Soru ve yorumlar için madammarin@gmail.com

28 Şubat 2018 Çarşamba

Bizim Ev Pavyona Döndü

 Pazartesi akşamı bizim orada elektirikler kesildi, yandaki binanın trafosuyla ilgili bir durum varmış, onu yaparlarken bizi bozdular. Neyse nasılsa jenaratör var dedim, demez olaydım o da kafayı yemez mi!  Elektrik gelir gibi oluyor, gidiyor, geliyor, gidiyor, elektrik resmen bize git gel yapmak suretiyle tecavüz ediyor. Minel vardı evde bir de ben, dedim en iyisi sigortaları kapatalım, bu tutturdu yok ben korkarım, birkaç ışık açık, düzelir umuduyla bekliyoruz. Hal öyle felaket bir durum aldı ki, bildiğin Cihangir'de pavyon levhasına döndü ev. Işık aç kapa yapar gibi bir duruma geldi. Tüm apartman öyle tabii sadece biz değil. Karşı komşuya sordum ki daha önce hiç muhabbetim olmamıştı. Uzun boylu, suratsız bir adamdı. Adam meğerse, konuşkan, sempatik ve yakışıklıymış. Onun ev de pavyon neonu modunda bunu fark ettim. O da bildiği kadar durumu bana açıkladı ve bence sigortaları indirin ben öyle yapıcam dedi. Aklın yolu bir ne de olsa. Minel, diretti de diretti olmaz diye. Işık aç kapa, bir de gözümüzü almasın diye hafif turuncumsu bir ışık açmıştık, yani dışarıdan tam ev usulü pavyon modundayız. Bu iki de bir camdan bakıyor, başka binalarda durum nasıl falan diye. Bir adam buna el sallamış, yani bizim süper zeka Minel'e. O da durumu soruyor zannederek kötü demeye çalışarak geri bir el hareketi yapmış. Panik halde dolanıp duuruyor " Marin, sabaha kadar elektirik gelmezse ne yapıcaz? Ben uyuyamam karanlıkta, benimle uyur musun?" "Sakin ol Mineli gelir. Dur ben yaptığım mumlardan yakayım."

Nuri'yle mum yapma kursuna da gitmiştik, bakın durmadan gittiğimiz kurslar bir işe yaradı. Ben mumları getirdim yaktım, bizim pavyon neonu yanıp sönmeye devam ediyor. Elektronik aletler bozulmasın diye çoğunun fişini çektim, kapı çalındı. Apartmanda da elektrik yok, asansör çalışmıyor, nasıl çıktıysa yukarı gelen. Nuri ya da Stavros'dur diye düşünürken bir baktım ki yabancı bir adam kapıda. Göbekli olduğundan ve altı kat merdiven tırmandığından nefes nefese kalmış, tontirik, elli yaşlarında bir şey. Ben de herhalde elektirikle ilgili çalışan biri falan dedim ya da apartmandan birine geldi de kapıları karıştırdı ama elinde de bir torba var, içinde rakı şişesi var, onu o karanlıkta seçebildim.

-Buyurun, kimsiniz?
-Beni çağırdınız ya pencereden geldim işte.
-Kim çağırdı sizi?
-Ne bileyim bir bayan çağırdı.
Minel akıllısı yanımıza geldi.
-Ben çağırdım galiba, elektrikçi misiniz?
-Adam elektrikçiye benziyor mu Minel?
-Yav çekilin de içeriye geçeyim öldüm yorgunluktan, su versenize bana.
-Yürü git, içeri geçecekmiş; kimse çağırmadı seni yanlış anlamışsın.
-E bu kadın el etti bana, hem bu ne böyle disko mu burası? Müzik de yok.

Adam sürekli kapatıp açılan ışığa anlam veremedi tabii, pavyon desen değil, disco hiç değil, kadınlar var yollu değil. Nereye düştüm, o kadar da merdiven çıktım diye düşünüyor.
-Alın beni içeriye ne olur.
-Defol git, polis çağırırım! Diye bağırdım, karşı dairedeki komşumuz çıktı, adı Hakan'mış yeni öğrendim. Adamın üzerine yürüyünce bu şişkocuk merdivenleri üçer beşer indi o karanlıkta. Biz de Hakan'a teşekkür edip içeri girdik.

Ben hemen sigortaları indirdim, Minel daha fazla karşı koyamadı ve çakma pavyonumuz böylece kapandı. Mumları yaktık, sabahın dördüne kadar uyutmadığı için uyuyamadım. Şarjım da bitti, tamamen dış dünyayayla bağlantımız kesilmiş halde, bekledik. Sabah neyse ki her şey düzeldi. Pazartesi suskunluğum bu yüzdendi...

22 Şubat 2018 Perşembe

Yerli Jean Reno Yeni Talibim

 Matureli gelişmeleri merak ettiğinizi biliyorum, biriksin diye bekledim işte başlıyorum. Ben bu Matureciğe sevgilim yok dedim ya bu da yememiş içmemiş, ben tehlikesinden kurtulmak için bana erkek aramaya başlamış. Sanki ben hala Kıvırcığın peşindeymişim gibi bu hallerine gerçekten sinir oluyorum. Dürüst olmam gerek, ayrıldıktan sonra ne ben kıvırcığı aradım ne de o beni. Gerçi o birkaç kez instagramdan kedilerimle ilgili mesaj attı. Birinde de ben çok yalnızım keşke kedim olsa dedi. Ben de annen mi izin vermiyor? Sokak kedi dolu al bir tane yazdım. Buradaki annen vurgusu maturenin yaşınaydı tahmin edersiniz. Ne demek istediğimi anladı bir gülücük iconuyla geçiştirdi. Benim gibi genç taş gibi kadın bu Mature için üzülür mü? Evet, ben de unutamıyorum, hatırladıkça sinir oluyorum. Onun o dönemde, benim ona en yoğun olduğum, kalkıp onu bir gün için görmek uğruna ülkenin diğer ucuna uçtuğum günlerde, matureyi terk edip benim sevgilim olmalıydı. Hatta o dönem bir şarkı patlamıştı Dua Lipa'nın Be The One. O şarkıyı dinleyip dinleyip, üzülürdüm neden ben tek değilim onun için diye. Ah nasıl unuturum bir de Model grubunun "Sen Ona Aşıksın" şarkısı... ama ben nakaratı sen bana aşıksın diye söylerdim. Genç, güzel bir kadın için olsa neyse de bunun için bu durumda olmayı kabullenemiyordum. Bir de maddi çıkarları için kadına yapıştığını da biliyordum, bu beni daha da sinir ediyordu. Bir keresinde onu üzmek istemiyorum, ona çok değer veriyorum demişti ama aşığım, seviyorum demedi, bu bile ortaya koyuyordu aslında gerçekleri ama istikrarlıydı ayrıca da çok korkaktı ne yazık ki Kıvırcık. Bir dönem o kadar uğraştım ve yoruldum ki artık kendime kızmaya başladım. Bir arkadaşım da ben olsam yüzüne bakmazdım deyince iyice kuruldum, başka bir erkek arkadaşım, Mature'nin fotoğrafını görünce "bu kadın, adamın üzerinden inmiyordur hem düşünsene bununla sevişip sonra gelip seninle sevişiyor bence iğrenç dedi, beni iyice gaza getirdi. Ben de buna hiç huyum olmadığı halde telefon edip biz neyiz? muhabbeti yaptım. Arada olmayı sevmediğimi, grilerin bana göre olmadığını, bir şey ya vardır ya da yoktur, arası olamaz; benim de bu durumu kabullenemeyeceğimi söyledim. O da artık görüşmeyelim dedi, bu kadar. Üzüldüğünü ve aslında benimle de olmak istediğini biliyordum ama kolunu oynatamayacak kadar aciz ve korkaktı, Mature'ye de iyice kaptırmıştı hayatını, rahattı da yanında güvendeydi bu da ona yetiyordu, ben büyük risk demektim onun için. Ayrıca ben öyle para da yedirmezdim, bunu da köpek gibi biliyordu.

Aradan zaman geçti ki zaman her acının da hastalıklı duygunun da ilacıdır. Kıvırcık benim için yabancı biri, etkisiz bir eleman haline geldi. Artık gelip hadi sevgili olalım bak Matureyi bıraktım artık şerefsiz de değilim para yemiyorum dese bile bu iş olmaz, onu istemem, her şey zamanında güzel. Bende ne duygu kalmış ne de istek ama bu Mature zavallısı ben kıvırcığın peşindeymişim ona umutsuzca aşıkmışım gibi davranıyor. Ofiste giderek arkadaş edinmem ve sohbet ettiğimizi görmek de bunu ayrıca uyuz ediyor. Ona göre ben, dışlanan ve ahlaksızlığı yüzüne vurulan ikinci kadın, toplum tarafından istenmeyen kişilik olmalıyım. Dün Mature yanında bir kadınla geldi. Bunun ofisi camdan ve etrafı görüyor, beni de direk görebiliyor. Kadınla bu durup durup bana baktı ve konuştular. Yanındaki kadının bakışını görseniz, inanamazsınız. Hem süzüyor, hem de iğrenir gibi yüzünü buruşturuyor. Yanıma gelip bir şeyler söylesin de saçını başını iki kelimemle yolayım dedim ama yemedi tabii. Oradan çıkıp da yanıma yaklaşamadılar. Hatta bir ara işi gücü bıraktım, diktim gözlerimi ben de bunlara bakmaya başladım. Bakışlarımdan rahatsız olup, bana bakmayı kestiler. Kadının Mature'yi nasıl teselli ettiğini, bunun için de ne kadar yalan iltifatta bulunduğunu tahmin ediyorum. Tamam ben bir yerde hak ettim belki de, kendine müttefik seçmenin ne gereği var. Kapandı, bitti, gitti bu mevzu. Bir de bu kadınla tuvalette karşılaştım. Ben kabinden çıktım, ellerimi yıkadım, saçlarımı düzeltiyordum. Arkamdan geçti, kötü kötü süzerek beni. Ben de aynadan bir bakış attım, hemen başını çevirdi. Bu tipler korkak da oluyor nedense. Giderken de duyacağım şekilde Kıvırcığa selam söyle Matureciğim diye bağırdı, aman ne kıskandım ne kıskandım. Aradan iki saat geçmedi bu sefer de bir adam geldi. Adam abartısız Jean Reno'nun gençliği, bu yüzden de ister istemez bakıyorsun. Adamı gelip benimle tanıştırdı çok yakın arkadaşım Jean. Adını böyle kullanacağım gerçek adına gerek yok. Bu çakma Jena Reno da bana baktıkça baktı bütün gün. Bakmamayayım diyorum ama benzerlik öyle ilginç ki gözüm takılıyor neredeyse Matilda'ya selam söyle diyeceğim bu kadar olur yani. Kesin bu adama da benim erkeği ile neler yaptığımı, nasıl bir kaltak olduğumu anlatmıştır. Adam gittikten sonra yanıma geldi.

-Beğendin mi Jean'ı?
-Ne kim ben mi? Yoo neden?
-Bilmem beğendin gibi geldi bana, çok baktın da.
-Bakarım tabii adam Leon'un aynısı.
-Sadece o yüzden baktın öyle mi? Söyle beğendiysen ben yabancı mıyım hem onun da hayatunda biri yokmuş şu sıralar.
-Bana ne yahu adamın özel hayatından.
-Bence görüşün siz, belki hayatının aşkıdır.

Meğerse Mature bana erkek ayarlıyormuş ki Kıvırcık sağlamda kalsın.
-Gerek yok Mature Hanım teşekkürler.
-O seni beğenmiş ama haberin olsun.

Adam uzun ben de Natalie Portman kadarım zaten tam Leon filmi oluruz yan yana.

İlk Buluşmada Sevişelim Mi Sonraya Mı Saklayalım?

 İlişkilerden konu açıldı ve ben de ne zamandır size ilişki koçluğu yapmadığımı fark ettim. Bugünkü konumuz ilk buluşamda sevişelim mi sonraya mı saklayalım? Doğru zaman kaçıncı buluşma?

İnternet çağında, herşeyi çabuk yaşayıp, çabuk tüketen bir hale geldik ve bundan da nasibini en çok ilişkiler aldı elbette. Artık biriyle tanışıp, alışmak ve hatta onun tüm vucudunu detaylarıyla görmek birkaç saat içinde gerçekleşiyor. Sexting sayesinde sekste neleri sevdiğini de öğreniyorsunuz. Bunu da anlamıyorum yirmi yıllık sanal seks oldu sexting. Bu kadar hızlı dalınan ilişkilerde, ilk buluşmada sevişmemek gerçekten zor. Ne de olsa birbirinizin en mahrem yerlerini gördünüz, neler yapacağınızı konuşup karşılıklı azdınız, o zaman buluşunca neden kendinizi tutasınız? Genelde tutmazsınız ama bu buluşmanın bir ilişkiye dönmesini istiyorsanız, ilk buluşmada seks biraz riskli. Çağın kurallarına ayak uydurmak da gerek, haklısınız. Bir de çok uzatırsanız karşılıklı hevesiniz kaçar, bu ilişki de başlamadan biter. Anca önemli bir nokta var, unutsak da bizler duyguları olan canlılarız. İyi seksi, aşkla karıştırıyoruz, zamanla seksin hızı azalınca da elimizde sahte aşkımızla donup kalıyoruz. Dinlemeyeceksiniz biliyorum ben bile çoğu zaman kendimi dinlemiyorum ama ilk buluşmada sevişmemek gerek. İki hatta üçüncü buluşmaya kadar beklerseniz, en azından birbirinizi görme ve daha çok tanıma hevesiniz kaçmaz. Üçüncü buluşmayı da fazla geçirmeyin ama en fazla beş, yoksa hiç sevişemeden ayrılmış olursunuz.

İlk buluşmada sevişip de büyük aşk yaşanmaz mı?

Elbette yaşanır, tutku, ten uyumu, ihtiras, şehvet; aşkla karıştırılan güzel hislerdir. Aşka da dönüşebilir ilk buluşmada seksi bu kadar gömmeyeyim hadi ama zordur ve genelde beraberinde başka bir şeyle birleşirse aşka dönüşür. Mesela seviştiniz, görüşmeyi bir taraf kesti, diğer taraf köpek gibi aşık olur. Bir engel vardır, kavuşmaya, görüşmeye o zaman da biz neden görüşemiyoruz, çok özledim diye diye aşk oluşur aranızda. Bu aşkın gerçekliği ve sağlamlığı tartışılsa da aşkın bir formülü ya da şöyle olursa aşk olur diyemem elbette, bunu ben bile yazamam, söyleyemem; konumuz da aşk değil zaten. İlk buluşmada seks yaparsanız o ilişkinin gideceği yol. İlk buluşma iyi seksle noktalanırsa, ilişkiniz genelde seks partnerliğinde kalır. Benim bütün ilk buluşmada seks yaptığım kişiler seks partnerim oldu, sonra da sıkıldım, postaladım. Biri beni seksten sonra aramadı (kıvırcık) hırsı aşk sandım, dadandım; sonu yine kötü bitti. Ben birini aramayı bıraktım çünkü seks pek iyi değildi, hala kurtulmaya çalışıyorum. İlk buluşmada seks her zaman iyi fikir değil kısaca. İçinde bulunduğunuz duruma göre de değişir gerçi bu, mesela ben bazen uzun süre yapmam sonra o kadar başıma vurur ki saldırırım, yoksa kuruyacak, çürüyecek, düşecek sanırım ne yapayım. O durumdaysanız aman boşver ilişkinin gideceği yeri diyerek birbirinize yumulabilirsiniz. Sevgilim olsun derseniz ki, hepimiz evli bekar, sevgili ihtiyacı duyarız kendimizi kandırmayalım; bu yüzden kendinizi en azından ikinci buluşmaya kadar tutmanızı tavsiye ederim.

Hayatıma Başka Murat Girmedi

 Madem bugün #tbt günü ben de bir anımı anlatayım size. Hazır daha 14 Şubat'ın etkisi altındayken bir 14 Şubat anısı geliyor: On altı yaşında falanım, bir sevgilim var adı Murat. İlginçtir ülkede çok olmasına ve benim de çok sevgilim olmasına rağmen, başka Murat girmedi hayatıma. Neyse biz görüşüyoruz bununla, hem okuyup hem çalışan biraz zor durumda bir çocuk. Benim de aklımın beş karış havada olduğu dönemler, başka bir arkadaşım da bunun yakın arkadaşıyla çıkıyor. 14 Şubat için biz iki kız planlar yapıyoruz, şuraya gideriz, böyle yaparız falan diye. Ben hediyesini aldım ne olduğunu şimdi nedense hatırlayamıyorum. 14 Şubat geldi çattı, bu yok. Nasıl sinir oldum, neymiş annesi hastaymış. Günler geçti, ne arıyor ne geliyor... Ben anladım ki bununla olan aşkımız bir hikaye, güzel de öpüyordu halbuki diye üzülüyorum, birkaç gün sonra ortaya çıktı. Meğerse annesi intihar etmiş ama ölmemiş. Ben geçmiş olsun dedim, sonra da hevesle hediyesini verdim ve kendi hediyemi bekledim. Beğendiğim bir peluş ördek vardı, onu almış. "Eee nerede?" "Evde" "getirsene" "annem çok sevdi onu ya" Eh başlayacağım ama annesine, bu ne arıza çıkartan bir kadın çıktı böyle. Babası bunları terk mi etmiş ne olmuş, sorunlu bir dönemdeler kısaca. Benimse tek derdim 14 Şubat'ı hakkıyla kutlamak. On dördü falanda kalmadı Şubatın, neredeyse sonundayız ama olsun, hediyemi aldım, geç de olsa kutladım diyeceğim; nasıl taktıysam o zaman bu güne. Çocuk en sonunda kızdı. "Sen ne duygusuz kızsın, annem intihar etti diyorum, nasıl diye bile sormuyorsun. Hala kötü evde yatıyor, morali çok bozuk, yine yapar diye korkuyorum, yalnız bırakamıyorum" dedi. Ben de anladım ki bu ilişki hiçbir zaman istediğim yere gitmeyecek çünkü anne sorunlu, hayatı sorunlu, bense o zamanlar sığ ve umursamazım. "O zaman biz artık görüşmeyelim, sana annenle iyi şanslar." gibi bir şeyler söyleyip terk ettim, bir daha da aramadım Murat'ı. Bana kendince laf soktu, ders çalış belki üniversiteyi kazanırsın diye; kazanamam sanmıştı, kazandım. Ona ne oldu, annesi yine intihar etti mi, yoksa düzeldi mi bilmiyorum. Galiba o Murat'ın ahını aldım, hayatıma başka Murat girmedi ve hiç romantik bir 14 Şubat geçirmedim. Mutlaka bir aksilik, pürüz, ya da engel çıktı. Sevgilim hep vardı ama aklım başkasındaydı, galiba lanetlendim ben...

19 Şubat 2018 Pazartesi

Dindar Sapıklar

 Çocukken hiç tacize uğradım mı diye düşünüp duruyorum, malum ülkemizde artık neredeyse uğramayan kalmadı. Bundan yirmi yıl sonra, şimdinin çocuklarına sorduğunuzda birkaç kez tacize uğradım, tecavüzden son anda kurtardım, tecavüze uğradım ama neyseki öldürülmeden adamdan kaçtım falan diyecekler. Geldiğimiz nokta dehşet ötesinden de ötede. Çocuklara tecavüz ne demek? Çocuktan tahrik olmak ne demek! Tahrik- çocuk- cinsellik kelimeleri nasıl bir cümlede bir araya gelir? Ben çocukken bir dönem Gümüşsuyu Pürtelaş sokakta, sonra da Taksim'in göbeğinde yaşadım. Okula gittim, arkadaşlarımla sokaklarda oynadım hatta eve geç saatte bile döndüğüm oldu biraz daha büyüdüğümde. Sadece iki kere tacize uğradım. Birinde yanımda babamda vardı, otobüsteyken ben zaten minyondum benden de kısa bir adam eteğimin altına elini sokmuştu. Ayakta gidiyoruz, fark etmedim. Adam da usta olmuş artık, otobüs ani fren yapınca ben yalpaladım, eli bacağımın arasından çıktı. Dediğim gibi hissetmedim bile, hatta bu tuhaf adam ne yaptı diye düşündüm, o da çok panik oldu ve hemen otobüsten indi. Diğerinde de okuldan eve dönerken Sıraselvilerin başında hani dönercilerin olduğu yerde adamın biri bana doğru eğilerek tuhaf ir hareket yaptı. Cucuk diye ses çıkarttı ben de korktum ve çığlık attım, o da güldü. Adam kafadan kırıktı belli, ben de arkasından o.çocuğu diye bağırdım. O zaman da kimseden korkmaz ve çekinmezdim. Bunlar bile o kadar zaman geçmesine rağmen aklımda kalmış. Daha fazlası, daha kötüsü olsa, psikolojimi, vereceği hasarı düşünemiyorum. Bir de Taksimdeki evimizin asansöründe bir adam bana sizi çok beğendim görüşmek isteiyorum demişti, o zaman on dört yaşındaydım. Ben olmaz dedim, peki dedi gitti. Ne sıkıştırdı, ne elledi, ne de öpmeye çalıştı. Evet, yine de yanlıştı adam bildiğin sübyancıydı ama taciz etmedi; bakın bunu takdir eder hale geldik.

