Soru ve yorumlar için madammarin@gmail.com

29 Aralık 2017 Cuma

İstiklal'deki Cübbeliler- Yılbaşı Kutlamak Günah Mı Değil Mi?

 Geçen akşam Nuri, ben ve bir erkek arkadaşımız İstiklal de bir bara gittik. İstiklal Caddesine her çıktığımda hüzünleniyorum artık çünkü nerede doksanlardaki çocukuğumdaki, ergenliğimdeki İstiklal, nerede bu ruhsuz, donuk İstiklal...

Bardan çıktık, dönüyoruz, ben iki birada çakır keyif olurum, Nuri ve arkadaşım daha nereye gitsek diye bakıyor. Karşıdan üzerimize, cübbeli, sarıklı, biri sakallı, öbürü sakalsız gençten iki adam geldi. Ellerindeki broşürü Nuri'ye uzattılar, yeterli görmemiş olacaklar ki diğeri de bana uzattı. Üzerinde yeni yılı kutlamak islama karşıdır mı ne öyle bir şey yazıyordu. Otomatik şu cümle çıktı ağzımdan.
-Peki çocuklara tecavüz islama uyuyor mu?
-Uymaz tabii ki ama şimdi mesele Yeni yıl kutlamaları.
-Ay takmışsınız yeni yıla çam ağacı kıçınıza mı kaçtı size ne kutlasın millet. ( Tahmin edeceğiniz üzerine bu Nuri'nin cevabıydı. Eyvah şimdi diğer muritlerini toplayıp üzerimize saldıracaklar diye korktum ama güldüler.)
-Noel kutlamak dinimizce caiz değil.
-Noeli Hristiyanlar kutlar zaten ve Aralık 25 de Hz. İsa'nın doğum günüdür. Başkaları yeni yılın gelişini kutluyır, yeni yıl, yeni umut. Bunun hiçbir dinle ilgisi yok. dedim.
-Siz bu broşüre hayvan katletmek günahtır yazsanıza, sapığı, manyağı arttı ülkenin. dedi Nuri de.
-Haklısınız da dediğimiz gibi şimdi meselemiz yeni yıl. O günü kutlamak Hristiyanlara özenmektir.
-Benim bir tarafım Hristiyan, bir tarafım Müslüman ve ben bu tartışmalardan çok sıkıldım.
-Peki Müslüman mısınız Hristiyan mı?
-Kendime bu soruyu sormayı on dört yaşımda bıraktım.
-Peki ya siz? (Nuri ye)
-Ben gayim.
-Ney?
-Gay gay yani erkeklere veriyorum yani sizin deyiminizle tövbe tövbeyim, cehennemliğim.
-Hııı. Gay mi?
-Evet velev ki ibneyiz yani.
-Yılbaşı kutlamak mı daha kötü gay olmak mı? Dedim birbirlerine baktılar.
-İkisi de islama aykırıdır.
-Yine aynı noktaya döndük çocuklara tecavüz, hayvanlara işkence aykırı değil mi?
-Onlar da aykırı tabii.
-Ben halimden memnunum iki sarıklı da bana yanlışsın dedi diye değişemem tamam mı canım.
Onun için yapılacak bir şey yoktu Nuri'yi ikna etmeye uğraşmadılar. Diğer arkadaşımız iri yarı bir adamdır ve bu tür dincilerden nefret eder, ona göre hepsi teröristtir. Ona da uzattılar broşürü. Aldı, yere attı.
-O cübbelerin altında bomba olmadığını nereden bilicez? Yılbaşında nereyi patlacaksınız?
-Biz terörist değiliz bıktık bu ön yargılardan. Biz bir gerçeği anlatıyoruz.
-Siz bizden çok ön yargılısınız.
-Ben yıllardır bu önyargılarla uğraşıyorum sırf cinsel tercihim bu diye ama siz sakalı olmayan adama ilgi duyunca ibne olmuyorsunuz.
-Yok öyle bir şey.
-Mesela sen, arkadaşının sakalı yok diye ona şehvet duyuyor musun?
-Hayır.
-Damacana ya, köpeğe, ya da üç yaşında çocuğa?
-Biz öyle insanlar değiliz.
-Biz de sizin sandığınız gibi insanlar değiliz.
-Ben Noeli de kutladım yılbaşını da kutlıycam, korktuğumda Ayetel Kürsi de okuycam bir kalıba girmek zorunda değilim. dedim.
-Bu çok karmaşık bir hayat değil mi?
-Siz kimsenin hayatını yargılayamazsınız!
-Peki biz sadece yeni yıl için fikrimizi paylaşmak istedik.
-Teşekkür ederiz ama biz yılbaşını kutlıycaz.
-Evet bir yıl daha geçti ve hala hayattayız bırakın da kutlayalım.
Arada başka geyikler de döndü çok hatırlayamıyorum ama itici ya da sinir bozucu tipler değillerdi. Nuri'ye gaylik bana da Hristiyanıkla ilgili sorular sordular ve nedense ikisinin de bunları merak ettiğini ve hatta özendiğini hissetim. Özellikle Nuri, çok ilgilerini çekti. Ben dinlere uzak mesafeliyim, herkese saygı duyarım, bana göre asıl din sevgidir, zarar vermemektir. Yanımızdan ayrılırlarken bizi bir şeylere ikna etmeye çalışmadılar, diğer örnekleri gibi saçın açık, mini giymişsin tahrik oldum diye üzerimize yürümediler. Olmasaydı daha iyi olurdu kuşkusuz bu yılbaşı kutlamayın dine aykırı durumları ama en azından şiddet ya da tehdit yoktu. Buna şükreder hale geldik bu da ayrı bir tuhaflık durumu. Kutlayın siz yeni yılı, takmayın kimseyi, iyi yıllar şimdiden.





21 Aralık 2017 Perşembe

Jigoloydu İşte Jigolo

  Bir iş görüşmesine gittim geçen hafta. Çok ünlü değil ama sektörde uzun süredir devam eden derginin editörlüğü için. Benim iki adım var Marin E.E. Tam adım EE leri açmıyorum, daha çok da E. olan adımı kullanırım Marin'i az kişi bilir. Siz de biliyorsunuz ve hiç de az değilsiniz ama olsun. Görüşmeye gittim, kızıl saçlı, elli yaşlarında bir kadınla görüşücem. Beni çok güzel karşıladı, karşısına oturdum. Önce klasik konular neler yaptım şimdiye kadar vs... Her şey normal gidiyor da kadın arada beni öyle bir süzüyor ve suratında değişmeyen,  piskopat gibi duran tuhaf bir gülümsemesi var ki ben biraz huylanmaya başladım. Bana uyuz mu oldu, beğendi mi, yoksa kadın bana mı yazıyor? Cidden anlamadım, kafamda deli sorular kadın işten falan da bahsetmiyor, durmuş bana bakıyor.
-Sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı? Dedim dayanamadım.
-Hangi konuda?
Ebenin şamı konusunda ben buraya neden geldim, diyemedim tabii.
-İşle ilgili.
-Aslında söylemek istediğim çok şey var. Anlatmak istediğim de ama nereden başlayacağımı bilemiyorum.
Yeminle ben yıldım benim eskilerin bana takık sevgililerinden. Bu da kimbilir kimin nesi, artık sevgilisi mi, eski sevgilisi mi, karısı mı? Gerçi sanmıyorum karısı olacağını da çok yaşlı ya evli olabilir. Kızarım ben böyle şeylere karı çemkirmeye beni ayağına çağırmış resmen. Derin bir nefes alıp, sakin olmaya çaıştım. Bulunduğum ortam istediğim gibi çemkirmeme müsait değildi.
-Adamın adı ne?
Bunu duymayı beklemiyormuş gibi şaşırdı.
-Pardon?
-Beni buraya çağırmanıza sebep olan adamın adı ne diyorum.
-...    (adını söyledi.)
Söyler söylemez kim olduğunu hatırladım. Uzun süremeyen ama aslında duygusal bir geçmişim olan biriydi. Ancak bu kadınla beraberdi, daha doğrusu ne yazık ki kendisini bu kadına baktırıyordu, bir tür jigoloydu zaten ben de bunu öğrenince terk etmiştim, derdi ikimizi de idare etmekti.
-Aman o jigolonun tekidir, fark ettiğim an görüşmeyi bıraktım. Sanırım siz de kurbanlarından birisiniz.
kadın iyice şok oldu.
-Ne jigolosu beş yıllık sevgilim o benim.
-Ben kısa süre beraber oldum ve o zaman sizden haberim yoktu. Olunca da hemen terk ettim zaten.
-Bana her şeyi anlattı çok vicdan azabı çekmiş. Sen de biliyormuşsun başından beri varlığımı.
-İş için deyip yanımdan ayrılıyor bir saat telefonla konuşuyordu ama  bir kadınla birlikte olduğunu bilmiyordum.
-Senin yüzünden çok acı çektim ben bu olayı atlatamıyorum. Nasıl olur bu neler yaşadınız bilmek istiyorum.
-Peki madem merak ediyorsun anlatayım. Görür görmez birbirimizden etkilendik. Başka bir şehirde iş için beraberdik, otelde yalnız kalmaktan da hiç hoşlanmam, o gece beraber olduk. Bulunduğumuz şehiri gezdik, sohbet ettik, içki içtik, hep el eleydik ve kabul etmeliyim çok güzel seviştik.
Kadının gözleri iyice yuvalarından fırladı, sen misin beni bu soğukta sabahın köründe yollara döken.
-Sadece seks için olmuş seninle.
-Hayır terk ettiğimde çok yalvardı amacı ikimizi de idare etmekti ama ben ona bakmazdım, evime almaz, para vermezdim. Zaten bu yüzden hep olgun kadınlarla olmuş, ben istisnaymışım.
-Hayır o bir jigolo değil!
-Bağırma bana! Bu saçmalık için beni ayağına nasıl çağırırsın anlamıyorum iş görüşmesiymiş, terbiyesizlik.
-Senin gibi kadınlar yüzünden huzurumuz kalmadı.
-Bana senin gibi kadın edebiyatı yapma, asıl senin gibi kadınlar yüzünden bu jigololar peydah oldu. Merak etme onu beslediğin sürece bir yere gitmez ancak arada boynuzlar. Sakın beni bir daha rahatsız etme ikinizi de rezil ederim.
Kadının gözleri doldu, ağzını açtı ama konuşamadı, çarptım kapıyı çıktım ben de. Hava gerçekten soğuk ve yol da uzundu. Bu adamın her şeyi bana zarar olarak geri döndü. Jijoloydu işte karaktersiz bir jigolo.


18 Aralık 2017 Pazartesi

Yanlış Yolda Pucca

 Pucca kim? Benim gibi bir blog yazarı, okurları var, kitapları var hatta bir de film yapıldı bu kitaplardan. Hayatını daha çok aşklarını anlatıyor. Evlendi, mutlu sona ulaştı, bir de bebek yaptı, tebrik ediyoruz. Ve işte planlanmamış, bodoslama girilmiş bir kariyer durumu yüzünden, hayatını anlatmasının acı sonucunu yaşamaya başladı. Artık anlatacağı aşk acıları, beklentileri, heyeanları yoktu. Evli ve çocukluydu ama okurlarının kocası da çocuğu da hatta düzenli bir ilişkisi yoktu. Ne yapsın Pucca? kariyeri hayatını yazmak üzerine kurulu olduğundan hayatını paylaşmaya devam etti. Kocasını ve bebeğini gösterdi de gösterdi. Çocuklara hallenmenin en yüksek sayıda olduğu ülkemizde, herkesin birbirinden nefret ettiği bu dönemde, ailesini detaylıca paylaştı. İlişkiler üzerine de havadan sudan konularda da yazdı ama en çok bebek muhabbeti yapmaya başladı köşesinde. Dediğim gibi artık o okurlarından biri değildi. Başka bir levela geçmiş, evlenmiş ve çoluk çocuğa karışmıştı.

Birileri çocuğuna küfür etmiş, çok çirkin, çok yanlış... Ama asıl hata Pucca da. Biz boşuna mı saklanıyoruz? Özelimizi fotoğraflayıp yayınlamayı biz de biliriz. Evet yaz, ben de hayatımdan çok şey yazıyorum ama sadece buraya tıkılı kalmıyorum, kendime de çok şeyi saklayıp, ayırıyorum ve olursa bir çocuğum ya da korumam gerektiğini düşündüğüm birileri ki aile korunmalı, asla herkese yayınlamam. Yazacak, anlatacak bir şey kalmayınca çözümü bunda bulsa da yanlış yolda Pucca.

Kurs Öğretmeni Kadın Olmasın

 Nuri ile tam beş kursa kayıt olduk. Evet beş! Neden beş? çünkü bir kaçından ben sıkılıcam, o da illa ki sıkılacak ya da beceremeyecek, gerçi o benim kadar maymun iştahlı değil, başladı mı bitirmeye uğraşır ama ben bırakınca o da gitmiyor. Dolayısıyla kurs sayısını bol tuttuk ki sıkılınca bırakalım elimizde iki tane kalsın en azından diye. Biri Fransızca idi. Ne heveslerle gittim ilk derse bilemezsiniz malum Fransızca şiir gibi bir dil, ben de öyle konuşacak, sevdiğim Fransızca şarkıların ne anlattığını anlayacaktım. Derse girdik, daha tanışma dersinde bir öğretmen girdi içeri aman o ne! Lise yıllarından fırlamış bir kadın öğretmen! Hani 90 larda suratsız, ciddi, sıkıcı kadın öğretmenler olurdu ya aynısı. Ben zaten bir şeyde kadın varsa orada durmam, lütfen cinsiyetçi demeyin bu başka bir durum. Yazılarımda ve çoğu konuda kadınların yanındayım ama mesela kurs hocası kadınsa o kursa gitmem, doktor kadınsa o doktora gitmem, kuaför, kadınsa asla! Bazı satıcılar, danışmanlar, ne bileyim önemli işlerdekiler bankada yatırım işlerimle ilgilenen kişi kadın olamaz örneğin. Kadınları hormonları yönetir, ben o gün o kadının hormonu ne durumda bilemem ki, ayrıca kocasıyla mı tartıştı, kötü bir seks mi yaşadı ne bileyim de güveneyim değil mi? güvenemem, yani gitmem. Bu Fransızca öğretmenini de görünce, ağzını açıyor kelimeler iki dakika sonra çıkıyor o derece de bayık, hadi bana eyvallah dedim o sayfayı orada kapattım.

Tamamen Nuri'nin ısrarı sonucu seramik kursuna başladık. Benim resim ve uzantılı hçbir el becerisine yeteneğim yoktur. Nuri, bu konuda iyidir o istedi diye geldik. Öğretmen erkek hem de sevimli biri, sıkıntı yok ama bende zerre yetenek yok. Koyuyorlar önüme çamuru neye niyetlensem sonuçta elimde şekli bozuk bir pipi kalıyor. Ne yapmaya çalışsam çıkan şekil hep aynı. Adam sonunda dayanamadı neden geldiğimi sordu. Belki yeteneğim vardır diye denemek istedim hocam dedim, Nuri de arkada gülüyor. O ne sürahiler, vazolar yaptı, bende hep aynı; irili ufaklı, yamuk yumuk pipiler. Adam da gelip ne yaptınız, nasıl gidiyor demeye, ders sonunda sınıfa göstermeye utanır oldu artık. Kısaca bu kurs da iptal.

Takı tasarımı kursu, buna da yeteneğim olmadığı aşikar ama Nuri sayesinde başladık. Hocası kadın hem de gıg desen dövecek cinsten. Disiplinden düzenden bahsetti yarım saat, bir de öğlen yemeklerinde herkes evden getirecekmiş de hep beraber yiyecekmişiz. Yok ya ben neden oradakileri besliyorum? İstediğimi istediğimle yerim, sen kimsin de karışıyorsun? Neden kadın öğretmen istemediğimi anladınız mı? Bir çanta çıkarttı, sağda boncuklar, solda misinalar, bilmemneler. Daha onlara bakarken bana fenalık geldi. Ayrıca ben hiç düzenli değilimdir ve evde üç tane kedim var. O kutuyu kazara açık unutsam ne boncuk kalır ortada ne ip. Bu iş de bana göre değil dedim, o öğretmene zaten bir saat bile katlanmam mümkün değildi, kesin tartışırdık biz.

Makyaj kursu, neymiş Nuri'ciğimden ünlü bir makyör olurmuş, yahu olur da benden olmaz. Vıcık vıcık kadın kaynayan bir kurs. Öğretmen kadın, öğrenciler Nuri hariç bir de genç sessiz tuhaf bir çocuk vardı, tamamı kadın. Bu hem cilt bakımı hem makyaj kursu bu arada, ilk günden derse başladı, beş sayfa yazı yazdırdı. Arkalarda artık abazanlık başına vurmuş, erkek kılıklı bir kadın vardı. Alakalı alakasız yerlerde kocam benimle yatmıyor, yastık gibi yanımda duruyor, bu kursa gelmeme çok bozuldu, sevgili mi yapacaksın dedi, şüphe çekiyorum deyip duruyor. Kadının aklındaki diline yapışmış artık. Hayır tip olsa, önereceğim birkaç arkadaşıma da, koca da ondan yastık numarası yapıyordur, ne yapsın seni? Öğlen oldu bir bayan daha katıldı bize bu azgın kadınla yemeğe çıktık. Bunun pastanesi mi ne varmış. Yemekte de mevzu aynı, hayatımda seks yok, kocam pat diyor uyuyor. Bana sordu sonra, "bende de pek hareket yok, haftada anca üç dört kere." dedim ki gerçekten şu sıra isteksizim. Bunun gözleri bir açıldı "wooooooowwww o kadar seks mi yapıyorsun cidden?" Nuri de atılmaz mı "bu onun inzivaya çekilmiş hali" diye. kadın bana bir tilt oldu, ters ters bakmalar, kendince laf sokmalar. "Biz evliyken sevişemiyoruz, bekarlar bol bol yapıyor, yok mu hoca soralım caiz mi?"diye. Bunu beceren olsa evli bekar bakmadan tepesinde zıplayacak ama. Kurs kötü, öğrenciler seviyesiz, Nuri de beğenmedi, kısaca orayı da bıraktık.

Almanca Kursu: Öğretmeni erkek ve çok şeker diye başladım. Bir ay geçti, Nuri ye yer tuttum diye kadının biri ile sağlam kavga ettim. Nuri geldi o da kavgaya dahil oldu. Biz böyle bağrış çığrış olunca, kısa sürede göze battık tabii. Kavga ettiğimiz kadın daha o gün bıraktı kursu, biz de bir hafta sonra. Kavga bahane aslında Almanca zor geldi.

Beden dili kursumuz Şubatta başlayacak o yüzden şimdilik bir şey yazamıyor, umarım hocası erkektir diyerek yazımı bitiriyorum.

17 Aralık 2017 Pazar

İlişkilerle İlgili İki Soru Ve Bir Guru Bir Madam Cevapları

 Geçenlerde ünlü bir kadın-moda dergisi aldım. Bir sayfası ilişkilerle ilgili hımmmm benim alanım, başlık da şöyle: Erkek Gurumuz Soruları Yanıtlıyor. Bakalım nasıl yanıtlamış bu erkek guru.
Soru şu: Flört ettiğim kişi mesajlarıma genelde birkaç kelimelik cevaplar veriyor, bunun nedeni nedir?
Bu guru amca da demiş ki; Erkekler, kadınlardan daha az telefonda zaman geçirirmiş, mesajlaşmak yerine konuşmayı tercih edermiş, başkalarıyla mesajlaşmıyorsa üstünüze alınmanıza gerek yok.

 İşte bu yüzden herkes ilişki uzmanı, koçu, danışmanı ya da Madam Marin'i olamaz! Cevabı bir erkeğin verdiği çok belli. Şimdiiii gelelim benim cevabıma: Bir erkek, siz ona uzun uzun mesajlar yazarken kısa cevaplar yazıyorsa, meşgul olabilir, işi başından aşkındır, ayıp olmasın diye cevap veriyordur bu ayrı bir konu ancak, işi bittiğinde hemen durumu telafi eder. Bu adam, günün ya da gecenin her saati meşgul olacak değil ya. Yok bu durum gece gündüz, hatta hafta sonları da böyleyse kusura bakmayın o adam sizi pek de önemsemiyor. Ayrılmıyor da, kenarda dursun bu, nasıl olsa bende diye bir rahatlık içinde ve emin olun size yazmaya kıyamadığı, üşendiği o kelimeleri başka kadınlara yazmaya hiç de üşenmiyor. Bunun bir de cevaplarında harf kullanmaya tenezzül bile etmeyip icon gönderenleri var. Sen bir şeyler yazarsın o cevap olarak, gülen surat, maymun, kuş bilmem ne yollar. Yoğunluktandır hı hı tabii. Siz de bunlara cevaben patlıcan iconu hatta orta parmak iconu yollayın gitsin. Gerçekten bu adamlarla hiç vakit kaybetmeyin, net söylüyorum; sizi kaybetmekten korkmayan, önemsemeyen, kenarda dursun lazım olur diye düşünen ama başka kadınlara işine gelince uzun uzun mesajlar yazan adamlardır bunlar. Küçük bir mesele gibi dursa da bu mesaj olayı, size olan duygularını ve verdiği önemi gösteren ve hiç yanılmayan bir durumdur. Bir de siz yazmasanız hiç yazmayan tipler vardır: bunlar için de ayrıca açıklama yapmama gerek yok, ne olduğu ortada, ve yeterince anlattım zaten. Siz benim yerime bu guru amcayı dinlemeyi tercih edebilirsiniz tabii sonucu da ona göre izler görürsünüz, seçim sizin.

Diğer soru: Eski sevgilim, yeni sevgilisiyle her tartıştığında arayıp beni özlediğini söylüyor. Fakat araları düzeldiğinde bir daha sesi çıkmıyor. Ona karşı hala hislerim var ne yapmalıyım?

Guru'muzun cevabı: Bazı erkekler karşısındaki kadından net şekilde hayır cevabı almadıkça peşinde dolanmaya devam ederler. Eski sevgiliniz bencil, bir daha aradığında bu hem bana hem de şimdiki sevgiline haksızlık yapıyorsun deyin.

Benim Cevabım: Tamam da bu olayın çözümü değil ki, bir kere ortada değinilmemiş bir konu var bence. Bu evet bencil olduğu kadar karaktersiz olan eski sevgili, her kavgadan sonra olduğu gibi canı eski sevgilisini çektiğinde de arıyordur ve bunlar bir araya geldiğinde kesin eski alışkanlığın da etkisiyle beraber oluyorlardır. Bu adam, arar, buluşur, yatar ama bu kızcağızla yani eski sevgilisiyle dışarıda asla görüşmez, hatta yolda karşılaşsa selam vermez. Neden? Şimdiki sevgilisini tanıyanlar görür de söyler diye. İşte eskisine bu kadar değer veriyor, ancak işi düştüğünde işini görmek için arayıp sonra unutuyor. Lazım olunca yine arar ya da belki aramaz ipler onda malum sen sadece bir kuklasın. Böyle bir pisliğe ne hissi duyacaksın, ne umacaksın hala? Unut gitsin, gerçek ortada bu adamın sevilecek hiçbir tarafı yok. Ve yapman gereken seni aradığında oldukça sert bir tonla artık onu görmek istemediğini, sorunlarının umurunda olmadığını söylemen. Eğer ısrar ederse de şimdiki sevgilisine ulaşıp, seni aradığını söylemekle tehdit etmen bak nasıl tırsıp geri adım atacak çünkü kaybetmekten korktuğu kişi o, sen değilsin. Seni çoktan gözden çıkartmış, nasılsa ben çağırınca gelir bu diye yedeklemiş, orada öylece duruyor ve emin ol onun için hiçbir şey ifade etmiyorsun. Kapat bu sayfayı, önüne bak.

Keşke zamanında benim de bir Madam Marin'im olsaydı da bana böyle yol gösterseydi. Yukarıdaki yani ikinci sorudaki durumun aynısını ben de yaşadım. Uzun bir ilişkiden çıkmıştım, alışkanlık da var, çok da gencim ve unutamadım. Eski sevgilim olacak ezik, bir kızla beraber olmaya başladı, hem de ortak bir arkadaşımızın kız kardeşiyle ama ara ara beni arıyor, görüşmek istiyor. Evde görüşüyoruz, sevişiyoruz, konuşuyoruz. Sanki hiç ayrılmamışız gibi ama beni yolda gördüğünde görmezden geliyor çünkü kızın abisi de o çevrede, bizim eskiden sevgili olduğumuzu bilen kişi sayısı da çok aynı çevrede, bu tırsıyor. Anca işi düştüğünde ya da morali bozulduğunda Marin aklına geliyor. Biz ne yapıyoruz barıştık mı? diye sordum yok canım ne barışması artık bizden olmaz dedi. Bu karaktersiz tarafından o kadar kalbim kırılmıştı ki, artık bu sözleri bana işlemiyordu. Madem öyle ben de buna bir ders vereyim dedim. Beni yine çağırdığında gittim, bu üzerini değiştirirken telefonumla fotoğrafını çektim ve ertesi gün kızın abisinin yanına gidip, fotoğrafı göstererek x hala benimle beraber oluyor, belki bilmek istersin dedim. Adam dondu kaldı, ayrıldığımızı bilmediği gibi, meğer kız kardeşiyle çıktığını da bilmiyormuş. Hışımla ayrıldı yanımdan buna ne yaptı ne söyledi bilemem, bir daha beni aramadı. O kızla eski sevgilimin başına sonrasında çok kötü bir şey geldi. Şimdi konumuz bu değil ve olay benimle ilgili değil bu yüzden yazmayacağım. Burada değinmek istediğim konu sanırım anlaşılmıştır sayın bayan okurlarım, örnek olsun diye yazdım. Emin olun durum hep aynıdır ve hiç değişmez.

Kafanıza böyle adamları takmayın ve aldığınız her dergideki tavsiyeleri de yerine getirmeyin sakın, asıl guru burada malum. Sorularınız için mail: madammarin@gmail.com

10 Aralık 2017 Pazar

Dışarıdaki Fırtına Neymiş İçimdekinin Yanında

 Efendim üzerinize afiyet iki gündür hastayım. Öyle yatak döşek yatıracak türden değil de süründüren cinsinden. Üşüme nöbeti bir tutuyor, iki battaniye fayda etmiyor. Salepler, çorbalar, parollar derken en iyisi yatıp dinlenmek dediğim cumartesi gecesinde telefonum çaldı. Yabancı bir numara, bitmiş sesimle cevap verdim. Arayan benim eskilerden en çok hasar vermiş olan sevgilim. Hatta bir yazımda da bahsetmiştim, aynı iş yerinde çalışıyorduk, sonra ayrıldık, onun bitmeyen kıskançlıkları, şüpheleri, birilerinin onu doldurması, eski sevgililerime kafayı takması, ailesinin beni istememesi... ayrılık sebeplerimizdi. Ondan sonra da birkaç kez konuştuk, güya arkadaş olduk ama elbette yürümedi. Ben bu herif yüzünden uzun süre ciddi ilişki kuramadım, işin aslı hala da kurabilmiş değilim. En son beni engellemişti, ben de kızıp onun numarasını engellemiştim; herhalde bu yüzden başka bir numaradan aradı. Evimin yakınındaydı, mutlaka konuşmalıymışız. Hastayım gelemem demedim, diyemedim. Ne diyeceğini çok merak ettim haliyle. O halimle giyindim, bitkin görünmemeye çalıştım, gözlerimin altı mor halkalar, tenim solgun, bakışlarım yorgundu ama olsundu merak çok daha ağır basıyordu. Nuri, gitme dedi ve ben her zamanki gibi her konuda haklı olan Nuri'yi dinlemedim.
- O adam sana iyi gelmiyor, görüşüp ne yapacaksın, boşver.
-Merak ettim ne diyeceğini, sesi çok zavallıydı.
-Barışalım mı diyecek sence?
-Belki.
-Nah belki, vardır bir karın ağrısı, senin de canını sıkacak. Bak hastasın da çıkma fırtına var dışarda daha kötü olacaksın.
Haklıydı, fırtına vardı ama sadece dışarıda değil içimde de. Bu adam her defasında bende fırtına çıkartmayı başarıyordu. Belki bitmeyen bi hikaye olduğundan, belki fazla yara aldığım için unutamadığımdan, belki de beni hala sevdiğini düşünmemden. Bu arada yine rüyama girdi diye söylendiğim şahıs da bu. Bu kadar çok rüyamda görmemden anlayacağınız üzere, bende kapanmamış bir yara bu adam. Durun buna bir isim takayım da anlatırken zorluk olmasın. Nadiren görülen bir adı olduğundan o ismi kullanırsam hemen anlaşılır en iyisi isim takmak Nadir olsun adı. Nadiren böyle etkileyen ve iz bırakan biriydi hayatımda çünkü.

Bara giriyorum, o çoktan gelmiş oturmuş bir masaya. Beni görünce ayağa kalktı. Bir insan nasıl her gördüğümde tatlı gelir bana hayret. Evet, hoş ama onunla cinsel bir şeyler yaşamak da istemiyorum, o kadar bittik ki o anlamda çekici gelmiyor bana, daha çok duygusal bir yıkım ve çekim var aramızda.
-Çok iyi görünüyorsun.
-Yok canım acayip hastayım aslında. Merak ettim ne diyeceğini de ondan geldim.
-Kusura bakma, önemli olmasa rahatsız etmezdim.
-Sen iyi misin? Sorun mu var?
-İyiyim genel olarak. Özlemişim seni.
Gülümsüyorum, biz her görüştüğümüzde sanki aramızda uçurumlar yokmuş gibi, daha dün görüşmüşüz gibi konuşmaya başlarız.O hep yaşadığımı hatıraları en ufak detayına kadar hatırlar, ben detay hatırlamam ama hislerini hiç unutmam.
-Şokella seviyor musun hala?
-Ne? Bilmem.
-Sana sürmüştüm hani sonra da yalamıştım.
-Öyle miydi? Hatırlamıyorum yapmışızdır, çok şey yaptık biz.
-Bir kere de yatak sırılsıklam olmuştu, işedin sandım ben.
-Evet o bir daha olmadı hiç, çok ilginçti.
-Kimseyle seninle yaşadıklarımı yaşamadım ben.
-E normal. Eşin nasıl bu arada?
-İyi nasıl olsun, devlet memuru olmaya çalışıyor.

Evet Nadir evli! Benden sonra, onu asla aldatmayacağından emin olduğu bir kadınla, ailesinin de onayıyla evlendi. Asla yüzü gülmeyen, gülse de belli olmayan bir kadın. Evet, hiç aldatılmayacak, ne güzel bir seçim.

-Aslında ben seninle bu yüzden konuşmaya geldim.
Aklımdan yüzlerce şey geçiyor o sırada. Tekrar yapabilir miyiz? Onda kıskançlık, bana telefonunu ver kimi aradın en son bakıcamlar, sorunlar, kavgalar... Yeniden dayanamam ama özlemişim de onu. Evet mi demeliyim? Bir daha olmaz mı? Hem ben ne diyorum hayatımda Sarper var şu an ama Nadir de nadir yaşadığım bir aşktı. Ben bunları düşünürken, darbe vurma ustası bir darbe daha indiriyor yüreğime.
-Eşimle çocuk yapmaya çalışıyoruz. İki tüp bebek denedik tekrar deneyeceğiz ama malum çok pahalı bir işlem. Çok iyi bir yer bulduk, neredeyse kesin diyorlar da para tükendi bizde, borç istiyorum Marin inan zamanla geri öderim.

Yüzümdeki ifadeden ve donup kalmamdan korkmuş olacak ki.
-İyi misin? Kızdın mı?
-Seni de doğmamış çocuğunu da s...m! Bunun için mi kaldırdın beni hasta yatağımdan, yok bende sana verecek para, sakın bir saha rahatsız etme beni!

Kalktım bir hışımla çıktım. Eve nasıl geldim o sinirle, hatırlamıyorum ama eve geldiğimde hala titriyordum. Nuri, ne oldu diye sordu, benimle barışmak istiyormuş, unutamamış ama ben olmaz dedim. Ne deseydim? İyi demişsin, diyor Nuri. Benim için, de bu böyle; barışalım, seni seviyorum dedi ben istemedim, diğer yaşanan ve söylediği hiç olmadı çünkü içimde biraz olsun saygın yeri kalmıştı bari o ayakta kalsın. O an öyle bir haldeydim ki dışarıdaki fırtına da neymiş benim içimdekinin yanında...

8 Aralık 2017 Cuma

Dili Düğümleyen Acı Aşk

 Güzel, akıllı, cesur, güçlü, bağımsız kadın okurlarım için yazıyorum bu yazımı. Erkekler okuyamaz demek değil bu elbette, isterlerse buyursunlar okusunlar ama içinde cinsellik ya da kadınları anlamanızı sağlayacak bir ip ucu olmayacak. Uyarımı yaptığıma göre yazıma başlayabilirim.

Dün annem, komşularını aldı bana geldi. Komşuları beni çok özlediğinden ya da bana bayıldıklarından değil, benim evimin deniz manzarasını ve büyüklüğünü seviyorlar. İzin versem her toplanma zamanı bana gelecekler; ben zaten yılmışım yalnız kalamamaktan bir de bunlarla mı uğraşayım. Neyse dün annemi kıramadım, geldiler. Altı pek iyi tanımadığım kadın ve annem. Kadınlardan biri annemin komşusunun Fransa da yaşayan kızı. Bir sinir krizi sonucu konuşamaz hale gelmiş, burada tedavi oluyor. Yazı ile o da ilgili, bana soru sormaya çalışıyor ama kadıncağız geçirdiği hastalık nedeniyle konuşamıyor. Basit cümle bile kuramıyor, takılıyor ay ay deyip duruyor. Annesi tamamlamaya çalışıyor ben  anlamış gibi yapıyorum ama çok üzüldüm durumuna. Neden bu hale geldiğini annesi anlatmaya başlıyor. Aşık olmuş, evlenmiş, Fransa'ya gitmiş ama adam çok geçmeden eve geç gelmeye, onunla ilgilenmemeye hatta konuşmamaya başlamış. Adam Türk, uzun süredir Fransa'da yaşıyor, dile, oradaki hayata hakim, bu kızcağız için tamamen yabancı bir ülkede tek başına kalma durumu olmuş. Sevdiği adamın uzaklığına üzülürken bir öğreniyor ki eski sevgilisi ile görüşüyor kocası. Anlıyor ki, kendisiyle inat için evlenmiş adam ve eski sevgilisine hala aşık. Ülkeye dönüyor, birkaç hafta durup düşünüyor, annesinin boşan demesine rağmen, hayır ben kocamı seviyorum deyip Fransa'ya geri dönüyor. Eve geldiğinde evde kadın iç çamaşırları ve diğer kadına ait başka eşyalar buluyor ve sinir krizi geçirip düşüyor. Saatler sonra eşi yerde buluyor, hastaneye götürüyor; durum sinirsel umuyorum ki kalıcı değil ama çok ciddi bir hasar almış durumda. Eve geri dönmüş, adamla hala evli, burada tedavi oluyor, adam anca arada bir arayıp nasılsın diyormuş, bu garibimin de hala ümidi var beni aradı, seviyor diye. Kusura bakma da nah seviyor! Adam senin onu mahkemeye verip vermeyeceğini kontrol etmek içn arıyor. Tazminat davası aç bakalım, o eski sevgiliyle keyif yapmaya devam edebilecek mi. Demedim, diyemedim, samimiyetim yok, tamam ilişki uzmanıyım ama yardım isteyene yardım ederim ancak. Bu kızcağızın amacı iyileşmek ve kocasına dönmek. Adam seni sevmiyor ve bir de üstüne seni aldatmış yetmemiş bu hale getirmiş. İstersen aşkından öl, o adama dönme! Bence bedelini de ödet, belki de hayatı boyunca eskisi gibi konuşamayacak. Hangi aşk, hangi adam buna değer? Siz siz olun evet biliyorum aşıkken mantıklı düşünmek zor, hele ki o aşk artık şekil değiştirmiş ve saplantıya dönüşmüşse, mantıklı olmak imkansız. Ben de yaşadım, o yollardan geçtim ama kendime zarar verdirmedim, hakaret etmesine müsaade ettim ki ben de elbette karşılık veriyordum, şimdi buna izin verdiğim için çok pişman, kendime çok kızgınım. Seni sevmeyen, sana saygı duymayan ve biraz da korkmayan bir adam, üzerine senin onu çok sevdiğini, kaybetmemek için her şeyi göze aldığını fark ederse, sana her türlü zararı verebilir!

Bu kadın gibi çok örnek var. Biliyorum yakın versiyonlarını siz de yaşadınız, yaşıyorsunuz. Acı mı veriyor? Versin. Hasar alıp oturmaktan daha iyidir. Kesin atın bu adamları hayatınızdan. Gururlu davranın ve ne olur bana güvenin bu adamlar kendilerine köpek çekeni baş tacı yapar seveni, ödün vereni de ayaklaının altına alıp ezerler. Ezilmeyin, Kendinizi ezdirmeyin. Bu hayatta sizin için sizden değerli biri olmasın, başkaları sonra gelsin, sevdikleri kadar sevilsin. Yazık değil mi ya bu kadına!

4 Aralık 2017 Pazartesi

Çernobil Etkisi Pipili Boş Adamlar

 Gün geçmiyor ki eski bir sevgilim bana bir yerlerden mesaj atmasın. Genelde ya mail geliyor ya da kullanmadığım sırf fotoğraflar var diye tuttuğum aptal Facebook dan mesaj gönderiyorlar. "Nasılsın?" Bu nasılsının açılımını yapayım size: Ben bir halt ettim, kıymetini bilemedim ama şimdi hiç de mutlu değilim, bununla da umduğum gibi gitmedi, geri dönme ihtimalim var mı? hadi canım Marin sen de bulunmaz kumaş mısın demeyin. Öyleyim ama demeyin; biliyorum da söylüyorum. Biraz konuşmaya, hadi insanlık edeyim demeye kalksam hemen başlıyorlar görüşelim de özledimlere, özlersin tabii. Ben açık fikirli, dırdırı olmayan, bunu istemem ay onu yapma demeyen, sıkmayan, sömürmeyen bir sevgiliydim ama sen kaçırdın treni. Şimdi kiminleysen onunla idare edeceksin, benden ne bir anma sevişmesi, ne geriye dönme ne de teselli beklemeyeceksin. Dün yazan geri zekalı da ki durup durup yazar ne olur ne olmaz belki bu sefer affederim diye, beni aldatmaya kalkmış bir Rizeli. Kalmış diyorum çünkü daha yapamadan yakaladım, Rizeli demiş miydim? Benim kıvrak zekam nerede senin donuk beynin nerede? sadece yedikleri içtikleri pipilerine gitmiş bir türdür bu Rize-Trabzon çevresi. Bakın hakkını vereyim iyi sevişirler, kadınlarına zevk vermeyi bilirler. Bazılarının da Çernobil etkisi midir nedir penisleri epeyce heybetli olur ama gelin görün ki zeka için aynı şeyi söylemek zordur ve elbette sadakat için. Eeeee Marin sen sadık mısın ki? Değilim tamam, bu yüzden de kimseyi eleştirmem ama bana yapmaya kalkana müsaade edin de iki söz söyleyeyim. Adam beni engellemiş bir sohbet programında, kendisi girmiş birilerine yazıyor ancak unutmuş benim iki tane hesabım var. Onu engellememiş akıl küpü. Girdiğim de bir yer değildi, bir girdim ki bu online olmuş, tepeye de bir kadının adını yazmış yanında da aşkımmm yazıyor.

Ciddi bir ilişki değildi, cinsel paylaşım ağırlıklıydı. Başta evlenelim diye tutturdu benim evlenmeyeceğimi anlayınca o da ümidi kesti ilişkiden, benden de vazgeçemiyor tabii başka seçeneklere bakmaya başladı herhalde. Zaten kıçı başı oynak bir herif, çükünü pantolonunda zor tutanlardan ama öyle basit, boş biri de sanmayın sonuçta tepemizdeki adam da o coğrafyadan. Neyse ben bunu gördüm aradım, şu an neredesin? İşteyim. Ne yapıyorsun? çalışıyorum. Hala online ama orada. Kadının adını söyledim ve kim o? dedim. Bilmiyorum dedi. Senin sayfanda böyle yazıyor dedim, ha o ben değilim benim kuzen girmiştir dedi. Yahu yalan söylüyorsun bari bana yoksa yalana saygın olsun, bu ne saçma yalan. Kadınla ilişkisi başladı mı, sadece niyetlendi mi bilmiyorum. Ben zaten sıkılmaya başlamıştım, hadi ben sizin aranızdan çıkayım aşkınla rahat yaşa aşkını dedim, postaladım bunu. Bir süre aradı, cevap alamayınca sustu. Anladığım kadarıyla o kadınla ya da başkasıyla beraber oldu ama yürümedi başladı yine bana dönme çabalarına. Bu olay neredeyse dört beş yıllık bir şey, hala denemeye devam ediyor. Yahu evlensene diyorum, yok ben seninle evlenicem diyor. Her karadenizli gibi inşaatçı. Ben okuduğum kitabı tekrar okumam hele ki sonu hiç de iyi bitmiyorsa, ayrıca seks için bile görüşmeye değmez şu ankinden gayet memnunum. Ayıp olmasın diye cevap veriyorum, görüşelim özledim, vermiyorum böyle mi oldu şimdi neden yazmıyorsun? Ne yapayım arkadaş, istemiyorum. Biten bitmiştir, bende yok öyle eskiye hürmeten tekrar görüşmek, sıkıldım mı yeniden heyecanlanmam ben, hele ki onca yeni seçenek varsa. Size de tavsiyem geçmişe takılmayın, sizi kaybedip pişman olanlara kanmayın, yeniden şans vermeyin çünkü yine aynı haltı bu kez daha rahatça yiyecektir. Malum siz affediyorsunuz yine affedeceksiniz. Gerek yok girmeyin bu toplara bu madam yanılmaz bu konularda.
Not: Kullandığım görseldeki adama benziyordu, o yüzden koydum.

3 Aralık 2017 Pazar

Eve Uzay Aracı Girdi Sanmış

 Size bir tuhaflığımdan bahsedeceğim ki bence tuhaflık değil, bu durumu tuhaf karşılayanlar tuhaf. Daha kendim gibi birine rastlamadım da nette çok olduğunu görüp rahatladım. Keşke benim gibi bundan keyif alan bir partnerim olsa da beraber açıp, sarılsak, sabaha kadar dinlesek... Abartmayayım da durumu açıklayayım; efenimmmm ben uykum kaçtığında saç kurutma ya da elektirikli süpürge sesi ile uyurum. Açtığım anda bedenimi bir ürperti sarar, hemen battaniyeme dolanırım ve tatlı bir uylu beni kucaklar. Durumun bilimsel açıklaması da var. Bu ses anne karnındayken duyulan sese benzediğinden, dinleyen kişiye huzur ve uyku verirmiş, hatta ağlayan bebeklere sussunlar diye dinletilir adı da White Noisedur. Youtube sağ olsun çeşit çeşit türü var ve ben hangisini istiyorsam, açıp uykuya dalıyorum Sekiz- dokuz hatta on bir saat olanları da var, yarım saatlikleri de. Uykumun gelmesi durumuna göre bende içlerinden kısa ya da uzun seçip, genelde cep telefounla ya da pcmde açıp uykuya dalıyorum. Tanıdığım kim varsa durumumu yadırgıyor. Nuri, kapat şu zıırltıyı der mesela. Hayatıma giren erkeklerden sadece ikisine söyledim, ben bu sesle uyuyamam dediler; haklılar. Aynı hissetmeyen biri için gerçekten rahatsız edicidir bir şey demiyorum ama garipsenecek bir durum da değil. Sabahın dördünde uykum kaçtıysa ne yapayım yani?

Evde de rahatça dinleyemiyorum malum yalnız yaşamıyorum; iki uzak akrabam evimi istila etmiş durumda. Geçenlerde odamda cep telefonumdan açtığımda Minel, kapıda bitti. "O ses ne Marin?" dedi tüm meraklı haliyle. En kısıkta dinlesem de sesin frekansından mıdır nedir evi bir vınlama sarıyor, sabahın sessizliğini de hesaba katacak olursak, ister istemez duyuyorlar. Kulaklıkla dinleyeyim dedim, uyuyunca kulaklarım acıdı, zaten kulağımdan çıkıyorlar. Cuma gecesi Sarper'de kaldım. işi vardı, bir yere gitti, iki saat sonra gelirim dedi. Ben de yattım. Telefonumda da white niose ayarladım. Uyumadan beklemekti niyetim ama dalmışım. Bu girmiş eve, evde bir ses... Yavaş yavaş koridoru geçmiş, evin içinde ne çalışır ki bu saatte diye merakla yatak odasına gelmiş, başımda dikilmiş ve korkmuş halde.
"Marin uyan bir şeyler oluyor."
Ben hemen fırlayıp telefonumu aldım, zar zor sesi kapattım, o sırada bunun ifadesini görseniz etrafa korkmuş kedi yavrusu gibi bakıyor.
"Tamam bir şey değil o ben açmıştım."
"Sen mi açtın? Eve uzay aracı girdi sandım."
Sanki hayatında uzay aracı görmüş ya da sesini duymuş da. Bildiğin kayda alınmış süpürge sesi işte. Uykum kaçtığında ya da rahatlamak istediğimde dinlediğimi anlattım. Sanki met kullanmadan uyuyamıyorum demişim gibi garip garip baktı yüzüme.
"Benim yanımda da dinlemeyeceksin değil mi?"
"Yok yok merak etme, dinlemem."
Zaten geç olmuştu, acayip de korkuttım adamı, yattık. O horuldayarak uyudu, benim uykum kaçtı, sesi de açamadım. Benim dinlediğim gürültü de horultu, gürültü değil mi? Ben horultu dinlemek zorunda mıyım peki?

29 Kasım 2017 Çarşamba

Düşlerime Girme Artık

 Aynı rüyayı takıntılı halde görüyorum. Rüyamın öznesi eski sevgilim. Cidden psikolojimi bozan ama zamanında sevmiş olduğum biri. Onu görmemin iki nedeni olabilir:1- Bununla yakınlarda karşılaşıcam, bir tür gelecekten mesaj alıyorum.2-Psikolojik ve duygusal olarak atlatamadım yer etti bilinçaltımda pislik. İlkinin olma ihtimali daha yüksek diye düşünüyorum çünkü hiç aklıma gelmiyor, özlemiyorum, dünyada bir o kalsa yine beraber olmam ama ne bu şimdi neden rüyamda görüyorum sürekli?

Rüyama gelince; liseye başlıyorum baştan! Aklımda binbir soru ve endişe ama ben liseyi bitirdim, üzerine bir de üniversite okudum neden buradayım? Sonra eskimeyen eskimle aynı sınıfta olduğumu görüyorum. Yanıma geliyor eskiden olduğu gibi derin bir muhabbetle sohbet ediyoruz ya da ben konuşmak istemediğimden görmezden geliyorum ama bir yandan da yakınlarımda olması hoşuıma gidiyor; bu yüzden okulu bırakmayı düşünmüyorum. Ne bu şimdi? Onca dersi yeniden nasıl dinleyeceğim diye de üzülüyorum. Çek git sınıftan değil mi, ne işin var orada? Bunu okuyan psikolog varsa lütfen bana maille ne yapmam gerektiğini söylesin çünkü ben bu adamın bilinçaltımdan çıkmasını gerçekten çok istiyorum. Tamam yaşadığım üç aşktan biriydi ve en yıkıcısıydı. İkimiz de birbirimize sağlam hasarlar verdik, üzdük, incittik, kanadık, kanattık, yine seviştik, yine affettik, yine sevdik... yani tam da bir aşkta olan şeylerdi, düzeltiyorum tutkulu ve sorunlu bir aşkta olanlar. Ayrıldıktan sonra arkadaş da kalmayı denedik ama olmadı. O beni kıskandı, ben onu kıskandım. Karşılıklı arızalar çıktı, ne desek birbirimize battı. Bir araya gelince eski hatıralar anıldı, ister istemez üzüldük. Bizim için ikinci şans ya da belki olur diye tekrar denemek de söz konusu olamazdı, ikimiz de görüşmeyi kestik. Hayatlarımıza devam ettik öyle ki onunla da karşılaşsam tanımazdan gelirim. Rüyalarımda da tanımazdan gelsem hatta artık bu adam rüyama hiç girmese olmaz mı? Uyumaktan korkar oldum yahu.

Düşlerime girme artık, biz güzel bir düştük ama uzun süre önce düştük!

28 Kasım 2017 Salı

Eski Fuck Buddy İle Karşılaşma


  Sıradan, sıkıcı, gri bir pazartesi, yine sıkıcı bir banka işini halletmek üzere yola düştüm. Neyse ki içime doğmuş da topuklu çizmelerimi, taytımı, üzerine de hoş bir kazak giymişim ve elbette makyaj yapmışım. Bazen üşenirim çok paspal olmam ama, saçlarımı tepeden dağınık topuz yapar yok denecek bir makyajla sokağa fırlarım. Neyse ki bugün öyle değildim diyorum çünkü tweetimde de belirttiğim gibi eski fuck buddymle karşılaştım.

Madam Marin @MadamMarin 6 sa.6 saat önce
Bankada eski buddymle karşılaştım şu an görmezden geliyorum.

21 Kasım 2017 Salı

Önemli Olan Girmek Değil Zevkli Bitirmek

 Doğum günümü üç gün geçe neler olduğunu yazabilirim. Öyle çılgın bir parti olmadı ki zaten sevmem. Sevdiğim insanlar yanımdaydı. Haz etmediğim kimseyi çağırmadım, beklediler, aradılar, kendilerini davet ettirmek için ne lazımsa yaptılar ama hayır! bütün yıl sahteliklerini ve hinliklerini çekiyorum, doğum günümde izin kullanmak istedim.

Kendime kırmızı, güzel bir spor ayakkabı aldım; koşu dönemim başladı. Nuri ile kurs dönemimiz de başladı, vucut dili kursuna yazıldık. vucut ve dil söz konusu olunca ilgimi çeker diye düşündüm. Sarper ve kardeşi Cem doğum günüme geldi. Cem, bana manalı bakışlar attı durdu ama hem testis kanseri oluşu hem de benim bu tür kaltaklıklara doymuş olmam nedeniyle hiç keyif almadım varlığından ama getirdiği hediyeyi beğendim. Sarper, peşinde dolanan artıkçıları karı kocayı da çağırmak istedi, ben kesin dille reddedince biraz gerildik. Onlar yüzünden sağlam kavga edicez ya da ayrılıcaz, durum onu gösteriyor. Minel, gereksiz nişanlısı Taha'yı getirdi. Taha bana çeyrek altın taktı, kendimi sünnet çocuğu gibi hissettim. Bu kızı, bu adamdan kesinlikle kurtarmam gerek. Annem de babam da doğum günüme gelmedi, aradılar, hediye olarak da süslü özel yapım bir boy aynası yolladılar. Amcam, halam, Yunanistan'dan akrabalar aradılar. Kendimi özel hissettiğim, iyi ki sevdiklerim yanımda dediğim, huzurlu bir doğum günü oldu. Stavros, güzel sesiyle tüm gün bize şarkılar söyledi. Taha gereksizi karadenizden havalar çalsana gibi saçma sapan bir cümle kurdu ama kimse oralı olmadı.

Teyzem ve teyzemin kızı da uğradı. Beni çok kıskanıp her fırsatta laf sokmaya çalışan kompleksli olanı değil de öteki. Gerçi teyzem de yılanın tekidir ama bu kez pek bir sevgi dolu davrandı. Yalnız kaldı, yaşlılık kafasına vurdu ya da başka bir taktik yapıyor bilmiyorum. Kargo ile bir adet gizemli hediye geldi, şansıma da Sarper'in uğradığı kısa zaman zarfı içinde oldu bu durum. Paketi açsan dert, açmasan daha büyük dert. Merak ettim açtım; al sana asıl dert. Karakalem çizilmiş bir resmim ve not: unutmadım... gönderen arkadaş, adını yazmayı unutmuşsun  ama. Nen ne bileyim kimsin, hangisisin? Oturup kimin resme yeteneği vardı onu mu düşüneyim başka işim yok gibi. Neyse o krizi de Nuri'nin olayı şakaya vurma çabalarıyla atlattık. Bana gelmiştir bu bana daha çok benziyor falan dedi, Sarper'in bozuk suratında zoraki gülümseme belirdi. Bir ara Cem'den şüphelendim ama ne bileyim resim çiziyor mu? Ayrıca onunla unutamayacağı bir şey yaşamadık. Unutamayan kimse ben çoktan unutmuşum belli ki. Bir yaşa daha böyle girdim işte. Önemli olan girmek değil, zevkli bitirmek zaten.

Not: Bir okurum doğum günü seksini yazarsın belki demişti. Yapmadım ki yazayım ama seksten çok daha keyifli anlar yaşadım, sıkıntı etme ;)

17 Kasım 2017 Cuma

Birinin Karısı Beni Mahkemeye Verirse


Nuri'yle sabah kahvesi saatimizde, Yeşim Salkım ve Aşk Dokoru Mehmet Coşkundeniz'in sunduğu magazin sohbet programına bakıyorduk. Finalde bir avukat bağlandı ve dedi ki, aldatılan kadın, diğer kadını mahkemeye verebilir. Nuri, bunu duyunca bana döndü, sırıtarak:
-Seni mahkemeye vermesinler kız?
-Kim versin ya saçmalama.
-İstersen bir liste hazırlayayım içlerinden sen seç.
-Ben o kadar evli erkekle beraber olmadım.
-Hadi canım Cihan neydi?
-Tanıştığımızda bekardı o.
-Kadın seni mahkemeye verse kesin kazanır.
-Aman parası neyse öderim.
-Cihan fazla etmez zaten merak etme.

Gülüştük de hakikaten aklıma takıldı bu durum. Şimdiki hayatımın erkeği bekar da hayatımda hiç evli olmadı dersem yalan olur. Ayrıca ben evli erkekle asla olmam diyenlere de küçük bir hatırlatma, çizginin bu tarafı sandığınızdan çok daha kolay geçilebilinecek bir yer. Aşk, öyle kural, kanun tanımaz, hele hormonlar buna hiç aldırmaz. Bir de benim on beş senelik lickbuddy de evli. Karısı da acayip kıskanç, şüpheci bir şey. Geçenlerde telefonda yakaladı bizi. Adam arkadaşım işle ilgili diyor, o ille de ver bana telefonu diye bağırıyor, çirkef de. Şimdi bu kadın, bizi yakalasa ki benim buddy pek dikkatli değildir; her erkek gibi. Mesajları, fotoğrafları vs silmeyi unutabilir. Gerçi hep şifreli yazışıyoruz. "Marin Hanım bu hafta toplantı var mı?" " Var Emre Bey, Çarşamba iki gibi." şeklinde gerçi bu akıllı sonra gaza gelip bana kalpler, öpücükler yolluyor da ben cevap vermiyorum. Silmeyi unutsa bu yazılanları al başına belayı. Kadın numaradan peşime düşer, sonra avukattı, mahkemeydi. Anlat bakalım hakime; bu adam benim fuckbuddy diye; o ne der adam ya da kadın, gerçi biliyordur onlar neler görüyordur davalarda. Hem benimki aldatmaya da girmez ki, biz o bekarken tanışmıştık. Hiç de sevgili olmadık, olsak o zaman olurduk, bizimki zararsız, keyifli paylaşımlar bunun mahkemesi mi olur canım. Ben önceden tanıdığım için aldatma unsuru sayılmam, hadi bırakın beni de gideyim. Aman rezalet yemin ederim. Sonra hayatımda başka evli oldu mu diye sorgulamaya başladım. Cihan var ama onunla önce başlamıştı ilişkim, devam ettiği sürede de karısından ayrıydı, sonra ayrıldım zaten o sayılmaz, mahmemesi olmaz. Yıllar önce, ailemle yaşarken giriş kattaki komşumuzla aşk yaşamıştım. Bana aylarca mesajlar attı, gizli hayranımdı, tanışmak istedi, posta kutumuza güller bıraktı; annem buldu bu ne diye kızdı. Ben nihayet bununla buluşmayı kabul ettim. Baktım karşımda bir doksanlık, uzun saçlı, yakışıklı bir adam. Hiç evli gibi değil, parmağında yüzük yok. Evliyim de demedi. Biz görüşmeye başladık, nelerden sonra söyledi, ben de onu sevmeye başlamıştım, artık çok geçti. Karısıyla da bir kazaya sebep olduğu ve onu yaraladığı için evlenmişt, yani mecburen, yani yersem, ben de yedim. Aradan yıllar geçti, kadın öğrense de zaten artık mahkemesi olmaz. Hem ben de kendimi çok kötü hissetmiştim. Bir gün aşağıya inip kapıyı çaldığımda eşi açtı kapıyı, ... abi evde mi? Demek zorunda kaldım, bilgisayarla ilgili bir şey soracaktım da dedim çünkü sevgilim babamı da tanıyordu ve bizim  bilgisayarı gelip kurmuştu, rezaletin son perdesi. Kadın da glümsedi yok şu an dedi. Çok üzülmüştüm onu görünce bir süre sonra ayrıldık zaten ve ben bu süre içinde asla boşan, karını bırak demedim, o dedi ben hayır yapma dedim aksine. Elbette bu beni haklı göstermez de haberim yoktu ve sevmiştim ne yapayım. Ayrıca evli adamların sevgilileri de genelde evli kadınlar, düşünsenize birini mahkemeye verdiğinizi bu yüzden, yemin ederim kan çıkar. Sadece seks paylaşımında da karşındaki evli mi diye pek aldıran olmaz çünkü evli başına bela olmaz ama gel de bunu hakime anlat. En iyisi çapkınlık yapmamak galiba. Avukat tutmaya kalksam, bana bildiğin şeytanın avukatı lazım. Arada da birkaç kişi oldu galiba da önemli değil, kısa süreli paylaşımlardı of umarım izlerimi silmiştir bu adamlar.

-Ne oldu kız, birden sustun.
-Aklıma tilki soktun dolanıp duruyor şimdi Nuri.
-Seni kimse mahkemeye vermez bebeğim merak etme. Adamla hala ilişkin varsa hatta evlenirsen geçerli o durum..
-Ne bileyim korktum birden.
-Ben şahitlik yaparım Marin in akli dengesi yerinde değil, olmayan kişilerle konuşuyor suç ehliyeti yok derim yırtarsın korkma.
-Doğru deliyim ben deliye zeval olmaz.
-Evet ama sen yine de dikkat et deli karı.
Gülüyoruz. Millet neler yapıyor bana gelinceye kadar, ben ünlü bile sayılmam ünlü aldatanları versinler mahkemeye, bana ne.

Not: Bu arada Aşk Doktoru Mehmet Coşkundeniz, şiddetle ilgili bir açıklamada bulundu, o zamanki sevgilisi onu aldattığında bir kahve fincanını duvara fırlatmış. Ben o aldatma olayına bir miktar hakimim. Zamanın meşhur sitesi itiraf.com da tanışıp sevgili olduğu, biraz fazla civelek bir kadın bahsettiği ve o sitede tanıştığı, ilk buluşmada yattığı adamın bunu düşüncesizce itiraf etmesi yani yazmasıyla ortaya çıkan bir ihanetti. Haklı olarak kadını terk etti. Ne çok şey biliyorum değil mi?

14 Kasım 2017 Salı

O Adam O Kadını Güzel Seviyor

 Liseden arkadşım Müge. Aslında arkadaş demek doğru değil, tanıdık diyelim. Lisede samimiydik ama bunda sağlam bir hasar olduğunu anlayınca ben muhabbeti kestim. Üniversiteyi kazandım, o kazanamadı. Yeni arkadaşlar buldum, bunu unuttum; iyi de oldu. Lisedeyken baya bir sevgilisi vardı bunun, benim yoktu; uyuz olurdum. Bir de bir huyu vardı; nerede mutlu bir çift görse, erkeğe asılmaya başlardı. Bazılarını da ayırıp kendi sevgili olmuş, hatta bu uğurda fındıklı parkında birkaç kızdan dayak yemişti.

Yıllar sonra İstiklalde o zamanki sevgilimle sinemaya girerken karşılaştık. Bunun da yanında sevgilisi vardı. Ona rağmen benimkine kur yaptı. Ben de sevgilim de kaşara bak diye arkasından gülmüştük. Dün yine karşılaştık, annesi hala Cihangirde oturuyormuş, ondan geliyormuş, zor tanıdım. Kilo almış, tipi kaymış. Oturduk sohbet etmeye başladık. Pek dertli, hiç arkadaşı kalmamış. Kocasından da boşanmış. Bütün arkadaşları yani bayan olanlar yüz çevirmiş buna, dert yanıyor. O arada benim bir arkadaşım geldi, yakışıklı bir adam hadi kim olduğunu söyleyeyim siz yabancı değilsiniz benim onbeş yıllık buddyim. Biraz oturdu, gitti. Bu tabii aramızdaki samimiyetten, bana bakışından falan aramızdaki durumu çaktı, artık sevgilim mi sandı hemen yazmaya başladı adama.

