Geçen Çarşamba kuaföre gittim ve saçlarımı boyattım. Artık sadece Çarşambaları gidiyorum çünkü kuaförde daha önce gittiğim adam o gün izinli, ben de diğerinden memnun kaldım ama önce ona gittiğim için beni görünce hemen o ilgilenmeye başlıyor. Diyemiyorum da sen çekil de Kadir ilgilensin, o senden çok daha iyi diye; durum böyle olunca da onun izinli olduğu gün gidebiliyorum sadece. Kuaförüm de çevrenin en sosyetik kuaförü bu arada. Ne görsem beğenirsiniz içeride? İki tane Suriyeli kadın! Amma ırkçısın Marin demeyin, öyle değilim. Bir tanesi çarşafımsı bir şeyle baştan aşağı simsiyah, diğeri de kapalı ama daha modern iki kadın, çarşaflı olan Türkçe biliyor, diğeri bilmiyor. Kafaları kapalı bunlar ne yaptırdı diyeceksiniz, oje sürdürdüler, ever evet oje. Eee ne var bunda Marin? Şu var: Bu ikisine oje sürüldü, sonra çarşaflı olan onu beğenmedi başka renk istedi, sonra diğer Türkçe bilmeyen de garargu buragu bir şeyler söyledi, onun da ojesi değişti. Bunlar ellerini sallaya sallaya dolanmaya başladılar. Ben de oturduğum yerden bunları izliyorum. Sonra Türkçe bilen tam da şu edayla seslendi "Beni boyayan kızı çağar, ben önceki rengi geri istiyorum gelsin sürsün hemen!" Çalışan kız tüm kibarlığıyla geldi ve bu kaba Suriyeli kadının isteğini yerine getirdi. Bu yine ellerini sallaya sallaya dolandı. Benim saçlarım boyalı, tam da kasanın yanında bir yerde oturuyorum. Kadınlar, ojelerinin kuruduğuna emin olduktan sonra gitmeye karar verdiler, geldiler kasaya. Tam emin değilim ama yüz küsur lira tuttu sanırım. Bunlar başladılar mı ağlaşmaya. Ay biz bunu veremeyiz diye. Kartları var uzatıyor Türkçe bileni, buradan yirmi çek, ben sana şuradan on vereyim kalanı sonra getiririm diye pazarlığa başladılar. Kasadaki adam da son derece resmi bir şekilde olmaz, şimdi verin dedi. Bu dedi yok veremem. Ee ne olacak? Bu konu böyle abartısız on dakika sürdü, benim saçımın yıkanma zamanı geldi, gittim, yıkattım, yerime döndüm; pazarlık hala sürüyor. O sırada şu cümleyi duydum "ama biz bu ülkede bedava yaşıyoruz sen niye bu kadar para istiyorsun bizden?" Haklı tabii bedavacı asalak istediği yere gelip, istediği hizmeti alacak ama para istenmeyecek ondan, buna alıştırıldılar. Bir şeyden de geri kalmıyorlar, sosyetik kuaförlere kadar geldiler. Bir de çirkinler tövbe tövbe anlatamam size. Kasadaki çalışan polis falan demeye başladı, yani ya vereceksiniz ya da polisi arıyorum diyor. Ben de bildiğimden güzel ülkemin kanunlarını, polis gelse bunlara bir şey yapmaz, kuaför hatta içinde hizmet almakta olup, bunların parasını ödemeyen bizler suçlu durumuna düşeriz. Ben girdim devreye.
"Polisi aramayın, gerek yok."
"Ama Marin Hanım baksanıza ne yapıyorlar."
"Madem paraları yok, ojeleri de olmasın, çıkartın ojelerini, gönderin."
Türkçe bilen tipsiz de bana ters ters bakıyor.
"Ama olmaz öyle" Bir şeyler mırıldandı ağzı olduğu iddia edilen organından.
"Olur olur bak hem ojelerle abdest tutmaz sen dindar kadınsın oje senin neyine. Burası da zenginlerin kuaförü bir zahmet bir daha gelmeyin." Dedim, Çok bozuldu ama bir şey demesine fırsat olmadan, zaten bunlardan yılmış olan, oje süren kız geldi ve elindeki asetonlu pamukla parmaklarına saldırdı. Bu çekmeye çalışıyor, kız birkaç tanesini sildi bazı parmaklar kaldı, tipsiz Suriyeli de bunu kendine kar saydı. Türkçe bilmeyeni bunlar olurken çoktan kaçmıştı.
Benim işlemim bitti, ödememi yaptım. Çıkarken de belki yanlış ama ikinci dünya savaşı filmlerinde sık karşılaştığım bir uygulamadan bahsettim.
"Bence kapıya köpekler ve Suriyeliler giremez! yazın tıpkı ikinci dünya savaşı zamanındaki gibi." Dedim.
"İyi fikir, ben bir daha gelirlerse içeri almayı düşünmüyorum zaten." dedi adam.
Not: Bu benzetmede isimlerini haksız yere kullanıp, hakaret unsuru yaptığım için tüm köpeklerden özür dilerim! Sizin asaletiniz çoğu insanda yok.
"Polisi aramayın, gerek yok."
"Ama Marin Hanım baksanıza ne yapıyorlar."
"Madem paraları yok, ojeleri de olmasın, çıkartın ojelerini, gönderin."
Türkçe bilen tipsiz de bana ters ters bakıyor.
"Ama olmaz öyle" Bir şeyler mırıldandı ağzı olduğu iddia edilen organından.
"Olur olur bak hem ojelerle abdest tutmaz sen dindar kadınsın oje senin neyine. Burası da zenginlerin kuaförü bir zahmet bir daha gelmeyin." Dedim, Çok bozuldu ama bir şey demesine fırsat olmadan, zaten bunlardan yılmış olan, oje süren kız geldi ve elindeki asetonlu pamukla parmaklarına saldırdı. Bu çekmeye çalışıyor, kız birkaç tanesini sildi bazı parmaklar kaldı, tipsiz Suriyeli de bunu kendine kar saydı. Türkçe bilmeyeni bunlar olurken çoktan kaçmıştı.
Benim işlemim bitti, ödememi yaptım. Çıkarken de belki yanlış ama ikinci dünya savaşı filmlerinde sık karşılaştığım bir uygulamadan bahsettim.
"Bence kapıya köpekler ve Suriyeliler giremez! yazın tıpkı ikinci dünya savaşı zamanındaki gibi." Dedim.
"İyi fikir, ben bir daha gelirlerse içeri almayı düşünmüyorum zaten." dedi adam.
Not: Bu benzetmede isimlerini haksız yere kullanıp, hakaret unsuru yaptığım için tüm köpeklerden özür dilerim! Sizin asaletiniz çoğu insanda yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder