil daha çok bitti çok şükür sigarası. Onları yatağın kenarında izlerken, Ayşe Tolga tamamlandı diye geçiriyorum içimden. Yakışıyorlar da aslında, " Bak iyi bir işe yaradı kaltaklığın aferin sana", içimdeki ses olmadık zamanlarda yorum yapar böyle. Genelde esprilidir yorumları ve mutlaka bana laf sokar. Seviyorum o sesi ama ne de olsa benim o da, başka bir versiyonum ya da içime hapis olmuş, eleştirmekten başka bir şey yapamayan benim. Of saçmalıyorum, bunlar unuttu beni, iyisi sessizce giyinip, gideyim.

Threesome Yani Üçü Bir Arada

Kızın adı Ayşe, Tolga ve Ayşe üç yıl önce evlenmiş, tatlı bir çift. Kız da çıtı pıtı, sarışın, çekingen bir şey. Ben yanında femme fatale kalmış bir tip. Kırmızı rujum, deri pantolonum, askılım falan, koyu renk saçlar, gözlerimin rengini ortaya çıkaran makyaj... O da inadına sade, inadına doğal. Tokalaştık, hafifçe gülümsedik, ne kadar da moderniz aman aman. Sanki birazdan aynı erkek için birbirine girecek iki hatun değilmişiz gibi, kahvelerimizi söyledik, nasılsınız falan dedik birbirimize. Ay daha neler göreceğim bakalım.

" Sizi rahatsız ettim biliyorum ama ben Tolga'yı çok seviyorum. Tolga'da sizi..." Dedi.
Ben cümlenin sonunu " Tolga da sizi düdüklüyormuş" Olarak tamamladım içimden ve gülümsememek için zor tuttum kendimi.
" Onu kaybetmek istemiyorum." Dedi. Sesi ağlamaklı oldu, başını içtiği kahveye eğdi.
" Bakın, benim Tolga ile yaşadığım şey sadece cinseldi. Evet, birbirimizden hoşlandık ama ortada ayrılık gerektirecek bir durum yok, ben Tolga'yla beraber olmayı düşünmüyorum. Hatta bir daha görüşmeyeceğim, söz veriyorum size."
" Hayır, lütfen terk etmeyin onu. Siz olmazsanız ölür Tolga."
Ay bu Tolga da ne malmış yahu ne zaman aşık oldu bu kadar bana.
" Peki, ne istiyorsunuz benden?"
" Söylemeye utanıyorum ama, bu onu çok mutlu eder. Ben sizin kadar yatakta becerikli değilim ve onu sizin gibi heyecanlandıramıyorum"
 Evet, Tolga akıllısı seks detaylarımızı da anlatmış karısına. Tövbe tövbe...
" Eee?"
Benden seks tüyosu falan isteyecek herhalde kocasını geri kazanmak için.
" Üçlü seks yapar mısınız bizimle? Yani ne deniyor threesome."
" Adını falan da öğrenmiş, mahsun aldatılmış eş, gelmiş bana kocamı beraber memnun edelim, bende senden feyz alayım diyor resmen. Ya ben ne diyorum? Yok artık daha neler mi? Daha neler?
" Önümüzdeki hafta regli oluyorum, bir hafta sonra günü belirlemek için telefonlaşalım." Diyorum...



Karım Seninle Olduğumu Biliyor

Facebook mesajlarımda, tanımadığım kadınlardan gelen hakaret cümlelerine alışkınım. Nedeni, takıldığım ya da mesajlaştığım ya da alakam olmadığı halde bana yazan malların mesajlarını silmeyi unutup, kadınların da Facebooklarına bakabileceklerini düşünememelerinden doğan yakalanmalarının bir uzantısı, kısaca kabak hep benim başıma patlar. Silin oğlum şu mesajlarınızı iki saniyelik iş. Neden saklıyorsunuz, sonra okuyup mastürbasyon mu yapıyorsunuz? Nedir? Bu kez gelen mesaj, hakaret ve tehdit içerikli değildi, sadece." Marin Hanım, sizinle konuşmak istiyorum." Yazıyordu. mesajı gönderen hatunun profiline girdim. Fotoğrafları ve soy adı tanıdıktı. Tolga'nın karısıydı. Tolga, son bir kaç haftadır beraber olduğum, hoş, tatlı, biraz fazla üzerime düşen ama sevimli, yakışıklı, yatakta da oldukça uyumlu olduğum adamdı. Yakalanmasını ve beni böylesi bir duruma sokmasını beklemiyordum, onun zeki biri olacağını düşünmüştüm, ama nihayetinde erkekti ve o da mesajlarını silmemişti.

Hemen Tolga'yı aradım. "Yakalandık" Dedim karın bana mesaj göndermiş ve hemen çemkirdim "Yahu neden silmedin mesajlarını?"
Sakin bir sesle " Karım seninle olduğumu biliyor." Dedi. Bir kaç saniye elimde telefon kalakaldım. " Her şeyi biliyor mu yani?" " Evet, ilk günden beri biliyor. Ben kimseyi kandırmam. Sana aşık oldum ve bunu ona anlattım." Yuh yani, ne denir ki buna? Bir tarafımın hoşuna gitti kabul ediyorum ama ne gerek var şimdi bu trajediye, ayrıca bu kadın ne konuşacak benimle?
" Benden ne istiyor eşin? Ben konuşmak falan istemiyorum, söyle bir daha mesaj yazmasın bana. kendi aranızda halledin meselenizi."
" Tamam, ben onunla konuşurum, yazmaz bir daha." Dedi. Çok rahatsız oldum, ilişkimi bilen bir eş. Bu gidip, seks detaylarını da anlatıyor mu acaba? Dahası ciddi bir ilişki hatta aşk yaşadığımızı sanıyor. o aşık olabilir ama ben kesinlikle değilim. İyi böyle, arada görüşüyoruz, iyi vakit geçiriyoruz. sonra evli evine... Bu saçma dürüstlüğe ne gerek var ki?
 İki gün sonra, kadından yine mesaj geldi. " Lütfen, sadece konuşmak istiyorum. Size sorun çıkartacak değilim. İstediğiniz yere gelirim, konuşuruz. fazla vaktinizi almayacağım."

Bana bağıracak,hakaret edecek, kocamı bırak adi kadın diyecek, ben de sadece seks body ve arkadaşım, başka bir şey yok, en azından benim için yok diyeceğim. İşte konuşmanın özeti bu, of bir yanımda merak ediyor ne diyeceğini. Acı çekmeyi seviyor muyum ne? Yoksa kendimi cezalandırma yöntemim bu mu? yoksa neden kadına, her zaman gittiğim ve beni hemen herkesin tanıdığı kafede randevu vereyim ki?

Aşkın .mına Koyuyoruz Hepimiz


  "Hepimiz aşkı arıyoruz aslında" Dedi. Hak verdim ama belli etmedim. Apartmandan yazar komşum, Cihan. Cihangir de yaşayan biri için ne güzel bir isim Cihan. Kendisi de, ruhu da güzel  adamdır Cihan. Sahi ben niye bununla beraber olmadım? "Biz neden sevgili olmadık hiç Cihan?"

" Sen zorsun, tehlikelisin, fenasın." Dedi. vay be ben neymişim. " Neden böyle düşünüyorsun?" Dedim. " Biz yazarlar, iyi gözlem yaparız." Dedi. Zaten Cihan'la sohbet etmeyi, arkadaşlığını seviyorum, öylesine sormuştum ama sahi böyle mi görünüyorum ben dışarıdan?
" Peki, aşık olsam değişmez miyim sence?
" Değişirsin ama aşkın azalana kadar, sonra yine eski haline dönersin. Sen tek eşli ve birine bağlı yaşayamazsın, bu seni öldürür." Dedi " Haklı yahu." Dedim içimden neyi tartışıyorum ki daha?

Yeni kitabı Aşkı Bulmanın Yolları, bana adı saçma geldiği için neden bu ismi verdiğini sormuştum sohbetin başında, evet hepimiz aşkı arıyoruz bulunca da ..mına koyuyoruz, mahvediyoruz, sefil ediyoruz sonra yine aşkı aramaya başlıyoruz. Ben de böyleyim belki ama dediği gibi tek eşlilik de bana göre değil.  Şimdi ben senle olmam dedi ya bana nasıl cazip geldi Cihangirli Cihan.

" Aslında sen tam aşk yaşanacak kadınsın. Tutkulu, kıskançlık, krizler,sancılar dolu ama zevkli. Aşk da bu değil mi? Seni dizginlemeye çalışmak güzel olurdu." Dedi.

" Dizginle, yani dizginlemeye çalış o halde." Dedim. " Bunun için çok yorgunum." Dedi. Alnımdan öptü, adıma imzaladığı kitabı bıraktı sehpamın üzerine ve gitti. Kapağı açtığımda giriş cümlesinde " Aşkın . mına koyuyoruz hepimiz" Yazıyordu.  " Haklı dedim içimden bu benim sözüm, benden duymuş, acaba içinde de benden mi bahsediyor? Hızlıca karıştırdım sayfaları. Evet, ben de varım kitapta...

Gözlüklü Çocuğun Kadınları İnletmesi

   
   
Cihangir'de yaşıyorum. Oturduğum apartmanda alt katımda, gözlüklü, cılız, görünce birden neden bilmiyorum ama tüylerimi ürperten bir çocuk yaşamakta. Bakışları bir tuhaf, nedenini çözemedim. karşılaşınca gözünü kırpmadan, dik dik bakar, ne selam ne sabah anca bakar neyse. Adını bile bilmem bilmek de istemem, bana ne. Ben yozlaşmış yalnızlığımla mutluyum, sosyalleşmek bana göre değil. Hele bu çocukla hiç değil

Bir süredir bu tuhaf çocuğun eve hatun attığını duyuyorum. Bir kere gördüm de, bizim apartmanda yaşayan şarkıcı ve işveli bir sarışının sabaha karşı bunun evinden çıktığını gördüm. İlk aklıma gelen bu çocukta benim göremediğim bir şey var demek ki oldu. Ertesi gün arka bahçe de karşılaştık, kitap okuyordu. Şöyle baştan ayağa süzdüm, yok arkadaş yine garip, yine itici. Ona baktığımı hayvansı ya da yaratıksı içgüdüsüyle hissetti. Başını kitaptan kaldırdı, gözlüklerini hafifçe indirdi ve bana o soğuk ve dik bakışını fırlattı. Dönüp gitmesem, saatlerce bakardı manyak. Arka bahçede, deniz manzarasıyla çay keyfim de suya düştü tabi.

Bir başka gece de, alt kattan kadın çığlıkları ile irkildim. Televizyonun sesini kıstım, iyice konsantre oldum. kadın, kesiliyor gibi bağırıyor arkadaş bu ne? Ses de alt kattan geliyor. Tamam dedim, gözlüklü manyak, karı kesiyor. Bildiğin kadın acı çekiyor, can havliyle çığlık atıyor, bunun başka açıklaması olamaz. Polisi mi arasam? Ne yapsam? Kapıyı açıp, merdiven başına çıktım, eğilip dikkatle dinlemeye başladım ki karşı dairemde ki totoş Nuri çıktı. Yahu madem ibnesin, kadınlığa heveslisin adını değiştir Nuri ne? neyse.

" Kadını öldürüyorlar Nuri" Dedim. Nuri güldü. " Her gece karı kesiyor bu çocuk, şekerim" Dedi. Bir an inandım ama sonra ne demek istediğini anladım. " Hadi canım." " Sorma mal çok büyükmüş, öyle duydum."

Şimdi bu garip çocuğun, gizli kendine güveni, bana dik dik bakışındaki anlam anlaşıldı. Ben cılızım ama her yerim cılız değil diyormuş meğerse ve ünü yayıldıkça geceleri alt kattan daha sık çığlıklar ve kadın iniltileri yükselmeye başladı. Gürültülü Cihangir de bu sese de alıştım, yapacak bir şey yok. Merak mı? Evet, biraz merak ettim ama hiç işim olmaz gözlüklü tuhafla, sadece gözüme eskisi kadar tipsiz görünmüyor artık.

Anal Seks: Yapsan da suç Yapmasan da

   

Sevgilinizle anal seks yaptınız diyelim, back round sizin keyif sizin kime ne. Ardından gelecek şu soru kaçınılmazdır; "daha önce yaptın mı?" haydaaa ne cevap versen iki ucu boklu değnek, konuyla da alakalı bir deyim oldu, kullanayım dedim. Evet, desen sorular sorular birbirini kovalar, yok sen ilktin desen yemesine yerler de ayrılınca bu anal seks durumu skormuş gibi gururlandıkları hatta eğer kötü ayrıldıysanız "sen bana arkadan da verdin ha ha" diyebilecekleri kadar çirkefleşecekleri bir hal alabilir. Gerçi o zaman "ohoo sen ilk mi ya da tek mi sanıyordun kendini?" diye cevap verirsiniz ama bırakın zevk alalım karşılıklı nedir bu sorgu ve yafta durumu arkadaş.

14 Haziran 2014 Cumartesi

Parmak Çüklü Çocuk




       
   Gülüşünü beğenmiştim. Ben gülüşünü beğendiğim erkekleri beğenirim. Gülünce gözleri çizgi oluyordu, içtendi, tatlıydı. Gece beni bir kokteylden almaya geldi. Biraz başka bir yerde içtik ( pardon o dindar olduğu için içmedi) biraz Sarıyer sahilinde vakit geçirdik ve final bana geldik. acemiydi öpüşleri dokunuşları... Ve biraz da aceleci. Ama normal diye geçirdim içimden yaşı da benden gençti sonuçta kimleri eğitmedim bunu da eğitirim ne yapalım. Hafif loştu oda, öyle olsun istedi o da... Kafam da hafif dumanlı idi hani şöyle bir baktım ki parmağına prezervatif takmaya çalışıyor. insan neden parmağına prezervatif takar ki? Acaba açılsın diye mi? Dedim ama değilmiş, başımı kaldırıp dikkatle bakınca gördüm ki o şey parmağı değilmiş. Ne öpmeyi bilmemesi, ne kulağımı kemirince zevk aldığımı sanması, ne oral seks yapıyorum diye vajinamı dişlemesi bir yere kadar katlandım da buna yapacak şey yok, bunun alternatifi yok. Bir de ben benim malzemeyi tanıyorum, bu kadar küçüğü hissetmemin imkanı yok. Midem bulanıyor, başım ağrıyor hadi sen git dedim. gönderdim. Evet, resmen kovaladım ama ne yapayım boyu değil işlevi de değil bu tartışmanın yeri hiç değil. Ayıpsa benim ayıbım kime ne...

17 Mayıs 2014 Cumartesi

Sen Benim Elime Verdin


Ben sana kalbimi verdim, sen benim elime verdin. Farkımız işte buydu sevgilim.

Piçtin


 Korktun mu seni sevdim diye
Ben aslında bendeki seni sevdim
Her meninde aktın içime
Ben aslında sendeki beni sevdim
Korktun mu bırakıp gittim diye
Ben aslında sende hiçtim
Her meninde aktın içimden
Sen aslında bende piçtin

Kimler Geldi Kimler Geçti

   Kimler Geldi Kimler Geçti… Benim hayatımdan değil oralara hiç girmeyelim.   Netflix’teki diziden bahsediyorum. Serenay Sarıkaya’nın Leyla...