Yeni biriyle tanıştım, yakışıklı, kibar, kafa dengi, vucudu iyi, tipi hoş, kokusu güzel... Daha ne olsun? Bir de eskiden bateri çalıyormuş, şimdi bir şirkette çalışıyor, reklam bölümünde. Evi bana yakın, arkadaşlarla gittiğimiz bir barda tanıştık. O kadar klişe ki tanışmamız anlatsam mı bilemiyorum, çarpıştık, evet şaka gibi ben tuvalete giderken birden elektrikler kesildi etraf kapkaranlık oldu, ben de el yordamı bir yerlere tutunayım derken bunun kel kafasını tuttum. Önce kafa olduğunu da anlamadım elimi dolaştırdım, yüzüne geldi elim baya bir inceledim, sonra da hızla elimi çektim tam bu sırada elektrikler geldi, bununla göz göze kaldık. Adı Sarper'miş. Bana güldü, onun yanında arkadaşları vardı, kusura bakma hoş beşten sonra ben önce tuvalete vücudumdaki bira yığınını çıkartmaya gittim, sonra da yerime oturdum ama bununla bakışmayı ve kaçamak gülüşmeleri sürdürdük. O kadar ki Nuri'nin dikkatini çekti. "Kime bakıyorsun kız?" Dedi.
"Şuradaki kel adama, demin kafasını elledim."
"Neden elliyorsun adamın kafasını?"
"Elektrikler gidince önümü göremedim de ondan Nuri."
"Güzel çocukmuş tanışsana."
"Bana ne o gelsin."
Geldi... "Bana bir bira borçlusun başımı ağrıttın çok hızlı vurdun" dedi. Vurmadım aslında ama düşmeyeyim diye hızlı bir tutuşda bulunmuş olabilirim, neyse sonuçta tanıştık. O gece baya sohbet ettik. Bunun yanındaki arkadaşları, özellikle kız olanları bize ve tabii ki bana ters ters baktı, aldırmadım. Onlar gitti, benim arkadaşlarım da gitti ama biz kaldık. Baya hoş sohbet, tatlı biri, iyi geldi. Ne zamandır böyle bir adamla oturup konuşmamıştım. Adım nedense çok ilginç geldi. "Marin ne demek?" Dedi.
"Denizden gelen."dedim.
"Denizi çok seversin o zaman sen."
"Hayır pek sevmem, adım Bahar olsa Bahar mevsimini mi sevmem gerekecekti?"
"Sana Hazan da yakışırdı, gözlerinde tuhaf bir hüzün var ve biraz da soğukluk ama için sıcacık."
Bu hoşuma gitti, bir bakışta çözdü beni adam. Klişe sorulara girmedi, nerelisin, nereden geliyorsun, kiminle yaşıyorsun? Falan filan ama ne iş yapıyorsun dedi Ben de blog ünlüsüyüm ama kimse bilmiyor gizli gizli takılıyorum demedim.
"Metin yazarıyım, reklam, slogan, tanıtım filmi..."
"Bildiğim bir şey var mı?"
"Ne bildiğini bilmiyorum ki."
Buna güldü, ben de güldüm. O da arada çaldığı müzik grubundan bahsetti. Grup dediysem, arkadaşlarıyla arada takıldığı, eğlendiği, pas tutmasınlar diye çaldığı bir grup. Öyle sahne aldıkları falan yok, anca özel günlerde ayarlanırsaymış. Bir de ilginç bir şeyi fark ettim gecenin ilerleyen zamanlarında: Çift katlı otobüsle Taksim'den Bakırköye gidiyorum, o zamanlar yalnız yaşamıyorum, yirmi bir falanım galiba, salak bir herifle çıkıyorum buz dolabı gibi soğuk, memeletsiz. Bu beni bindirdi otobüse defoldu gitti, otobüs doluydu bir adamın yanına oturdum. Sonra kokusu ilgimi çekti, baharatlı hoş bir kokuydu, parfümü mü, teni mi baharatlıydı anlamadım, çevirdim başımı baktım. Kel, yakışıklı, geniş göğüslü bir adam. Aynı Sarper gibi, benimle konuşsun çok istedim, konuşmadı, ben konuşmaya çekindim. Yol boyunca o baharatlı kokuyu içime çektim, durdum. O gece fark ettim ki koku aynı koku adam sanki aynı adam, ya da çok benziyor. Kokuyu daha iyi alabilmek için yaklaştım da yaklaştım adama, tabii sırnaşmadım, öpüşmedim, başımı boynuna dayamadım; o kadar da değil Madam Marin kolay değildir, kendi kolay olmak istemezse. Gecenin geç saatlerinde çıktık bardan, evim zaten yakın olduğundan beni bırakması fazla uzun sürmedi. Yukarıya "kahve içmeye" davet etmedim. zaten Minel, Stavros, Sarper, ben şeklinde içemezdik çok anlamsız olurdu. Eve girer girmez hemen sosyal medyada araştırmalar başladı, o beni bir de googlelamıştır eminim Madam Marin diye çıktıysa yandık. Yüzümde bütün gece salak bir gülümseme kaldı hatta ertesi güne bile yansıdı. Nuri, sabah olanları öğrenmeye geldi.
"Yattınız mı?" Dedi
Bunca deneyimimden ve lişkimden öğrendim ki ne kadar etkilenirsen etkilen, ilk geceden yatarsan o ilişkiden hayır gelmez, o kadarla kalır, ben bu adamla daha çok şey paylaşmak en azından daha fazla sohbet etmek istiyorum.
"Hayır tabii ki daha yeni tanıştık neden yatayım? Hem nerede yatacağım baksana evin haline."
"Bana getirseydin kız, sana dert mi bir adamı eve atmak isteyeceksin de yeri mi sıkıntı yapacaksın pes."
"İlk geceden yatmam Nuri'ciğim. Hoşlandım adamdan tekrar görmek istiyorum çünkü."
"Seni aramazsa nah tekrar görürsün, vermedin diye aramayabilir."
İçime kurt düşürdü mü düşürdü. Evet, bu ihtimal de var. Çok çabuk insan harcamaya alışan bizler, sosyal medyadaki arkadaşlıktan çıkart, engelle gitsin butonları gibi yaşıyoruz günlük hayatta da. Aramaz mı? Aramayabilir. Yazmaz mı? Olabilir. O yazmazsa ben hiç yazamam, çok hevesli görünürüm. Ne yapacağım? Baharatlı kokusunu hatırlayıp, yıllar önceki gibi keşke konuşsaydım demeyeceğim en azından, bu kez konuştum.
"Şuradaki kel adama, demin kafasını elledim."
"Neden elliyorsun adamın kafasını?"
"Elektrikler gidince önümü göremedim de ondan Nuri."
"Güzel çocukmuş tanışsana."
"Bana ne o gelsin."
Geldi... "Bana bir bira borçlusun başımı ağrıttın çok hızlı vurdun" dedi. Vurmadım aslında ama düşmeyeyim diye hızlı bir tutuşda bulunmuş olabilirim, neyse sonuçta tanıştık. O gece baya sohbet ettik. Bunun yanındaki arkadaşları, özellikle kız olanları bize ve tabii ki bana ters ters baktı, aldırmadım. Onlar gitti, benim arkadaşlarım da gitti ama biz kaldık. Baya hoş sohbet, tatlı biri, iyi geldi. Ne zamandır böyle bir adamla oturup konuşmamıştım. Adım nedense çok ilginç geldi. "Marin ne demek?" Dedi.
"Denizden gelen."dedim.
"Denizi çok seversin o zaman sen."
"Hayır pek sevmem, adım Bahar olsa Bahar mevsimini mi sevmem gerekecekti?"
"Sana Hazan da yakışırdı, gözlerinde tuhaf bir hüzün var ve biraz da soğukluk ama için sıcacık."
Bu hoşuma gitti, bir bakışta çözdü beni adam. Klişe sorulara girmedi, nerelisin, nereden geliyorsun, kiminle yaşıyorsun? Falan filan ama ne iş yapıyorsun dedi Ben de blog ünlüsüyüm ama kimse bilmiyor gizli gizli takılıyorum demedim.
"Metin yazarıyım, reklam, slogan, tanıtım filmi..."
"Bildiğim bir şey var mı?"
"Ne bildiğini bilmiyorum ki."
Buna güldü, ben de güldüm. O da arada çaldığı müzik grubundan bahsetti. Grup dediysem, arkadaşlarıyla arada takıldığı, eğlendiği, pas tutmasınlar diye çaldığı bir grup. Öyle sahne aldıkları falan yok, anca özel günlerde ayarlanırsaymış. Bir de ilginç bir şeyi fark ettim gecenin ilerleyen zamanlarında: Çift katlı otobüsle Taksim'den Bakırköye gidiyorum, o zamanlar yalnız yaşamıyorum, yirmi bir falanım galiba, salak bir herifle çıkıyorum buz dolabı gibi soğuk, memeletsiz. Bu beni bindirdi otobüse defoldu gitti, otobüs doluydu bir adamın yanına oturdum. Sonra kokusu ilgimi çekti, baharatlı hoş bir kokuydu, parfümü mü, teni mi baharatlıydı anlamadım, çevirdim başımı baktım. Kel, yakışıklı, geniş göğüslü bir adam. Aynı Sarper gibi, benimle konuşsun çok istedim, konuşmadı, ben konuşmaya çekindim. Yol boyunca o baharatlı kokuyu içime çektim, durdum. O gece fark ettim ki koku aynı koku adam sanki aynı adam, ya da çok benziyor. Kokuyu daha iyi alabilmek için yaklaştım da yaklaştım adama, tabii sırnaşmadım, öpüşmedim, başımı boynuna dayamadım; o kadar da değil Madam Marin kolay değildir, kendi kolay olmak istemezse. Gecenin geç saatlerinde çıktık bardan, evim zaten yakın olduğundan beni bırakması fazla uzun sürmedi. Yukarıya "kahve içmeye" davet etmedim. zaten Minel, Stavros, Sarper, ben şeklinde içemezdik çok anlamsız olurdu. Eve girer girmez hemen sosyal medyada araştırmalar başladı, o beni bir de googlelamıştır eminim Madam Marin diye çıktıysa yandık. Yüzümde bütün gece salak bir gülümseme kaldı hatta ertesi güne bile yansıdı. Nuri, sabah olanları öğrenmeye geldi.
"Yattınız mı?" Dedi
Bunca deneyimimden ve lişkimden öğrendim ki ne kadar etkilenirsen etkilen, ilk geceden yatarsan o ilişkiden hayır gelmez, o kadarla kalır, ben bu adamla daha çok şey paylaşmak en azından daha fazla sohbet etmek istiyorum.
"Hayır tabii ki daha yeni tanıştık neden yatayım? Hem nerede yatacağım baksana evin haline."
"Bana getirseydin kız, sana dert mi bir adamı eve atmak isteyeceksin de yeri mi sıkıntı yapacaksın pes."
"İlk geceden yatmam Nuri'ciğim. Hoşlandım adamdan tekrar görmek istiyorum çünkü."
"Seni aramazsa nah tekrar görürsün, vermedin diye aramayabilir."
İçime kurt düşürdü mü düşürdü. Evet, bu ihtimal de var. Çok çabuk insan harcamaya alışan bizler, sosyal medyadaki arkadaşlıktan çıkart, engelle gitsin butonları gibi yaşıyoruz günlük hayatta da. Aramaz mı? Aramayabilir. Yazmaz mı? Olabilir. O yazmazsa ben hiç yazamam, çok hevesli görünürüm. Ne yapacağım? Baharatlı kokusunu hatırlayıp, yıllar önceki gibi keşke konuşsaydım demeyeceğim en azından, bu kez konuştum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder