Terk edilmiş geçmiş karşıma ağlıyor, zırlıyor. Şimdi ben bu kıza ne diyeyim, yakın da arkadaşım ama ağlama be kızım, değmez ki. Terk etmiş def olmuş gitmiş. Bırak gitsin. Sana hissettirdikleri yeter, bundan sonra onun için üzülmeyeceksin. Sen sert kadınsın anlamazsın diyor. Biz de doğuştan sertleşmedik. Kaç kere düştük, yerlerde süründük de ondan sonra böyle olduk. Ben de az ağlamadım beni terk edenlerin arkasından ha sonra da onlar gelip bana ağladılar ben de hadi canım bak kapı bu da sapı dedim o ayrı. Kincilik olunca bünyede yapacak bir şey yok. Hem zaten adam zamanında çekmiş gitmiş, hayattan ve sonra bulduğu kadından darbe yemiş Marin ne iyi hatundu ya diye bana dönmüş, ben onu kabul eder miyim? Etmem. Soğuduğum birine dünya yansa geri ısınamam, artık sevmiyorsam tekrar sevemem, tahammül bile edemem. Bence böyle de olmalı.
-O seni sevmiyorsa sen kendini sev. dedim.
-Nasıl olacak o? Dedi gözlerini silerken.
-Birinin seni sevmesine ihtiyacın yok. Sen önce kendini sev, kendine sahip çık, gitmek isteyen gitsin yolu açık olsun ardından bakma bile. Zaten bakmayı bıraktığında geri gelir bunlar ama bence geri geldiğinde kabul de etme, giden yine gitmeye meyillidir çünkü.
-Ama onu seviyorum Marin.
-Yakında sevmiyor olacaksın o zaman da bu kadar acımayacak.
-Sen nasıl böyle olabiliyorsun?
-Zamanında ben de sevdim, terk edildim, değmeyeceğini anladım da ondan. Gidene gitme dememek gerek.
-Demedim zaten ve o da gitti.
-Geri gel de deme, bırak gitsin. Sen kendinle kal bir süre. Kendini tatile çıkart, alışveriş yap kendine hediyeler al, kendini şımart. Boşver o herifi.
-İşe yarar mı?
-Yarar.
-Peki hiç aramayayım mı onu?
-Arama.
-Mesaj?
-Yazma.
-O ararsa?
-Konuşma.
-Ama...
-Her ama senin canını yakacak. O gitmeyi seçti, gitti, belki de aklında ve kalbinde başka bir kadın var. Gidene de saygı duymak gerek, gitmek zor verilen bir karardır. Sen önüne ve kendine bak.
-Tamam.
Başı önünde gidiyor. Umarım beni dinler yoksa her attığı adımda geri püskürtülecek ve canı daha çok yanacak. Böyle yap diyorsam var bir bildiğim durup dururken mi Madam Marin oldum ben, dinle işte beni, siz de dinleyin!
-O seni sevmiyorsa sen kendini sev. dedim.
-Nasıl olacak o? Dedi gözlerini silerken.
-Birinin seni sevmesine ihtiyacın yok. Sen önce kendini sev, kendine sahip çık, gitmek isteyen gitsin yolu açık olsun ardından bakma bile. Zaten bakmayı bıraktığında geri gelir bunlar ama bence geri geldiğinde kabul de etme, giden yine gitmeye meyillidir çünkü.
-Ama onu seviyorum Marin.
-Yakında sevmiyor olacaksın o zaman da bu kadar acımayacak.
-Sen nasıl böyle olabiliyorsun?
-Zamanında ben de sevdim, terk edildim, değmeyeceğini anladım da ondan. Gidene gitme dememek gerek.
-Demedim zaten ve o da gitti.
-Geri gel de deme, bırak gitsin. Sen kendinle kal bir süre. Kendini tatile çıkart, alışveriş yap kendine hediyeler al, kendini şımart. Boşver o herifi.
-İşe yarar mı?
-Yarar.
-Peki hiç aramayayım mı onu?
-Arama.
-Mesaj?
-Yazma.
-O ararsa?
-Konuşma.
-Ama...
-Her ama senin canını yakacak. O gitmeyi seçti, gitti, belki de aklında ve kalbinde başka bir kadın var. Gidene de saygı duymak gerek, gitmek zor verilen bir karardır. Sen önüne ve kendine bak.
-Tamam.
Başı önünde gidiyor. Umarım beni dinler yoksa her attığı adımda geri püskürtülecek ve canı daha çok yanacak. Böyle yap diyorsam var bir bildiğim durup dururken mi Madam Marin oldum ben, dinle işte beni, siz de dinleyin!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder