Geçen perşembe İstanbul bizi sarstı, kendimize getirdi malum. Günün ortasında hepimiz bir yerlerdeydik, çoğunlukla iş yerlerinde. Ben ise eski sevgilimin evinde...
Sabahtan başlayayım anlatmaya. Bir okulda iş görüşmem vardı. Okul, özel bir kolej ve bana hikaye kitaplarının editörlüğünü yaptırmak istiyorlar, biraz da fikir almak çünkü fazlasıyla sağ eğilimli bir okul. Koridıorda yürürken kenarda simsiyah kapalı öğretmenler gördüm, dikkatli bakmadım rahatsız olmasınlar diye böyle de düşünceliyim ama onlar sayımız çok bu bizden olmayan farklı kadını psikolojik olarak ezelim diyerek arkamdan güldüler. Aynaya baksalar gülecek çok daha fazla şeyleri var ucubelerin farkında değiller. Aslında farkındalar da, bunların büyük yüzdesi bizim gibi özgür olmaya özenir ve bu yüzden bizden nefret ederler. Ben kimsenin kılığına kıyafetine karışmam, yorum yapmam, ezmem ama kendimi de ezdirmem. Okulda neredeyse sütçü Remzi nin bile resmi var ama duvarda tek bir Atatürk fotoğrafı yok. Onun sayesinde o okul var, bunu düşünecek beyin elbette yok. Biraz da burası bir çeşit ticarethane sonuçta sağ kesim veletlerini bunlara versin, yani para versin diye bu haldeler ama görüştüğüm iki adam da sağ görünümlü, eğilimli olup aslında aydın görüşlü insanlardı. Ne habeeeer tek takiye sizde yok demek ki.
Neyse prensipte anlaştık adamlarla. Benim eski sevgilim de bu okula neredeyse beş dakika uzakta oturuyor. Gelince haber veririm bir kahve içeriz demiştim, aradım. Evdeyim gece nöbetim var, gelsene dedi. Ben de evine gittim. İşin kötüsü nasılsa seks yapmayacağız diye hiçbir tüysel oluşumuma el atmamıştım. Adam diyecek benden sonra bu kadında işler kesat demek ki oysa bilse ohoooo.
Evi dördüncü katta, asansör de yok, ıkına ıkına topuklu ayakkabılarımla çıktım. En nefret ettiğim şey de eve girince ayakkabı çıkartmak ama mecburuz ne yapalım. Aklımdan kalandan iyi görünüyordu, sakal bırakmış. Beni görünce kocaman bir gülümseme ve kucaklama ile karşıladı beni, çok özlemiş belli. Evliliği çok boktanmış, karısı tam bir arıza çıkmış; zaten evlilik fotoğraflarında bile gülmeyen, suratsız, negatif enerjili bir kadın. Bununla neden evlendiğini de biliyorum, benden sonra aldatılma korkusu o kadar sardı ki gitti bu kadını aldı. Bu kadın istese de aldatamaz, arz talep meselesi; gerçi bu kadına bile niyetlenen olur da bizim ülkede o kadarını yapmaz diye düşündü bununla evlendi. Ben kendisini en iyi arkadaşıyla aldatmıştım, bir türlü aşamadı o acıyı. Hemen beni suçlamayın, hak etmiş, beni zamanında çok üzmüştü ee ben de intikam aldım ne yapsaydım?
Kahve, sohbet derken, yakınlaşma kaçınılmaz. Perdeleri çeksek de ortam loşlaşsa da benim tüyler görünmese mi derdindeyim ben. Günün ortasında seks yapmaya kalkarsan gün ışığına da katlanacaksın. Öpüşmeye başladık, kanepede uzandık, o üzerimde, özlemişim de. Bir hareketlenme bir titreme, sandık ki bu titriyor, meğerse deprem oluyormuş. Ben anlamadım önce buna kızıyorum niye sallanıyorsun diye. Panikledi, o panikleyince ben de panikledim. 99 dan zaten deneyimliyim hemen ismini söyledim" deprem oluyor" bilmediğim bir ev, yıkılsa yıkıntılar altında eski sevgilimle kala kalacaktım. zaten çoktan yıkılmış bu ilişkinin enkazını kaldırmam çok zamanımı almıştı, yeniden ve bu kez somutunu yaşayamazdım. Ayağa fırladım, bu kanepenin önünde yerde.
"Durdu, tamam durdu." dedim. hala sallanıyorduk ama bina sallanıyordu, ben hemen kapıya koştum.
"Dur merdivenlerden inme." diye seslendi.
sanki apartmanında asansör var da.
Artık yıkılmasını göze alarak, attım kendimi dışarıya. Bu ilişkide de öyle yapmıştım, baktım temelden sarsıldık, kaçtım gittim; geçen perşembe yaptığım gibi.
Sabahtan başlayayım anlatmaya. Bir okulda iş görüşmem vardı. Okul, özel bir kolej ve bana hikaye kitaplarının editörlüğünü yaptırmak istiyorlar, biraz da fikir almak çünkü fazlasıyla sağ eğilimli bir okul. Koridıorda yürürken kenarda simsiyah kapalı öğretmenler gördüm, dikkatli bakmadım rahatsız olmasınlar diye böyle de düşünceliyim ama onlar sayımız çok bu bizden olmayan farklı kadını psikolojik olarak ezelim diyerek arkamdan güldüler. Aynaya baksalar gülecek çok daha fazla şeyleri var ucubelerin farkında değiller. Aslında farkındalar da, bunların büyük yüzdesi bizim gibi özgür olmaya özenir ve bu yüzden bizden nefret ederler. Ben kimsenin kılığına kıyafetine karışmam, yorum yapmam, ezmem ama kendimi de ezdirmem. Okulda neredeyse sütçü Remzi nin bile resmi var ama duvarda tek bir Atatürk fotoğrafı yok. Onun sayesinde o okul var, bunu düşünecek beyin elbette yok. Biraz da burası bir çeşit ticarethane sonuçta sağ kesim veletlerini bunlara versin, yani para versin diye bu haldeler ama görüştüğüm iki adam da sağ görünümlü, eğilimli olup aslında aydın görüşlü insanlardı. Ne habeeeer tek takiye sizde yok demek ki.
Neyse prensipte anlaştık adamlarla. Benim eski sevgilim de bu okula neredeyse beş dakika uzakta oturuyor. Gelince haber veririm bir kahve içeriz demiştim, aradım. Evdeyim gece nöbetim var, gelsene dedi. Ben de evine gittim. İşin kötüsü nasılsa seks yapmayacağız diye hiçbir tüysel oluşumuma el atmamıştım. Adam diyecek benden sonra bu kadında işler kesat demek ki oysa bilse ohoooo.
Evi dördüncü katta, asansör de yok, ıkına ıkına topuklu ayakkabılarımla çıktım. En nefret ettiğim şey de eve girince ayakkabı çıkartmak ama mecburuz ne yapalım. Aklımdan kalandan iyi görünüyordu, sakal bırakmış. Beni görünce kocaman bir gülümseme ve kucaklama ile karşıladı beni, çok özlemiş belli. Evliliği çok boktanmış, karısı tam bir arıza çıkmış; zaten evlilik fotoğraflarında bile gülmeyen, suratsız, negatif enerjili bir kadın. Bununla neden evlendiğini de biliyorum, benden sonra aldatılma korkusu o kadar sardı ki gitti bu kadını aldı. Bu kadın istese de aldatamaz, arz talep meselesi; gerçi bu kadına bile niyetlenen olur da bizim ülkede o kadarını yapmaz diye düşündü bununla evlendi. Ben kendisini en iyi arkadaşıyla aldatmıştım, bir türlü aşamadı o acıyı. Hemen beni suçlamayın, hak etmiş, beni zamanında çok üzmüştü ee ben de intikam aldım ne yapsaydım?
Kahve, sohbet derken, yakınlaşma kaçınılmaz. Perdeleri çeksek de ortam loşlaşsa da benim tüyler görünmese mi derdindeyim ben. Günün ortasında seks yapmaya kalkarsan gün ışığına da katlanacaksın. Öpüşmeye başladık, kanepede uzandık, o üzerimde, özlemişim de. Bir hareketlenme bir titreme, sandık ki bu titriyor, meğerse deprem oluyormuş. Ben anlamadım önce buna kızıyorum niye sallanıyorsun diye. Panikledi, o panikleyince ben de panikledim. 99 dan zaten deneyimliyim hemen ismini söyledim" deprem oluyor" bilmediğim bir ev, yıkılsa yıkıntılar altında eski sevgilimle kala kalacaktım. zaten çoktan yıkılmış bu ilişkinin enkazını kaldırmam çok zamanımı almıştı, yeniden ve bu kez somutunu yaşayamazdım. Ayağa fırladım, bu kanepenin önünde yerde.
"Durdu, tamam durdu." dedim. hala sallanıyorduk ama bina sallanıyordu, ben hemen kapıya koştum.
"Dur merdivenlerden inme." diye seslendi.
sanki apartmanında asansör var da.
Artık yıkılmasını göze alarak, attım kendimi dışarıya. Bu ilişkide de öyle yapmıştım, baktım temelden sarsıldık, kaçtım gittim; geçen perşembe yaptığım gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder