Soru ve yorumlar için madammarin@gmail.com

31 Aralık 2018 Pazartesi

90'ların Özgür Yılbaşları vs 2010'ların Yasaklı Yılbaşları

 Bir okurum bize 90'ları anlatsana Madam yazmış. X kuşağı mı Y kuşağı mı ne deniyorsa 90'larda ve sonrası doğanlar elbette 90'ları hatırlamıyorlar. Onlar teknolojinin palazlanmaya başlayıp, insanlığı yuttuğu çağda doğdular. Aslında hepsini ayrı ayrı yazı yapacaktım ama bir yazıda toplama kararı aldım. Bugün yeni yıla giriyoruz yani 31 Aralık geçen haftadan bu yana yaşadıklarımı ve gördüklerimi yazmaya başlıyorum. Koltuklarınıza yaslanın, çayınızı, kahvenizi unutmayın.

Yönetmen bir arkadaşımın gerilim-psikolojik denemesi olan bir Türk filmine Nuri'yle gittik. Dedim ki hafta içi gündüz sinema sakin olur, rahat rahat izler yorumumu yaparım. Sakin derken yanılmamışım küçük bir salonda oynatılan filmde bizim dışımızda bir çift daha vardı ve belli ki filmi izlemeye değil nasılsa bu saatte bu filme kimse gelmez diye orada rahatça oynaşmaya gelmişler. Ben bunu arkadaşımın emeğine hakaret saydığımdan arkalarına gidip oturdum ama Nuri git yanlarına otur bari gel şuraya dediğinden daha kenara bir yere ama yine arka hizalarına oturduk. Bunlar da acayip rahatsız oldu tabii. Dönüp baktılar başka film mi bulamadınız diye, ben de onlara gidin günlük ev tutun biraz daha fazla verin rahatça sevişin, bunun için sinemaya mı gelinir, 90'larda mıyız? Bakışı attım. Nasıl bakıştı artık varın siz tahmin edin. Evet 90'larda çiftler rahatça öpüşmek ve elleşmek için sinemaya giderdi bence artık bu da tarihe karıştı. Dediğim gibi günlük evler var ve sinemada oynaşmaya uğraşmaktan çok daha kolay ve kullanışlılar. Filmi vermişler küçücük bir salona bir de nasılsa buna kimse gelmez diye ısıtmayı açmamışlar film boyunca bildiğin dondum. Baktım sevişmeye gelen çift de yan yana santor çivisi gibi kıpırdamadan duruyorlar, bizim yüzümüzden sanmayın kesinlikle soğuk etkisi bu, kıpırdayacak halleri kalmamış. Film bitti bu arada Bakırköy'deyiz hem alış veriş yapar, hediye bakarız, hem de piyango bileti alırız dedik. Nimet ablanın sırasına girdik. Bana kalsa o kadar beklemem de Nuri çok inanır buranın uğuruna neyse bekliyoruz yanımıza iki tane sakallı uzun elbiseli tuhaf adam geldi. Bunları etrafta sıkça görmeye alıştık artık malum biz Müslüman ve gerici bir orta doğu ülkesiyiz ama bunlar bir de insanların hareketlerine karışma hakkını kendilerinde bulan tuhaf tipler olduklarından eyvah dedim al sana olay. Adamlardan biri Nuri'ye kardeşim ölümün gelmesi sana piyango çıkmasından daha yüksek ihtimal dedi. Nuri den akıllıca ve bilgece bir cevap beklerken ay sana ne be defol git başımdan, çocuk s.kip gebertseler çıtınız çıkmaz bizim piyangomuza taktınız bu yıl da." şeklinde bir cevap gelince adamlar da ben de bir adım geri attık. Adam anladı ki Nuri'ye bulaşılmaz bana döndü. "Hanım abla bak sen alma bari hem günah hem de çıkmaz çıkmaz." dedi benim önümde iki seçenek vardı ya ben de çirkef olacaktım ki Nuri çıtayı baya yukarı çekmişti ya da bunları hiç kaile almayacaktım çoğu insan da öyle yapıyordu. Ayrıca bana piyango değil ama şans topu çıkmıştı malum para parayı çeker hesabı. Ben cevap vermedim sıra da bana geldi bu hala kulağımın dibinde bıt bıt ötüyor, hepsini ver dedim gişedeki görevliye. Tam beş seri aldım, her yerim piyango bileti dolu sanki satıcı gibi gişeden ayrıldım ve kenarda çantama doldurmaya başladım. Gişedeki birkaç kişi beni alkışladı bazıları da bize kalmadı ama ya diye bıtbıtladı ben de parasıyla değil mi istediğim kadar alırım dedim, yürüdüm gittim. Sarıklı tipi kayıklar da ben hepsini alınca bana daha fazla bir şey söylemediler zaten Nuri bunlara ters ters bakıyordu yaklaşmak istemediler. Seneye bakalım neye takacaklar ah tabii çam ağacı almayın evinize komayın, üzerine süs takmayın günaaaah derler ama damacanalara, hayvanlara, çocuklara hallenirler. Karışmayın kimseye, insan olun, vicdanlı olun ki beraber yaşayabilelim. Bunları kim sokaklara salıp para veriyor acaba? İşte bu tiplerden doksanlarda asla olmazdı, hele ki şimdi yaptıklarını o zaman yapmaya kalksalardı, dayak yer, aşağılanır ve kovalanırlardı. Şimdi onlar değil biz onlardan çekiniyoruz resmen. Neden 90 ları özlüyorum alın bir sebep daha size.

Ben 90larda ilk-orta okul ve sonlarında lisedeydim, okulda da yılbaşı kutlanırdı o zamanlar yasak yoktu ve kura çekilir herkes birbirine hediyeler alırdı. Ne kadar sıcak ve sevimli bir adetti. Neden günah olsundu neden yasaklansındı? Ama bu zamanda yasaklandı.

Televizyonlardaki yılbaşı programları bile biraz abartılı ve özenti olsalar da daha sıcaktı. Şimdiki gibi tek kişi medya patronu kıvamında herkesi tek eline almamıştı, o zaman daha özgürdü sanat, yalakalık bu kadar ayyuka çıkmamıştı. Hele klipler, açın izleyin 90'lar kliplerini aşk, aşk gibi anlatılırdı, sevişme de olur öpüşme de, o yasak bu tahrik unsuru diye her şeye karışılmazdı. Gemiler diye bir klip vardır Orhan Atasoy'un açın izleyin ve bana dürüstçe söyleyin şimdi kimin bir tarafı yer öyle bir klip çekmeye? zaten çekse ne olur yayınlanmaz ki. Evet, teknoloji yoktu o zamanlar, ünlüleri tvden, dergilerden, sinemadan izlerdik. Haklarında fazla bir şey bilmez, bize gelenle idare ederdik. Şimdi bildik ne ne oldu? Hepsinin ne mal olduğunu öğrendik, onlar da gözümüzden düştü.

Aşk da başkaydı 90'larda. Beklerdik, gelmesini, camın önünden geçmesini, küçük notlar yazıp göndermesini, yeni çıkan cep telefonunun mesaj sesini. ( Benimki yeşil motorolaydı, tombik ve antenli, çok da tatlı bir mesaj sesi vardı ciricik ciricik diye. Hoşlandığım çocuk yazınca havalara uçardım.) Ne anlık fotoğraf gönder vardı ne de görüntülü konuşma, siyah beyaz o ekrandaki harflerle yaşardık aşkı da, heyecanı da, hüznü de. Ergendim ben daha ama çoğu şeyin de farkındaydım. 2000 den sonra 2001 geldi ya bir şeylerin bittiğini anladım. 90'larda ne kadar mutluydum dedim şimdi sanki pembeden griye geçtik. Ben üniversiteye başladım, yine keyfim yerindeydi ama sona yaklaştığımızın da farkındaydım. Sevgilimle öpüştüğümüzde öfkeyle bakan gözler çoğaldı, şimdi kızan, bağıran saldıranlar var ya işte o zamanlar onların temelleri atıldı. Nereye doğru gidiyoruz bilmiyorum da umarım 2010 lar ne güzeldi şimdi her şey yasak, kıyafetler tuhaf, sarıklar mecburi dediğimiz bir döneme hiçbir zaman gelmeyiz.

Yeni yıla gelince, hep aynı şeyler söylenir, dilenir... Benimkiler de farklı değil, huzur, sağlık, bol para ve aşk olsun hepimiz için ama en çok en çok da özgürlük olsun. Mutlu Yılar hepinize, seviliyorsunuz...

He-man ve Atılgan gelse de bizi bu saçmalıklardan kurtarsa keşke.

9 Aralık 2018 Pazar

Şeyma Subaşı Acun Ilıcalı'yı Aldattı Mı?

 Şeyma Subaşı, Acun Ilıcalıaldattı mı? Konunun uzmanı Madam olarak yorumluyorum. Şunu belirterek başlayayım yazıma, aldattıysa aldattı kime ne? Kimseyi ilgilendirmez. Kimse de kimseyi yargılayamaz, yadırgayamaz. Konunun şahıslarını incelemeye geçmeden önce kadınlar neden aldatır onu konuşalım.

A-Kadınlar aldatır çünkü intikam almak ister. Siz kızdırmışsınızdır, aldatmışsınızdır, fiziksel ya da psikolojik şiddet uygulamışsınızdır; aldatırlar. Ellerinden bu gelir, onlara göre en iyi intikam budur Hatta beraber oldukları yani intikam almak istedikleri erkeğin bir arkadaşı ya da yakınıyla aldatırlar ki canı daha çok yansın.

B-Başka bir sebep de kendisini önemli, değerli ve beğenilir hissetmek istemesidir. Bu biraz da içinde saklı olan aşağılık kompleksindendir. Zamanında yeterince güzel ve çekici bulunmamış kızımız biraz serpilip, talep almaya başlayınca bu gelen talepleri kaçırmak istemez ve beğendiklerini değerlendirir. ( Kadınların yüzde 80 civarı bu yüzen aldatır.)

 C-Diğer sebep aşktır... Ona söylenecek söz yoktur aşk gelince mantık da kural da tanımaz, kadın aldatır, aşık olduğu adam ona sahip çıkarsa onunla yoluna devam eder, çıkmazsa ya yalnız kalır ya da aldattığı adama kös kös geri döner.

Gelelim Şeyma Subaşı durumuna. Eğer Acun Ilıcalı'yı söylendiği gibi Çağatay Ulusoy ile aldattıysa, bu aldatma B grubu aldatmaya dahildir. Malum Şeyma Subaşı, ünlü, başarılı ve çok güzel değildi. Acun Ilıcalı ile ilişki yaşamaya başladıktan sonra hayatı da kendisi de değişti. Bu değişimi kaldırabildi mi? Ağır mı geldi? Her gün İnstagramda ne kadar mutluyum, tarzım, geziyorum dünyayı ohh mesajı vermek stress mi yarattı bilinmez ama etrafına bir sürü erkek topladığı kesin. Bu erkeklerden biri de Çağatay Ulusoy gibi yakışıklı ve ünlü olursa... tekrar hatırlayalım Şeyma eskiden olsa Çağtay'la selamlaşamazdı bile. Arkadaşız diyor velev ki doğru biz diğer ihtimal üzerine konuşuyoruz kusura bakma Şeyma. B şıkkını tekrar hatırlayalım, zamanında beğenilmemiş, geri planda kalmış, kompleksli kadınlar birden öyle adamların ilgisiyle karşılaşırlarsa karşı koymaz, koyamazlar. Ayrıca bunlarla beraber olurlarsa, yaptım canıma değsin aman aramızda kalsın demek yerine bunu herkes bilsin ve onları taktir etsin isterler. Daha doğrusu bakın bu adam beni beğendi ve benimle beraber oldu, beni tercih etti demek isterler. Bunu açıkça söyleyemeyecekleri için de instagramlarında o adamın vücudundaki dövmeyi yazı olarak paylaşırlar. Tesadüf de olabilir, ben aldatmıştır demiyorum ama B şıkkı diyorum, B şıkkı hiç şaşmaz...


Rengarenk Pejmürde Bir Madam ( Bu Halde Bile Talibim Çıktı)

 Dün sabah arkadaşlarımın ani bastıran ısrarı sonucu dışarıda kahvaltı yapmaya karar verdim. Baktım güneş sahte sahte gülümsüyor, ben de beni ısıtacak sandım ama yanıldım. İçimdeki ince badinin üzerine montumu geçirdim indim aşağıya. Kahvaltı yapacağımız yer evime çok yakın olduğundan yüzümü tokatlayan soğuğa aldırmadım sadece içeride yapalım mı kahvaltıyı dedim bizimkilere ama sigara içiyorlardı...Erkek tamam da sigara kokan kadın bence hiç seksi değil. Neyse dışarıdaki ısıtıcıya en yakın yerde oturdum ve kahvaltımı yaptım. Bizimkilerden biri dedi ki hadi şurada açılmış ayakkabıcıya da uğrayalım. Ayakkabı denilince benim de gözüm döner. Hadi bakalım dedik. Genelde evin etrafında sayılırdık İstiklal'e çıkmadık ama bildiğin dondum. İçime bir hırka bakayım dedim ne hikmetse her şeyi buldum ama bir hırka bulamadım. Sonra varlığını o ana kadar önünden defalarca geçmeme rağmen hiç fark etmediğim bir dükkana girdik. Dükkanın sahibi ellili yaşlarda bir adamdı. Dükkanda çaput vari örtüler, kıyafetler falan var ama sanki Türkler için yapılmış Hint kıyafetleri gibi yani benim hiç ilgimi çekmeyecek türden şeyler, o yüzden hiç fark etmemişim burayı. Bizim kızlar çaputlara hayran hayran bakıyor. Ay bundan örtü yaparım, bundan şal falan diye. Rengarenk örtüler işte, ben de bakmaya çalışıyorum ama nesine bakayım. Dükkanda ilgimi çeken tek şey kediydi, ben de onu sevdim. Üşüyorum.... Bunların duracağı yok, dedim en iyisi eve kaçayım ben. "Kızlar ben gideyim, yetiştirmem gereken işler var." "Olmaz daha sana göstermek istediğim bir yer var, hem biriyle tanıştırıcam." dedi içlerinden biri. Beni genelde yeni sevgilileriyle tanıştırıp, fikrimi sorarlar. malum bu konudaki ünvanım "uzman" ama ne uzmanıyım ben de bilmiyorum. Gördüm ki ben bizim hatunlardan kurtulamayacağım. Ağır grip olmak yerine hafif bir üşütmeyle atlatsam bari durumu diyorum. Öyle çıktım ki sadece içimdeki değil, altımdaki tayt da ince, titrediğimi belli etmemeye çalışıyorum etrafa. Çantamda yeni aldığım beremi buldum da kafama onu taktım. Kırmızı ucunda ponponu var çok tatlı bence ama altı şiş üstü kerhane miydi neydi öyle oldum. O söz öyle değil miydi yoksa? Ne bileyim aklıma bu geldi nedense. Neyse, dükkan sahibi amca yanıma geldi.

"Siz buraya gelmezdiniz hiç, şaşırdım görünce."
"Evet, hiç denk gelmedik." Dedim ne diyeyim şimdi sattığınız şeyler ilgimi çekmiyor mu diyeyim adamın yüzüne?
"O gün gerçekten çok üzüldünüz biz de bir şey yapamadık ama eşimle çok konuştuk ne yapsaydık acaba diye."
"Hangi gün?"
"Hani sevgilinizle burada kavga edip gittiniz ya."
Benim kafa hemen geri saymaya başladı ben kiminle bu dükkanda kavga etmiş olabilirdim ki. Haaa hatırladım Cihangirli Cihan'la beraber olduğum dönemde onun yine aniden bastıran kıskançlık nöbeti sonucu, önümüze gelen ilk dükkana dalmıştık. Sorun benim pantolonumdu ve inanın öyle açık maçık da değildi sadece yan tarafı dantelliydi ve küçük bir bölümdü. Ona takmıştı ama asıl derdi başkaydı, bana hükmetmek, egemenlik kurmak... Hatta buradan bu uzun şallardan almaya bile kalkmıştı bacaklarımı kapatmak için ben de kızmış, kabul etmemiştim. Amca onu hatırlamakla kalmamış bir de bana hatırlattı.

"Ha evet hatırladım ayrıldık biz geçmiş gitmiş önemli değil."
"O gün mü ayrıldınız?"
"Hayır ama o gün ayrılmalıydım aslında."
"Hayırlısı olsun hakkınızda."
"Oldu oldu böylesi daha hayırlıydı."
"Bir şeyler verelim size de."
"Tamam şal bakayım ben kalın olsun biraz."
"Hemen vereyim."
Adamın getirdikleri rengarenk ve dizime kadar inen örtülerdi yani aklımdaki şal fikri kesinlikle bunlar değildi ama daha fazla üşüyeceğime bari buna sarılırım dedim ve sarı, yeşil, kırmızı, pembe, mor ne kadar parlak renk varsa üzerine konmuş bir de desenlendirilmiş bir tür örtü alıp, sarındım. Benim kızlar bile onu almama şaşırdılar. Ne yapayım üşüyordum. Çıktık, kızlardan birinin beni tanıştırmak istediği kişiyi göreceğimiz yere gittik. Ben köhne bir kafe falandır diye düşünürken baya tarz bir yere geldik. Herkes şık falan ortam da şık ben içeride çingene falcı gibi rengarenk bir örtü ve kafamda kırmızı beremle kalakaldım. Oturduk bir masaya ben hala ısınamamıştım çünkü bu örtümsü şey o kadar da kalın değildi yine de ona sımsıkı sarılmıştım. Böyle üşüdüğümde en son Kıbrıs'ta bir otelde daha doğrusu kumar salonundaydım. Üzerime bir şey almamıştım ve güya yaz ayındaydık ama hem rüzgarlı hem de soğuktu, kumar salonu da klimalı olduğundan dondum, garsondan bana bir şey bulmasını istedim o da böyle bir örtü bulmuştu ama neyse ki o tek renkti sonra beni duyan bir centilmen ceketini vermişti ben de ona vermiştim... neyse bu başka bir konu.

Arkadaşın yeni sevgilisine şöyle bir bakayım da kaçayım dedim adam yanımıza geldi. Genç, yakışıklı ve bu mekanın ortağı. Ve asıl bomba beni bu adamla tanıştırmaya getirmişler. Beni kim bilir ne övdüler adama. Ben de karşısında rengarenk ve pejmürde halde oturdum. Havadan sudan, ne iş yaptığımızdan konuştuk. Sonra başıma saplanan ani ağrıyı bahane ederek oradan kaçtım. Eve geldim, hemen sıcak bir bitki çayı yaptım ve ısıtıcıyı sonuna kadar açtım. Kız arkadaşım aradı, adam beni beğenmiş. Hangi adam haaa öyle mi sebep? diyebildim. Benim için kendine has ve değişik demiş bir de moda anlayışıma bayılmış, böyle giyinen kadınları çok beğenirmiş, Hintli kadınlar gibi demiş. Beni hep salkım saçak, rengarenk giyinen bir kadın sandı ve o tarafımı beğendi. Baştan yanlış başlayacak bir ilişki işte. Başlayacağı falan da yok tabii.  Etrafındaki süslülerden farklı gördü o kadar, bilmiyor ki ben onlardan da süslüyüm ve sanırım fena halde üşüttüm.

23 Kasım 2018 Cuma

İçimdeki Kaltakla Öpüştüm

 -Bir yaş daha büyüdün ama tek zerre büyüyemedin. dedi içimdeki kaltak, haklıydı da partimin tam ortasında çıktı geldi. Ev partisiydi, dostlarım düzenlemişti, geçen Pazar ayın 18'iydi. Kafam hafif dumanlı, dumana da atmamak gerek suçu biraz alkollü ama aslında alkol de değil tek sorumlu, geçen yılların üzerime bıraktığı sarhoşluğu... Bunca yılda ne güzel dostlar biriktirdim, ne çoğunu batırdım, kaç kişiyi hayatıma aldım, bazen onlar beni, bazen de ben onların hayatını becerdim. Kaç aşk sığdırdım şu kalbime ama yorulmadım hala da hevesliyim aşka en çok buna şaşarım.
-Mutlu musun bari? Dedi içimdeki cadı. Gözlerini dikti gözlerime, üzerime eğildi. Ne kadar da güzeldi, içimden çıkıp şöyle bir dolansa bütün İstanbul peşinden gelirdi.
-Mutluyum dedim ama mutluluk nedir?
-Ne dedin canım dedi yanımdaki.
-Sana demedim. dedim.
-Söylesene içimdeki kaltak mutluluk nedir?
Etrafını süzerken bana döndü ve yine üzerime eğildi.
-Tam bu anda hissettiğindir. Ne hissediyorsun? 
-Keyifli...
-Kaç kişiyi özlüyorsun? Kaç kişiyi seviyorsun? Kaçını yaptın istediklerinin, kaç kişinin bir şeyi oldun gerçekten, kaç yılın kaldı daha geriye, kaç yıl daha saklayacaksın beni içinde?
-Daha doymadım hiç birine, sana bile kal içimde biz böyle iyiyiz.
-Seviyorum seni, senin zor ama eğlenceli halini.
-Biliyorum cadı.
-Kızım sen kiminle konuşuyorsun? Bu kez gelen Nuri'ydi.
-Hiç öyle kendi kendime.
-Kafası güzel oldu bunun iyice. dedi güldü. İçimdeki Kaltak yanıma oturdu ben de omzuna dayadım başımı.
-Yalnız mısın sence?
-Sen içimde durmadan konuşurken mi?
-Çok mu etkiliyorum seni? Ben olmasaydım bir kocan, çocukların, normal bir hayatın olur muydu?
-Olurdu da adı mutluluk olmazdı, ben seninle mutluyum.
Güzel gözlerini gözlerime dikti, iyice yaklaştı.
-Ben de seninle mutluyum, iyi ki doğdun.
Öpüştük... Kimi hayal der, kimi dumanlı kafanın etkisi ben o gece içimdeki kaltakla öpüştüm ve iyi ki doğmuştum...

13 Kasım 2018 Salı

Adını Söylersen Popona Musallat Olur

 

The Haunting of Hill House diye bir dizi var denk gelmişsinizdir. Ben de ona sardım ve soluksuz izledim, bir gece yalnızdım o da ne ben ki kimseden korkmayan Madam Marin, korkmuş muydu? Boş kalmayan evimde nasıl olduysa o gece yalnızdım ve ışıkları kapatıp, kedim yanımda izlemeye daldım. Bir karaltı mı geçti? Aynada hareketlenme mi oldu? Ne oluyor yahu? Kalktım tüm ışıkları açtım ama ürpertim geçmedi, kimi çağırsam gelirdi bu saatte? Hadi gelecek adam çok da ben saçlarım kirli, bakımsız bir haldeyim, gelen de ah canım korktun mu sen gel sarılayım da uyu demez, rahat durmaz biliyorum; gerçi o dursa ben durmam, ne yapacağım şimdi? Evin içinde volta atmaya başladım, telefon elimde. Zırr kapı! O kadar gerilmişim ki kapı çalınca çığlık attım. Açtım kapıyı acaba hangisi hissetti de geldi yardım çağrıma diye bir baktım ki gecenin ikisinde Nuri kapımda. 

-Hayırdır Nuri?

-Kız Marimar çok kötü bir şey oldu.

-Ne oldu gel geç anlat hemen, bir kahve yapayım sana , iyi ki geldin.

-Ne meraklıymışsın bu saatte sohbete. Dedikoduya gelmedim gerçekten derdim büyük.

-Aman ne güzel işte, anlat uzun uzun.

-Neyin var senin?

-Beni boş ver senin neyin var anlat hadi.

-Popomda pıtırcık çıktı, kocaman hemde ne yapacağım ben Marin?

-Pıtırcık mı? Hemo xcroid mi?

Ellerini yüzüne götürdü ve çığlık attı.

-Ayyy söyleme o kelimeyi, yaşlı ibnelerde olur o. Ben daha o kadar yaşlanmadım.

-Alemsin Nuricim doktora gitsene.

-Domalamam ben doktora.

-Domalmak dert olmazdı genelde senin için ama. (Güldüm)

-Ben orama bıçak falan değdirmem.

-yahu artık lazerle yapıyorlardır.

-Lazer de sokturmam, sokturmak senin için dert değildir normalde deme.

-Tamam demiyorum.

-Her şeyi denedim, saraçoğlu mudur nedir bir çay önermiş onu yaptım pamuğa banıp popoma soktum.

-Öyle mi yapın demiş?

-Hayır o için demiş de tadı çok kötüydü ben de popoma soktum, gittim eczaneden o tür kremlerden aldım hani onlardan işte.

-Hemoroid kremi.

-Ya söyleme şunun adını.

-Sanki ruhsal bir yaratık da adını söyleyince musallat olacak Nuri, hemoroid desem ne olur.

-Olsun deme işte. Geçmedi ne yaptıysam Marin, sevişemiyorum ben ne yapıcam?

-Ne zamandır var bu?

-İki hafta kadar.

-Tamam bekle, el sürme, bir şey de sokma, kendiliğinden inmiyorsa doktora gideceğiz beraber tatlım, yoksa seks hayatın biter.

-Ah zaten bitti, bu halde hiçbir şey yapamıyorum, rezil olurum gören olursa.

-Haklısın Nuricim, iyi ki geldin.

Sarıldım, normalde bu popo muhabbeti beni bu kadar mutlu etmezdi ama o kadar korkmuştum ki hiç gitmesin istedim, sabaha kadar gitmedi. Aman siz de sesli olarak hemoroid demeyin yoksa musallat olur poponuza.

 

8 Kasım 2018 Perşembe

Sıla Mı Ahmet Kural Mı Hangisi Haklı?

 Son günlerde kadına şiddet denilince akla gelen iki ünlü isim; Sıla Gençoğlu ve Ahmet Kural. Ne yazık ki şarkıcı Sıla, oyuncu Ahmet Kural'dan öyle ya da böyle şiddet gördü. Şiddet sadece vurmak, yumruklamak, yere atmak, itmek, tekme atmak değildir. Sözle de hatta bir bakış, bir ifadeyle de şiddet gösterebilir insan karşısındakine hele ki bir erkek, kendisini seven, değer veren bir kadına tek bir söz ve küçümser bir ifadeyle, binlerce tokat atabilir. Sıla'nın vucudunda morluklar var, Ahmet Kural vurmadım yere düştü diyor, alkol de varmış. İşin bu kısmının doğruluğu adli makamların işi ancak dikkatimi çeken nokta şu; Ahmet Kural ifadesinde Sıla'nın ayrı kaldıkları dönemde başka bir adamla beraber olduğunu itiraf etmesi üzerine çıldırdığını ve tartışmaya başladıklarını, sonuçta da Sıla'yı evden kovduğunu, Sıla'nın gitmek istemediğini belirtmiş.

Ayrıyken Başkasıyla Olmak Aldatma Sayılır Mı?

İki sevgili ayrıyken, kadın başkasıyla görüşmüş, barıştıklarında da bunu itiraf etmiş. Tamam can sıkıcı bir durum, kadın da erkeğin bu dönemde başkasıyla olmasına bozulur, kızar ancak şiddet uygulamak nedir? hakkı var mıdır? Asla yoktur. Siz ayrıydınız o dönemde, nokta! Hadi kızdın, konuşmak istemedin, hatta ayrılmaya karar verdin ve kadını evinden kovdun. Orada hala kalmaya çalışan kadın, seni seven, kaybetmek istemeyen kadındır. Onu itip kakacağına, kızıp bağıracağına bunu neden yaptığını anlamaya çalış. Belki senden ayrı kalmak onu çok üzdü ve teselliyi başka kollarda aradı. Zaten teselli olmamış ki tekrar sana döndü. Ayrıca Ahmet Kural, ifadesinde herkesin kendi ayıbı demeliydim ifadesini kullanmış. İşte yine kadını aşağılayan ve hemen yafta yapıştırtan bir cümle. Kadın bir ayıp işledi, çok kızdım ve haklıydım demek istiyor. Toplumu da buna ikna ediyor, en azından bir kısım ikna oldu bile. Kadın aldatmış, bak başkasıyla beraber olmuş, adam ondan öyle yapmış diye. Ayıp ne demek? Bekar bir kadın beğendiği bir adamla beraber olabilir. O sırada sen hayatında mıydın? Değildin. Sonrasında hesap soramazsın bile. Ne öncesini ne de sonrasını soramazsın, sen şu an hayatındaysan şu andan sorumlusun. Değil şiddet uygulamak, bağırmak, hakaret etmek, imada bulunmak, küçümsemek... aslında hesap bile soramazsın çünkü ayrılmışsın. Barıştıktan sonrası seni ilgilendirir. Tamam öğrendin ve kızdın medeni bir şekilde düşünmek için süre iste, saldırma, acıtma... Hemen Sıla'yı itibarsızlaştırayım da ben haklı duruma düşeyim deme. Bizim toplumumuz zaten kadını çok çabuk harcar, hemen yollu yaftası yapıştırır, yapmasaymış, yatmasaymış der. Bunu bilip buradan vurma. Sen her şekilde Sıla'ya vurdun Ahmet Kural, elini hiç kaldırmamış olsan bile vurdun!

Sıla'ya Not: Dürüst, mert kadınsın tamam Sıla da ne diye ayrıyken başkasıyla beraber olduğunu itiraf ediyorsun? Bir söz var hiç mi duymadın üzerinde yakalansan inkar edeceksin. Hele ki bizim ülkemizde bu böyle: O zaman ayrıydık, kafam karışıktı, seni özlüyordum... Ne dersen de bizim erkeklere sökmez karşında İtalyan Massimo yok ki Ankaralı Ahmet Kural var ne bekliyordun? Bak Gülben Ergen'e kaç şekilde yakalandı hala katıldığı programlarda konu neydi diyor. İnkar et güzel kardeşim, dürüst olmak yaramaz bizim erkeklere bir de o boy posla çakamadın mı bir tane şu Ahmet'e?

Erkekler Kadınların İlk Neresine Bakar?



 Erkekler üzerine yapışmış bir önyargıdır; erkekler, kadınların göğüslerine ya da kalçalarına bakar ilk diye.  Peki, öyle mi gerçekten? Yoksa erkekler için göğüsler ve kalçalar ne kadar önemli olursa olsun kadında ilk dikkat ettikleri yerler farklı mı?
Evet, erkekler göğüslerden etkilenir ve çok çekici bulurlar. Kimi büyük, kimi küçük göğüs sever. Bazıları da göğüs olsun da büyük küçük fark etmez der. Karşılaştıkları bir kadının göğüsleri çok dikkat çekiciyse ve bunu ortaya koyan bir dekolte giymişse elbette dikkatleri o bölgeye kaymaktadır ama erkeklerin büyük bir oranı kadınlarda ilk önce göğüslere değil, gözlere bakmaktadır.

Gözler En Etkileyici Yer
Gözlerinden ve bakışlarından etkilenmedikleri bir kadının ne kadar güzel ya da seksi olduğuyla ilgilenmediklerini söyleyenlerin sayısı bir hayli fazla. Bunun nedeni de gözlerin zekâyı ve karakteri yansıtıyor olması. Boş bakan bir kadınla ne konuşabiliriz? Günün sonunda ne kadar güzel göğüslü ya da kalçalı olursa olsun, o gözlerin sahibiyle sohbet edeceksin ve edemiyorsan, sana boş boş bakıp, anlamsız cümleler sarf ediyorsa, bir an evvel yanından kaçmak istiyorsun diyor erkekler.
Güzel gözler ve etkileyici bakışlar erkeklerin ilk ilgisini ve dikkatini çeken şeyler, peki dudaklar? Erkekler yine sanılanın aksine kadının yüzünde tek bir noktaya odaklanmak yerine yüzünü bütün olarak algılıyor ve beğenmek istiyor. Kalın dudak seven de var, küçük ağızlı masum bir surat da. Önemli olan yüzün uyumu ve güzelliği. Güzellik diye de tutturmuyorlar aslında, yine konu bakışlara, gözlere ve o gözlerin sahibinin zekâsına geliyor.

Zeka Kalçadan Daha Seksi
Zeki bir kadın, koca göğüslü, kalkık popolu bir kadından çok daha seksi geliyor erkeklere. Evet, ilk anda bu özelliklere sahip bir kadın yanlarından geçerken bakıyorlar ama zekice söylenmiş bir söz ya da espri erkekleri daha fazla etkiliyor. Bu arada erkekler saçlara da çok önem veriyor. Okşamayı ve tutmayı sevdiklerinden midir bilinmez ama rengi ne olursa olsun bakımlı ve güzel saçlar görmek istiyorlar.

Peki Kadınlar Erkeklerde İlk Nereye Bakıyor?
Ben kendi adıma bütün olarak algılayıp sonra parçalara bölerek değerlendiririm. Yüzünün, vücudunun uyumu ve itici gelmemesi önemli. Bununla birlikte vücut dili, giysileri, ses tonu, davranış ve hareket biçimi de bir bütündür ve buna göre değerlendiririm. Güzel göz, kişiden kişiye değişir. Renkli göz güzeldir denemez, önemli olan güzel bakan, anlamlı gözlerdir. Bu konuda iki cins de hem fikir bu kadarını söyleyebilirim.

İddiayı Ben Kazandım

 Asalaklarım akşam tam da söyledikleri saatte teşrif ettiler. Nuri de bendeydi tabii. Karşılarına geçtik merakla ne isteyecekler diye bekliyoruz. Nuri, istemezlerse kazanacak malum. O yüzden ben aman bir şey istesinler diye bakıyorum. Nasılsın, hoş beş derken, işe girmiş ikisi de çalışıyorlarmış, şaşırdım. Süklüm püklüm oturuyorlar. Minel ve Satvros da geldi, çaylar konuldu sohbet ediliyor. Ben artık kesin kaybettim diye düşünmeye başladım çünkü iki saat geçti, ne sende yaşayalım, ne bize para ver, ne bizi bir yere götür, tek talep gelmedi. Herhalde adam oldular artık asalak olarak yaşayamayacaklarını anladılar diye düşünmeye başladım. Baktım artık yavaştan toparlanıyorlar. Nuri de bana kaş göz hareketi yapıyor kaybettin diye bunlardan kadın olanı tam kalkarlerken "şey marin'ciğim benim yeğen İstanbul'da okuyordu yurttan çıkmış, sende kalsa diyoruz" dedi. Ben de kazanmanın sevinciyle "evet!" diye bağırdım ve Nuri'ye baktım. Nuri de "hay ben sizin" dedi. Bunlar bir şok anlatamam.. Minel'le Satvros da şaşırdı tabii benim misafir bu kadar istediğimi bilmiyorlardı. Kadınla adam da şaşkın şaşkın bakıyorlar, kabul ettim sandılar. " Çok sağol Marin'ciğim ne zaman gelsin?" "Hiçbir zaman. Ben Nuri ile bir şey isteyeceğinize dair iddiaya girmiştim de sayenizde kazandım ona evet dedim. Başka misafir istemiyorum hele ki öğrenci bir gencin sorumluluğunu hiç alamam." "O sorumsuz br çocuk değildir ama..." "Yahu yok olmaz dedim, hadi gidin artık, bizim biraz işimiz var." Nuri acayip bozuldu. "Sizin kiminiz kimseniz yok mu ya gelip gidip bu kızdan bir şeyler istiyorsunuz, gitti 500 kağıt hadi anam hadi güle güle" Def etti Nuri bunları, benim keyif tavan. Ben sana demedim mi bunlar bana geliyorsa kesin bir şey isterler diye dedim. Haklıymışsın dedi ama hala borcunu ödemedi, bekliyorum. :)

3 Kasım 2018 Cumartesi

Asalaklar Ve İddia


 


Hayatımda asalaklar var, belli zamanlarda ataklar yaparlar tıpkı haşerelerin sardıkları evde bahar aylarında çoğalıp, saldırıya geçmesi gibi. Bunları kovarım, hadi gidin derim, istemiyorum derim, giderler ama asla küsmezler. Elbette beni de sevmez hatta nefret ederler. Bir süre uzakta sessizce bekler ve yine bu kez daha agresif yani ısrarlı şekilde atağa geçerler. Bahaneleri farklı, istekleri aynıdır; bizi eve al ve bak!
Bu asalakların bazıları eski sevgililerimin bana miras bıraktıkları kişiler, onlarla bile görüşmediğim halde bu asalakların beni her şekilde bulup, arkadaşmış gibi görünüp bir şeyler isterler. Sakın ne safsın Marin demeyin elbette vermem. Diğer tür asalaklarım da uzak akrabalar ve dındığının dındığı tanıdıklardır. Bunlar karı-koca-çoluk-çocuk dadanırlar. Evleri, işleri, paraları yoktur; bize bak marin, bizi eve al marin.

Tersleye tersleye çoğunda kurtuldum ama biri var ki adamın yüzüne küfür etsen peki der, sonra yine hiçbir şey olmamış gibi gelir. Bir tane de uzak akraba var, aslında akrabamız bile dğil bildiğin bir mongol, bunu kendi gibi başka bir mongolla evlendirdiler bu iki mongol bütün özel günlerde bende kalmaya çalışırlar. Ben de hayır derim. Annem birkaç kez yazık diye bunlara izin verdi, işte bunlar bu yüzden bize yani bana bu yüzden dadandı. Bu akşam da asalaklarımdan en dayanıklısı oturmaya gelecek, aylardır ısrar ediyor artık bu akşama emri vaki yaptı. Nuri onlardan, onlar da Nuri'den nefret eder bu yüzden ne zaman gelseler Nuri'yi de çağırırım. Bu akşam o da olacak yanımda ama başka bir durum daha var; Nuri'yle iddiaya girdik. Asalaklar, kalacak yer, para ve yılbaşında bizi besle isteklerinden birinde bulunurlarsa Nuri bana 500 TL, eğer ki hiçbir şey istemeden oturup giderlerse ben Nuri'ye 500 TL vericem. Nuri, şimdiden kaybetti ama farkında değil. Sonucu size yazarım.

28 Ekim 2018 Pazar

Mature'yi Nasıl Haşladım?

Mature ile aramda neler olduğunu merak ettiğinizi biliyorum. Anlatmadan önce biraz utancımın geçmesini bekledim gerçi ben utanmam da yine de anlatmak için biraz zamana ihtiyacım vardı. Ne mi yaptım? mature'nin üzerine sıcak çay döktüm! Ama inanın geçerli sebeplerim vardı. Ben Youtube kanalı planları yapıyorum ve adam gibi bir şeyler yapmak istiyorum malum bu Kıvırcık da bu işlerden anlıyor ya ondan yardım alayım dedim ya da kursun kamera haftada bir gün benim evde çekim yaparız diye düşündüm. Bu düşüncemi de Kıvırcık efendiye mesaj yoluyla aktardım. Tamam kabul ediyorum, kaşındım. O da zaten çok isterdim ama çok yoğunum dedi. Bunun açılımı gelirim, hem çekerim, hem sevişiriz oh miss de mature benim ebemi bellerdi. Hak verdim sonra aman marin dedim ne diye buna yazıyorsun, buna muhtaç mısın kendi işini kendin gör ama mesajlaşma gerçekleşmişti bir kere. Yaz boyunca annemle ve daha başka sorunlarla uğraştığım için zaten ofise pek gidemedim artık adam gibi çalışayım bari deyip de cidden gece gündüz çalıştığım  bir dönemdeydim. Neyse ben kaptırmış çalışırken bu Mature denen kaltak, yaşına başına tipine şekline bakmadan bir hışımla benim üzerime gelmez mi! Ben sana Kıvırcık'tan uzak duracaksın demedim mi? ne kadar yüzsüzsün, yok kaşarsın yok istemiyor seni işte adam falan. Önce dondum kaldım bu ne diyor diye, sonra anladım mesaj yüzünden. Oysa cidden iş amaçlı yazmıştım da bu gözü dönmüş teyzeye gel de anlat. Hayatının son deminde bulduğu çükü kaybetme korkusuyla saldıryor bana. Etraftakiler de merakla izliyorlar ne olacak diye. Laf anlatayım dedim ama ne mümkün neredeyse dövecek beni. Baktım bu karı susmayacak benim de deli yanımı bilirsiniz ne zaman ne yapacağım belli olmaz, hele ki sinirlendiysem. Masamda çayım vardı, yeni de doldurmuştum, aldım kupayı bunun suratına boca ettim. Yanınca sustu tık diye, ofistekiler de o zaman aa yapmayın bilmem ne diye araya girdiler. Bu başladı ağlamaya ama tek kelime edemiyor. Koluna girdi iki kadın lavaboya götürdü ben de aldım çantamı, montumu çıktım geldim. Avukatımı aradım hemen tabii, ağır tahrik ve hakaret olduğundan çok başımız ağrımaz dedi. İki hafta önce oldu bu olay ama ne suç duyurusu, ne telefon, ne mesaj hiçbir şey gelmedi. Ben de haşlama mature olayı ile bu işten de kıvırcık mature ben üçgeninden de kurtulduğumu düşünüyorum. Ah Kıvırcık biraz adam olsaydın da sevgili olsaydık bari, saçma sapan şeyler yaşadım senin yüzünden.

14 Ekim 2018 Pazar

İlk Buluşmada Asla Yapma

Pazar günü keyfinizin, çay ya da kahve alıp Madam Marin okumak olduğunu biliyorum. O zaman başlayalım. Size ilk buluşmada asla yapmamanız gerekenlerden bahsedeceğim.

1- İlk Buluşmada Seks Yapmayın

Erkek ya da kadın olun fark etmez. İlk buluşmada seks iki taraf için de büyük hatadır. Kadın için; erkek size asla saygı duymaz, bağlanmaz ve aşık olmaz. Erkek için; seks iyiyse kadın size aşık olduğunu dahası sizin ona aşık olacağınızı düşünür, ekstra ilgi bekler, göremeyince de kıyamet kopar. "İstediğini aldın tabii şimdi böyle yaparsın" benzeri sözler duymaya hazırlanın. İlk buluşmada seks yaparsanız, o ilişki ilişki olmaz, partnerlik olur tabii o da seks iyiyse. Bir de diğer seçenek var; seksin bir sebepten kötü olması ve işte size hiç başlayamadan biten bir ilişki.

2- Eski Sevgilinizi Anlatmayın

Sadece eski sevgiliyi değil, eskiden yaşadığınız cinsel, duygusal, kaçamak, çılgın, masum... hiçbir şeyi anlatmayın. Siz sıfırlandınız, öncekiler önemli değildi, bu kişiyle beyaz bir sayfa açtınız, siz de o sayfa kadar beyazsınız. Bunu da ona hissettirin ve inandırmaya çalışın. Kadın okurlarıma bir not: Evet sen hayatımda üçüncüsün akıllıca gibi görünüyor ama artık yemiyorlar, sayı sorusuyla karşılaşmak kaçınılmaz son biliyorum. Belli bir sayıya girmeden elimin parmaklarını geçmedi ya da daha az gibi akıllıca cevaplarla kıvırın ve zaten onlardan da bir şey anlamadım deyin çok uzatırlarsa. Uzatırlar! detay bilmek isterler; ne çok zevk aldınız ne de frijitsiniz, geçmişi konuşmak istemiyorsunuz; baktınız çok sıktı ben sana sorayım o zaman deyip, en masum anısında kavga çıkarın. Erkekler! siz de takılmayın artık bu sayı olayına bu kadar canım.

3- Kokan Şeyler Yemeyin ve Siz De Kokmayın

İlk buluşmada çok soğanlı, sarmısaklı vs. yiyecekler yemeyin, fazla alkol alıp sarhoş da olmayın. Sarhoş olursanız, seks yaparsınız hooop döndük mü 1. şıkta yaşanacaklara. Ayrıca sarhoş olmak demek, gereksiz konuşmak demek aman diyeyim, yediğinize içtiğinize, hijyeninize önem verin. Ben yakışıklı bir adamla sırf gömleğinin koltuk altı lekeli diye bir daha görüşmedim örneğin. Koltuk altı terlemelerinizi de kontrol altına alın.


4- Etnik Köken Ve Din Konularına Girmeyin

Hayatım boyunca yaşadım bunu, "senin adın neden Marin? Yoksa Hristiyan mısın? Müslüman olmayı düşündün mü? Rum musun Yunan mı?" Bir de beni müslüman yapmaya çalışan erkek arkadaşlarım vardı ki onlar tam felaketti. Sorma gereği bile duymadılar istiyor musun diye. Ayrıca ne biliyorsun belki ben zaten Müslümanım. Ya da ikisi de değilim Deistim. Neyse buluştuğunuz kişinin etnik kökenini ve dinini merak edebilirsiniz bu normal. O konuyu açarsa alın bilgiyi cebinize koyun ama lütfen siz sorulara boğmayın ve öğrendiğinizi de sanki yadırgamış gibi bir surat şekli takınmayın.



5- Sohbette Seks Muhabbeti

Yemek yediniz, konu konuyu açtı geldik yine sekse... Kadın ya da erkek fark etmez, ben bunu severim, bana bunu yapılmasını isterim, en çok bunda iyiyimdir... Erkekler gereksiz reklam yapayım derken kadınları soğutursunuz; kadınlar, amma da yolluymuş olursunuz, yapmayın!


6- Kasım Kasım Kasılmayın

Tamam ilk buluşma heyecanlısınız, haklısınız ama farklı görüneceğim derken kasılarak buluşmayı kendinize de karşınızdakine de zehir etmeyin. Kendiniz olun, rahat olun ama elbette bunu abartmayın. Espri iyidir ama dozunda, eleştiri belki diyelim ilk buluşmada pek önermiyorum. İlk buluşma, keyifli ve rahat geçmeli. Kimse kimseyi sıkmamalı, pişman etmemeli, ayrıca baktınız kötüye gidiyor noktalamayı da bilin.

7- Evinden Al Evine Bırak

Bu kural erkeklere; nerede kaldı centilmenlik? Yol üzerinde metrobüs durağında bırakmayın kadını, evinden alın evine bırakın. Bir kahveye geleyim diye de ısrar etmeyin.

8- İlk Buluşma Evde Olmaz

Malum ekonomi de kötü dışarıda ne para harcayayım, film desen var, yemek desen var. Çağırırım eve oh mis diyerek risk almayın. Evde buluşma, riskler yığınıdır. Sizin hakkınızdaki her şeyi bir gözlemle öğrenebilir. Banyonuzu kullanırken mutlaka banyo dolabına bir bakar, orada neden olduğunu bile unuttuğunuz bir kremi bulur. Hadi o da mantar kremi olsun, ilişki başlamadan bitti işte. Ayrıca evde buluşma sekssiz bitmez, ilk buluşmada seksi okurlarıma önermiyorum bu böyle biline.


12 Ekim 2018 Cuma

Madam Marin Boxer Dergisinde

Söylemeyi Unuttum artık Boxer Dergisinde de yazıyorum. Okumak isterseniz link aşağıda. Yorum yazmayı unutmayın öptüm hepinizi... https://www.boxerdergisi.com.tr/editor/madam-marin

Amcanın Poposunda Hassas Tartı Var

 Geçen hafta bir doğum günü partisine davetliydim. Neler yaşadın anlat diye çok ısrar etmişsiniz yazayım dedim. Pasta kesildikten sonra, soyunup birbirimizin üzerinden pasta yemeye başladık, sonra da.... :) değil tabii sıkıcı bir doğum günü kutlamasıydı işte. Zaten benim orada olma nedenim de avukat bir tanıdıktan bilgi almaktı. Klasik mirasa konup, hakkımızı vermeyen bir enişte sorunumuz var. Adam paraya o kadar tapıyor ki, benim yarı deli kuzenle de bizim mal varlığını bildiğinden evlendi zaten. Bir de bizi tehdit ediyor, bakın para istemeyin bırakırım bu deliyi siz bakarsınız diye. Adam tam ve saf kan bir şerefsiz. Öyle ki bu benim deli kuzen, bunu aldattı. Enişte de gitti, aldattığı adamı dava etti. neden? para için. Sonra adamla parada anlaştılar, enişte de şikayetini geri çekti. Ben durumumuz iyi diye çok takmıyordum da elin adamı neden yesin bize ait malları canım diye dellendim. Gözü kararttım, annemi de ikna ettim mahkemeye vericez ama Türk kanunlarının kanunsuzluğunu unutmuşum. Bu ülkede kedi köpek öldürüp yayınlananlara bir şey olmuyor da miras çalan enişteye mi olacak? Bir kısmı zaman aşımına uğramış, bir de izinsiz yerleşip kullandığı bir ev var, onu sattırabilirmişiz ama o da ihaleye girip alırmış ve ev ederinden ucuza gidermiş zaten. Ben de bu adamla inatlaşıcam diye gereksiz para harcamak istemiyorum ama cidden, bir inşaat işçisinin benim aptal kuzen sayesinde adam olmasını da kaldıramıyorum. Yok ki bir mafya ya da yarı mafya tanıdığımız şu adamın haddini bildirelim. Yasalardan ümit yok kendi yasamızı kendimiz yerine getirelim. En iyisi dedim benim kuzene birini bulayım, bunların fotoğraflarını falan da adamın ailesine yollayalım . Enişte Karadenizli ailesinden ve onlara rezil olmaktan gerçekten çok çekiniyor. Yollarım taş gibi bir adam zaten yollu olan uzak akrabam, tam kuzen de değil donu düşe düşe verir buna. İş kötülüğe gelince benden kötüsü olmaz, bilirsiniz beni.

Bunun dışında sıkıcı bir doğum günüydü işte, hem kalabalık, hem ev küçük, ben büyük eve alışmışım, hem de bütün camlar kapalı bir de kombi mi açıktı ne fenalık geçirdim resmen. Bir amca da sen kilo almışsın Marin dedi zaten oradaki biri illa der bunu bekliyordum da beklediğim kadın cemaatinden değil onun babasından geldi. Yahu amca bir ayağın toprakta, gözün zor görüyor popona hassas tartı mı taktılar da ölçtün benim kilo aldığımı anladın. Regli dönemindeyim ödem oluyor göğüslerim de biraz şiş mi diyeyim? Artık takmıyorum da haa öyle mi dedim güldüm. Aman dikkat et kilolu kadınların dizlerinde sorun olur diyor bir de bana. Karısı 100 kilo civarı ben 60 kiloyum bu arada ideal kilom da 55 benim değil diyetisyenimin söylemi bu. Evet, zayıf değilim de kilolu da değilim. Ben büyük göğüslü ve kıvrımlı bir kadınım 40 kilo bile olsam çok zayıf görünmem. Bu amca Kim kardashian'ı yakından görse ne der bilemiyorum dedim ya artık ilgilenmiyorum çok uzatırlarsa siz kendinize bakın diyorum zaten benim sinirli halime en az bir kez denk gelmişlikleri olduğundan  zınk diye susuyorlar. Kısaca, skıkıcı, boğucu ve hedefine ulaşmayan bir doğum günü partisiysdi kendimi dışarı zor attım.

3 Ekim 2018 Çarşamba

İstifçi Rukiye

 Rukiye'den bahsettim size, eski bir şarkıcı. Zamanında iyi paralar kazanmış, güzel sesli güzel bir kadınmış. Boylu poslu da, şimdilerde cami yıkılmış, mihrap yerinde. Onu tanıdığımda kuyruğu dikti, hayatı yine fena değildi. Tanışalı neredeyse on yıl geçti. Bu sürede arada görüştük, arada koptuk ama hep hayatımda oldu bir şekilde. Geçenlerde çok ısrar etti evine kahvaltıya gittim. Tarlabaşının girişinde evi, severim ben Tarlabaşı'nı kendine hastır havası da insanları da.... Evi de güzeldi Rukiye'nin ama biraz eski bir bina. Neyse çıktım yukarı, en üst katta evi. İçeri bir girdim ki o da ne! Ev bildiğiniz çöp ev olmuş. Aslında çöp ev yanlış tabir, Rukiye istifçi olmuş. Benden de alır kullanmadığım giysileri, çantaları. Ben ona göre minyounum, artık bana olmayanları, çok kısa kalanları bile alır, ver ben onun içine girerim der. Şans eseri çöpe attığın bir şey görürse, atma onu bana ver der. Bakarsın saçma sapan bir şey, Rukiye bunu ne yapacaksın? ver sen ver ben kullanırım der. Makyaj malzemeleri, asla sürmeyeceği rujlar, ojeler, giysiler, hatta eski oyuncaklara kadar toplar evine götürür. Kullanmaz da çoğunu ama ister. Evinin bu halde olması, bu karakterde biri için sürpriz değil aslında. Onca topladığı şey, sadece benden de değil tanıdığı herkesten topluyor ve eve yığıyor. Peki bunu niye yapıyor? Rukiye'nin gelecek kaygısı var, haksız da değil. Kıt kanaat geçiniyor, hatta yardımlarla yaşıyor. Dışarı çıkarken süsünden püsünden geri kalmasa da aslında dökülüyor, bahsetmiştim saçını bile boyatamıyor. Durum böyleyken bu topladıkları ile kendini güvende hissediyor belli ki. Evde adım atacak yer kalmamış. Oğlu zaten keş olmuş, beni her gördüğünde Marin abla para versene karnım aç diyen bir tip, yitik bir ruh. En çok da ona üzülüyorum. Okumadı, çalışmadı, kendine başka kimse kalmamış gibi annesini örnek aldı. Biri bana baksın, para versin dedi, veren de olmadı. Rukiye'ye de benim gibi birkaç arkadaşı dışında yardım eden yok. İş arıyor ama aklı da hala beş karış havada. Yurt dışına çıkacakmış, orada şarkıcılık yapacakmış. Yabancı dil yok, artık enerjisi de yok çabuk yoruluyor. Gelmiş bulundum, geri de çıkamadım, oturdum eskiden mutfak olan yerdeki masanın kenarında bir sandalyeye.

-Rukiye ne yapmışsın bu evi böyle?
-Ay ne olmuş ki kız?
-Biraz fazla eşya olmuş, hepsini kullanıyor musun?
-Kullanıyorum tabii.
-İyi de adım atacak yer kalmamış, fazlalıkları atsana.
-Olmaz lazım onlar bana.
-Adım atacak yer kalmamış nasıl rahat ediyorsun burada?
-Olsun seviyorum ben böyle, Marin birini bulsana bana hala sevgilim yok.
-Kimseyi beğenmiyorsun ki sen.
-Ay haklısın ama artık biraz beğensem sevgili olucam karar verdim.
İnstagramdan Nikos Vertis'i gösterdim. Kimseyi beğenmez bu Rukiye, kendine bakmaz ama kendine güven tavandır. Ben bir şöyle kadınlardan olamadım. Baktı, gülümsedi.
-İyiymiş bu yazsana tanışalım.
-Ama bu Yunan.
-Olsun Yunan daha iyi, Türk erkekleriyle anlaşamıyorum.
-İyi de nece anlaşacaksın İngilizce de bilmiyorsun.
-Anlaşmak için dile gerek mi var sanıyorsun? Yaz sen yaz. Arkadaşım şu an yanımda de.
Nikos Vertis'in de çok umrundaydı Rukiye'nin şu an nerede olduğu. ben arada mesajlaşıyorum daresmi tabii.
-Ben yokken nasıl yazışacaksın peki adamla?
-Gülücük yollarım o anlar.
-Alemsin Rukiye.

Çay koydu, getirdiğim poğaçadan biraz yedim. Merak ettim arka odaları, banyoya gitme bahanesiyle keşfe çıktım. Aman o da ne? Arka odalar, hele yatak odası bir felaket, yatağın üzerinde yatacak yer yok, ne ararsanız var. Bir de koridorda alışveriş arabası var, şaka gibi içi de dolu, mantolar, giysiler, ıvır zıvırla. Komşuları şikayetçiymiş, apartmandan atırmaya çalışıyormuş ama onu şikayet eden herkesin başına bir şeyler gelmiş. Kendini de kutsal sanıyor garibim. Beni her gördüğünde menajer bul bana der, hatta aç bak bakalım telefonuna der. Bu bir rutindir, yine dedi ben de baktım Google'dan menajer diye. Birkaç isim de verdim, baktı artık kimsenin kullanmadığı facebook'da aradı. Telefonu İnstagram kaldırmıyormuş. İlle de yurt dışına çalışan menajer bul bana Marin vardır senin çevren dedi. Olur dedim. Çıktım, derin bir nefes aldım. Cast şirketi olan bir tanıdığım var, ona rica ettim. Ezber de yapamaz ama işte küçük işlere, programlara alkışa falan yollasana dedim, olur dedi. Rukiye, istifçiydi çünkü zamanında hiçbir şeyi biriktirememiş, hayatını çöpe atmıştı. Şimdi hiçbir şeyi atamaması tam da bu yüzdendi.

30 Eylül 2018 Pazar

On Altı Yaşında Kızla Beraber Olmak Ünlü Erkek Olunca Neden Suç Değil?

 Bunu düşünen, fark eden ve rahatsız olan bir tek ben olamam. Duyuyorum, biliyorum aslında herkes konuşuyor ve durumun farkında ama kimseden ses çıkmıyor ve dahası yasal bir işlem uygulanmıyor. On altı yaşında bir kızı, sıradan bir adam beceriyor olsa hemen ceza alır, zaten bilenler direk şikayet eder. Peki, beceren şahıs ünlü olunca neden aynı durum geçerli olmuyor. Kaan Tangöze, Duman grubundan tanıdığımız bir ünlü, karısını aldattığı Kıvılcım Ural'da Seren Serengil'e ben Kaan'la on altı yaşımda beraber oldum açıklamasında bulundu. Nette konuyu eleştirdiklerini gördüm. Kaan Tangöze de az sapık değilmiş, on altı yaşında kızı becermiş diye. Eeee? E si bu kadar, neden? Çünkü o bir ünlü, ünlüler on altı yaşındakilerle olabilir, sen olursan sapıksın. Ha elbette sen olursan sapıksın o ayrı, başkası olursa da, kim olursa olsun sapık! On altı yaşında kızla beraber mi olunur be! Çocuk o daha çocuk! Senin peşinden ayrılmasa da, n'olur benimle ol sana aşığım dese de, görüntüsü kadına benzese de, göğüsleri kocaman olsa da o yine de çocuk! Zaman aşımı falan olmamalı bu konularda. Kadın çıkmış tv de açıklama yapmış, on altı yaşımda bu adamla oldum diye. Bu suç unsurudur arkadaş, o kadar!

Bir örnek de şu Aleyna Tilki denilen kız. Bu kız da on altı yaşından beri Emrah Karaduman'la çalışıyor. İlişkimiz yok diyorlar da, o camiayı da iyi bilen biri olarak Sevdirmeyeni sevmediklerini çok iyi biliyorum. Kız şimdi reşit oldu tamam ama ya o zamandan beri bu adamla beraberse? Çıktığı dönem on altı yaşındaydı o da. İçkili mekanlarda şarkı söylüyor diye tepki gösterdik de başka neler yapıyor, bu Emrah Karaduman'la münasebeti ne durumda sorduk mu? Hayır. Ne  de olsa bu adam da ünlü. Ayrıca adamın eski sevgilisi meşhur şarkı çıkmadan bunları sarmaş dolaş gördüm deyip durdu. Bilemem belki sadece arkadaşlar, belki tamamen iş için profesyonel düşünüyorlar ama dedim ya bu ülkede nedense hiç sanmıyorum. Öyle olsa geçenlerde bu kızcağız instagramda Emrah için zırlamazdı. Biliyor tabii adam bunu bırakırsa örnekleri zilyon tane olan ablaları gibi silinip gideceğini. Yapmayın, ünlü adamlara farklı davranmayın.

Kimse on altı yaşında kızla beraber olamaz, olursa bu suçtur!

Kimler Geldi Kimler Geçti

   Kimler Geldi Kimler Geçti… Benim hayatımdan değil oralara hiç girmeyelim.   Netflix’teki diziden bahsediyorum. Serenay Sarıkaya’nın Leyla...