Bilmiyorum ki o zamanlarda bu kadar sapık yok muydu? Bunlar sonradan mı türedi? Yoksa internetin yayılmasıyla daha mı çok haberimiz oluyor da o zamanlar olmuyordu, belki de susuyorlardı. Bir de şu açıdan bakalım mı? 90 larda insanlar özgürdü. Kimse kimseye şort giydin tahrik oldum diye saldırmıyordu. Klipler çok seksi diye yasaklanmıyordu, hatırlıyorum da Metin Arolat'ın Dert Değil diye bir şarkısı vardı, bildiğin klipteki mankenin göğsünden yoğurt yalıyordu. Şimdi öyle bir klip yayınlamaya kalksan, evde izleyenler tv yi s.kmeye kalkar tahrik olduk diye. Damacanadan, köpekten, terlikten, sakalsız erkekten tahrik olan adamlar o zaman ya yoktu, ya da çok iyi saklanıyorlardı. Artık aramızda dolaşıyorlar, saklanmaktan, kendilerini tutmaktan bıktılar ve elbettte yönetimin sürekli din din din saçmalıkları yüzünden de palazlandılar. Yönetim oy toplamak için din dedikçe bunlar bunu ciddiye alarak tuhaf bir topluma dönüştüler. Dindar sapıklar. Akılları kadınlı erkekli sadece sekste olan ama sürekli, ibadet eden, yasaklara güya! uyan bir kesim. Bastırılmaktan ve hayalini kurmaktan o kadar kudurdular ki çocuklara ve hayvanlara saldırır hale geldiler. Elbette bu sapık ruh hastalarının hepsi böyle değil ama bakın o köpeğe tecavüze yeltenen amcaya, cuma namazını hiç kaçırmıyordur. Nefret, baskı, din saçmalığıyla uyuşturulmuş beyinler... Geldiğimiz noktanın tehlikesini hala göremediyseniz bundan beş yıl kadar sonra iç savaş çıkacağını garanti edebilirim size. Bu sapkınlara çok ciddi yasal cezalar gelmeli ve dindar sapıklar da normal insan seviyesine çekilmeli, yoksa işimiz zor.

16 Şubat 2018 Cuma

Evlenelim Mi? Kiminle?

 Madam Marin, sevgililer gününde ne yaptı? sabahtan akşama kadar sevişti, geceyi beş yıldızlı kral yataklı bir otel odasında geçirdi... hayaller, hayatlar denilen bu işte, ne yapayım işe gittim çalıştım. Bana bazı mesajlar geldi tabii eskilerden, iyi niyetle senin de sevgi günün kutlu olsun diye cevapladım.

İş yerimde arkadaşlarım benimle iyi geçinmeye başladılar. Bir ilgi, bir alaka sormayın gitsin, sevişgen böceklerden görenler bana iyi davrandıkça, Mature de kudurdu durdu. Maturenin yüzü iyice asıktı sevgililer gününde, herhalde Kıvırcıkdan istediği ilgiyi göremedi. Bir ara ofise abartılı bir buket geldi, bu odasından fırladı, yüksek sesle ayyy bana mı ne güzelllll, dedi. Bu çiçeği kendi kendine göndermediyse bu kadın, benim adım da Marin değil. Kıvırcıkda o buketi alıp da ödeyecek para, başka şehirde çalışırken bunu ayarlayacak kafa ne arar. Bana kötü kötü baktı durdu bütün gün ve sonunda yanıma yaklaştı.

-Ne yapacaksın bugün aşk kadını? Var mı plan?
Sevgilim olduğunu öğrenecek rahatlayacak aklı sıra. Ona bu keyfi yaşatmayacağım.
-Hayır, yok.
-Ne! sevgilin yok mu?
-Yok.
-Sen ve yalnızlık, inanmam.
-İyidir yalnızlık, kafa dinlersin.
-Sen yine de bu akşamı yalnız geçirmezsin bence.
-Bir planım yok aslına bakarsanız.
-Gerçekten şaşırdım.
-Sevgililer günü fazla abartılıyor bu da sıradan bir gün, kutlanmasa da, çiçek yollanmasa da olur.
-Gördün demek çiçeği Kıvırcık ne kadar düşünceli değil mi? Sana seninleyken hediye almış mıydı?
-O mu alacak güldürmeyin beni, bana bir şeyler aldırmaya çalıştı aksine.
-Bak bana çiçek gönderdi ama.
-Evet, ne mutlu size.
Daha uzatamadı, kendince kazandığı sahte zaferle yetindi, işle ilgili bir şeyler söyledi, gitti.

Akşam Sarper'le buluştum. Yemek yedik, sohbet falan derken ben zaten yorgundum ve açıkçası biraz da bunalmış vaziyetteydim. Kafamda milyonlarca şey dolaşırken bu birden ne dese beğenirsiniz:

-Evlenelim mi Marin?
-Kiminle?

Evet, konuşma tam da bu şekilde gerçekleşti. Verdiğim cevaptan bu ilişkide yardımcı oyuncu modunda olduğumu anlayabileceğiniz gibi bu nasıl bir evlenme teklifidir Allah aşkına? Sinemaya gidelim mi der gibi, sen bana evlenelim mi dersen ben de kiminle derim. Bir de olaydan o kadar uzağım ki, birbirimizle değil de başkasıyla gibi algıladım bariz bu teklifi. Ben kiminle deyince dondu kaldı tabii.

-Birbirimizle.
-Ne zaman?
-Ne zaman istersen.
-Bilmem.

Konuyu böyle kapattık, aldığım evlenme teklifine bakın ve ne romantik bir 14 Şubat geçirdiğimi anlayın.

14 Şubat 2018 Çarşamba

Bana Bir Aşk Yetmez

 Doksanlarda bir reklam vardı hani; Bana bir aşk yetmez, bana bir daha aşık olmalısın, sonra bir daha, sonra bir daha... O kuşağın çocuğuyuz biz. Tekrar tekrar aşık olduk, söz dinlemeyi sevdik.
Tepe taklak da olduk orgazm da...
Acısına eyvallah, yokluğuna ya sabır, hayaline otuz bir çektik sevgilinin.
Sevgili dedik, sevdik, seviştik...
Aşka saygı duyduk, bazen de yattık kalktık, unuttuk.
Kaç ten geçti üstümüzden, kaç ezbere sevişme.
Aşkın en masumunu da en fettanını da gördük.
Ölümsüz aşk dedik, derimize gömdük. Madem ki ölmedik bu yıl da 14 Şubat'ı gördük, kutlayalım...
Vardır elbet bir yerde adımı sayıklayanım, kokumu hatırlayanım...

Not: Kanalıma video ekledim, çok daha güzelleri, uzunları ve farklıları olacak, biraz zaman verin bana ve takipte  kalın lütfen. Sevgililer gününüz kutlu olsun...

https://www.youtube.com/watch?v=a_Lz92to-J8



Hani Sen Hamileydin?

 Cumartesi gecesi birkaç arkadaş ve elbette Nuri,  bara gittik. Evin yakınında bir yer, severim ortamını da, sahibini de... İçkimi aldım, müzik, sohbet derken sağ yanımda bir adam bitti.

-E hani sen hamileydin?
Haydaaaa. Yalanımın hiç bu kadar çabuk patladığı olmamıştı. O öyle deyince yanımızdakiler de dönüp adama baktı, neyse ki Sarper'in arkadaşları yoktu. Durum çok tuhaf göründüğünden, döndüm ve sertçe:
-Sana ne ya, işine baksana sen! dedim.
-Hamile kadın içki mi içer yalan dedin bana! dedi o da. Adam bildiğin bana hesap soruyor.
-Kardeşim sana ne, yürü git, konuşma benimle bak polis çağırırım.
-Çağırırsan çağır, halka açık bir mekan burası istediğim yerde dururum.

Nuri, dayanamadı, olayı da tam bilmiyor ama elbette anladı, ayağa kalktı.
-Rahatsız ediyorsun kadını, uzatma uza!
Adam da Nuri'ye baktı, ne dese bir düşündü bana baktı, döndü gitti. Bardan çıkmadı, barın bir köşesinde beni izlemeye başladı.

-Bu kim Allah aşkına Marin?
-Ziya.
-Ziya kim?
-Talibim, benimle evlenmek istiyormuş.
-Hamilelik muhabbeti ne?
-Beni rahat bıraksın diye hamileyim yakında evleniyorum dedim.
-Ha bu da geldi seni barda görünce hani hamileydin diye hesap sordu.
-Aynen öyle.
-Sende mal çekici bir özellik var artık doğuştan mıdır sonradan mı edindin bilmiyorum, gitmedi de oradan bakmaya devam ediyor mal.
-Aman boşver, umudu olmadığını anlayınca gider.

Geceye devamn ettik, ben biraz daha içtim. Sonra çişim geldi. Bana kalsa tuvalete giderken de Nuri'den ayrılmam ama gireceğimiz kabin türleri farklı. Kalktım hafif yalpalayarak tuvalete doğru seyirttim. Biri kolumdan yakaladı, döndüm ki bu adam yine.

-Bak hata ediyorsun, gel konuşalım.
-Bıraksana kolumu ne konuşacağım ben seninle?
-Biz birbirimize aitiz.
-Ya yürü git deniz görmüş kro, neyine ait olucam senin, önce tipine bak da öyle bana niyetlen.

İttim, yalpaladı bana doğru tekrar hamle yaptı ki sağdan bir kroşe çakıldı suratına. Ben de etraftakiler de şaşkınca baktık. Yumruk Cihan'a aitti, son günlerde adam süper kahraman gibi karşıma çıkıyor. Ziya, yumruğun etkisiyle yere çömeldi ama hemen kalktı, aksini beklesem de karşı koymadı, cevap bile vermedi.

-Defol git, gebertirim seni! dedi Cihan, koluma girerken. Ziya, ikimize de baktı ve bir şey söylemeden, çenesini ovalayarak bardan çıktı. Adamın kim olduğunu vs anlattım tabii Cihan'a. Benden sonra bu krolarla mı takılıyor demesin bana. Daha sonra o da dört aylık oğlunun fotoğrafını gösterdi bana, ne güzel değil mi? Sevişmedik yine...


11 Şubat 2018 Pazar

Bir İtiraf Ve Özür

 Neden dandik bloglara onca yorum gelirken bana gelmez ki diye üzülüyordum, okunduğumu da biliyorum üstelik meğerse onay bekleyen yorum var diye uyarı almıyormuşum, geçen seneden yorumlar bekliyordu hala yeni fark ettim ve hemen yayınladım lütfen beni affedin ve yorum yazmaya devam edin. Ne konuda yazmam isterseniz de belirtin ona da değinirim ;)

Mesele Para Değil Ki Aşk!

 Söylediğim saatte kafeye gittim, beni görünce uzun boylu, kırklarında, hafif kır saçlı, bıyıklı bir adam ayağa fırladı. Tokalaştık, masaya oturdum. Bu adam Minel olayı için bıdı bıdı edecekti, zaten bütün gün mature hayat enerjimi emdiğinden tartışacak da gücüm yoktu aslında ama mecbur buna da haddini bildirmem gerekecekti.

-Beni hatırladınız mı? Ben Ziya nişanda tanışmıştık.
-Hayır hatırlamadım.
-Taha'nın dayısının oğlunun oğluyum.
-Peki.
-Ben sizinle önemli bir konuyu konuşmak için rica ettim sizi.
-Buyurun dinliyorum.
-Sizi nişanda gördüğüm anda dedim ki bu o.
-Kim kim?
-Bu o işte.
-Bu o derken?
-Bu benim hayallerimdeki kadın, ben yıllarca sizi aradım.
-Bula bula da Taha'nn ikinci karısını almak için yaptığı nişanda buldunuz ilginç.
-Nasıl?
-Beni buraya bunu söylemek için mi çağırdınız Allah aşkına?
-Evet ama bakın benim niyetim arkadaşlık etmek, gönül eylemek falan değil, ben sizinle evlenmek istiyorum.
-Öyle mi, evet dersem kaçıncı eşiniz olucam?
-İlk ve tek.

Aslında adama üzüldüm de bakışları falan böyle nasıl desem, umutlanmış da gelmiş garibim, belli ki günlerce düşünmüş, hazırlanmış, benimle bir geleceği olacağına inanmış, yazık.

-Kusura bakmayın Ziya Bey, ilgilenmiyorum.
-Benimle mi?
-Sizinle de teklifinizle de.
-Ama önce beni bir tanı, birkaç kez görüşelim, bak inan ben iyi bir adamım, benim gibi bulamazsın.
-Gerek yok, zaten aramıyorum ayrıca hayatımda da biri var.
-Adam olsa alırdı seni, bak oyalıyor işte, gel evet de, ikimize de yazık etme, yaşatırım seni.
-Yaşatırım derken?
-Ne istersen alırım, nereye dersen götürürüm.
-Para da var diyorsun.
-Var çok şükür.
-O zaman iyi dinle Ziya efendi, ben seni de, o Taha denilenin sülalesini de satın alırım. Hadi başka kapıya, rahatsız etme beni bir daha yoksa şimdiki kadar kibar olmam.
-Tamam kızma öyle demek istemedim, yani param da var, herşeyim sana feda demek istedim.
-Benim daha çok param var, nolucak?
-Mesele para değil ki zaten aşk.

Bu sözün, bu adamın dudaklarından dökülmesi hoşuma gitti. Öyle rahatsız edici bir adam değildi, saf bir hali vardı ama evet ısrarcıydı ve bunlara kesin konuşmazsan çok yapışırlardı, biliyorum ilk denk gelişim değil.

-Hamileyim ben, yakında evlenicem.
-Ne? Hamile misin?
-Evet, öyle.
-Yapma yav.
Suratı acayip düştü, bildiğin yıkıldı.
-Hayırlı olsun, Allah tamamına erdirsin ne diyeyim.
-Teşekkürler, ben gideyim artık bugün çok yoruldum zaten, size iyi günler, hoşçakalın.

Başını salladı, ben kalkarken ayağa kalktı, yüzünden düşen bin parça. Ben bu hamileyim yalanını çok kullanırım kurtulmak istediğim bir adam olunca ve her zaman işe yarar, siz bayan okurlarıma da tavsiye ederim, zaten erkeklerin kullanması mümkün değil ama şimdi onlara hamileyim diyen kadın olunca şüpheye düşecekleri kesin.

8 Şubat 2018 Perşembe

Düşmanın Karşında Değil Yatağında

 Pazartesi, yani Mature'nin döndüğü gün aptal gibi işe geç kaldım. Zaten pek erken gittiğim söylenemez de geçen hafta sonu Minel ve çarşaflılarla uğraştığım için pazar yorgun düştüm ve uyuyakalmışım. O konuya değineyim önce; bu beşli kara çarşaf çetesi geldi taktığımız tüm takıları geri ver! diye kızın başına üşüştü, malumunuz ben Minel ve Taha malını ayırmak için barda birini bulmuştum da o da kızın altınlarını çalmıştı, o adam yakalanamadığı için altınların bazıları eksikti. Çalındı dediysek de bu çarşaf ekibine inandıramadık. En sonunda bağrışmalar başladı, polise gideriz dediler ben de giderseniz gidin dedim. Nuri geldi, o benden de çirkeftir istediğinde, "bu kadınlar bizi soymaya çalışıyor, yetişin komşular!" diye bir bağırdı, bunlar toplanıp kaçıştı. Umarım onları son görüşümüzdür.

Neyse ofise geldiğimde Mature odasındaydı. Benim yalaklarım sevişgen çiftten erkek olanı hemen çayımı getirdi, kadın da poğaçamı; ben de kibarca teşekkür ettim. Radarları sonuna kadar açık olan Mature Teyze bunu hemen fark etti, masamdaki telefon çaldı, beni odasına çağırdı. İçeri girdim, yüzü gülmeliydi, seks yapmıştı ama nedense kayifsizdi.

-Geç kaldın.
-Evet uyanamadım kusura bakmayın.
-Zaten geç saatte gelmene tamam dedim, daha da geç gelirsen ofistekilerin seni linç etmelerini engelleyemem.
-Öyle bir şey olacağını sanmıyorum, gayet iyi anlaşıyoruz.
-Öyle mi?
-Evet.
(Bunu duyduğuna hiç sevinmediği, buruşuk yüz ifadesinden hemen okundu.)
-Kıvırcığın sana selamı var.
-Aleyküm selam.
-Çekimleri gayet iyi gidiyor, çok memnunlar. Ayşegül denilen kız da hiç de önüne gelenle yatan yollu tiplerden değil.
(Bu taş banaydı)
-Sizin adınıza sevindim.
-Neden ikinci gidişinin kendi isteğinle olduğunu söylemedin? Bana sadece bir kez oldu demiştin, sonra onu görmeye tekrar gitmişsin.
-Evet gittim de sadece benim isteğimle değildi, o da çok ısrar etmişti ve o zaman ben de istiyordum onu.
-Bana senin çok ısrar ettiğini hatta ağladığını söyedi.
-Yalan söylemiş.
-Israr etmedin yani.
-Etmiş olabilirim çünkü hırs yapmıştım ama ağlamadım, ben ağlamam.
-İkinizden biri fena halde yalan söylüyor bana.
-Aramızda sizden en çok çıkarı olan kim onu düşünün, yalan söyleyeni de bulursunuz.
-Seni şu dakka kovabilirim biliyorsun değil mi?
-Ben de aynı dakka içinde x beyi arar kendimi o diziye aldırır, hafta sonu gelmeden Kıvırcığın yanına gitmiş olurum.
-Çık dişarı!
Çıkarken yüzümde koca bir gülümseme vardı, ilk raundu kazanmıştım.

Öğlen arasında malum yemek yeme odasında, diğer böcekleri etrafına topladı ve neşeli neşeli Kıvırcıkla gittikleri yerleri anlattı. Ay beni şöyle özlemiş, görünce böyle sevindi, yok efendim bana ne hediyeler aldı. Yalan, bu kıvırcığa almıştır, kıvırcıkda hediye alacak göz mü var. Onunlayken allem etti kallem etti, otel parasının bir gecesini bana ödetti, adam alışmış kadın parası yemeye, duramaz.

Dişi sevişgen böcek, yanıma geldi; tamamen bana yalakalıktan benimle ilgilendi, onun erkek olanı da geldi. Bunlar benimle konuşunca diğerleri de demek ki Marin zararlı değilmiş diye etrafıma doluştular. Baya sossyalleşmeye ve arkadaş edinmeye başladım. Mature Teyze de bizi kesiyor, anlamıyor tabii bu durumu bir haftada ben bunları nasıl kazanmayı başardım düşünüyor.
Bir ara yanıma yaklaştı.

-Ekiple kaynaşmışsın nasıl oldu bu?
-Seks sayesinde.
-Ne onlarla da mı yattın?
-Hayır, o kadar zevksiz değilim ama gerçekten olayın içinde seks var.
Güldüm, o da sinirlendi.
-İşin gücün fitnelik, tam şeytansın sen.
-Kıvırcık bana ne demişti biliyor musun? sana güvensem bugün ayrılırım Mature'den, hatta benden önce de ayrılırsanız gideceği iki kişiyi kafasında belirlemiş.
-Kimmiş onlar?
-Sordum ama söylemedi. İşten mi dedim değil dedi. Kesin onlar da parası yenilecek emekli çağında hatunlardır.
-Sana niyetlendiğine göre sen de bu gruptansın.
-Komik olmuyor musunuz? Benim genç olduğum ortada, ayrıca ben hangi yaşta olursam olayım erkeklere para yedirmem.
-Kıvırcık paramı yemiyor! Neden inanmıyorsun?
-Yahu bana bile para ödettirdi pislik, neymiş yanında nakit yokmuş, otel parasını ben ödedim hatta gezerken bir sweatshirt beğendi de olta attı bana alayım diye almadım. Karaktersizin teki o, ne zaman anlayacaksın acaba düşmanın karşında değil yatağında!

Bunu duyunca geri çekildi, zaten sessizce ve ona iyice yaklaşarak söylemiştim kimse duymadı. Gözleri hafifçe doldu, doğru söylediğimi biliyordu. İşin ilginci onun için üzülmeye başlamıştım.
Telefonum çaldı, bir adam sesi: "Marin Hanım, sizine acil konuşmalıyız." dedi
"Kimsiniz?"
"Taha'nın bir yakınıyım, nişandan hatırlarsınız Rahmet."
"Hatırlamıyorum konu nedir?"
"Çok mühim ama yüz yüze konuşalım."
"Tamam 17.30 da... kafe ye gelin konuşalım"
"Tamam, teşekkürler."
Kesin Minel meselesi yüzünden biriyle daha dalaşıcam, olsun ben alışkınım dalaşmalara.
 

4 Şubat 2018 Pazar

Aaa Bunlar Da Sevişiyormuş

 Mature'nin olmadığı hafta dediğim gibi çok rahattım. Ofisteki bölmemde işimi yaptım, zaten dörtte kaçıyorum. Bir kişi sen neden erken gidiyorsun diye bıtbıtladı ben de Mature Hanımla öyle anlaştım dedim son derece soğuk sesimle. Bu çalışanlar çiçek böcek, müsiki cemiyeti havasında tipler yani bana yaklaşsalar, hepsini parçalar üst üste koyarım kolayca. Arkadaş olmaya çalışmıyorlar benimle ama düşman olmanın da akıllıca olmadığını fark ettiler. Kıvırcık beni instagramda takip ediyor. Bunu Mature de kesin biliyordur; ben de Kıvırcığı takipteyim ama inanın tamamen ayıp olmasın diye, bir de aynı sektördeyiz tavır almanın anlamı yok, kimin kime ne zaman ihtiyacı olacak belli olmuyor çünkü. Mature beni takip etmiyor ben de onu ama sayfası gizli değil yani fotoğrafları görünüyor. Kıvrcık pek fotoğraf paylaşan bir tip değil, Mature de sevgi yumağı aptal fotoğraflar paylaşmış arkadaşlarıyla. Girdim baktım, merak ettim ne yapıyorlar; elbette Mature Kıvırcıkla sarmaş dolaş pozlar verip sayfasına koymuş bir de bana takip isteği yollamış ki onu fark edeyim ve fotoğraflarına bakayım.  İlk üç gün kabul etmedim sonra geldiğinde bana bir de bunun için sarmasın diye kabul edip ben de onu takibe aldım, tek bir fotoğrafını beğenmedim bile. Sevgilinin yanına gitmişsin tadını çıkart işte, benimle bozdu kadın kafayı yeminle.

Perşembe günü herkes inanın abartmıyorum herkes dışarıda yemeğe gitti, beni kimse davet etmedi. Benim de canım bir şey istemiyordu, çıktım birkaç telefon görüşmesi yaptım, lavaboya uğradım ve ofise geri döndüm. Kendime nescafe yapayım bari dedim ve mutfak olduğu öne sürülen odaya doğru yürüdüm. O da ne! Kesik kesik bir soluk alıp verme sesi, birine bir şey oldu sandım, hemen sesin geldiği yere daldım ki ne göreyim. Bu sevgi böceklerinden erkek olanı, dişi olanını masaya dayamış, arkasına geçmiş bildiğin penetrasyon turnuvası yapıyor. Ben dondum kaldım, elimde bardak, şaşırdığım seks değil de bunların seks yapıyor oluşu oldu. Derneklere giden, yürüyüşlere, şiir dinletilerine katılan bu huşu dolu tiplerden beklemediğim bir hareketti. İşin kötüsü onlar da beni fark etti, o pozisyonda ikisinin de kafası bana döndü ve ben de ne desem beğenirsiniz.
"Nescafe yaptım da siz de ister misiniz?"
Söyleyecek başla şey yokmuş gibi, pardon de ya da ben bir şey görmedim siz takılmaya devam edin de yürü git işte. Durup cevap bekledim üzerine de, erkek olanı başını hayır anlamında sallayınca dönüp gittim anca. Sanki masada sevişmiyorlar da çalışıyorlardı, ben de gidip nescafe önerdim bunlara.

Ofisteki bölmeme döndüm, rezil oldum diye düşündüm. Bir de bu böccekler evliler ama başka insanlarla tahmin edeceğiniz üzere. Yanıma gelip bir açıklama yapmalarını bekledim bir süre nedense, elbette gelmediler, hatta o gün göz göze bile gelmedik. Ertesi gün bu ikisi bana bir iyi davranmalar, masama poğaçalar, çaylar getirmeler, gözlerin ne güzel diye iltifat etmeler görmeyin. İkisi de Mature nin en yakınlarından üstelik, adam bana sen neden erken gidip geç geliyorsun diye çemkireni, kadın da bu güne kadar hiç konuşmadı, hep kötü kötü süzdü uzaktan, şimdi bir ilgi bir alaka. Bakalım Pazartesi Mature döndüğünde de böyle devam edecek mi? İyi oldu aslında kendime ittifak kazanmam bir yerde.

3 Şubat 2018 Cumartesi

Ne Aşkı Be!

 Cihan'a teşekkür mesajı gönderdim, cevap gelmedi, ben de pişman oldum ya karısı okuduysa diye. Yanlış anlayıp adamın başına ekşimesin, gerçekten de yanımda biri olunca aptal panik atak daha kolay geçiyor. Pazar günü herkes eve döndü ve ben ilk kez bundan şikayet etmedim. Minel'e gelen kadınladan bahsettim, o da onların aldığı hediyeleri ve taktıkları takıları hazırladı, gelin alın diye aradı. Duruşu çok güçlü ve kararlıydı, onunla gurur duydum. Ailesiyle konuşmuş, onlar da benim yanımda kalması koşuluyla İstanbul'da kalmasına izin vermişler. Dünkü atak durumum olmasa kızardım da şimdi bu içimi rahatlattı. Nihayet bir mesaj geldi, hemen baktım Cihan'dan mı diye; hayır Mature teyzeden. Önümüzdeki hafta yokmuş, Kıvırcık onu çok özlemiş, bir hafta yanına gidecekmiş, ben ofise söylermiy mişim, bir de işle ilgili birkaç not yazmış ayıp olmasın diye. Asıl amaç belli, kıvırcık beni özledi, naaaber bak gidiyorum demek. Bildiğin ergen takılan bir yaşlı teyze ile uğraşıyorum. Al Kıvırcığını başına çal yazacağım da neyse sanki çok umrumda. Hoşlandığım dönem olsa uyuz olurdum ama şimdi hiçbir şey hissetmiyorum ki adama. Ayrıca paranı yiyor işte, jigolo ya da değil para yiyor mu ona bak sen. Kısaca geçen bir hafta Mature teyze olmadığından rahattım, ofise gidip geldim, kimse bana bulaşmadı, ben kimseyle dalaşmadım; huzurluydum.

Cihan, durdu durdu ben Sarper'in yanındayken mesaj yazdı: "iyi gelmeme sevindim" diye. Bu mesaj her yere çekilir. İyi geliyorum, geç geldim, sana daha çok zevk verdim diye de algılarsın, sensizken kötüydüm sen geldin iyi oldu gibi de. Her şekilde cinsel mesaj veriyor sanki. Bu yüzden de sakıncalı bir mesaj; Sarper'in telefonuma bakma huyu yoktur gerçi olsa ne olur baktırmam ki, siz de sakın kimseye telefonunuza baktırmayın. Baştan koyun çizginizi, sizden izinsiz kimse dokunamasın, o sizin özeliniz. Bu çizgi aşıldı mı bütün çizgiler aşılır hem size saygısı kalmaz, hem de o ilişkiden bir halt olmaz.

Mature varsın Kıvırcığa bana da oral yap diye baskı yapa dursun, ben İstanbul ofisinde çok rahattım. Bir bayan arkadaşım geldi ziyaretime. Kızın yüzünden düşen bin parça, aldım yakınlardaki bir kafeye götürdüm, anlattı. İnternette tanışmışlar, adam buna sırılsıklam aşıkmış, birkaç kez beraber olmuşlar, evleneceklermiş ama adam kaybolmuş. Şaşırdık mı sayın okurlarım? Hayır.
Sakince durumu ona izah etmeye başladım, özellikle bayan okurlarım için çok önemli burası dikkatli okuyun.

-Bu tür adamlara hepimiz hayatımız boyunca bir kez denk geliriz. Genelde internette dadanır bunlar bize ve büyük romantik jestlerle, asla tutamayacakları ama vermekten çekinmedikleri sözlerle aklımızı başımızdan alırlar. Aşık oldum demek bunlar için günaydın demek kadar basittir. Hemen aşık oluverirler, işin ilginci buna kendileri de inanırlar. Seni daha reelde görmeden hayatının odağı haline getirir, seni de buna inandırırlar. Emin ol kendileri de inanırlar. Buluştun mu, genelde çok iyi geçer, seks de öyle... Ama zamanla o büyük aşk balonu sönmeye başlar, çünkü yalandır, hevesdir, uydurmadır. Verdiği sözler büyük gelir, hayatını senin için değiştirmek artık cazip değildir. Uzaklaşmaya, soğumaya, hatta hiç aramamaya başlar. Çok geçmeden de başka kadına aynı şekilde aşık olup, sana söylediklerinin aynını harfiyen ona da söylemeye başlar çünkü kıttır bu adamlar, sana sultanım diyorsa ona kraliçem diyemez, yaratıcılık sıfır. Aynı sözler, aynı aşk hareketeleri, aynı heyecan ve aynı son, hiç değişmez. Bu adamlar aşık sadistleridir.

-Tam da anlattığın gibi oldu, hatta sahte bir nickle ona yazdım ve başka bir kadınla yazışmasını gördüm. Şok oldum bana söylediğinin aynısını söylemiş, ben onun ballı böreğiydim.
-Ballı börek mi ıyyy bir de kurabiye var geçenlerde duydum iğrenç yakıştırmalar.
-Konumuz bu değil Marin.
-Bence sen beni anladın tatlım, bir yalana inanıp kendini kaptırdın ve uyandın. Kötü tarafı çok heveslendirdikleri ve ayaklarımızı yerden kestikleri için biraz acıtacak olması, iyi tarafı bir daha bu tür bir adama asla inanmayacak olman.
-Bir daha onunla asla olmam zaten.
-Sana döneceğini mi sandın? Bu adamların diğer özelliği de cinayet mahalline dönüp bakmazlar bile, sen artık onun için ölüsün, o yeni bir kurban peşinde.
-Çok doğru söyledin nereden biliyorsun bu kadar iyi?
-Bende yaşadım tatlım,Facbook da ortak arkadaşımızdan görmüş beni, ekledi, yakışıklıydı da arada tanıdık da olunca terslemedim. Kibar kibar yazmaya başladı, beni görmüş çok etkilenmiş, bilmem ne, ben de flört etmeyi severim malum, cevap verdim. Tutturdu sevgilim ol diye, oyundan tamam dedim çünkü evliydi karısının çocuklarının fotoğrafı vardı, karısı da güzeldi. Her gün devamlı yazdı, aşk sözleri, şiirler, şarkılar gönderdi. Tekrar yaşamaya başlamış hatta, ne güzel yine uçuyor olmak derdi, inandım ama buluşmaya bir türlü yanaşmadım. Hep beni hayal ediyordu, hayatını benimle geçirmek istiyordu, deli gibi aşıktı, zaten karısıyla anlaşamıyorlardı, yakında boşanacaktı ve benimle olacaktı. Israrlarına dayanamadım ve buluştuk. Güzel geçti, hatta oturduğumuz yerde birbirimizin üstüne çıktık ve yakınlardaki iş yerine gidip beraber olduk. O da çok iyiydi, dili konusunda çok maharetliydi özellikle. Eve döndüğümde de aşk mesajlarına boğdu beni, adam bana deli gibi aşıktı daha ne olacak dedim içimden. Dedim ya hemize denk gelir bunlar mutlaka. İnandım bana aşık olduğuna, seks de harikaydı, ilk birkaçı aslında. Benimle yaşamak ve yaşlanmak istiyordu, beni düşünmekten çalışamıyordu falan. Sonra o adam uzaklaştı da uzaklaştı hem de çok kısa bir zamanda. Bana da bir arkadaşıma anlattığımda "Ne aşkı be!" demişti öyle getirmişti beni kendime.
-Haklısın. Peki ne yapmalıyım aramayayım onu değil mi?
-Ararsan seni daha çok yaralar, sen de onu öldür içinde, unut gitsin.
İkna olmuş şekilde ayrıldı yanımdan, siz de unutmayın bayan okurlarım bu adamalardan birine mutlaka denk geleceksiniz, aşık mı, ölüyor mu sizin için? Ben de size tekrarlayayım da oturup düşünün: NE AŞKI BE!

Kara Çarşaf Atak

 Geçen hafta sonu dinlenme ümidiyle evimdeyken Minel'in nişan atma sorunlarıyla uğraştım. İlk sorun: Taha'ya nasıl söyleyeceğiydi. Yüzüne söyleyemezmiş, ben de çok karşı olmama rağmen mesajla terk et dedim.
Benim bile mesajla terk edilmişliğim var. Elbette intikamım acı oldu, anlatırım sonra.
Mesajı da kendi yazamadı, hitabet uzmanı ben deniz, uygun bir mesaj döşedim ve gönderdik. Gün boyu adam bunu aradı, telefonu açmadı ve cumartesiyi başka bir arkadaşında geçirmeye karar verdi. Nuri bu olaya epeyce gülüp eğlendikten sonra, kursta bulduğu sevgilisinin evinde hafta sonunu geçirmek üzere gitti. Sarper, iş için şehir dışındaydı, Stavros da yeni sevgilisi her kimse onunla kalmaya gitti. Veeeeeeeeeeeeeeeeeee evde yalnızım!!!

Ergenlik dönemimden beri evde yalnız kaldığım için bu kadar sevinmemiştim. Bildiğin ne yapacağımı şaşırdım. Cumartesi evden çıkmadım, tamamen kendimle ilgilendim. Evi toparladım, kedilerimle oynadım, küvette keyif yaptım, banyonun kapısı açık olarak! Altıma bir şey giymeden sadece üstümde ince biraz uzun bir kazakla zaman geçirdim evde. Oh be, özgürlük, kendi evinde özgür olmak, ne çok özlemişim bunu. Gece oldu... Bir film koyayım da film keyfi yapayım dedim, uykum gelene kadar ard arda film izlemekti niyetim. jeepers creepers 3 ü izlemeye kalkmak gibi büyük bir hata yaptım. İlk ikisini beğenmiştim bu da güzeldir dedim ama bildiğin iğrençti, daha yarısı olmadan nefesim daralmaya başladı, filmden sandım.

Odama geçtim, biraz internette takıldım, Orange is the new black izledim ama nedense göğsümde bir ağırık bir sıkkınlık hissettim. Yorgunluktandır dedim, uyumaya karar verdim. Tuhaf bir korku kapladı içimi ve kalbim hızla atmaya başladı. Bu korkunun ne olduğunu biliyordum, köpek atak! ben ona öyle diyorum, kısaca panik atak. Nadiren olur bana, ilk panik atağımı ilk grubumdan sonra geçirmiştim, nedense herkes biliyor gibi geldi ve yine izlemekten bunaldığım bir filmin de etkisiyle panik atak geçirdim, ne olduğunu da bilmediğimden hastaneye gidip, bir güzel sakinleştirici serum yedim kendime geldim. Şimdi olanın nedenini anlayamadım, uzun süredir grup da yapmamıştım oysa. Yorgunluk mu, yalnızlık mı, zaten bunun adı sebepsiz korku değil mi? Nasıl kovacağımı biliyordum bu köpeği, ona o yokmuş gibi davranmak gerekiyordu. Sürekli ben iyiyim diye tekrarladım durdum. Yataktan kalktım dolaştım, balkona çıktım. Geçer gibi oldu tekrar başladı. Bu sırada kimi çağırsam diye dşünüyordum ama herkes uzaktaydı. Civarda kim var, kim gelebilir derken telefonuma mesaj geldi Cihan'dan. "Nasılsın?"

Hemen aradım. " Nerdesin?" "İstanbul dayım aslında sana çok yakınım." "Hemen buraya gelebilir misin?" "Bir şey mi oldu Marin?" "Sorma sadece gel çabuk"

On dakika kadar sonra geldi ben bu sırada daha iyi oldum. Kapıyı açtığımda merakla bakıyordu yüzüme.
-Ne oldu?
-Panik atak oldum.
-Ne?
-Soru sorma gel yanımda dur, birazdan geçer.
-Bir şeye mi canın sıkıldı?
-Evet,  jeepers creepers'a.
-O ne?
-Boşver Cihan, sadece yanımda dur.
-Tamam.
Sarıldık, bu biraz iyi geldi, zaten en şiddetli dönemi de geçmişti. Konuşmadık bile, ben yattım o elimi tuttu, uyumuşum... Uyandığımda yoktu, herhalde uyuyunca gitti dedim, kapı çaldı. Cihan geldi, kahvaltı ederiz diye hevesle kapıyı açtım, bu kez de karşımda beş tane kara  çarşaflı kadın vardı.
Ben Cihan'ı beklerken gördüğümle şok oldum, hemen aklımı da toplayamadım, bildiğin dondum kaldım. Meğer bunlar Taha'nın ailesiymiş ve nişan bohçası almaya gelmişler.

"Minel yok, o buradayken gelin." dedim.
"Olmaz şimdi ver." Dediler bir de ileri geri laf ettiler, neymiş nasıl bırakırmış Taha'yı da bilmem ne.
"Taha ya harem kurma ekibi olarak siz de haklısınız, kendinize saygınız olsa şu öcü halinizle dolaşmazsınız. Haklarınız var sizin, erkeklerden daha üstünsünüz hatta, unutmayın bunu."
Bön bön baktılar yüzüme, kapıyı öfkeyle kapattım yarısı görünen yüzlerine. Panik atağın üztüne kara çarşaf atak tam oturdu, Cihan'dan da haber yoktu.


Kimler Geldi Kimler Geçti

   Kimler Geldi Kimler Geçti… Benim hayatımdan değil oralara hiç girmeyelim.   Netflix’teki diziden bahsediyorum. Serenay Sarıkaya’nın Leyla...