O gittikten sonra, yine başladı hiç arkadaşım yok diye hayıflanmaya. Dayanamadım aynayı tuutum, görmekten fena halde korktuğu yüzüne.

-Tabii kimse seninle görüşmez kadınların kocalarına asılıyorsundur.
Bu ani tokatla, sarsıldı. Beklemiyordu, belki anlaşılmıyor sanıyordu. Belki de kendi bile farkında değildi.
-Yok canım yapmam ben öyle bir şey.
-Hadi Müge, yabancı mıyım ben? Liseden beri yapıyorsun. Az önce Emre'ye de yaptın. İyidir o ayrı ama o benim, senin olmayayacak. Olsa da sana, bana baktığı gibi bakmayacak, sevmeyecek.
Bu ağlamaya başladı, eteraftaki masadakiler bize baktı. Hay çok mu sert konuştum ben diye düşünürken:
-Haklısın öyle yapıyorum çünkü ben hayatım boyunca sevilmedim. Babam bıraktı gitti, kocamla çok kötü bitti.
-Ya aradakiler? Onca kızdan çaldığın sevgililerinde mi sevmedi?
-Hayır, sevmediler. Sadece sevişip, attılar beni sıkıldıklarında. Oysa ben onlar beni öyle sever sanmıştım.
-Bu yüzden milletin kocasına salça oluyordun değil mi? O adam güzel seviyorsa beni de güzel sever diye.
-Evet.
-O adam o kadını güzel seviyor. Seni de öyle sevecek diye bir şey yok. Bir kere ah alıyorsun, yanlış karma kuruyorsun, nasıl mutlu olmayı beklersin ki?
-Olamadım zaten.
-Seni sevecek biri olur elbet. Sen denenmiş ve bu iyi seviyor diye emin olduğun adama değil, kimsenin bir şeyi olmayan adamlara dikkat kesil artık. Bak bu uğurda kaç kere dayak da yedin.
Başını sallıyor, gözlerini siliyor. Umarım ne demek istediğimi anlamıştır. Aynı şekilde devam ederse daha çok yalnız kalır, kalmış da zaten. Bu kadınla kimse arkadaşlık etmez, kocasını, sevgilsini bence artık kapamaz ama huzur bozar, bunu da kimse istemez. Ben hayatım boyunca, değil arkadaşımın, tanıdığım bir kadının bile eski sevgilisiyle olmadım. Bence etik de değil, doğru da. Ayrıca o hikayeden mutlu son çıkmaz asla.

10 Kasım 2017 Cuma

Bir Gören Bir Daha Bakardı Atatürk'ümüze

 Bana da verdiği yeşilin en güzel tonundaki gözlerini gözlerime dikip anlatırdı. "Atın üzerindeydi, yanımdan geçti; ben o zamanlar çocuktum. Nasıl yakşıklıydı, masmavi gözlü, sarı saçlı. Bir gören bir daha bakardı Atatürk'ümüze." Anneannem Eleni, sonradan olan adıyla Zeynep nine. Ne Eleni kalabildi, ne de Zeynep olabildi. Hiçbir zaman düşman olmadı, kızmadı, sormadı, sorgulamadı. Hayat ona ne sunduysa kabulendi ve ona göre yaşadı. Çocuklarına adadı kendisini, kocası onu aldattı, ayrıldı ama o tekrar evlenmedi. Ne Eleni olmaya ne de Kavala'ya geri dönmedi. Zeynep olarak yarım yaşadı. Bir tarafı burada bir tarafı kimbilir nerede. Aşkı da yaşamadı belki de ya da aşk sandığı yanıldığı bir adama ömrünü verdi.

Ben ilk ondan öğrendim Atatürk sevgisini. Dönekliğe zorlanmış güzel bir Yunan kadınından. Yüreğime kazıdım ve burada da öldükten sonra gideceğim yer neresiyse orada da sevmeye devam edeceğim.

7 Kasım 2017 Salı

Have You Met Minel?

 Minel bu hafta sonu evleniyordu, ertelendi. Evleneceği adamın ne tipini, ne karakterini ne de ailesini beğenmedim ama karar onun ses çıkartmıyorum. Geçen hafta evlenme niyetindelerdi ama damat namzetimizin aile kararıyla müftü yasasını beklemek istediler. Nikahlarını imam kıysın diye. Damatta her tür sapkın fantazi var ama tutucu dinci çok tanıdık geldi değil mi? Bizim kız desen, tek derdi evlenmiş olmak, ailesinden kurtulup sözde özgür kalacak; daha büyük bir esarete giriyor farkında değil. Adamın ailesi hemen çocuk diye tutturacak, koyacaklar bunun karnına bebeği hadi bakalım Minel Hanım özgür takıl da görelim. Başkalarına ilişkileri, hayatlarıyla ilgili yardım ediyorum da kendi akrabama niye edemiyorum diye dertlenmeye başladım. Nuri, karışma boşver dedi ama olmaz. Benim bu kızı uyarmam lazım. Kendisini klasik ev kızı sanan bildiğin özgür bir çapkın Minel.

-Minel, sen Taha'yı seviyor musun?
-Seviyorum tabii ne oldu ki?
-Evlenmek istediğinden emin misin?
-Evlenicez de şu müftü yasasını beklemek istediler.
-Aman müftü evlendirmezse günah mı olacakmış? Bu yasa yüzünden evlenmeden yaşayanlar çoğalmazsa ne olayım. Neyse Minel bence evlenme.
-Marin sen iyi misin? Evden gidelim de yalnız kal diye bekleyen sendin.
-Evet sen ve Stavros yüzünden eve kimseyi atamıyorum artık ama mesele o değil. O adamla mutsuz olacaksın Minel, senin istediğin hayat bu değil bence evlenme.
-Olmaz Marin, evimiz bile hazır, hem aileme ne derim evlenicem.

Gözlerinde bana yardım et diyen bir bakış vardı. O bakışı çok iyi tanırım. Sözleri başka gözleri başka konuşuyordu.
Ben de plan yaptım Minel'e birini bulursam bu adı Taha olan içi başka dışı başka karaktersiz karakterle evlenemezdi. Zaten evden kaçmak için evleniyordu bu Taha'yı da her fırsatta boynuzlayacaktı aslında ona iyilik ediyordum.
Cumartesi aldım Minel'i bir bara götürdüm. Nuri de geldi bizimle. Bir planım olduğunu anladı ama beni desteklemeyeceğini bildiğimden ona detayları vermedim. Barda bildiğin Barney Stinson gibiydim, tipini hoş bulduğum ve yanında ona sülük gibi yapışık kız olmayan her erkeğe Have you met Minel? dedim. Nuri, kaş göz yaptı durdu, adamların büyük kısmı bana yazdı ama gecenin ortalarında Minel'in ilgisini çekecek bir genç buldum. Hem bekar, hem yakışıklı hem de evi bize yakın. İşi gücü de var. Adı da Murat. Minel'le Murat çok uyumlular işte ben gerçek bir çöp çatanım oh kurtardım Minel'imi o gerici geri zekalıdan dedim. Minel'le Murat eve geldi, inel'in odasına kapandılar. Ben de Cumartesiyi böyle içim rahat noktaladım.

Pazar sabahına bir çığlıkla uyandım. Stavros hemen Minel'in odasına koştu tabii ben de. Minel öyle dikilmiş şok içinde yüzümüze bakıyor. Sabahın körünün körü daha rüyada mıyım, geçek mi bilmiyorum.

-Takılarm yok, nişanda bana takılan takıları çalmış!
-Kim? Dedi Stavros.
-Murat.
-Murat kim?
-Dün gece Marin'in bana ayarladığı çocuk.
Hoppala yine bana kaldı mı ihale.
-Yok canım Murat yapmaz öyle şey. Diyebildim anca o uyku sersemi halimle. En çok da başarılı sandığım ama tam bir fiyaskoyla sonuçlanan pezevenklik denememe üzüldüm. Polis geldi tutanak tuttu. Orada da yine suçlu gibi başı öne eğik olan bendim. Ah be Murat değer miydi üç takı için beni kırmaya şu genç kızın geleceğini yakmaya. Bütün gün Nuri benimle dalga geçti, Minel konuşmadı, Stavros hala ne olduğunu anlamadı.


4 Kasım 2017 Cumartesi

Başka Olsa Bu Blog Ne Olurdu?

 Moda bloğu yazanlara bayılıyorum. Giydiklerini anlatarak para kazanıyorlar ama çıkarttıklarını yazarak para kazanan yok. Mesela bu gün şu kazağı ve pantolonu çıkarttım, altından da bakın bu çamaşırlar çıktı. Onları da çıkarttım, biraz soluk, fazlaca beyaz, kemiklerimi ve kaslarımı sarmayı başarmış ama ruhumu zapt edememiş derim var.

Madem ben de blog yazıyorum, hayat ve ilişkiler üzerine değil de moda üzerine yazayım artık. Beğendiğim parçaları üzerime geçirip fotoğraf da çekerim, sponsor da bulurum oh mis. İlişkileriniz de bu saçma hayattaki çıkmazlarınız da size kalsın, kendiniz çözün. Marin aynı bensin demez ay ne güzel giyimişsin ama için boş dersiniz.

Gittiğim yerleri, yediklerimi, kaldığım otelleri de tanıtabilirm. Otel deyince yanlış anlaşılmasın, çok seyahat ederim haliyle de otellerde kalıyorum. Seviyorum otelde kalmayı çünkü. Oda bana ait, başımda bıt bıt eden yok. Canım isteyince girip çıkıyorum. Akrabaya yük olursam derdi de yok. Özgür kadınım ben, kimseyi istemem kafama göre takılmayı severim. Bu arada kaldığınız tek kişilik odaya nasıl birini atıp da yine tek kişi parası ödeyeceğinizin tüyosunu da ancak ben verebilirm.

Önden otele girin ve odanıza çıkın, partneriniz lobidekilerle göz göze gelmeden doğruca asansöre yönelsin işte bu kadar. Burada işin sırrı sabaha kadar kalmamasında ki zaten ben yalnız uyumayı severim. Küçük bir otelse, lobi asansörün dibindeyse ve lobideki görevli nereye gittiğini soracak olursa bir zahmet oda tutacak misafiriniz. Sonra sizin odanıza gelecek, geceyi de yine kendi odasında noktalayacak. En mantıklı yol budur. Bakın yine ilişkiler üzerine yazmaya başladım ben moda ya da gezi bloğu yazacaktım yahu. Yemek bloğu yazsam desem yemek yapmıyorum o iş yaş. Yediklerimi içtiklerimi anlatırım ama bu iyi bu ekşi diye. İlle de moda olacaksa iç çamaşırlarından, uzun topuklu botlara kadar vardır bir fikrim. Övünmek gibi olmasın iyi giyinirim, çantaları da severim. Olur da göndermek isterseniz hani tanıtırız evelallah.

Ben bunları yaparım da bence benim bloğum kendi çapında tek. Ben  ne yapıyorum? Kendimi anlatırken, sizi anlatıyorum. Yaşadıklarınızı yakalıyorum, hayatı unutturuyorum, acıyı dindiriyorum, keyif veriyorum, fikir veriyorum, biraz da akıl veriyorum. Boş vermiyorum ama en önemlisi o.


18 Ekim 2017 Çarşamba

Evli Kadın Kocasını Aldatır Mı?

 Evli kadın kocasını aldatır mı? aaa yok artık olacak şey mi tabii aldatmaz. O zaman bu evli adamların karılarını aldattığı bayanlar kim? Hep bekarlar mı? Hadi canım inanmam. Erkek aldatıyor da kadın evli olunca ne oluyor, rahibe mi? Onun duyguları, istekleri, tutkuları yok mu? Hele hele çocuğu da olduysa o artık bir ceset mi? Yapmayın, kadınları her çağda farklı bir canlı gibi algılamayın artık. Erkeklerin hormonlarıymış da yok nefisleriymiş de... yahu bunlar kadında yok mu? Tamam ben demiyorum ki evli kadınlar gitsinler eşlerini aldatsınlar ama bırakın şu ikili yaşamayı artık. Erkek ne yapıyorsa kadın da yapar hatta fazlasını yapar. Erkeğin seks ihtiyacı varsa, kadının ilgi ihtiyacı, heyecan ihtiyacı, aşk ihtiyacı artı seks ihtiyacı var; yani yapması için daha çok sebebi var. Evli erkekler de çapkınlık yapmak için evli kadınları tercih ederler çünkü bekar kadın, boşan benimle evlen diye tutturur. Evli kadın böyle bir şey yapmaz, yapsa da çok nadiren yapar. Şartlar eşittir, taraflar birbirlerini anlarlar. Bana ilgi göstermiyorsun diye mızmızlanmazlar; hele ki çocuk varsa iki taraf da çok daha anlayışlı olur, yaşayabilecekleri her şeyin bir süresi ve sınırı olduğunu bilirler. Kimse kimseden fazlasını istemez. Hadi bunu evli biri bekar sevgiliyle yaşasın da göreyim. Birkaç ay sonra sorunlar çıkmaya başlar, tabii o kadar sürerse ilişkileri.

Evli kadın da evli erkekle aşk yaşar bu yüzden. Elbette duygulara söz geçmez, hoşlanacağın kişinin medeni durumunu hesaplanarak duygu beslenmez ama çoğunlukla ilişkilerde, daha doğrusu yasak aşklarda evliler, evlilerle beraber olur. Bunda tuhaf karşılayacak bir durum yoktur. Tuhaf olan aldatmanın kendisidir. Kimin evli kimin bekar olduğu değil. Kadın da erkek kadar insandır ve eşit oranda, hatta daha fazla ihtiyacı vardır. Flörtün heyecan verici ilk günlerini, ayaklarının yerden kesilmesinin keyfini arar kadın. Bu zamanlar uzaklaştıysa ve bir adam bunu ona yaşatıyorsa çok da sorgulamaz çünkü duygularıyla yaşar, sadece bacak arasını düşünmez. Evet kadın ve erkeğin ihtiyacı farklıdır. Kadınlar önce duygular için ilişki yaşarlar, erkekler de seks için; sonra da roller değişir. Erkek duygularının eseri olurken, kadın için alıştığı ve sevdiği seks önemli olur ve bu yüzden ilişkisini bitirmek istemez. Ve unutmayın ki her iki taraf da eşlerinden ayrılmaz, aksi örnekler vardır, çok nadirdir sonunda da asla mutlu olamazlar. Yasak aşk yasak ve gizli kalmalıdır.

Elbette en güzeli kimseyi aldatmadan, acıtmadan aşk yaşamaktır ama kendimize yalan söylemeyi de bırakalım mı? Evlenince geçilen levelda tutku da şehvet de heyecan da yok. Huzur var. Huzurun olduğu yerde kır kıçını otur kaşınma ya da aradığın heyecanı yaşa ama yakalanma.

9 Ekim 2017 Pazartesi

Sana Ne Benim Selülitimden!

 Bir akraba şeysi için Yunanistan'a gittim ne olduğu önemli değil o yüzden şeysi dedim geçtim. Uçaktan indim zaten yorgunum, o uzun borudan geçtim, hava alanı servisine bindim. Elimde valizim, ayakta, bitap haldeyim. Hava alanına yanaştı servis, herkes inmeye başladı. Benim artık adım atacak halim kalmamış. Bir de şu ameliyat yerim hala acıyor oturunca kalkamıyorum bildiğin yaşlı kadınlar gibi iki büklüm oluyorum o yüzden dışarıda mümkün olduğunca oturmuyorum. Adamın biri bana bakıp duruyor. Servise binerken de fark ettim de çok ilglenmedim. İnsanlar iniyorlar, ben bekliyorum ki herkes insin de rahat ineyim diye bu da benim karşımda, dikmiş gözlerini bana bakıyor, inmiyor. İster istemez baktım neden bakıyor bu herif bana diye, tanıdık da geldi ama yok çıkarmam mümkün değil. Bu herif kesin onun için inmiyorum, bekliyorum sandı. Ben de ne yapalım ineyim dedim ama bu sefer de bacağım ağrıdı, olduğum yere mıhlandım. Bu iyice emin onun için inmediğimden sırıtıyor. Hayır tip olsa neyse, bu çirkinlerdeki şans tamam da öz güveni cidden anlıyamıyorum.

Sevis aracı boşaldı, ben de aldım valizimi bunun suratına bakmadan aşağıya indim. Hızlı hızlı da yürüdüm ki bana salça olmasın diye. Taksi beklerken yakaladı beni. "Nereye?" dedi.
Ben de yorgunluğun da etkisiyle boş bulundum. Sana ne diyeceğime "Beylikdüzü" dedim. Oradaki evim çok büyük ve sakin, biraz kafa dinlemek istediğim için dönüşte direk oraya gittim. Sırası gelmişken de söyleyeyim; bazı dizilerde Beylikdüzü ile dalga geçiliyor ya o dizilerin çalışanlarının  hepsi toplansa evimin kapısını satın alamazlar. Üç kuruşa saatlerce çalışmanıza yanın siz Beylikdüzü'yle dalga geçeceğinize, kendi kümes evlerinizle dalga geçin! Ne zamandır sinir oluyordum bunu da buraya koyayım. Neyse bu herif herhalde o aptal dizilerin yazarları gibi düşündü ki "uzakmış" dedi. Allah'ın geri zekalısı yakın olsa benimle mi geleceğini sanıyordun? "Ne alaka pardon da" dedim atarlanmak için kendime gelmiştim. "Hatırlamadın mı beni?" dedi "yoooo" dedim o sırada taksi sırası bana geldi bindim. Bu herif de sırada kaldı arkamdan baktı anca arkamdan bakar zaten.

Yolda kim olduğunu hatırladım. Ben yazarlık hevesiyle iş ararken yıllar önce, biri bana bu geri zekalının numarasını verdi ve iyi adamdır, öyle kızlara asılan bir tip de değildir ara sana yardım eder dedi. Bu herif savaş fotoğrafçısıymış. Neyse ben mesaj attım, kendimi ve numarayı kimden aldığımı açıkladım. Bu hemen buluşalım dedi, akşam bir yerde buluştuk. Ben yine hevesle nerede okuduğumu, neler yapmak istediğimi vs anlattım, bu ne dese beğenirsiniz "geçen bir mankenin fotoğraf çekimini yaptım, çok selülit vardı inanamadım sende de var mı?" "Var" dedim kesin bir dille, gözlerindeki hayal kırıklığı tarifsizdi. Sırf o yüzden var dedim zaten yoksa öyle belli bir selülitim de yoktu ki olsa sana ne mal herif sana mı göstericem, hani bu kızlara asılan bir adam değildi? O an anladım bu adamdan bir cacık çıkmayacağını hemen kalktım, gittim. Bu mesajlara aramalara devam etti tabii. Bana sürekli mailler gönderiyor, çektiği fotoğrafları atıyor. Adam güya savaş fotoğrafçısıydı, sürekli çıplak kadın fotoğrafları atıyor bak ben çektim diye ki, bu adam çekmiş olsa o fotoğraf makinasının üzerine boşalırdı çekerken o derece abazan çünkü. Ben buna soğuk cevaplar veriyorum hatta hiç cevap vermiyorum. Bana bu adamı öneren tanıdığıma da iyi bir fırça çektim o da çok şaşırdı adamın iflah olmaz bir abazan oluşuna. Neyse sustu yazmamaya başladı anladı nihayet. Nasıl olduysa bir o. çocuğu benim mailimi hackledi. Ertesi gün gece yarısı bu savaş fotoğrafçısı amca ısrarla arıyor. Yanımda da sevgilim var, evden binbir bahane izin almışım onda kalıcam. Meşgule atıyorum yine arıyor, sonunda açtım.
"Neredesin ben geldim."
"Nereye?"
"Çağırdın ya evine masaj yap bana dedin."
"Ne? Ben mi dedim mümkün değil."
"Öyle yazdın ama bu kadar yol geldim nazlanma şimdi."
"Ne diyorsun sen ya! haa benim mail hacklendi hackleyen seninle dalga geçmiş."
"Ya öyledir kesin, aç kapıyı da geleyim lütfen."
"Madem inanmıyorsun hangi adresi verdiyse oradakilere masaj yap ben yazmadım sana hem neden sana masaj yaptırayım ya iğrençsin!" dedim kapattım telefonu. O zamanlar yirmilerin başındayım konuşma şeklim böyle. Şimdi olsa daha nezih şekilde laf sokarım. işte o adamdı hava alanında karşılaştığım ve anladım ki abazanlık bakii kalır adamda akıl yoksa.

Not: Sizi ihmal ettim biliyorum. Sağlık ve yoğunluk yüzündendi ama artık sizleyim, beni okumaya devam edin...xxx

28 Eylül 2017 Perşembe

Bu da Gülben'e...

 Önceki yazımı yazma nedenim Gülben Ergen'le ilgili haberlerin çoğalması ve benim bu anımı hatırlamam. Ben de birileriyle sevgili olup, tepelere çıkabilirdim. O kadar kolay ki bu. Bir anımı daha anlatacağım hadi filmin adını vermeyeyim nasıl olduysa dek gelmiş bir filmin denemesine gitmiştim, beğenildim tam oynayacağım kesinleşecek, oradaki bir yetkili kafayı bana taktı. Diğer kızlar buna yılışıyor kesin yatıyor da, ben yüz vermedim diye adam beni hırs yaptı ille benimle yatacak. Sonunda kusura bakma da ben o kadar midesiz değilim, seni midem kaldırmaz dedim. Evet adam çok çirkin hatta iğrençti ama çok yakışıklı olsaydı da fark etmezdi, ruhu iğrençti çünkü. Adam da beni kadrodan çıkarttı. Ben de sanki hayatımı bu işle mi kazanıyordum çok da tın dedim. Film bi boka benzemedi, benim yerime koydukları kız hiç olmadı, kısaca başarısız bir örnek olarak kaldı sinema sayfalarında.  O adamın teklifini kabul edip, kullanılıp, unutulan kızlar ne oldu? Bu olayı unuttular yoksa yaşayamazlardı. Daha büyüklere ulaşıp da bir yerlere gelmeyi başaranlar ne oldu? Yollarına devam ettiler. Bir sorun var; bu şekilde bir yere gelince artık bu alışkanlık yapar çünkü kolay yoldur. Kolay para gibidir. Şununla da yatayım, biraz sevgili olayım ne olur ki hoooop istediğini almışsın. Peki sonra? Dedim ya karman kirlenir diye ben buna çok inanırım. Birinin karması kirlenirse dön dolaş, hangi konuma gelirse gelsin, çıktığı yerden tepe taklak aşağıya iner. Hep zengin adamların sevgilisi olanlar, evli mi bekar mı aldırmadan onlarla yaşayanlar, konumu yüzünden birine yapışıp ondan faydalananlar, kadın ya da erkek olsun fark etmez bu yolla kazandıklarının bedelini mutlaka geri öder. İşte ben bunu çok genç yaşımdan beridir biliyordum. Çok şükür maddi durumum da iyiydi kötü olsaydı ne yapardım bilmiyorum ama sanırım yine kabul etmezdim tahammül edemediğim bir adamla olmayı. Bana çok iş teklifi geldi ve çok ciddi birkaç yer hariç, çoğu bu şekilde bir teklifle son buldu. Benim için de o iş son buldu. Yani Gülben Hanım, siz keşfetmediniz bu yöntemi zaten vardı ama kimileri kabul etmeyi seçti, kimileri etmemeyi...

Bir de Gülben Ergen in imaj danışmanını acele değiştirmesi lazım, insanlar aptal mı? Sen onu Arakana gönderip, iki göz yaşı döktürünce, metres olduğunu unutacak mı? İşte her kaybeden Türk halkını aptal sandığı için kaybetti bu ülkede. Yapma şunu, beyaz gömlek giydirip, Allah kolyesi taktırtma kadına. Eyyy danışman! koskoca Cumhurbaşkanımız bile kandırıldım diyebiliyorsa, doksanlardan zorla ünlü yapılmış bir şarkıcı da kandırıldım, yanıldım, hata ettim diyebilir. Çıksın ben bir hata yaptım, üzgünüm ama ben de insanım sevdim hatta canım çekti yaptım desin; o saçma iyilik sever hallerinden çok daha sempatik gelir insanlara. Ben Gülben Hanımın danışmanı olsam, bir basın toplantısı yaptırır bende isterik bir durum var, bazı psikolojik sorunlarımdan ve küçükken babasız kalmamdan dolayı evli erkeklerle oluyorum istemesemde kendimi durduramıyorum, tedavi olacağım dedirtirim, olaya bak! Hem istediği gibi yine popüler olur hem de dürüstlüğü alkışlanır yeter ki şu sahte iyilik meleği pozlarını bıraksın. Buraya gelmek kolay mı ben bunun için kimlerle.... zorunda kaldım diye bir açıklama yapsa bile bu halk onu yine bağrına basar ama bu şekilde giderse fena halde dışlanacak. Bir de lütfen ikide bir ben anneyim deyip durmasın, tamam annesin de Ebru Şallı da anne bak onu da engellemiyor, evli iş adamlarını ayartmak. Ayrıca o adamların karıları da anne. Dürüstlük kazandırır ama insan önce kendine dürüst olsun, kendiyle yüzleşebilsin...

