Dün sabah arkadaşlarımın ani bastıran ısrarı sonucu dışarıda kahvaltı yapmaya karar verdim. Baktım güneş sahte sahte gülümsüyor, ben de beni ısıtacak sandım ama yanıldım. İçimdeki ince badinin üzerine montumu geçirdim indim aşağıya. Kahvaltı yapacağımız yer evime çok yakın olduğundan yüzümü tokatlayan soğuğa aldırmadım sadece içeride yapalım mı kahvaltıyı dedim bizimkilere ama sigara içiyorlardı...Erkek tamam da sigara kokan kadın bence hiç seksi değil. Neyse dışarıdaki ısıtıcıya en yakın yerde oturdum ve kahvaltımı yaptım. Bizimkilerden biri dedi ki hadi şurada açılmış ayakkabıcıya da uğrayalım. Ayakkabı denilince benim de gözüm döner. Hadi bakalım dedik. Genelde evin etrafında sayılırdık İstiklal'e çıkmadık ama bildiğin dondum. İçime bir hırka bakayım dedim ne hikmetse her şeyi buldum ama bir hırka bulamadım. Sonra varlığını o ana kadar önünden defalarca geçmeme rağmen hiç fark etmediğim bir dükkana girdik. Dükkanın sahibi ellili yaşlarda bir adamdı. Dükkanda çaput vari örtüler, kıyafetler falan var ama sanki Türkler için yapılmış Hint kıyafetleri gibi yani benim hiç ilgimi çekmeyecek türden şeyler, o yüzden hiç fark etmemişim burayı. Bizim kızlar çaputlara hayran hayran bakıyor. Ay bundan örtü yaparım, bundan şal falan diye. Rengarenk örtüler işte, ben de bakmaya çalışıyorum ama nesine bakayım. Dükkanda ilgimi çeken tek şey kediydi, ben de onu sevdim. Üşüyorum.... Bunların duracağı yok, dedim en iyisi eve kaçayım ben. "Kızlar ben gideyim, yetiştirmem gereken işler var." "Olmaz daha sana göstermek istediğim bir yer var, hem biriyle tanıştırıcam." dedi içlerinden biri. Beni genelde yeni sevgilileriyle tanıştırıp, fikrimi sorarlar. malum bu konudaki ünvanım "uzman" ama ne uzmanıyım ben de bilmiyorum. Gördüm ki ben bizim hatunlardan kurtulamayacağım. Ağır grip olmak yerine hafif bir üşütmeyle atlatsam bari durumu diyorum. Öyle çıktım ki sadece içimdeki değil, altımdaki tayt da ince, titrediğimi belli etmemeye çalışıyorum etrafa. Çantamda yeni aldığım beremi buldum da kafama onu taktım. Kırmızı ucunda ponponu var çok tatlı bence ama altı şiş üstü kerhane miydi neydi öyle oldum. O söz öyle değil miydi yoksa? Ne bileyim aklıma bu geldi nedense. Neyse, dükkan sahibi amca yanıma geldi.
"Siz buraya gelmezdiniz hiç, şaşırdım görünce."
"Evet, hiç denk gelmedik." Dedim ne diyeyim şimdi sattığınız şeyler ilgimi çekmiyor mu diyeyim adamın yüzüne?
"O gün gerçekten çok üzüldünüz biz de bir şey yapamadık ama eşimle çok konuştuk ne yapsaydık acaba diye."
"Hangi gün?"
"Hani sevgilinizle burada kavga edip gittiniz ya."
Benim kafa hemen geri saymaya başladı ben kiminle bu dükkanda kavga etmiş olabilirdim ki. Haaa hatırladım Cihangirli Cihan'la beraber olduğum dönemde onun yine aniden bastıran kıskançlık nöbeti sonucu, önümüze gelen ilk dükkana dalmıştık. Sorun benim pantolonumdu ve inanın öyle açık maçık da değildi sadece yan tarafı dantelliydi ve küçük bir bölümdü. Ona takmıştı ama asıl derdi başkaydı, bana hükmetmek, egemenlik kurmak... Hatta buradan bu uzun şallardan almaya bile kalkmıştı bacaklarımı kapatmak için ben de kızmış, kabul etmemiştim. Amca onu hatırlamakla kalmamış bir de bana hatırlattı.
"Ha evet hatırladım ayrıldık biz geçmiş gitmiş önemli değil."
"O gün mü ayrıldınız?"
"Hayır ama o gün ayrılmalıydım aslında."
"Hayırlısı olsun hakkınızda."
"Oldu oldu böylesi daha hayırlıydı."
"Bir şeyler verelim size de."
"Tamam şal bakayım ben kalın olsun biraz."
"Hemen vereyim."
Adamın getirdikleri rengarenk ve dizime kadar inen örtülerdi yani aklımdaki şal fikri kesinlikle bunlar değildi ama daha fazla üşüyeceğime bari buna sarılırım dedim ve sarı, yeşil, kırmızı, pembe, mor ne kadar parlak renk varsa üzerine konmuş bir de desenlendirilmiş bir tür örtü alıp, sarındım. Benim kızlar bile onu almama şaşırdılar. Ne yapayım üşüyordum. Çıktık, kızlardan birinin beni tanıştırmak istediği kişiyi göreceğimiz yere gittik. Ben köhne bir kafe falandır diye düşünürken baya tarz bir yere geldik. Herkes şık falan ortam da şık ben içeride çingene falcı gibi rengarenk bir örtü ve kafamda kırmızı beremle kalakaldım. Oturduk bir masaya ben hala ısınamamıştım çünkü bu örtümsü şey o kadar da kalın değildi yine de ona sımsıkı sarılmıştım. Böyle üşüdüğümde en son Kıbrıs'ta bir otelde daha doğrusu kumar salonundaydım. Üzerime bir şey almamıştım ve güya yaz ayındaydık ama hem rüzgarlı hem de soğuktu, kumar salonu da klimalı olduğundan dondum, garsondan bana bir şey bulmasını istedim o da böyle bir örtü bulmuştu ama neyse ki o tek renkti sonra beni duyan bir centilmen ceketini vermişti ben de ona vermiştim... neyse bu başka bir konu.
Arkadaşın yeni sevgilisine şöyle bir bakayım da kaçayım dedim adam yanımıza geldi. Genç, yakışıklı ve bu mekanın ortağı. Ve asıl bomba beni bu adamla tanıştırmaya getirmişler. Beni kim bilir ne övdüler adama. Ben de karşısında rengarenk ve pejmürde halde oturdum. Havadan sudan, ne iş yaptığımızdan konuştuk. Sonra başıma saplanan ani ağrıyı bahane ederek oradan kaçtım. Eve geldim, hemen sıcak bir bitki çayı yaptım ve ısıtıcıyı sonuna kadar açtım. Kız arkadaşım aradı, adam beni beğenmiş. Hangi adam haaa öyle mi sebep? diyebildim. Benim için kendine has ve değişik demiş bir de moda anlayışıma bayılmış, böyle giyinen kadınları çok beğenirmiş, Hintli kadınlar gibi demiş. Beni hep salkım saçak, rengarenk giyinen bir kadın sandı ve o tarafımı beğendi. Baştan yanlış başlayacak bir ilişki işte. Başlayacağı falan da yok tabii. Etrafındaki süslülerden farklı gördü o kadar, bilmiyor ki ben onlardan da süslüyüm ve sanırım fena halde üşüttüm.
"Siz buraya gelmezdiniz hiç, şaşırdım görünce."
"Evet, hiç denk gelmedik." Dedim ne diyeyim şimdi sattığınız şeyler ilgimi çekmiyor mu diyeyim adamın yüzüne?
"O gün gerçekten çok üzüldünüz biz de bir şey yapamadık ama eşimle çok konuştuk ne yapsaydık acaba diye."
"Hangi gün?"
"Hani sevgilinizle burada kavga edip gittiniz ya."
Benim kafa hemen geri saymaya başladı ben kiminle bu dükkanda kavga etmiş olabilirdim ki. Haaa hatırladım Cihangirli Cihan'la beraber olduğum dönemde onun yine aniden bastıran kıskançlık nöbeti sonucu, önümüze gelen ilk dükkana dalmıştık. Sorun benim pantolonumdu ve inanın öyle açık maçık da değildi sadece yan tarafı dantelliydi ve küçük bir bölümdü. Ona takmıştı ama asıl derdi başkaydı, bana hükmetmek, egemenlik kurmak... Hatta buradan bu uzun şallardan almaya bile kalkmıştı bacaklarımı kapatmak için ben de kızmış, kabul etmemiştim. Amca onu hatırlamakla kalmamış bir de bana hatırlattı.
"Ha evet hatırladım ayrıldık biz geçmiş gitmiş önemli değil."
"O gün mü ayrıldınız?"
"Hayır ama o gün ayrılmalıydım aslında."
"Hayırlısı olsun hakkınızda."
"Oldu oldu böylesi daha hayırlıydı."
"Bir şeyler verelim size de."
"Tamam şal bakayım ben kalın olsun biraz."
"Hemen vereyim."
Adamın getirdikleri rengarenk ve dizime kadar inen örtülerdi yani aklımdaki şal fikri kesinlikle bunlar değildi ama daha fazla üşüyeceğime bari buna sarılırım dedim ve sarı, yeşil, kırmızı, pembe, mor ne kadar parlak renk varsa üzerine konmuş bir de desenlendirilmiş bir tür örtü alıp, sarındım. Benim kızlar bile onu almama şaşırdılar. Ne yapayım üşüyordum. Çıktık, kızlardan birinin beni tanıştırmak istediği kişiyi göreceğimiz yere gittik. Ben köhne bir kafe falandır diye düşünürken baya tarz bir yere geldik. Herkes şık falan ortam da şık ben içeride çingene falcı gibi rengarenk bir örtü ve kafamda kırmızı beremle kalakaldım. Oturduk bir masaya ben hala ısınamamıştım çünkü bu örtümsü şey o kadar da kalın değildi yine de ona sımsıkı sarılmıştım. Böyle üşüdüğümde en son Kıbrıs'ta bir otelde daha doğrusu kumar salonundaydım. Üzerime bir şey almamıştım ve güya yaz ayındaydık ama hem rüzgarlı hem de soğuktu, kumar salonu da klimalı olduğundan dondum, garsondan bana bir şey bulmasını istedim o da böyle bir örtü bulmuştu ama neyse ki o tek renkti sonra beni duyan bir centilmen ceketini vermişti ben de ona vermiştim... neyse bu başka bir konu.
Arkadaşın yeni sevgilisine şöyle bir bakayım da kaçayım dedim adam yanımıza geldi. Genç, yakışıklı ve bu mekanın ortağı. Ve asıl bomba beni bu adamla tanıştırmaya getirmişler. Beni kim bilir ne övdüler adama. Ben de karşısında rengarenk ve pejmürde halde oturdum. Havadan sudan, ne iş yaptığımızdan konuştuk. Sonra başıma saplanan ani ağrıyı bahane ederek oradan kaçtım. Eve geldim, hemen sıcak bir bitki çayı yaptım ve ısıtıcıyı sonuna kadar açtım. Kız arkadaşım aradı, adam beni beğenmiş. Hangi adam haaa öyle mi sebep? diyebildim. Benim için kendine has ve değişik demiş bir de moda anlayışıma bayılmış, böyle giyinen kadınları çok beğenirmiş, Hintli kadınlar gibi demiş. Beni hep salkım saçak, rengarenk giyinen bir kadın sandı ve o tarafımı beğendi. Baştan yanlış başlayacak bir ilişki işte. Başlayacağı falan da yok tabii. Etrafındaki süslülerden farklı gördü o kadar, bilmiyor ki ben onlardan da süslüyüm ve sanırım fena halde üşüttüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder