Soru ve yorumlar için madammarin@gmail.com

30 Haziran 2017 Cuma

Cuma Benim İğneleme Günüm


  İğneleme günüm bugün yani artık cuma günlerini iğneleme günü ilan ediyorum ve başlıyorum:

Malum gençlere ramazanda dondurma yiyor diye saldıran, gençler diklenince de it gibi tırsan sarıklı tipsiz, Araplara çok özeniyorsun ya bak Arabistanın yönetimindekiler Rihanna'yı düdüklüyor. En çok Rus fahişe Arabistan yarım adasında iş yapıyor. Senin ve senin gibilerin sandığı gibi huşu içinde sadece din olan bir yer değil Arabistan, tamamen bir fuhuş yatağı ve taptıkları asıl şey para! Bence de yallah Arabistan'a. Bari iki kadına dokun da bu saldırganlığın geçsin.

Adam yokluğundan zamanında ünlü olanlardan bence Hülya Koçyiğit. Boş çerçevesini severim çünkü Kartal Tibet'in yakışıklı hali vardı yanında o yüzden Hülya Koçyiğit'in saçma sapan koşmasına katlandık ama lütfen politikaya karışmasın, düşüncelerini böyle düşüncesizce yaymasın. Sonra köşe yazarlarının diline düşünce de üzülüyor, gerek yok.

Dolunay diye bir dizi başlıyor fragmanını gördüm. Yapımcılığını da sevgili Türkan Şoray'ın kızı Yağmur Ünal yapıyor. Ne güzel, çalışkan kız ama ortada ciddi bir sorun var. Başrolü verdiğiniz Özge Gürel isimli yamuk ağızlı kızı halk sevmiyor! Bir kere şansına bir dizide oynadı tamam o devam etti ama bundan sonrakiler yürümez. Boşuna masraf ve emek harcıyorsunuz. Cast seçimi önemli halk birinden hoşlanmadıysa zorlamayacaksın. Ve sevdiği birini sevmeyi bırakırsa da zorlamayacaksın.

Blog yazarak ünlü olmayı başamış, diğer bloger arkadaşlarım! Hayatınıza devam ediyorsunuz, evleniyorsunuz, hamile kalıyorsunuz da. Okur bunu okumaz. Lütfen bebek muhabbeti yapmayın. Bunu köşe yazan bayan yazarlar için de söylüyorum. Bize ne sizin çocuğunuzdan. Madem çocuk yapıp kafayı çizdiniz, çekilin kenara ona bakın, etrafa yansıtmayın zaten kimsenin umurunda değil.

İrem Derici, tamam sesi güzel, şarkı seçimleri de genelde başarılı ama bence ekranda fazla görünmemeli. Konuşturulmamalı, hatta kliplerde bile direk görünmese daha mı iyi olacak ne, neyse.

Sinan Akçıl'ın bestelerini genelde beğenirim. Sözleri de anlamlıdır ama Serdar Ortaç'la yaptığı Heyyo mudur Eyyo mudur o nedir? Orta okul çocuğu şarkısı gibi. Bir de Serdar Ortaç'ın eşini ünlü yapma uğraşından milletçe yıldık. Bu ülkede yabancı uyruklu kadınlar iş yapamaz çünkü kadınlarımız onları sevmez, sahiplenmez, kendine yakın hissetmez. İvana Sert bir istisnadır ki onun bile geleceği yer belli sınırlar içindedir. Siz hiç gördünüz mü bir Rus kadınını bir dizinin baş rolünde. Filmlerde denendi bu ve tutmadı. Serdar Ortaç da eşine söz vermiş belli ki ama yanlış ülkedeler ne yazık ki.

LGBT nin yürüyüşüne bu kadar karışacağınıza, sizden sürekli yürütenlere biraz da karışsanız. Size ne kim kiminle oluyorsa, sizi ayakta s..kenlere ses edin bence.

Hindistan zaten fakir ülke, adamların dertleri kendilerine yeter. Artan nüfusları, sıcak hava, buna rağmen her daim mülayim olan insanları. Korkunç Bülent Ersoy'u, Zeka yoksunu Safiye ve Faik'i, Boş Egolu Banu Alkan'ı ve kırk yaşında gelmiş hala ne iş yaptığı tam bilinmeyen Burcu Esmersoy'u hak etmiyor, yazıktır yahu.




29 Haziran 2017 Perşembe

Klima Yoksa Sevişmem!

 Yaz geldi hava ısındı aman ne güzel, terliyoruz, bunalıyoruz, of esmiyor diye şikayet ediyoruz, klimalı alanlara kaçıyoruz. Bu havada libidosu hala tavanda olanlara bir tavsiyem olacak; sakın klimasız ortamda sevişmeyin. Benim bu havalarda tek bir şartım var; klima yoksa sevişmem arkadaş!
İğrenç, terlemek, seviştiğin kişinin terlemesi, ıyy vıcık vıcık. Ben ki her tür vücut sıvısından iğrenirim, tüm hevesi kaçıracak bir durumdur bu. Karşındakini ne kadar istiyor olursan ol, terleye terleye o iş olmaz. Dinleyin beni yahu olmaz. Evinde klima yoksa al kadını otele git ama "nolucak canım camı açarız, yok vantilatör var yeter gibi bir mantık kurma, pişman olursun."

Bir kere görüştüğüm yakışıklı bir çocuk vardı. Tutturdu yine görüşelim diye ben bunu istemedim çünkü yalamayı bilmiyordu. Dış dudakları yalıyordu sadece. Daha ne göreceğim acaba, kendince yalamama durumuna bir çözüm bulmuş al işte yalıyorum neyine yetmiyor diyor. Zaten bu yüzden bir kuruldum buna geçen yaz tutturdu gel de gel diye. Ben de yalamama durumundan hoşlanmadığımı söyledim. Tamam söz yalayacağım dedi. Peki dedim evde klima var mı? Yok. O zaman hadi canım güle güle. Bir şey olmaz gel diyor hala, şunu açarız bunu açarız. Terleyeceğiz geri zekalı, zaten çok bayıldığım, kalbimi ağzıma getiren biri değilsin. Öyle olsan sıcak mıcak takmam da niye kendime eziyet edeyim senin için. Gitmedim, bir daha da görüşmedim, gerek yok.

Yine birkaç yıl önce görüşmeye başladığım bir adam vardı. Hoşlanıyordum da, İstiklalde gezdik falan sonra bunun iş yerine geldik. İş yeri iki katlı bir yer, üst katta yatak odası var ve üst kat, çatı katı, aylardan Temmuz! Pek niyetim yoktu olayı sevişmeye taşımaya ama çok da istiyordum bir yandan ilk buluşma sayılır, ilk buluşmada sevişmek sakıncalıdır ama bu benim dizimden öpünce ben tahrik oldum, olay ilerledi. Alt kat hadi tamamdı, ön sevişme harikaydı, bu beni üst kata çıkarttı. O da ne, üst kat yanıyor! Tamam adam iyi ama terliyoruz, bunalıyoruz, fenalık geldi ben bunu durdurdum, aşağıya geri indik pek bir şey olmadı tabii haliyle. Madem yaşadığın yer bu kadar sıcak oluyor ve orada sevişmek konusunda ısrarcısın klima alacaksın! ya da sonbahar gelene kadar libidonu rafa kaldıracak, sevişmeyeceksin, başka yolu yok.

Giden Yine Gitmeye Meyillidir

 Terk edilmiş geçmiş karşıma ağlıyor, zırlıyor.  Şimdi ben bu kıza ne diyeyim, yakın da arkadaşım ama ağlama be kızım, değmez ki. Terk etmiş def olmuş gitmiş. Bırak gitsin. Sana hissettirdikleri yeter, bundan sonra onun için üzülmeyeceksin. Sen sert kadınsın anlamazsın diyor. Biz de doğuştan sertleşmedik. Kaç kere düştük, yerlerde süründük de ondan sonra böyle olduk. Ben de az ağlamadım beni terk edenlerin arkasından ha sonra da onlar gelip bana ağladılar ben de hadi canım bak kapı bu da sapı dedim o ayrı. Kincilik olunca bünyede yapacak bir şey yok. Hem zaten adam zamanında çekmiş gitmiş, hayattan ve sonra bulduğu kadından darbe yemiş Marin ne iyi hatundu ya diye bana dönmüş, ben onu kabul eder miyim? Etmem. Soğuduğum birine dünya yansa geri ısınamam, artık sevmiyorsam tekrar sevemem, tahammül bile edemem. Bence böyle de olmalı.

-O seni sevmiyorsa sen kendini sev. dedim.
-Nasıl olacak o? Dedi gözlerini silerken.
-Birinin seni sevmesine ihtiyacın yok. Sen önce kendini sev, kendine sahip çık, gitmek isteyen gitsin yolu açık olsun ardından bakma bile. Zaten bakmayı bıraktığında geri gelir bunlar ama bence geri geldiğinde kabul de etme, giden yine gitmeye meyillidir çünkü.
-Ama onu seviyorum Marin.
-Yakında sevmiyor olacaksın o zaman da bu kadar acımayacak.
-Sen nasıl böyle olabiliyorsun?
-Zamanında ben de sevdim, terk edildim, değmeyeceğini anladım da ondan. Gidene gitme dememek gerek.
-Demedim zaten ve o da gitti.
-Geri gel de deme, bırak gitsin. Sen kendinle kal bir süre. Kendini tatile çıkart, alışveriş yap kendine hediyeler al, kendini şımart. Boşver o herifi.
-İşe yarar mı?
-Yarar.
-Peki hiç aramayayım mı onu?
-Arama.
-Mesaj?
-Yazma.
-O ararsa?
-Konuşma.
-Ama...
-Her ama senin canını yakacak. O gitmeyi seçti, gitti, belki de aklında ve kalbinde başka bir kadın var. Gidene de saygı duymak gerek, gitmek zor verilen bir karardır. Sen önüne ve kendine bak.
-Tamam.
Başı önünde gidiyor. Umarım beni dinler yoksa her attığı adımda geri püskürtülecek ve canı daha çok yanacak. Böyle yap diyorsam var bir bildiğim durup dururken mi Madam Marin oldum ben, dinle işte beni, siz de dinleyin!

26 Haziran 2017 Pazartesi

Hain Bir Plan

 Koşa koşa Nuri'ye gittim, durumu anlattım.
-Tamam sen adamı çağır ben döverim. Dedi.
Nuri'ye adam dövdürtmüşlüğüm de çoktur. İçi yumuşak ama dışı serttir benim tam tersim yani.
-Yok dövme başka bir planım var benim.
-Neymiş o?
-Ben bunu çağıracağım bir konuşacağım belki ikna ederiz yok ben ille de öteceğim derse o zaman devreye sen gireceksin tamam mı?
Sonra da planımı anlattım, evde Stavros'u da yedekte tuttum. Başka bir odada ona vereceğim işareti beklemeye başladı. Bu mal tam zamanında geldi. Oturdu salona, evin çok güzel de bilmem ne klasik giriş cümlelerinden ve ben buna kahve ikram ettikten sonra başladı yavşamaya.
-Sahi biz seninle neden ayrıldık yaaa?
-Birlikte olmadık ki ayrılalım Tayfun.
-Olmalıymışız yazık olmuş ama sonuçta bir geçmişimiz var.
-Ben artık Sarper'le birlikteyim biliyorsun.
Ağzını yamultarak sırıttı.
-Çok sürmez o.
O ağzı ben yamultacağım birazdan haberi yok.
-Nedenmiş o?
-Bence siz birbirinize uygun değilsiniz.
-Bu senin fikrin. Seni buraya çağırdım çünkü ağzını kapalı tutmanı rica ediyorum yani beni tanıdığını Sarper'e anlatma.
Yine aynı pis gülüş.
-Neden anlatmayayım canım hangi çağda yaşıyoruz.
-Anlatmanın sana ne faydası olacak?
-Sana ne zararı oalcak?
-İlişkimize zarar verecek doğal olarak bana da.
-O zaman biz kaldığımız yerden devam ederiz.
Bu malı ikna etmeye çalışmak anlamsız, anlatacak anlaşıldı. O zaman planı uygulama zamanı. İçeriye sesleniyorum; Nuri!!
Nuri, üzerinde oldukça dikkat çeken bir giysi ve makyajıyla içeri giriyor.
-Efendim hayatım beni mi çağırdın.
-Bak seni arkadaşımla tanıştırayım, Tayfun.
Tayfun şok olmuş halde Nuri'ye bakıyor. Nuri, pat diye Tayfun'un yanına oturuyor.
-Ay ne tatlı arkadaşın varmış Marin, diyor.
Stavros, Nuri'ye seslendiğimde yerini aldı.
Nuri, Tayfun'a sarılır gibi yaparken, Stavros içeri dalıp bunların fotoğraflarını çekiyor. Tayfın malı iyice panikte. İki erkeğin arasında kalmış durumda. Diklenemiyor, sadece noluyor ya, çekil gibi şeyler söylüyor. Panikle ayağa kalkıyor.
-Noluyor ya burada?
Stavros fotoğrafları çekti, hatta hemen mailine atıyor.
-Sen kimsin kardeşim? Ver o telefonu bana. diye Stavros'un üzerine yürüyor Tayfun.
-Gel de al, yiyorsa. Diyor Stavros ve cebinden çakı çıkarıyor, çakı da baya bir büyük. Tayfun iyice panikleyip bir adım geri gidiyor, bana bakıyor.
-Eğer konuşursan bu fotoğrafları çalıştığın bankadaki herkese yollarım. Hatta afiş yaptırır kapısına asarım, emin ol yaparım! diyorum.
-Tamam be tamam bir şey söylemem silin o fotoğrafları. Polise giderim yoksa.
Benim üzerine yürüyor ama Nuri, kolundan yakaladığı gidi geri püskürtüyor, Tayfun'u.
-Hadi koçum ikile, katil etme beni burada, hadiii.
Tayfun, korkmuş gözlerle üçümüzü de süzüyor.
-Sen sorun çıkartmazsan ben de çıkartmam Tayfun. Diyorum.
Kızacak kızamıyor, küfür edecek edemiyor. Homurdana homurdana çıkıyor dairemden. Güvendeyim bu fotoğraflar bende oldukça.

24 Haziran 2017 Cumartesi

Eskiden Görüştüğün Biri Yeni Sevgilinin Arkadaşı Çıkarsa

 Birbirimizi ilk görüşte tandık. Sarper'in bir arkadaşı benim eskiden görüştüğüm adamlardan biri. Çok da önemli değildi, zaten kötü geçmişti ve ben memnun kalmadığımdan klasik Marin'lik yaparak önce bahaneler uydurdum sonra da kıçına tekmeyi koydum. Adını bile hatırlamıyordum ama simasını tanıdım. O da beni tanıdı. Sarper sırıtarak bizi birbirimize tanıştırdı. Başımla hafifçe selamladım ve ölü balık denilen o en sinir olduğum tokalaşmadan yaptık. Her an "ben bu kızı tanıyorum" diyecek şekilde bakıyordu ama aklındaki şüpheyi hemen okudum "beni hatırlamadı mı?" Evet hatırlamadım, sanki hatırlanacak bir adamdın da, kes sesini de otur sonra da defol git işte. Ama ben bilirim böyle adamları susmaz bunlar. Ben yanlarından ayrılınca ya da hemen ertesi gün, arar Sarper'i ben Marin'î tanıyorum, eskiden görüşüyorduk der. Bunun ona ne faydası olacak? Hiç. Belki aptal egosunu tatmin edecek, bana ne zararı olacak? çok.

Bunun benzeri bir durum yaşamıştım yıllar önce. Sevgilimle çok kötü kavga etmiştik ben de en yakın arkadaşını aramıştım, tamamen fikir almak için. Bu çocuk neden bu kadar dengesiz davranıyor sen bilirsin dedim. Sohbet sohbeti açtı biraz da kızgınlığın ve bunalımın verdiği etkiyle biraz flörtleştik ama yatmadık bile. Sonra sevgilimle barıştım ve bu hooop olanları ona anlattı. Bu nasıl bir kişiliksizliktir arkadaş? Tabii bizim ipler yine koptu ve onarılamayacak yaralar aldık. Sus işte neyine yaradı bu senin? Onların arkadaşlığı da bizim ilişkimiz de bir daha hiç eskisi gibi olamadı.

Şimdi önümde iki seçenek var: Bu mal kesin Sarper'e durumu anlatacak, öyle bakıyor çünkü gözümün içine içine "Sen bittin kızım" der gibi. Ben ya inkar edeceğim ki çok acınası bir durum olur bu, ya da bana yakışan şekilde evet senden önce önemsiz bir şeydi ne var bunda diyeceğim. İnkar etmem zaman kazandırır belki ama sonuçta beni yalancı durumuna da düşürür ve bence aramızdaki daha yeni tomurcuklanan ilişkiye büyük zarar verir. Dürüstlük de sandığınız kadar iyi bir şey değildir böyle durumlarda, ne kadar dürüst olsanız da kaybedersiniz.

İşte bununla ilgili yaşadığım bir anı daha: Karşı apartmandan bir çocukla çıkıyorum o zamanlar ailemle yaşıyordum ve o apartmandan iki yıl kadar önce başka biriyle görüşmüştüm. Zaten anlaşamamıştık çok aptal bir şeydi, sevişemedik bile ben bunu üzerimden ittim. Beğenmediklerime böyle yaparım. Geri zekalı çağırmış beni Sibel Kekilli'nin ponosunu açmış, almış eline penisini üzerime geliyor. O zaman daha gençtim ama aynı atarlı halim mevcutmuş demek. Bunu öyle bir tersledim ki, elindeki minnacık kaldı. Neyse aradan iki yıl geçti ben bu yeni çocukla çıkıyorum hata bende  söylememeliydim ama bunlar komşu ve ben o apartman gelip gittikçe görüyor beni. En iyisi dedim bu gidip söylemeden ben söyleyeym ve anlattım çıktığım çocuğa. Aradan iki ay geçmeden ayrıldık, çocuğun savunması; "keşke bana anlatmasaydım o ve sen gözümün önüne geliyorsunuz sürekli bu yüzden de duygularım gelişmiyor." gibi bir şeydi. Eyvallah dedim demek ki fazla dürüst de olmayacaksın.

Şimdi bu karşımdaki malla bu arada adı Tayfun, Sarper söylemese hayatta hatırlamazdım, durumumuz aynı. Ben kalkar kalkmaz ötmeye başlayacak. Buna ulaşıp aman arkadaş etme eyleme kes sesini söyleme desem, ya benden bir şey isteyecek ya da tamam deyip yine söyleyecek ve bir de bu ricamı da anlatacak. Diyorum ya hepsi egosu şişik ama aslında koca bir hiç olan adamların kendilerini tatmin derdi. Ne diye konuşuyorsun, sussana. Ben düşüncelere dalmış durumdayım en iyisi inkar etmek, hatta çamur atmak, ben bu adamla ne yaşamış olabilirim tipe bak falan gibi. Bir ara Sarper'e telefon geldi, kalktı yanımızdan biz bu gereksizle başbaşa kaldık. Hemen ne demiş olabilir.

-Beni hatırladın mı Marin?
Hayır desem daha çok hırs yapacak, biliyorum.
-Evet, hatırladım. Dedim buz gibi bir sesle.
-Sarper biliyor mu?
-Ne aptalca bir soru bu, yeni karşılaştık ben  nereden bileyim senin Sarper'in arkadaşı olduğunu?
-Hala agresifsin.
-Değilim, çabuk kızıyorum sadece.
-Seni gördüğüme çok sevindim, daha sonra görüşebilir miyiz?
Aklıma o sırada bir şey geldi. Bu herif ötecekti, belliydi. En iyisi bunu korkutmak diye düşündüm.
-Tamam, yakınlarda oturuyorum. Sonra gel bir konuşalım seninle.
Dedim telefonumu verdim. İşte şimdi susacaktı çünkü ümitlenmişti, oysa başına geleceklerden çok habersizdi garibim...

20 Haziran 2017 Salı

Yobazların Asıl Derdi O Bacaklara Dokunamamak

 Haber izlemeyi sevmem de evdekilerden biri açmış, izliyordu sesini duydum bir haberin duymaz olaydım. Yine bir yobazın bacakları görünüyor diye kıza saldırması haberi. Olay minibüste gerçekleşimiş, kızımıza da tabii ki kimse yardım etmemiş, yobaz it de yumruklamış kızcağızı. Bana denk gelse ki ben otobüs, minibüs yok metrobüse falan binmem o ayrı ama hadi denk geldi diyelim, yargıyla falan uğraşmam bunların cezası için. Bu ülkede paran ve çevren varsa, bu tür ezik, önemsiz insanlara istediğini yapabilirsin. Ona o eteği giydirir birkaç adam yollatır anal seks müptelası yapar, sonra da bütün kemiklerini onarılamayacak şekilde kırdırırdım.

21 yaşındaki mağdur kızımız Melisa Sağlam, ne yapsın yargıya şikayet etmiş. İnsan sayılan bu pisliğin de ifadesi alınıp serbest bırakılşmış. Ne olacaktı ki? bari polisler biraz okşasaydı sorguda, onların kızları, kardeşleri, karıları da var. Ya bu olay onlardan birinin başına gelseydi? Bu adamın adı belli, yeri belli, zaten fakirin de tekidir zengin yobaz olmaz. Yobaz görünümlü numaracı olur zenginse o da yönetimin değişmesiyle şeikil değiştirir, yani bu sapık pisliklerin hepsi fakirdir. O yüzden toplu taşıma araçlarında bu tür olaylar olur ve fakir semtlerde. Yapılması gereken toplu taşıtlara binmemek değil, keşke mümkün olsa da binmeseniz ama madem mecbursunuz lütfen yalnız binmemeye dikkat edin, çantanıza biber gazı ya da çakı şeklinde siviri, delici aletler koyun. Bu itler havlamaya başlayınca ben cumhurbaşkanını tanıyorum ya da zenginim aracım bozuldu diye bindim falan deyin. Bunlar afallar fazla zeki değillerdir, bir de it karakterli olduklarından hemen korkarlar. Tanıdığınız sinirli, adam dövmeye meraklı erkeklere bunların adını yerini bildirin, gerisine karışmayın. Bir bayan için çok zor değil bu ülkede bir erkeği başlkasına kışkırtmak. Ve mutlaka şort ya da mini etek giyin, giyelim. Her yerde her zaman, inadına. Hangimize bakacaklarını, saldıracaklarını şaşırsınlar.

Bu arada saldırmalarının sebebinin dinle uzaktan yakından ilgisi yok. Bu sapık ibne o bacaklara dokunamadığı için öfkeleniyor, dışarıda görüp, azıp eve gidince kızına, kız kardeşine onlar da yoksa anasına musallat oluyor bunlar, emin olun hepsi böyle. Umarım yargı bu gibi pislikleri temizler yoksa halk temizlemeye başlayacak, barış içinde yaşayalım diyoruz o kadar, isteyen istediğini giyer, karışmayın!

19 Haziran 2017 Pazartesi

Madam Marin'den Fi Yorumu

 Çok popüler durumda ya malum Fi dizisi, ben de iki kelam edeyim madem hakkında ne de olsa ben de izliyorum. Sevdiğim kısımları; çekimler, renkler, görüntüler ve oyuncular çok iyi. Konu ehh çok da matah değil aslında ama izleniyor mu izleniyor. Puhutv de yayınlandığı ve süresi kısa olduğu için gereksiz uzatma sahnelerle zaman doldurmuyorlar, o yüzden de ne anlatılmak isteniliyorsa direk anlatılıyor. Sansürsüz olduğundan öpüşme, sevişme, yakınlaşma sahneleri ve öfke nöbetleriyle, kavga sahneleri çok daha gerçekçi. Sezon finalindeki Serenay Sarıkaya ile Ozan Güven'in sevişme sahnesi, özellike Ozan Güven'in  o kadar peşinden koşmuş, kafayı tamış, sonunda ulaşmış adam olarak oynadığı her an çok iyiydi. İtiraf ediyorum biri bana o şekilde kafayı taksa sırf çok iyi sevişir kesin diye bile birlikte olurum. Bir de dizide mafyavari bir amca var Sadık Murat Kolhan, kısaca SMk ona bayıldım. Ne Ozan Güven ne de tüm taşlığıyla Mehmet Günsür değil, ben dahil bütün kadın izleyicilerin hayallerini o süslüyor emin olun.

Gelelim sevmediğim kısımlara; cep telefonumdan izlediğim için Nuri'ciğimle oturup izleyemiyor ve yorum yapamıyoruz. Puhutv ye cv gönderdim, biri cevap verdi ama ayıp olmasın mesajı. Oturun hayatımı dizi yapın, Fi den çok izlenmezse ne olayım. Sansür sıkıntınız da yok nasıl olsa. Hem bende ne hikayeler var, ayrıca hazır bir okur kitlem de var onlar izler ama yok dönen yok peh.
Ayrıca yazarı sırf Yahudi diye bu kadar tuttu bu kitap, Akilah'ın anlamını araştırın da görün, sanki yazılmamış bir konu yazdı da ünlü oldu. Hangi dünyada yaşıyoruz, görün. Biz Türk-Yunan kırmalarının hiç mi şansı yok? Hem ben daha güzelim, konuyla ilgisi yok ama söylemek istedim. Dediğim gibi dizinin konusu çok matah değil ve buram buram Black Swan kokuyor ama oyuncular iyi, yapım şirketi Ay yapım, çekim çok iyi, kısa sürmesi az reklam olması iyi. Berrak Tüzünataç'ı popüler ünlülerle beraber olan bir kızcağız zannedeken gördüm ki o da rol yapıyormuş ve maskülen hava çok da yakışıyormuş, bu dizide iyi olmuş. Finaldeki insan insan şarkısı ve ona ses veren tiz ses de çok iyyidi bunun  için Fazıl Say'ı tebrik ediyorum. Bazı arkadaşlarım sesin benim olduğunu sanıp beni aradılar, sen mi söylüyorsun diye benim sesim de öyle tizdir ama hiç şarkı söylemedim, evim hariç. Neyse Puhutv uyuma Madam Marin'i bul! Yoksa çok da FiFi

18 Haziran 2017 Pazar

Madam Marin'in Hatipoğlu'na Soruları

 Nihat Hatipoğlu'na benim de sormak istediğim sorular var ama ben öyle Sultanahmet meydanına falan gelemem, kafama koluma da o saçma bantları bağlayamam kusura bakmasın. Zaten sormak istediklerimi orada sorsam beni linç etmeye kalkarlar, hoca da pek cevap veremez. Dalga geçiyorum da sanılmasın kendisini kedi severliğinden ötürü severim. Aldığı paraya çok laf ediliyor da ramazan da bir ay sonuçta bırakın alsın adam. Şimdi gelelim sorularıma:

-Grup seks yapmak eminim ki dinen günahtır ama yapan çok hocam eh benim de yapmışlığım var. Sonrasında abdest alınıyor ya hani grup diye iki kere üst üste mi abdest almak gerekir yoksa bir kez yeterli midir? Hiç dalga geçiyorum sanmayın ve kızmayın okuyunca ön yargıyla saldıracak şahıslar. Ayrıca bu zihniyetteyseniz sayfamda ne işiniz var? Bence mantıklı bir soru, yaşadığınız halkı tanıyın önce.

-Hayatımıza giren bir erkek ben kaçıncı sevgilinim diye sorduğunda yalan söylüyoruz ( evet bunu bütün bayanlar olarak yapıyoruz) direk doğruyu mu söyleyelim yoksa bu masum yalanın bir sakıncası yok mu? Adama dur bir sayayım, hesap yapayım seni ararım da denmez ki ama. Bu konuda yalan söylemek günah mı?

-Malum sperm hücreleri canlı, üzerimize boşalan birinin spermlerini hunharca tuvalet kağıdına siliyoruz ya bu da kürtajın bir çeşidi sayılıp günah oluyor mu? Silerken söylememiz gereken özel bir söz var mı ve peçeteyi gömelim mi? Orada binlerce doğmamış çocuk var bu da cinayet mi? (Bence mantıklı bir soru)

-Benim eski sevgililerimden iki tanesi sizlere ömür, öldü. Bu durumda ben ne cenazelerine ne de mezarlarına gidemedim, zaten biri evliydi. Onların ruhu için ne okumalıyım ya da bir yardımda bulunsam olur mu? Bir tanesiyle küs ayrılmıştık, sonra hiç konuşmadım. Adamcağız beyin kanamasından gitti. Acaba ben lanetli olabilir miyim?

-Ben tek eşli kalamıyorum mutlaka aldatıyorum her ne kadar kendimi tutmaya çalışsam da nihayetinde bir kaçamak oluyor. Çok tövbe ettim ama tövbe tutmayan bir bünyem var. Aldatmak günah mı? Neden tövbe tutmuyorum, kendimi tutamıyorum, üzerimde büyü olabilir mi?

-Eski sevgilime penisi baş parmağım kadar diye iftira atmış ve çalıştığımız iş yerinde herkese yaymıştım. Benden sonra birden revaça geçmesiyle ve bu iftiradan sonra kızların ilgisinin dağılması bir oldu. Şimdi ondan özür dilesem olur mu kul hakkı almış sayılır mıyım? Küçük falan da değildi yani baya günahını aldım çocuğun hocam.

-Anal seksin dinen caiz olmadığı söyleniyor ama arada özellikle de ince penislilerle baya bir hoş oluyor ayrıca bu günah kadına mı erkeğe mi yazılıyor? Erkekler sonuçta daha çok ısrar ediyor ama kadın daha çok zevk alıyor yani günahın çoğu kimin oluyor kadının mı erkeğin mi?

-Oral seks yapmak ve yaptırmak günah mı? Olaydan sonra da abdest almak gerekir mi? Boşalmadık diyelim yine de alalım mı yoksa gerek yok mu?

-Malum teknoloji çağındayız, nette birbirine fotoğraf göndermeyen yok, özellikle de özel bölgelerinin fotoğraflarını. Bunları gönderince de zina yapmış sayılıyor muyuz? Bu günah mı? Gönderilen cinsel organ fotoğraflarına bakmak caiz mi bakmadan silelim mi?

Şimdilik sorularım bu kadar. Olur da cevaplarsanız çok sevinirim bizi aydınlatmış olursunuz. Eminim tek merak eden ben değilim.

Sen rahat ol, ruhun şad olsun Yaşar Nuri Öztürk Hocam. Sözlerini de seni de asla unutmayacağız...




Deniz Seki'nin Yol Kazasından Ben De Yaşadım

 Deniz Seki nihayet özgürlüğüne kavuştu. Kendisine meşhur klarnetçimiz Hüsnü Şenlendirici sorulduğunda "yol kazasıydı" demiş. Ah bir bilsen ben ne yol kazaları atlattım sevgili Seki ama neyse ki hapis yatmadım. Gerçi cinayet işlemeye çok yaklaştığım anlar da oldu. Durdum, sabrettim; çoğunlukla hayat benim intikamımı aldı. Bana da karşılarına geçip hahaha bak ne hale geldin demek kaldı. Benim de arkamda durmadı uğruna kurşunlara siper olduğum sözde sevgililerim. Kaybolup gittiler. Ben de anladım ki, kimse için kahramanlığa, kendini feda etmeye gerek yok; nasıl olsa kıymeti bilinmiyor. O gidip, kendisi için kılını kıpırdatmayan bir aşüfteye tutulup, senin için yapmadıklarını onun ayaklarına seriyor. Evet aşk, biraz da acısıyla, iniş çıkışıyla, koşturmasıyla güzel de karşılıklıysa güzel. Bir taraf diğerine fazla kendinden veriyorsa, önce sen diyorsa üzülmeye de mahkum oluyor ne yazık ki. Ben artık yol kazası geçirmiyorum çünkü yolda çok dikkatli ilerliyorum. Kendimi güvene alıp yaşıyorum ne yaşıyorsam. Evet biraz yarım oluyor belki ama sonradan değmezmişsin demekten iyidir, zamanında çok dedik yeter. Yol kazan için de hapis günlerin için de geçmiş olsun Deniz Seki, aramıza hoş geldin.

14 Haziran 2017 Çarşamba

En Yakın Arkadaşın Ergen bir Sürtükse

 Bana bir mail gelmiş. 16 yaşında dünya tatlısı bir kızcağız, kimsenin onu beğenmediğinden, en yakın arkadaşının da çok popüler olduğundan şikayet etmiş. Şimdi ona söylediklerimi detaylıca buraya yazacağım. Ben de bir zamanlar bu kızcağız gibiydim. Kimse beni görmezdi ve beğenmezdi. Ya da beğenenleri ben beğenmiyordum ki hiç flörtüm yoktu ama en yakın arkadaşım Müjü denen saf kan kafaşenin sıra sıraydı. Neydi onda olup bende olmayan? Benden biraz daha zayıftı ki sonra anlaşıldı geniş kalça daha seksi. Biraz daha uzundu, boyla olsaydı herşey ohooo. Yüzü fena değildi ama gözleri renkli değildi dişleri de bildiğiniz kazma dişti. Nedense bu kıza talep çoktu bana yoktu.

Okulda, dershanede ben bununla gezer, otururdum. Erkekler bunun etrafında sinek gibi uçuşur bana bakmazdı. peki ne oldu? Okul bitti, ben üniversiteyi kazndım bu bir haltı kazanamadı. Sırf arabası var diye çıktığı ve bolca oral hizmet sunduğu sevgilisi bunu terk etti. Bir anda evde pinekleyen bir ev kızına dönüştü çünkü dışarıya benim sayemde çıkar, bu çocuklarla takılırdı. Ben bunu arayıp sormayı kesince, dışarı çıkamadı ve bunlarla daha az buluşabilir hale geldi. Bir de sanki kendisine verilen ışığın tamamını bir yılda kullandı ve tüketti. Bense sonraya sakladım, daha serpildim, zayıfladım ve güzelleştim. Daha önemlisi benim auram vardı, bununsa içi boş güzelliği ve o da solmaya başladı genç yaşta. Onu görünce bana bakmayan hatta konuşmayı kesen herkes, artık ona bakmaz hale geldi. Hatta bana günün birinde ne oldu bana? diye sormuştu. Ben de demedim tabi fazla kullandırdın, bedenini de ışığını da, enerjini de diye. Geriye kalan içi boş, kof bir surattı. Zaten fazla zeki de değildi, soru sorsanız yarım dakika sonra anca algılayıp cevap verirdi. Koca dişli ağzı dışında işe yarar bir tarafı yoktu. Ben Müjü denen gereksizle görüşmeyi kestim tabii. Zaten o zamanlar neden görüşüyordum onu da bilmiyorum. Sırf o da Taksimde oturuyor diye işte. Bu ezik, gitti başka bir ezikle evlendi ve çocuklu bir ev kadını oldu. Tipi iyice kaydı ama eski günlerin hatırına saçlarını hep eskisi gibi yaptı belki yine popüler olur diye.

Şimdi yanındaki arkadaşı yüzünden görünmediğini düşünen genç bir kızsan sakın üzülme. O arkadaşın elindeki sihrin tamamını çok genç yaşta kullanıp, üzerine aldığı kötü enerji yüzünde yıpranacak ama sen sonradan çok popüler olacaksın olmasan da emin ol ondan çok daha mutlu olacaksın. İlle de kafana takıyor, her hoşlandığım çocukla bu kaltak çıkıyor diyorsan, eski usul bir yöntem önereceğim sana. iftira at o kaltağa, geçenlerde kürtaj oldu de, iğrenç bir tipe oral yaparken gördüm de, fısıltı gazetesi çok etkilidir emin ol hemen yayılır ve o kızın da esamesi bir daha okunmaz. Ben mi? Yok canım ben öyle şeyler yapar mıyım hiç. Yapmamışımdır herhalde, geçmiş zaman hatırlamıyorum...

Madam Marin Sözleri


 Aptal mısın sen? Hayır aşığım. Eee aptalsın işte.

Göğüslerim de büyük karakterim de.

Türk kahveli prezervatif yapsınlar seviştikten sonra falımıza bakarız.

Yakışıklı erkeğin ırkına bakılmaz.

Sevişemiyorsan çikolata ye.
Bana aşık olup söylemeyene yazıklar olsun

Tam yemeliksin de ben çok tokum.

Evrim teorisi ilk sevgilimle sonuncu arasındaki farka bakıp anlaşılabilir.

Ruh eşi diye bir şey yok. Ruh eşsizdir.

Bende yok ama yine de bazılarının sikime kadar yolu var.

Eskiden sığ ve mutluydum şimdi derin ve endişeliyim.
Yeni sevgiliye fazla bağlanma bu da gidecek.

Şirketimizde hangi pozisyonda çalışmak istersiniz dediklerinde aklıma gelen:

Satır içi resim 1

Senin gelmişini geçmişini aşk! bir kere de doğru zamanda gel.

Erkekte geniş göğüs candır.
Pantolon indirmek yerine film indiriyorum.

Benden daha kırık insanlar görmek beni mutlu ediyor.
 
Bu şans denen melet niye çirkinlerde oluyor bi tek bizim ne suçumuz var?

Grinin her tonunu protesto ediyorum olan var olmayan var.
Bütüm erkekler seni seviyorum der.
Aşktan korkma ver (kalbini) gitsin.

Yüze boşalma sahnelerinde gitti onca çocuk diye üzülüyorum.

Büyüdükçe küçültüyorsun gözünde büyüttüğün ne varsa.

Ben boyun eğmem ama öyle konuşurum ki sen önünde eğilmiş hiçbirşeyini kaldıramazsın başın da dahil.

Ne oldu? Seni sandığın kadar sevmedi değil mi?
 
Kadını hafife alırsan ağır darbe yersin.
 
Gözümden düşerken beni de çekip yerle bir etmeseydin keşke.
 
Girmeyeceksen açma üşüyorum.
 
Unutma en çok girerken değil giderken acıtıyor. MadamMarin

İyi biri olunca da iyi şeyler olmuyor bari kötü olup zevk alayım.

Ne? Ne oldu? Yine mi sevişemiyoruz?

Sen aşık olduğunda o da sana oluyor sanıyorsun ya nah oluyor.
Mümkün olsa klitorisin yerini konum atarım.

Kasıkta aşk başkadır kasım mıydı yoksa?

Bu yaştan sonra boy atamazsın dediler ben de saçlarımı boyattım.

Bensiz mutluluğun dibine vuracaksın sandın hayat senin dibine vurdu.

Beden değil zeka satıyorum ondan bana sahip olamıyorsun.

Ben azdım! Gözünde aklında hayatında azdım çok az.

Ceset olsa soğuyana kadar bana asılmaya devam eder.

"Bitti" dedi bana bence de "bit ti"kan emdi kaşındırdı yıkayınca geçti.

Tam senden zevk alırken erken boşalıyorsun hayat üstüm başım umutsuzluk kokuyor.

13 Haziran 2017 Salı

Artık Tek İtirafçı Benim

 Yıllar yıllar önceydi, tesdüfen bulmuştum o siteyi. Hemen bir nick name alıp yazmaya başladım. O zamanlar salak bir iş yerinde, buz gibi bir çocukla çıkıyordum. Yazdım, yazdım ama itiraflarım yayınlanmadı. Ben de sinir oldum baktım diğerlerinin itiraflarına ve gördüm ki g-stringten bahsedenlerinki hemen yayınlanıyor. Hiç de sevmem, oldum olası nefret ettim g-stringten ama ilk itirafım " G string giydiğim günlerde kendimi sevişmek zorunda hissediyorum." Hemen yayınlandı ve mesajlar almaya başladım. Ondan sonra bağımlılık oldu bende itiraf.com. Hissettiklerimi, yaşadıklarımı, hayall kırıklıklarımı, komik durumları, kısa ama öz şekilde yazdım ve tam da orada Madam Marin oldum. Sinemada klitorisimin yerini bulan adamdan bahsettiğim itirafım olay oldu. Oysa bana çok ilginç geldiği için yazmıştım çünkü o güne kadar ben bile bilmiyordum tam olarak yerini.

Bana gelen mesajlardan çok sağlam dostluklar kurdum, hala birkaçıyla görüşürüm. Bazılarıyla da flört ettim ama pek iyi olmadı. Hatta orada tanıştığım  biri için kalkıp İzmir'e gitmiştim. Gidesim vardı o bahaneydi. Adam Osman Yağmurdereli'nin genç hali gibi görünüyordu; apar topar yanından  uzaklaşmıştım. Daha çok kişiyle tanıştım, sabah kahvaltılarımı itiraf.com eşliğinde yaptım. Komik, ilginç, ben de benzerini yaşadım ya da hımm bunu yazan kimmiş diyeceğim türden itiraflar vardı.

Daha sonra da orada bana asılan ve rahatsız edenlerden faydalanıp cep telefonu faturamı ödetmeye başladım, tabii asla buluşmuyordum. Dalga geçiyor, eğleniyordum. Evet cidden eğlendiriyordu beni itiaf.com çünkü kaliteli ve ilginçti. İçindeki insanlar ve yayınlanan itiraflar da öyle. Dediğim gibi Madam Marin itiraf.com da ortaya çıktı. Hayatımı, yaşadıklarımı merak eden, bana yorum yapan, akıl veren, dertlerimi paylaşan bir kitle oluştu. Belki de şimdiki okur kitlemin temelleri orada atıldı. Geçenlerde aklıma geldi ve girdim itiraf.com a bir baktım ki kapanmış. Zaten ben yazmayı bıraktıktan sonra eski eğlenceli hali de kalmamıştı. Sanırım el değiştirdi, editörleri de her gelen itirafı yayınlar oldu. Aaaa itirafım yayınlanmış demek bir ayrıcalıktı benim  zamanımda, herkesinki yayınlanmazdı. Yine de kapanmasına üzüldüm çünkü büyük anılar ve sağlam bir geçmiş barındırıyordu itiraf.com. Buradan itiraf.com dan tanıştığım, yazıştığım herkese selam olsun, ben hala yazmaya devam ediyorum ve artık tek itirafçı benim, takipte kalın.

8 Haziran 2017 Perşembe

Orta Yaşlı Abazan Adamlar

 Yaşını başını almış, evlenmiş barklanmış, çoluk çocuğa karışmış ama adam olamamış tipler var ya. Hani bir iş görüşmesine gidersiniz, iki kelam edersiniz açlıkları hiç geçmediğinden hemen cinsel beklentiye girerler işte onlara sinir oluyorum. Adamlarda tip yok, zorlama bir şekil var. Karizma yok o da mış gbi yapılmış. Göbekleri her ne kadar saklamaya çalışsalar da gün gibi ortada. Çay ve sigaradan sararmış dişleri, yılların aptal suratlarına eklediği çizgileriyle cidden bana çok itici geliyorlar. Bazı kadınlar olgun erkek seviyor olabilir ama ben oldum olası hatta genç kızlığımda bile olgun erkek sevmezdim. Bir tek Kevin Costner'ı beğenirdirdim o da yani olsun o kadar.

Bir yayınevine kapağı atmış, hani şu Yahudi kadının dizisi de var ya kitabının çıktığı yayın evi bakın isim vermiyorum :) ona gelen dosyalara bakıyor ve sosyal medya üzerinden kadınlara yavşıyor. Bir de zorlama yazar, kitap çıkartmış durmuş ama okunduğunu sanmıyorum. Ben de bloğumun gelişmiş halini çıkartacağım bununla da konuştum. O elbette takıldı cinselliğe ne kadarı doğru yok tahrik edici birkaç cümle yolla. Biz ülkece o yüzden ilerleyemiyoruz işte. Bu gibi adamların akılları pipilerine takılmış yukarı çıkamıyor ve herkes de o küçük pipilerine hizmet edecekler sanıyorlar. Muhtacım ya ben ona, sorularını cevaplar belki beraber bile olurum tabii rüyasında ıyyy iğrenç. Gerçekten şu orta yaşlı abazan adamlar aşırı iğrenç ve kalitesiz.

Üç yıl kadar önce biri ile daha tanışmıştım benden bir otel için tanıtım filmi istediler, yani metnini yazacağım. Tamam dedim anlaştık falan neyse yazdım götürdüm. Bu ikide bir telefondan mesaj gönderiyor Marin Hanım özledik diye. Adamı da bir görseniz damacanayı alın üzerine sapık bir sırıtışı olan bir boka benzemeyen bir surat koyun alın size bu adam. Ve bu şekil kurbanı benimle olabileceği gibi bir hayale kapılmış. Bir de ben baya soğuk görünüşlü biriyimdir yani öyle işveli cilveli falan değilim, dışarıda bildiğin bir Rus casusu havam vardır. Gülsem, kırıtsam, espiri yapsam hadi neyse. Tabii aldı ağzının payını def oldu gitti.

Bu orta yaşlı tipsiz adamlardaki öz güveni anlayamıyorum. Aklıma gelen de umarım doğru değildir bazı bayanlar bunların bir yerlerini kaldırmıyordur. Yaptıkları şekil yüzünden sakın bunları önemli, değerli, donanımlı falan sanmayın. Dışarıda suratına bakmadığınız abazan ergenlerin büyüyüp yaşlanmış hali bunlar. İnanın çoğu sağlam da ruh hastaları. Paralarına güvenen tipsiz orta yaşlılar da başka bir yazı konusu. Onlar bu sayede güzel kadınlarla olabiliyor doğru ve o kadınlarda cüzdan var mide yok. Evet bu gün orta yaşlı abazanlara kafayı taktım ama elbette hepsi öyle değil, adam olmayı başaran adamlar da var içlerinde. Diğerleri benden uzak dursun bir zahmet.

7 Haziran 2017 Çarşamba

Lick Buddy İle Evlenilir Mi?

 Bugün lick buddyimden evlenme teklifi aldım. Adamla on yılı aşkın süredir görüşüyoruz. Bu sürede birbirimizi hiç üzmedik, kırmadık, kızdırmadık tabii bunun nedeninin başında birbirimizden bir beklentimizin olmaması geliyor. Yoksa araya kıskançlık ve güven krizleri girseydi ikimiz de birbirimizi yerdik. Bugün artık ne olduysa tutturdu beni ne zaman alacaksın? evlen benimle diye. Bıkarız ederiz falan dedim ama on yıldır bıktık mı dedi, bak seni her gün yalarım, seyahatlere çıkarız dedi. Tamam güzel de bunun aşkının bu kadar kabarmasının bir nedeni olmalı ayrıca Marin ne duruyorsun evlensene diyenleriniz için belirteyim adam zaten evli. Mutlu değil, ayrılık aşamasında ama evli. Çocuk yapsın diye aile baskısı sonucu, kız kardeşinin bir arkadaşıyla evlendirildi. Çocukları da olmadı mutlu bir evlilikleri de. Benim hayatımda şu an biri var, nereye kadar gider bilmiyorum ama Deniz'le yani lickbuddyimle evlenmeyi düşünmüyorum. Nedenlerine gelince:
Evet seks güzel, aslında seksin oral kısmı güzel diğer kısmı tamamlamaya giriyor ama idare eder.
Evet birbirimizi üzmedik ama ciddi bir ilişkimiz olursa o bana, ben ona güvenemem. Birbirmizi boğmaya başlarız.
Böyle sorumluluk olmadan, beklentisiz, arada kaçamak şeklinde görüşmek daha güzel. Sürekli yanımda olursa sıkılırım.
Her dakika seks olmaz çünkü evlilik seksi azaltır hatta bazen yok eder, ya öyle olursa on yıllık emek hooop çöpe. Neymiş evlenmişiz.
Hayatında stabil kalan tek kadın ben olduğumdan bana tutunmaya çalışıyor ama bu buhransal bir durum olabilir. Aynı hevesle hadi evlenelim desem sonuçlarını kestiremiyorum.
Hayat neler getirir belli olmaz tabii bakarsınız bir gün evleniriz de. Şimdilik böyle bir şey düşünmüyorum ama tatile çıkabiliriz. On yıldır hayatımda, kimler geldi kimler geçti, ne kadar üzüldüm, yerlerde süründüm, onunla teselli buldum; iyi ki var sevgili sevgilim olmayan lick buddy im.

Yaz Aşkım Olur Musun? İlanları!

 Yaz geldi... Havlar hala serin ama sonuçta yaz mı gelen evet yaz. Yaz ne demek tatil, deniz, güneş, bronzluk ve kısa süreli seks temalı yaz aşkları. Özellikle de tatilde yaşanan cinsten olanlar. Eskiden herkes gittiği yerde bulur, derin yaz aşklarına denize dalar gibi dalardı. Şimdi çok garantici olduk ya önceden ayarlıyoruz yaşayacağımız yaz aşkını bile. Oysa eskiden sürprizdi, gittiğin yerde karşılaşacağın kişiler, heyecanlar. İnternet elimizin altında neden uğraşalım sürprizle değil mi? İlan gördüm ilan! "Bu Yaz Benim Yaz Aşkım Sen Olur Musun?" yazıyordu, altında da ilan verenin özellikleri ve yaz aşkında aradığı özellikler. Pes dedim artık ama sonra da neden şaşırıyorum ki dedim, normal aslında. Üstelik de gidilecek tatil beldesinin ödemesini kendi yapacakmış, yani bayana düşen görev sadece adamın yaz aşkı! olmak.

Bana da bu tür bir teklif gelmişti, şimdi gelmiyor neden çünkü sıkar. O zamanlar daha minnoş bir şeyim, hayatımda da kimse yok. Bir doktor beni görmüş beğenmiş. Ortak bir arkadaşımızla haber yollamıştı. Mavi tura çıkacakmış da ben gelir miymişim? Masraflar ondanmış bir de bana para verecekmiş. Çok kızmıştım ben fahişe miyim diye haberi getiren kişiye de, teklifte bulunan doktora da. Tatil istersem kendim giderim, hem ne belli seni beğeneceğim, hoşlanacağım? tamam yakışıklı da sayılırdı adam ama bu tavrı çirkin bir kere. Diyor ki; benim ciddi ilişkiyle falan işim olmaz ya da zaten hayatımda biri var, tatilde canımın istediği bir hatunla kafa dinlemek istiyorum, tatil bitince de herkes kendi yoluna gidecek. Oh ne güzel iş. Aracı da neden kabul etmiyorsun bir de para kazanacaksın demez mi, onu da paraladım tabii. Minnoş da olsam vahşi bir minnoştum. O doktor mutlaka tatile götürecek birilerini bulmuştur, kimbilir belki o da internete ilan vermiştir.

Bunun bir de kadın versiyonları var. Şimdilerde kadın parası yemek moda oldu ya hani, sizden iki konuşunca para isteyen adamlar peydahlandı, sanki biz yetmişlik ninelermişiz de o da lütfedip bizimle oluyormuş gibi. "Hadi beni tatile götür ama masraflar senden" diyen genç adamlar dolanıyor ortalarda. Öyle yaşlı kadınlara da gitmiyor bu teklifler sadece baya genç kadınlara geliyor. Benden bile yanılıp yakılıp para isteyen oldu. Tabii ki vermedim bir de itin poposuna soktum ama verdiğini duyduğum tanıdığım bayanlar var. O kadar yazıyorum, uyarıyorum ama yok yine aynı hataya düşüyorsunuz. Para vermeyin şu heriflere, hediye de almayın, beraber alış verişe çıkınca siz ödemeyin, bir yere gidince tüm masraflar size girmesin. Bakın Almanların bize kattığı güzel bir şey var: Alman Usülü... Demiyorum ki hep erkek öder evet siz güçlü ve maddi açıdan ayakları üzerinde duran kadınlarsınız da bunu kanıtlamak için kendinizi sömürtmeye ihtiyacınız yok. Alman usülü olsun her şey. Bir de gözünüzü seveyim şu adamları iç güveysi gibi evinize de almayın, herkesin kendi evi olsun. Ne olursa olsun aranızdaki, akla gelen ilk şey bu kadın bu adama bakıyor, bu adam da jigolo oluyor. Sizin ne kadar genç ve güzel göründüğünüzün önemi yok, yapışacak yafta bu.

Hazır konusu açılmışken, annemin bir tanıdığı var hatun yetmiş küsür yaşında ama mihrap yerinde, çocuk yapmamış fazla yıpranmamış. Bir de evli ama kocasının sağlık sorunları var, zaten yaşlı adam bu da içten yanmalı bir hatun yani seks istiyor. Bulmuş genç birisini artık o da mı internete ilan verdi bilemem, adamla tatile gitmişler, lobideki çalışan da oğlunuzla aynı odada mı kalacaksınız? demiş bu bir bozulmuş, o benim oğlum değil demiş falan. Ne olacaksa? Elbette masrafları kadın karşılamış ama adama yetmemiş bir de kadının arsasına göz dikmiş, satarım ben onu bana yetki ver demiş, bu kadın da adamla sevişmeye devam etmek için kabul etmiş. Şimdi de arsayı ve kaptırdığı parayı kurtarmaya çalışıyor, kocası da şüphelenmiş, adam hala bundan kırk bin istiyormuş yetkiyi geri vermek için bilmem ne...

Kötü bir örnek evet, hep böyle olacak demiyorum, herkes bu kadar kötü değil ama nasıl güvenebilirsiniz kısa sürede tanıdığınız birine? Ve yine sadece nette konuştuğunuz biriyle nasıl tatile çıkarsınız ya bir çete üyesiyse, ya da organ mafyası? Bence eski usül takılın çekin gidin, gittiğiniz yerde tanıştığınız kişilerle takılın ama onlara da gözü kapalı güvenmeyin tabii. İlan mı? bence ilanlara da pek itibar etmeyin ve sakın bunu okuduktan sonra madam benimle tatile gelir misin gibi mailler göndermeyin cevabı zaten biliyorsunuz.

3 Haziran 2017 Cumartesi

Dizi Önerim: UnReal Neden Sevdim Bana Neyi Hatırlattı?

 Ne kadar da yaşadıklarıma benziyor diyerek izliyorum bu diziyi. Ben senaryo ve metin yazdığım için sürekli olmasa da arada setlerde oluyorum. Devamlı çekilmez ama ara ara güzel oluyor. Uzun saatler set ortamında olunca tabii ki oradakilerle bir süre sonra baya bir yakınlaşıyorsun. Benim gözlemim herkes herkesle samimi, canciğer ama arkadan konuşmak, dedikodu ve gıybet gırla. Özellikle reji ekibindeki hatunlar inanılmaz dedikoducu. Oyuncular senarist olduğunu anlayınca sülük gibi yapışıyor ve kendi isteklerini empoze etmeye çalışıyor, sanki benim aklım fikrim yok da onları dinleyeceğim gibi. Kazara telefonunu verdiysen yandın, o telefon hiç susmaz, mesajlar hiç bitmez. Biriyle samimi bir sohbet etmeye gör hemen aranızda aşk dedikoduları çıkar. Bu yüzden samimi bile olsan mesafeli görünmelisin. Oldu da setten biriyle kaçamak yaptın ki bu bir yerden sonra kaçınılmaz olur uzun saatlerden söz ediyoruz, başka kimi bulacaksın da kaçamak yapacaksın. Bu olayın asla ortaya çıkmaması lazım, yoksa büyür de büyür duymayan kalmaz. Aynı ortamda selamlaşmanız bile sakıncalıdır çok dikkat etmek gerekir. Ben de dizideki kızımız gibi bir görüntü yönetmeniyle kırıştırdım ama sonra çok pişman oldum. Hem zor kurtuldum, hem ortaya çıkacak paniği yaşadım hem de ortamda tamamen yabancı gibi davranmak, o başkalarıyla sen başkalarıyla konuşurken kıskançlık krizleri yaşamak, zaten stresli bir iş yaparken çok ağır geldi. Bunun dışında gizli olması güzeldi.

Şimdi neden bunları anlattım Unreal dizisine başladım. Beni bu kadar yakalamasının nedeni de bana fazlaca tanıdık gelmesi. Olaylar bir evlendirme programında geçiyor, daha fazla kimin eli kimin cebinde durumu ve ayak kaydırma var ama üç aşağı beş yukarı bizim setlere çok benziyor. Evet bizde de herşey sahte. Sadece dizilerde değil özellikle reality programlarda izlediğiniz herşey benim gibi metin yazarlarının kurguladığı olaylar. Kimse kendi istediğini yaşamıyor hepsi birer canlı kukla. Mesleki deformasyon mu dersiniz ne dersiniz herkesde birbirini götürme çabası hakim. Bir o kadar da kaygan bir zemin yani kimseye tam olarak güvenemez ve sırrınızı veremezsiniz çünkü ne zaman düşmana döneceği belli olmaz. Yine de ben seviyorum bu ortamları ve sette olmayı, amacım da yapımcı olmak bir zamandan sonra. Unreal'e gelince bence izleyin sıkılmazsınız, özellikle baş roldeki kızın çok abartılı bir güzelliği olmamasına rağmen sahip olduğu etkileme gücü ve aura çok hoşuma gitti. Boş aptal güzeller izlemekten sıkılmıştım. Dizide bir yerden sonra kadın dayanışması hakim oluyor ki bu da hoşuma gitti. Elbette bu dayanışma da gözü kapalı güvenilecek bir dayanışma değil ama iki kadın da erkeklerden öyle darbeler yiyorlar ki sektörde sırt sırta vermenin en iyi çözüm olduğunu fark ediyorlar. Bence izleyin özellikle de çekim arkası dünyasını merak ediyorsanız iyi fikir verecek size.

Kimler Geldi Kimler Geçti

   Kimler Geldi Kimler Geçti… Benim hayatımdan değil oralara hiç girmeyelim.   Netflix’teki diziden bahsediyorum. Serenay Sarıkaya’nın Leyla...