Birbirimizi ilk görüşte tandık. Sarper'in bir arkadaşı benim eskiden görüştüğüm adamlardan biri. Çok da önemli değildi, zaten kötü geçmişti ve ben memnun kalmadığımdan klasik Marin'lik yaparak önce bahaneler uydurdum sonra da kıçına tekmeyi koydum. Adını bile hatırlamıyordum ama simasını tanıdım. O da beni tanıdı. Sarper sırıtarak bizi birbirimize tanıştırdı. Başımla hafifçe selamladım ve ölü balık denilen o en sinir olduğum tokalaşmadan yaptık. Her an "ben bu kızı tanıyorum" diyecek şekilde bakıyordu ama aklındaki şüpheyi hemen okudum "beni hatırlamadı mı?" Evet hatırlamadım, sanki hatırlanacak bir adamdın da, kes sesini de otur sonra da defol git işte. Ama ben bilirim böyle adamları susmaz bunlar. Ben yanlarından ayrılınca ya da hemen ertesi gün, arar Sarper'i ben Marin'î tanıyorum, eskiden görüşüyorduk der. Bunun ona ne faydası olacak? Hiç. Belki aptal egosunu tatmin edecek, bana ne zararı olacak? çok.
Bunun benzeri bir durum yaşamıştım yıllar önce. Sevgilimle çok kötü kavga etmiştik ben de en yakın arkadaşını aramıştım, tamamen fikir almak için. Bu çocuk neden bu kadar dengesiz davranıyor sen bilirsin dedim. Sohbet sohbeti açtı biraz da kızgınlığın ve bunalımın verdiği etkiyle biraz flörtleştik ama yatmadık bile. Sonra sevgilimle barıştım ve bu hooop olanları ona anlattı. Bu nasıl bir kişiliksizliktir arkadaş? Tabii bizim ipler yine koptu ve onarılamayacak yaralar aldık. Sus işte neyine yaradı bu senin? Onların arkadaşlığı da bizim ilişkimiz de bir daha hiç eskisi gibi olamadı.
Şimdi önümde iki seçenek var: Bu mal kesin Sarper'e durumu anlatacak, öyle bakıyor çünkü gözümün içine içine "Sen bittin kızım" der gibi. Ben ya inkar edeceğim ki çok acınası bir durum olur bu, ya da bana yakışan şekilde evet senden önce önemsiz bir şeydi ne var bunda diyeceğim. İnkar etmem zaman kazandırır belki ama sonuçta beni yalancı durumuna da düşürür ve bence aramızdaki daha yeni tomurcuklanan ilişkiye büyük zarar verir. Dürüstlük de sandığınız kadar iyi bir şey değildir böyle durumlarda, ne kadar dürüst olsanız da kaybedersiniz.
İşte bununla ilgili yaşadığım bir anı daha: Karşı apartmandan bir çocukla çıkıyorum o zamanlar ailemle yaşıyordum ve o apartmandan iki yıl kadar önce başka biriyle görüşmüştüm. Zaten anlaşamamıştık çok aptal bir şeydi, sevişemedik bile ben bunu üzerimden ittim. Beğenmediklerime böyle yaparım. Geri zekalı çağırmış beni Sibel Kekilli'nin ponosunu açmış, almış eline penisini üzerime geliyor. O zaman daha gençtim ama aynı atarlı halim mevcutmuş demek. Bunu öyle bir tersledim ki, elindeki minnacık kaldı. Neyse aradan iki yıl geçti ben bu yeni çocukla çıkıyorum hata bende söylememeliydim ama bunlar komşu ve ben o apartman gelip gittikçe görüyor beni. En iyisi dedim bu gidip söylemeden ben söyleyeym ve anlattım çıktığım çocuğa. Aradan iki ay geçmeden ayrıldık, çocuğun savunması; "keşke bana anlatmasaydım o ve sen gözümün önüne geliyorsunuz sürekli bu yüzden de duygularım gelişmiyor." gibi bir şeydi. Eyvallah dedim demek ki fazla dürüst de olmayacaksın.
Şimdi bu karşımdaki malla bu arada adı Tayfun, Sarper söylemese hayatta hatırlamazdım, durumumuz aynı. Ben kalkar kalkmaz ötmeye başlayacak. Buna ulaşıp aman arkadaş etme eyleme kes sesini söyleme desem, ya benden bir şey isteyecek ya da tamam deyip yine söyleyecek ve bir de bu ricamı da anlatacak. Diyorum ya hepsi egosu şişik ama aslında koca bir hiç olan adamların kendilerini tatmin derdi. Ne diye konuşuyorsun, sussana. Ben düşüncelere dalmış durumdayım en iyisi inkar etmek, hatta çamur atmak, ben bu adamla ne yaşamış olabilirim tipe bak falan gibi. Bir ara Sarper'e telefon geldi, kalktı yanımızdan biz bu gereksizle başbaşa kaldık. Hemen ne demiş olabilir.
-Beni hatırladın mı Marin?
Hayır desem daha çok hırs yapacak, biliyorum.
-Evet, hatırladım. Dedim buz gibi bir sesle.
-Sarper biliyor mu?
-Ne aptalca bir soru bu, yeni karşılaştık ben nereden bileyim senin Sarper'in arkadaşı olduğunu?
-Hala agresifsin.
-Değilim, çabuk kızıyorum sadece.
-Seni gördüğüme çok sevindim, daha sonra görüşebilir miyiz?
Aklıma o sırada bir şey geldi. Bu herif ötecekti, belliydi. En iyisi bunu korkutmak diye düşündüm.
-Tamam, yakınlarda oturuyorum. Sonra gel bir konuşalım seninle.
Dedim telefonumu verdim. İşte şimdi susacaktı çünkü ümitlenmişti, oysa başına geleceklerden çok habersizdi garibim...
Bunun benzeri bir durum yaşamıştım yıllar önce. Sevgilimle çok kötü kavga etmiştik ben de en yakın arkadaşını aramıştım, tamamen fikir almak için. Bu çocuk neden bu kadar dengesiz davranıyor sen bilirsin dedim. Sohbet sohbeti açtı biraz da kızgınlığın ve bunalımın verdiği etkiyle biraz flörtleştik ama yatmadık bile. Sonra sevgilimle barıştım ve bu hooop olanları ona anlattı. Bu nasıl bir kişiliksizliktir arkadaş? Tabii bizim ipler yine koptu ve onarılamayacak yaralar aldık. Sus işte neyine yaradı bu senin? Onların arkadaşlığı da bizim ilişkimiz de bir daha hiç eskisi gibi olamadı.
Şimdi önümde iki seçenek var: Bu mal kesin Sarper'e durumu anlatacak, öyle bakıyor çünkü gözümün içine içine "Sen bittin kızım" der gibi. Ben ya inkar edeceğim ki çok acınası bir durum olur bu, ya da bana yakışan şekilde evet senden önce önemsiz bir şeydi ne var bunda diyeceğim. İnkar etmem zaman kazandırır belki ama sonuçta beni yalancı durumuna da düşürür ve bence aramızdaki daha yeni tomurcuklanan ilişkiye büyük zarar verir. Dürüstlük de sandığınız kadar iyi bir şey değildir böyle durumlarda, ne kadar dürüst olsanız da kaybedersiniz.
İşte bununla ilgili yaşadığım bir anı daha: Karşı apartmandan bir çocukla çıkıyorum o zamanlar ailemle yaşıyordum ve o apartmandan iki yıl kadar önce başka biriyle görüşmüştüm. Zaten anlaşamamıştık çok aptal bir şeydi, sevişemedik bile ben bunu üzerimden ittim. Beğenmediklerime böyle yaparım. Geri zekalı çağırmış beni Sibel Kekilli'nin ponosunu açmış, almış eline penisini üzerime geliyor. O zaman daha gençtim ama aynı atarlı halim mevcutmuş demek. Bunu öyle bir tersledim ki, elindeki minnacık kaldı. Neyse aradan iki yıl geçti ben bu yeni çocukla çıkıyorum hata bende söylememeliydim ama bunlar komşu ve ben o apartman gelip gittikçe görüyor beni. En iyisi dedim bu gidip söylemeden ben söyleyeym ve anlattım çıktığım çocuğa. Aradan iki ay geçmeden ayrıldık, çocuğun savunması; "keşke bana anlatmasaydım o ve sen gözümün önüne geliyorsunuz sürekli bu yüzden de duygularım gelişmiyor." gibi bir şeydi. Eyvallah dedim demek ki fazla dürüst de olmayacaksın.
Şimdi bu karşımdaki malla bu arada adı Tayfun, Sarper söylemese hayatta hatırlamazdım, durumumuz aynı. Ben kalkar kalkmaz ötmeye başlayacak. Buna ulaşıp aman arkadaş etme eyleme kes sesini söyleme desem, ya benden bir şey isteyecek ya da tamam deyip yine söyleyecek ve bir de bu ricamı da anlatacak. Diyorum ya hepsi egosu şişik ama aslında koca bir hiç olan adamların kendilerini tatmin derdi. Ne diye konuşuyorsun, sussana. Ben düşüncelere dalmış durumdayım en iyisi inkar etmek, hatta çamur atmak, ben bu adamla ne yaşamış olabilirim tipe bak falan gibi. Bir ara Sarper'e telefon geldi, kalktı yanımızdan biz bu gereksizle başbaşa kaldık. Hemen ne demiş olabilir.
-Beni hatırladın mı Marin?
Hayır desem daha çok hırs yapacak, biliyorum.
-Evet, hatırladım. Dedim buz gibi bir sesle.
-Sarper biliyor mu?
-Ne aptalca bir soru bu, yeni karşılaştık ben nereden bileyim senin Sarper'in arkadaşı olduğunu?
-Hala agresifsin.
-Değilim, çabuk kızıyorum sadece.
-Seni gördüğüme çok sevindim, daha sonra görüşebilir miyiz?
Aklıma o sırada bir şey geldi. Bu herif ötecekti, belliydi. En iyisi bunu korkutmak diye düşündüm.
-Tamam, yakınlarda oturuyorum. Sonra gel bir konuşalım seninle.
Dedim telefonumu verdim. İşte şimdi susacaktı çünkü ümitlenmişti, oysa başına geleceklerden çok habersizdi garibim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder