Soru ve yorumlar için madammarin@gmail.com

29 Kasım 2017 Çarşamba

Düşlerime Girme Artık

 Aynı rüyayı takıntılı halde görüyorum. Rüyamın öznesi eski sevgilim. Cidden psikolojimi bozan ama zamanında sevmiş olduğum biri. Onu görmemin iki nedeni olabilir:1- Bununla yakınlarda karşılaşıcam, bir tür gelecekten mesaj alıyorum.2-Psikolojik ve duygusal olarak atlatamadım yer etti bilinçaltımda pislik. İlkinin olma ihtimali daha yüksek diye düşünüyorum çünkü hiç aklıma gelmiyor, özlemiyorum, dünyada bir o kalsa yine beraber olmam ama ne bu şimdi neden rüyamda görüyorum sürekli?

Rüyama gelince; liseye başlıyorum baştan! Aklımda binbir soru ve endişe ama ben liseyi bitirdim, üzerine bir de üniversite okudum neden buradayım? Sonra eskimeyen eskimle aynı sınıfta olduğumu görüyorum. Yanıma geliyor eskiden olduğu gibi derin bir muhabbetle sohbet ediyoruz ya da ben konuşmak istemediğimden görmezden geliyorum ama bir yandan da yakınlarımda olması hoşuıma gidiyor; bu yüzden okulu bırakmayı düşünmüyorum. Ne bu şimdi? Onca dersi yeniden nasıl dinleyeceğim diye de üzülüyorum. Çek git sınıftan değil mi, ne işin var orada? Bunu okuyan psikolog varsa lütfen bana maille ne yapmam gerektiğini söylesin çünkü ben bu adamın bilinçaltımdan çıkmasını gerçekten çok istiyorum. Tamam yaşadığım üç aşktan biriydi ve en yıkıcısıydı. İkimiz de birbirimize sağlam hasarlar verdik, üzdük, incittik, kanadık, kanattık, yine seviştik, yine affettik, yine sevdik... yani tam da bir aşkta olan şeylerdi, düzeltiyorum tutkulu ve sorunlu bir aşkta olanlar. Ayrıldıktan sonra arkadaş da kalmayı denedik ama olmadı. O beni kıskandı, ben onu kıskandım. Karşılıklı arızalar çıktı, ne desek birbirimize battı. Bir araya gelince eski hatıralar anıldı, ister istemez üzüldük. Bizim için ikinci şans ya da belki olur diye tekrar denemek de söz konusu olamazdı, ikimiz de görüşmeyi kestik. Hayatlarımıza devam ettik öyle ki onunla da karşılaşsam tanımazdan gelirim. Rüyalarımda da tanımazdan gelsem hatta artık bu adam rüyama hiç girmese olmaz mı? Uyumaktan korkar oldum yahu.

Düşlerime girme artık, biz güzel bir düştük ama uzun süre önce düştük!

28 Kasım 2017 Salı

Eski Fuck Buddy İle Karşılaşma


  Sıradan, sıkıcı, gri bir pazartesi, yine sıkıcı bir banka işini halletmek üzere yola düştüm. Neyse ki içime doğmuş da topuklu çizmelerimi, taytımı, üzerine de hoş bir kazak giymişim ve elbette makyaj yapmışım. Bazen üşenirim çok paspal olmam ama, saçlarımı tepeden dağınık topuz yapar yok denecek bir makyajla sokağa fırlarım. Neyse ki bugün öyle değildim diyorum çünkü tweetimde de belirttiğim gibi eski fuck buddymle karşılaştım.

Madam Marin @MadamMarin 6 sa.6 saat önce
Bankada eski buddymle karşılaştım şu an görmezden geliyorum.

21 Kasım 2017 Salı

Önemli Olan Girmek Değil Zevkli Bitirmek

 Doğum günümü üç gün geçe neler olduğunu yazabilirim. Öyle çılgın bir parti olmadı ki zaten sevmem. Sevdiğim insanlar yanımdaydı. Haz etmediğim kimseyi çağırmadım, beklediler, aradılar, kendilerini davet ettirmek için ne lazımsa yaptılar ama hayır! bütün yıl sahteliklerini ve hinliklerini çekiyorum, doğum günümde izin kullanmak istedim.

Kendime kırmızı, güzel bir spor ayakkabı aldım; koşu dönemim başladı. Nuri ile kurs dönemimiz de başladı, vucut dili kursuna yazıldık. vucut ve dil söz konusu olunca ilgimi çeker diye düşündüm. Sarper ve kardeşi Cem doğum günüme geldi. Cem, bana manalı bakışlar attı durdu ama hem testis kanseri oluşu hem de benim bu tür kaltaklıklara doymuş olmam nedeniyle hiç keyif almadım varlığından ama getirdiği hediyeyi beğendim. Sarper, peşinde dolanan artıkçıları karı kocayı da çağırmak istedi, ben kesin dille reddedince biraz gerildik. Onlar yüzünden sağlam kavga edicez ya da ayrılıcaz, durum onu gösteriyor. Minel, gereksiz nişanlısı Taha'yı getirdi. Taha bana çeyrek altın taktı, kendimi sünnet çocuğu gibi hissettim. Bu kızı, bu adamdan kesinlikle kurtarmam gerek. Annem de babam da doğum günüme gelmedi, aradılar, hediye olarak da süslü özel yapım bir boy aynası yolladılar. Amcam, halam, Yunanistan'dan akrabalar aradılar. Kendimi özel hissettiğim, iyi ki sevdiklerim yanımda dediğim, huzurlu bir doğum günü oldu. Stavros, güzel sesiyle tüm gün bize şarkılar söyledi. Taha gereksizi karadenizden havalar çalsana gibi saçma sapan bir cümle kurdu ama kimse oralı olmadı.

Teyzem ve teyzemin kızı da uğradı. Beni çok kıskanıp her fırsatta laf sokmaya çalışan kompleksli olanı değil de öteki. Gerçi teyzem de yılanın tekidir ama bu kez pek bir sevgi dolu davrandı. Yalnız kaldı, yaşlılık kafasına vurdu ya da başka bir taktik yapıyor bilmiyorum. Kargo ile bir adet gizemli hediye geldi, şansıma da Sarper'in uğradığı kısa zaman zarfı içinde oldu bu durum. Paketi açsan dert, açmasan daha büyük dert. Merak ettim açtım; al sana asıl dert. Karakalem çizilmiş bir resmim ve not: unutmadım... gönderen arkadaş, adını yazmayı unutmuşsun  ama. Nen ne bileyim kimsin, hangisisin? Oturup kimin resme yeteneği vardı onu mu düşüneyim başka işim yok gibi. Neyse o krizi de Nuri'nin olayı şakaya vurma çabalarıyla atlattık. Bana gelmiştir bu bana daha çok benziyor falan dedi, Sarper'in bozuk suratında zoraki gülümseme belirdi. Bir ara Cem'den şüphelendim ama ne bileyim resim çiziyor mu? Ayrıca onunla unutamayacağı bir şey yaşamadık. Unutamayan kimse ben çoktan unutmuşum belli ki. Bir yaşa daha böyle girdim işte. Önemli olan girmek değil, zevkli bitirmek zaten.

Not: Bir okurum doğum günü seksini yazarsın belki demişti. Yapmadım ki yazayım ama seksten çok daha keyifli anlar yaşadım, sıkıntı etme ;)

17 Kasım 2017 Cuma

Birinin Karısı Beni Mahkemeye Verirse


Nuri'yle sabah kahvesi saatimizde, Yeşim Salkım ve Aşk Dokoru Mehmet Coşkundeniz'in sunduğu magazin sohbet programına bakıyorduk. Finalde bir avukat bağlandı ve dedi ki, aldatılan kadın, diğer kadını mahkemeye verebilir. Nuri, bunu duyunca bana döndü, sırıtarak:
-Seni mahkemeye vermesinler kız?
-Kim versin ya saçmalama.
-İstersen bir liste hazırlayayım içlerinden sen seç.
-Ben o kadar evli erkekle beraber olmadım.
-Hadi canım Cihan neydi?
-Tanıştığımızda bekardı o.
-Kadın seni mahkemeye verse kesin kazanır.
-Aman parası neyse öderim.
-Cihan fazla etmez zaten merak etme.

Gülüştük de hakikaten aklıma takıldı bu durum. Şimdiki hayatımın erkeği bekar da hayatımda hiç evli olmadı dersem yalan olur. Ayrıca ben evli erkekle asla olmam diyenlere de küçük bir hatırlatma, çizginin bu tarafı sandığınızdan çok daha kolay geçilebilinecek bir yer. Aşk, öyle kural, kanun tanımaz, hele hormonlar buna hiç aldırmaz. Bir de benim on beş senelik lickbuddy de evli. Karısı da acayip kıskanç, şüpheci bir şey. Geçenlerde telefonda yakaladı bizi. Adam arkadaşım işle ilgili diyor, o ille de ver bana telefonu diye bağırıyor, çirkef de. Şimdi bu kadın, bizi yakalasa ki benim buddy pek dikkatli değildir; her erkek gibi. Mesajları, fotoğrafları vs silmeyi unutabilir. Gerçi hep şifreli yazışıyoruz. "Marin Hanım bu hafta toplantı var mı?" " Var Emre Bey, Çarşamba iki gibi." şeklinde gerçi bu akıllı sonra gaza gelip bana kalpler, öpücükler yolluyor da ben cevap vermiyorum. Silmeyi unutsa bu yazılanları al başına belayı. Kadın numaradan peşime düşer, sonra avukattı, mahkemeydi. Anlat bakalım hakime; bu adam benim fuckbuddy diye; o ne der adam ya da kadın, gerçi biliyordur onlar neler görüyordur davalarda. Hem benimki aldatmaya da girmez ki, biz o bekarken tanışmıştık. Hiç de sevgili olmadık, olsak o zaman olurduk, bizimki zararsız, keyifli paylaşımlar bunun mahkemesi mi olur canım. Ben önceden tanıdığım için aldatma unsuru sayılmam, hadi bırakın beni de gideyim. Aman rezalet yemin ederim. Sonra hayatımda başka evli oldu mu diye sorgulamaya başladım. Cihan var ama onunla önce başlamıştı ilişkim, devam ettiği sürede de karısından ayrıydı, sonra ayrıldım zaten o sayılmaz, mahmemesi olmaz. Yıllar önce, ailemle yaşarken giriş kattaki komşumuzla aşk yaşamıştım. Bana aylarca mesajlar attı, gizli hayranımdı, tanışmak istedi, posta kutumuza güller bıraktı; annem buldu bu ne diye kızdı. Ben nihayet bununla buluşmayı kabul ettim. Baktım karşımda bir doksanlık, uzun saçlı, yakışıklı bir adam. Hiç evli gibi değil, parmağında yüzük yok. Evliyim de demedi. Biz görüşmeye başladık, nelerden sonra söyledi, ben de onu sevmeye başlamıştım, artık çok geçti. Karısıyla da bir kazaya sebep olduğu ve onu yaraladığı için evlenmişt, yani mecburen, yani yersem, ben de yedim. Aradan yıllar geçti, kadın öğrense de zaten artık mahkemesi olmaz. Hem ben de kendimi çok kötü hissetmiştim. Bir gün aşağıya inip kapıyı çaldığımda eşi açtı kapıyı, ... abi evde mi? Demek zorunda kaldım, bilgisayarla ilgili bir şey soracaktım da dedim çünkü sevgilim babamı da tanıyordu ve bizim  bilgisayarı gelip kurmuştu, rezaletin son perdesi. Kadın da glümsedi yok şu an dedi. Çok üzülmüştüm onu görünce bir süre sonra ayrıldık zaten ve ben bu süre içinde asla boşan, karını bırak demedim, o dedi ben hayır yapma dedim aksine. Elbette bu beni haklı göstermez de haberim yoktu ve sevmiştim ne yapayım. Ayrıca evli adamların sevgilileri de genelde evli kadınlar, düşünsenize birini mahkemeye verdiğinizi bu yüzden, yemin ederim kan çıkar. Sadece seks paylaşımında da karşındaki evli mi diye pek aldıran olmaz çünkü evli başına bela olmaz ama gel de bunu hakime anlat. En iyisi çapkınlık yapmamak galiba. Avukat tutmaya kalksam, bana bildiğin şeytanın avukatı lazım. Arada da birkaç kişi oldu galiba da önemli değil, kısa süreli paylaşımlardı of umarım izlerimi silmiştir bu adamlar.

-Ne oldu kız, birden sustun.
-Aklıma tilki soktun dolanıp duruyor şimdi Nuri.
-Seni kimse mahkemeye vermez bebeğim merak etme. Adamla hala ilişkin varsa hatta evlenirsen geçerli o durum..
-Ne bileyim korktum birden.
-Ben şahitlik yaparım Marin in akli dengesi yerinde değil, olmayan kişilerle konuşuyor suç ehliyeti yok derim yırtarsın korkma.
-Doğru deliyim ben deliye zeval olmaz.
-Evet ama sen yine de dikkat et deli karı.
Gülüyoruz. Millet neler yapıyor bana gelinceye kadar, ben ünlü bile sayılmam ünlü aldatanları versinler mahkemeye, bana ne.

Not: Bu arada Aşk Doktoru Mehmet Coşkundeniz, şiddetle ilgili bir açıklamada bulundu, o zamanki sevgilisi onu aldattığında bir kahve fincanını duvara fırlatmış. Ben o aldatma olayına bir miktar hakimim. Zamanın meşhur sitesi itiraf.com da tanışıp sevgili olduğu, biraz fazla civelek bir kadın bahsettiği ve o sitede tanıştığı, ilk buluşmada yattığı adamın bunu düşüncesizce itiraf etmesi yani yazmasıyla ortaya çıkan bir ihanetti. Haklı olarak kadını terk etti. Ne çok şey biliyorum değil mi?

14 Kasım 2017 Salı

O Adam O Kadını Güzel Seviyor

 Liseden arkadşım Müge. Aslında arkadaş demek doğru değil, tanıdık diyelim. Lisede samimiydik ama bunda sağlam bir hasar olduğunu anlayınca ben muhabbeti kestim. Üniversiteyi kazandım, o kazanamadı. Yeni arkadaşlar buldum, bunu unuttum; iyi de oldu. Lisedeyken baya bir sevgilisi vardı bunun, benim yoktu; uyuz olurdum. Bir de bir huyu vardı; nerede mutlu bir çift görse, erkeğe asılmaya başlardı. Bazılarını da ayırıp kendi sevgili olmuş, hatta bu uğurda fındıklı parkında birkaç kızdan dayak yemişti.

Yıllar sonra İstiklalde o zamanki sevgilimle sinemaya girerken karşılaştık. Bunun da yanında sevgilisi vardı. Ona rağmen benimkine kur yaptı. Ben de sevgilim de kaşara bak diye arkasından gülmüştük. Dün yine karşılaştık, annesi hala Cihangirde oturuyormuş, ondan geliyormuş, zor tanıdım. Kilo almış, tipi kaymış. Oturduk sohbet etmeye başladık. Pek dertli, hiç arkadaşı kalmamış. Kocasından da boşanmış. Bütün arkadaşları yani bayan olanlar yüz çevirmiş buna, dert yanıyor. O arada benim bir arkadaşım geldi, yakışıklı bir adam hadi kim olduğunu söyleyeyim siz yabancı değilsiniz benim onbeş yıllık buddyim. Biraz oturdu, gitti. Bu tabii aramızdaki samimiyetten, bana bakışından falan aramızdaki durumu çaktı, artık sevgilim mi sandı hemen yazmaya başladı adama.

O gittikten sonra, yine başladı hiç arkadaşım yok diye hayıflanmaya. Dayanamadım aynayı tuutum, görmekten fena halde korktuğu yüzüne.

-Tabii kimse seninle görüşmez kadınların kocalarına asılıyorsundur.
Bu ani tokatla, sarsıldı. Beklemiyordu, belki anlaşılmıyor sanıyordu. Belki de kendi bile farkında değildi.
-Yok canım yapmam ben öyle bir şey.
-Hadi Müge, yabancı mıyım ben? Liseden beri yapıyorsun. Az önce Emre'ye de yaptın. İyidir o ayrı ama o benim, senin olmayayacak. Olsa da sana, bana baktığı gibi bakmayacak, sevmeyecek.
Bu ağlamaya başladı, eteraftaki masadakiler bize baktı. Hay çok mu sert konuştum ben diye düşünürken:
-Haklısın öyle yapıyorum çünkü ben hayatım boyunca sevilmedim. Babam bıraktı gitti, kocamla çok kötü bitti.
-Ya aradakiler? Onca kızdan çaldığın sevgililerinde mi sevmedi?
-Hayır, sevmediler. Sadece sevişip, attılar beni sıkıldıklarında. Oysa ben onlar beni öyle sever sanmıştım.
-Bu yüzden milletin kocasına salça oluyordun değil mi? O adam güzel seviyorsa beni de güzel sever diye.
-Evet.
-O adam o kadını güzel seviyor. Seni de öyle sevecek diye bir şey yok. Bir kere ah alıyorsun, yanlış karma kuruyorsun, nasıl mutlu olmayı beklersin ki?
-Olamadım zaten.
-Seni sevecek biri olur elbet. Sen denenmiş ve bu iyi seviyor diye emin olduğun adama değil, kimsenin bir şeyi olmayan adamlara dikkat kesil artık. Bak bu uğurda kaç kere dayak da yedin.
Başını sallıyor, gözlerini siliyor. Umarım ne demek istediğimi anlamıştır. Aynı şekilde devam ederse daha çok yalnız kalır, kalmış da zaten. Bu kadınla kimse arkadaşlık etmez, kocasını, sevgilsini bence artık kapamaz ama huzur bozar, bunu da kimse istemez. Ben hayatım boyunca, değil arkadaşımın, tanıdığım bir kadının bile eski sevgilisiyle olmadım. Bence etik de değil, doğru da. Ayrıca o hikayeden mutlu son çıkmaz asla.

10 Kasım 2017 Cuma

Bir Gören Bir Daha Bakardı Atatürk'ümüze

 Bana da verdiği yeşilin en güzel tonundaki gözlerini gözlerime dikip anlatırdı. "Atın üzerindeydi, yanımdan geçti; ben o zamanlar çocuktum. Nasıl yakşıklıydı, masmavi gözlü, sarı saçlı. Bir gören bir daha bakardı Atatürk'ümüze." Anneannem Eleni, sonradan olan adıyla Zeynep nine. Ne Eleni kalabildi, ne de Zeynep olabildi. Hiçbir zaman düşman olmadı, kızmadı, sormadı, sorgulamadı. Hayat ona ne sunduysa kabulendi ve ona göre yaşadı. Çocuklarına adadı kendisini, kocası onu aldattı, ayrıldı ama o tekrar evlenmedi. Ne Eleni olmaya ne de Kavala'ya geri dönmedi. Zeynep olarak yarım yaşadı. Bir tarafı burada bir tarafı kimbilir nerede. Aşkı da yaşamadı belki de ya da aşk sandığı yanıldığı bir adama ömrünü verdi.

Ben ilk ondan öğrendim Atatürk sevgisini. Dönekliğe zorlanmış güzel bir Yunan kadınından. Yüreğime kazıdım ve burada da öldükten sonra gideceğim yer neresiyse orada da sevmeye devam edeceğim.

7 Kasım 2017 Salı

Have You Met Minel?

 Minel bu hafta sonu evleniyordu, ertelendi. Evleneceği adamın ne tipini, ne karakterini ne de ailesini beğenmedim ama karar onun ses çıkartmıyorum. Geçen hafta evlenme niyetindelerdi ama damat namzetimizin aile kararıyla müftü yasasını beklemek istediler. Nikahlarını imam kıysın diye. Damatta her tür sapkın fantazi var ama tutucu dinci çok tanıdık geldi değil mi? Bizim kız desen, tek derdi evlenmiş olmak, ailesinden kurtulup sözde özgür kalacak; daha büyük bir esarete giriyor farkında değil. Adamın ailesi hemen çocuk diye tutturacak, koyacaklar bunun karnına bebeği hadi bakalım Minel Hanım özgür takıl da görelim. Başkalarına ilişkileri, hayatlarıyla ilgili yardım ediyorum da kendi akrabama niye edemiyorum diye dertlenmeye başladım. Nuri, karışma boşver dedi ama olmaz. Benim bu kızı uyarmam lazım. Kendisini klasik ev kızı sanan bildiğin özgür bir çapkın Minel.

-Minel, sen Taha'yı seviyor musun?
-Seviyorum tabii ne oldu ki?
-Evlenmek istediğinden emin misin?
-Evlenicez de şu müftü yasasını beklemek istediler.
-Aman müftü evlendirmezse günah mı olacakmış? Bu yasa yüzünden evlenmeden yaşayanlar çoğalmazsa ne olayım. Neyse Minel bence evlenme.
-Marin sen iyi misin? Evden gidelim de yalnız kal diye bekleyen sendin.
-Evet sen ve Stavros yüzünden eve kimseyi atamıyorum artık ama mesele o değil. O adamla mutsuz olacaksın Minel, senin istediğin hayat bu değil bence evlenme.
-Olmaz Marin, evimiz bile hazır, hem aileme ne derim evlenicem.

Gözlerinde bana yardım et diyen bir bakış vardı. O bakışı çok iyi tanırım. Sözleri başka gözleri başka konuşuyordu.
Ben de plan yaptım Minel'e birini bulursam bu adı Taha olan içi başka dışı başka karaktersiz karakterle evlenemezdi. Zaten evden kaçmak için evleniyordu bu Taha'yı da her fırsatta boynuzlayacaktı aslında ona iyilik ediyordum.
Cumartesi aldım Minel'i bir bara götürdüm. Nuri de geldi bizimle. Bir planım olduğunu anladı ama beni desteklemeyeceğini bildiğimden ona detayları vermedim. Barda bildiğin Barney Stinson gibiydim, tipini hoş bulduğum ve yanında ona sülük gibi yapışık kız olmayan her erkeğe Have you met Minel? dedim. Nuri, kaş göz yaptı durdu, adamların büyük kısmı bana yazdı ama gecenin ortalarında Minel'in ilgisini çekecek bir genç buldum. Hem bekar, hem yakışıklı hem de evi bize yakın. İşi gücü de var. Adı da Murat. Minel'le Murat çok uyumlular işte ben gerçek bir çöp çatanım oh kurtardım Minel'imi o gerici geri zekalıdan dedim. Minel'le Murat eve geldi, inel'in odasına kapandılar. Ben de Cumartesiyi böyle içim rahat noktaladım.

Pazar sabahına bir çığlıkla uyandım. Stavros hemen Minel'in odasına koştu tabii ben de. Minel öyle dikilmiş şok içinde yüzümüze bakıyor. Sabahın körünün körü daha rüyada mıyım, geçek mi bilmiyorum.

-Takılarm yok, nişanda bana takılan takıları çalmış!
-Kim? Dedi Stavros.
-Murat.
-Murat kim?
-Dün gece Marin'in bana ayarladığı çocuk.
Hoppala yine bana kaldı mı ihale.
-Yok canım Murat yapmaz öyle şey. Diyebildim anca o uyku sersemi halimle. En çok da başarılı sandığım ama tam bir fiyaskoyla sonuçlanan pezevenklik denememe üzüldüm. Polis geldi tutanak tuttu. Orada da yine suçlu gibi başı öne eğik olan bendim. Ah be Murat değer miydi üç takı için beni kırmaya şu genç kızın geleceğini yakmaya. Bütün gün Nuri benimle dalga geçti, Minel konuşmadı, Stavros hala ne olduğunu anlamadı.


4 Kasım 2017 Cumartesi

Başka Olsa Bu Blog Ne Olurdu?

 Moda bloğu yazanlara bayılıyorum. Giydiklerini anlatarak para kazanıyorlar ama çıkarttıklarını yazarak para kazanan yok. Mesela bu gün şu kazağı ve pantolonu çıkarttım, altından da bakın bu çamaşırlar çıktı. Onları da çıkarttım, biraz soluk, fazlaca beyaz, kemiklerimi ve kaslarımı sarmayı başarmış ama ruhumu zapt edememiş derim var.

Madem ben de blog yazıyorum, hayat ve ilişkiler üzerine değil de moda üzerine yazayım artık. Beğendiğim parçaları üzerime geçirip fotoğraf da çekerim, sponsor da bulurum oh mis. İlişkileriniz de bu saçma hayattaki çıkmazlarınız da size kalsın, kendiniz çözün. Marin aynı bensin demez ay ne güzel giyimişsin ama için boş dersiniz.

Gittiğim yerleri, yediklerimi, kaldığım otelleri de tanıtabilirm. Otel deyince yanlış anlaşılmasın, çok seyahat ederim haliyle de otellerde kalıyorum. Seviyorum otelde kalmayı çünkü. Oda bana ait, başımda bıt bıt eden yok. Canım isteyince girip çıkıyorum. Akrabaya yük olursam derdi de yok. Özgür kadınım ben, kimseyi istemem kafama göre takılmayı severim. Bu arada kaldığınız tek kişilik odaya nasıl birini atıp da yine tek kişi parası ödeyeceğinizin tüyosunu da ancak ben verebilirm.

Önden otele girin ve odanıza çıkın, partneriniz lobidekilerle göz göze gelmeden doğruca asansöre yönelsin işte bu kadar. Burada işin sırrı sabaha kadar kalmamasında ki zaten ben yalnız uyumayı severim. Küçük bir otelse, lobi asansörün dibindeyse ve lobideki görevli nereye gittiğini soracak olursa bir zahmet oda tutacak misafiriniz. Sonra sizin odanıza gelecek, geceyi de yine kendi odasında noktalayacak. En mantıklı yol budur. Bakın yine ilişkiler üzerine yazmaya başladım ben moda ya da gezi bloğu yazacaktım yahu. Yemek bloğu yazsam desem yemek yapmıyorum o iş yaş. Yediklerimi içtiklerimi anlatırım ama bu iyi bu ekşi diye. İlle de moda olacaksa iç çamaşırlarından, uzun topuklu botlara kadar vardır bir fikrim. Övünmek gibi olmasın iyi giyinirim, çantaları da severim. Olur da göndermek isterseniz hani tanıtırız evelallah.

Ben bunları yaparım da bence benim bloğum kendi çapında tek. Ben  ne yapıyorum? Kendimi anlatırken, sizi anlatıyorum. Yaşadıklarınızı yakalıyorum, hayatı unutturuyorum, acıyı dindiriyorum, keyif veriyorum, fikir veriyorum, biraz da akıl veriyorum. Boş vermiyorum ama en önemlisi o.


Kimler Geldi Kimler Geçti

   Kimler Geldi Kimler Geçti… Benim hayatımdan değil oralara hiç girmeyelim.   Netflix’teki diziden bahsediyorum. Serenay Sarıkaya’nın Leyla...