24 Eylül 2017 Pazar

Medyanın Sapkın Yüzü

 İkibinlerin ortalarında minicik bir genç kızım, aklıma o zaman yazar olmayı koymuşum ama ne donanımım var ne deneyimim; ille de köşe yazarı olmak istiyorum. Ünlü gazetelerin künye kısımlarındaki isimlere mailler göndeiyorum, işte nette, orda burda tanıştığım medyadan olan kişilere bu konuda bana yardım etmelerini söylüyorum; kimi ilgileniyor, kimi cevap bile vermiyor. Sonunda büyük bir medya patronuna ulaştım. Nasıl olduysa o benim bu hunharca uğraşımla ilgilendi. O zaman öyle iki kaleme aldığım yazım vardı, aldım onları götürdüm, okudu mu okumadı mı bilmiyorum. Biraz kendimden bahsettim. Tamam dedi, beni gönderdi. Bekliyorum acaba hangi gazete ya da dergide yazmaya başlarım, basın kartım da olur mu? Marin adımla mı yoksa E ile başlayan Türkçe adımla mı yazsam-tanınsam? Ben bunların derdindeyim ama beni bu medya kuruluşundan kimse aramadı. O zaman saatleri rahat diye bir sağlık firmasında çalışıyorum, herkese de söyledim ben yakında çıkacağım, başka işe başlıyorum falan diye tam rezalet. Dayanamadım ben aradım, adam direk cep telefonunu vermişti. Şehir dışındayım buraya gel dedi. Sapancada bir yere çağırdı gelemem dedim. Tamam ben gelince seni arayacağım dedi. Aradan on gün geçti, ben artık bu köşe yazarı ve ünlü olma sevdamdan vazgeçmeye başladım, nasıl da üzülüyorum anlatamam çok heveslenmiştim. En büyük başa ulaşmış, dikkatini çekmiştim ama olmadı diye. Bu adını veremeyeceğim, evli, çocuklu medya patronu beni aradı, hatta iş yerimin çıkışına gelip, son model arabasıyla beni aldı. Sahilde bir restorana götürdü. Ben siz aramayınca benden vazgeçtiniz diye düşündüm dedim. Hiç unutmuyorum verdiği cevabı "sen vazgeçilecek kız mısın?" Dedi ve güldü. O zaman anladım benim kalemimle değil başka yerimle ilgilendiğini. Yazılarımı okudunuz mu? Dedim. "Şöyle bir baktım, gelecek var ama daha geliştirmelisin, ben seninle daha fazlasını düşünüyorum Marin, sevgilim olur musun?" Dondum kaldım. Karşımda elli yaşlarında, hiçbir şekilde ilgimi çekmeyecek, sırf medya patronu diye kendini bir şey sanan ve beni metresi yapmak isteyen bir adam duruyordu. "Ne olacak sevgilin olunca?" Dedim. "Sana istediğin her şeyi vericem. Tabii öyle pat diye köşen olmaz da bizimkilere söyleriz uygun bir yere yerleştirir seni. Ev de tutarım sana, orada kalırsın ben oraya gelirim" Bilenler bilir ben çok şekilciyimdir, bu yüzden eleştirilirim de ama büyük teyzemin bir sözü vardır "Yediğim soğan, sardığım civan olsun" yani ben beğenmediğim, hoşlanmadığım, sevmediğim bir adamla beraber olamam. Genç kızları bu anlamda kandırmak daha kolaydır, yaparım sonra unuturum dersin gençken ama öyle olmaz yaptıkların arkandan gelir. Bir kere karman kirlenir ve ileride ne kadar başarı kazanırsan kazan, ne kadar ünlü olursan ol ışık hızıyla dibi boylarsın. Hala ünlü olmamamdan anlayacağınız üzere adamın teklifini kabul etmedim. Hatta amca bana o kadar kzıdı ki medyada hiçbir yerde iş bulamayacaksın ben bizzat engelleyeceğim dedi. Ben de zaten başvuru yapmayı bıraktım. Daha fazla okudum, daha çok yazdım ve sadece istediğimi yaşadım. Kendime blog açtım, sesimi buradan duyurdum. Birinin altına yatmadım ( istemediğim, sırf çıkarım için ) Oyuncu da olsam, şarkıcı da olsam, yazar da olsam, yine çıkarım için görmeye bile tahammül etmediğim bir adamla olmam. Başarı mı? İyiysen zaten gelir seni bulur. Olmadık zamanda beklenmedik bir teklif gelir çalar kapını. Kapım açık bu arada, hayır demeyeceğim kimseye. Geçenlerde bir işe hayır dedim şimdi ona üzülüyorum, böyle de iş koliğimdir.

21 Eylül 2017 Perşembe

Niye Ateşliyorsun Kanımı Şimdi?

 Gök gürlüyor, evde yalnızım, bir korku işi aldım onu yazıyorum yani kendi kendimi korkutuyorum. Gölgeler dolanıyor evde, sürekli arkamı kontrol ediyorum. Herkes bir yerlere gitti lazım olduklarında olmazlar, aman gitsin dediklerinde dibinden ayrılmazlar zaten. Yenisi de şehir dışında eskilerden kimseyi başıma dert etmek istemiyorum ama korkuyorum arkadaş. Bildiğin biri olsun da yanımda sonrasını sonra düşünürüm durumundayım. Bu saatte de kimi bulayım, kim gelir? Nuri 'nin de gezeceği tuttu Bodruma bilmem ne etkinliğine gitti haspam. Bildiğin yalnızım ve korkuyorum yahu. Oysa ben güçlü kadınımdır, kaç yıldır da yalnız yaşarım ne olduysa bana. Cihan'ı bile aramayı düşündüm ama karısı falan yanındadır diye vaz geçtim, zaten taşındı o taaa karşıya Anadolu yakasına. Oraya taşınanlar benim için öldü gibi bir şey oluyorlar. Ne ben onlara giderim ne onlar bana gelir. Onlar gelir de gerçi ben gitmem, karşıdan biriyle de görüşmem. Aramızda koskoca deniz var. Ne yapayım derken Sarper'in bana dikişlerin sağlam mı? diye mesaj atan kardeşi geldi aklıma. Nasılsın, dese ne var ne yok yazsa hatta sinir olsam da nasıl gidiyor diye sorsa tamamdı da böyle beni dürten, libidomu zıplatan bir mesaj atınca aklıma takılmadı değil. Hayır, bir şeyler yaşayacak değilim yirmi yaşında olsam yaşardım o ayrı. O zamanlar kalktaklıkta zirvedeydim, nerede bir fırlama varsa ona aşık olur, en düzgün adamları olmadık kişilerle aldatırdım, bundan da acayip heyecan duyardım da geçti, yoruldum. Sarper'i kardeşiyle aldatmayacağım ama bu mesajlaşmayacağım anlamına da gelmiyor. Ne yapayım gök gürlüyor. Hem ülkenin yeni hali bu değil mi? Bizim seks hayatımız hava durumunu belirlemiyor mu? Hatta doluyu, kasırgayı, depremi falan.
-Dikişlerim sağlam ama yine de zorlama dedi doktor.
Aradan bir dakika geçmeden cevap geliyor.
-Aman dikkat et o zaman.
Bu salak cevapla bu gereksize cevap yazdığıma kızıyorum. Malın teki işte, ben de flörtleşmekten anlayan biri sanmıştım. Yasak elmaya uzanan bir Adem ama nerde, bildiğin bir öküz. Belki de o mesajı öylesine yazdı, flört jargonundan bi haber.
-Yalnız mısın?
Bakın bu sorunun da hastasıyım. İkincisi de uyudun mu? Ama yalnızı doğru yazdığı için gözümde kaybettiği puanına ekleme yaptım.
-Evet.
-Geleyim mi?
Yuh ne alaka ya!
-Ne sebeple?
-Korkuyorsundur gök gürlüyor ve yalnızsın. Seni bilmem ama ben korkuyorum ve yalnızım.
İşte size doğru hamle. Bir an etrafıma bile bakındım bu herif beni görüyor mu diye. Ben biraz hafif flört sularında mesajlaşır, yatar uyurum diyordum. Gelmeler falan bir de böyle medyumsu haller beni ürküttü ama hoşuma da gitti.
-Gelme.
Tek kelime çok şey ihtiva etmekte, anladı.
-İkimiz de aynıyız ama ayrı durmak zorundayız, peki gelmem.
Aynıyız derken; çapkınız, bizden adam olmaz, nerede yanlış varsa oraya çörekleniriz, fena halde güvenilmez insanlarız... bu liste uzar gider, hangisini kast etti anlamadım ve soramadım da. Ben senin kardeşinin sevgilisiyim ama!! klişesine de girmek istemedim belki de adamın derdi sadece  sohbet ve arkadaşlık ben her şeyde bir oynaşma durumu arıyorum kim bilir.
-Ben o kadar da korkmuyorum artık.
Yazdım baktım cevap yok, yatmaya hazırlanırken bir çınlama.
-Benim seni gördüğüm günden beri ödüm kopuyor ama.
Gel buyur bu cevap bana verilir mi? Niye ateşliyorsun kanımı şimdi?

10 Eylül 2017 Pazar

Dikişlerin Sağlam Mı?

 -Testis kanseriymiş.
-Kim kız?
Nuri, elindeki kumaşı ve iğnesini bırakıyor. Gözlüklerini burnuna indirip merakla bakıyor. Bey efendi modacı olmaya karar verdi bütün gaylerde dikiş yeteneği olması da ayrı bir tez konusu. Ben ameliyat olup, yataklara düşünce benimle değil yalnız kursa gitmeye başladı. Zaten daha kurs dönemimiz açılmamıştı, biz Ekimde kurslara başlar sonra amaan çok s.kimde der sıkılır bırakırız. Ben ona eşlik edemeyince, o kursa gitmeye ve moda tasarımcısı olmaya karar verdi.
-Cem, Sarper'in kardeşi testis kanseriymiş.
-Ha iyi öldürmez o ama süründürür muhtemelen de çocuğu olmaz.
-Hemen de engin tıp bilginle olayı özetledin Nuricim.
-Demek ki baya kullanmış pipisini, iyi sevişiyordur o.
-O nereden çıktı?
-Çok kullanılmaktan olur o hastalık.
-Seni tıp ilmine alim seçmeliler harcanıyorsun burada.
-Tabii kızım çok kullanılınca ve o pipi her yere sokulunca, çeşit çeşit mikrop dolar sonunda da testis kanseri olurlar.
-Ölümcül değil diyorsun yani.
-Yok ya bir kaç doz kemo yer geçer. Benim arkadaş vardı ya Gökhan o da olmuştu iyileşti.
-Yakışıklı çocuk.
-Gökhan mı?
-Hayır Cem.
-Hayırdır?
-Ne hayırdır?
-Bakışını beğenmedim Shameless deki Fiona gibi sevgilinin kadeşine atlayacak hali var sende.
-Yuh Nuri verdiğin örneğe bak ya.
-Yalan mı? Aklın takılmış senin ona.
-Ne alaka yakışıklı dedim sadece. Bulaşmaz di mi?
-Bulaşan kanser mi var Marin?
-İyi.
-Acıdın veresin geldi di mi?
-Belki.
-Kalk ölçü alıcam. Kız kalksana!
-Tamam dur hemen kalkamıyorum dikiş yerim ağrıyor.
-Dikiş şakaya gelmez doğru almam lazım ölçünü. Bu iş de şakaya gelmez adamın kardeşi saçmalama da otur oturduğun yerde.
-Yok ya şaka yapıyorum zaten.
Tam bu cümlenin sonunda telefonuma Cem den mesaj geliyor: "Dikişlerin sağlam mı?"

Kimler Geldi Kimler Geçti

   Kimler Geldi Kimler Geçti… Benim hayatımdan değil oralara hiç girmeyelim.   Netflix’teki diziden bahsediyorum. Serenay Sarıkaya’nın Leyla...