Dün lisemde nohut pilav günü vardı, pirinç pilavını severim ama zararlıdır kilo yapar ekstra şeker şimdi ne gerek var dedim ama kendimi giderken buldum içimdeki cadı dedi ki gitme ben onu dinledim mi hayır neden çünkü beni çok asosyal yapıyor istiyor ki hep insanlardan uzak durayım soyutlanayım benden utanıyor mudur nedir. Hem ne var utanacak? Şeklim şemalim, halim vaktim yerinde çok şükür. Onun derdini biliyorum ben oradakilerin çoğu evlendi çoluk çocuğa karıştı tabii bana da soracaklar ben de yok deyince bu haspam içeride bir hayıflanacak, eksik hissedecek kendini sanki herkes aynı şekilde ve aynı şeyleri yaşamak zorundaymış gibi.
Okul yolumda yürürken ne çok anı geçti gözlerimden. Küçücük bir kızdım ama o zaman da dik başlıydım dünyaya kafa tutardım, bilirdim birgün bu küçük kızın söyleyeceği büyük cümleleri olacak hatta o cümleler o kadar büyüyecek ki herkesi saracak, herkes onu tanıyacak. Yolda aklıma bir sabah önüme fırlayıp kartını veren çocuk geldi. Onu hiç aramadım daha doğrusu aradım ama hep konuşmadan kapattım buna bile cesaret edememiştim. Doğru düzgün flörtüm olmadı lisede benim hepsi heves hepsi aman benim de olsun diyeydi ve yarım yamalak kaldılar. Bu konuda kaşarlanmış bir arkadaşım vardı arabası olanlarla çıkar o diş tellerine rağmen oral seksi ile tanınırdı. o çocuğu arama ne yapacaksın onu dedi diye aramadım yani konuşmadım keşke onu dinlemeseydim hatırlıyorum da çocuk çok heyecanlanmştı o kartı bana verirken. Okul bahçesine girdiğimde de daha topuklu bot istiyorum ben diye üzüldüğüm ama yasak olduğu için bir türlü alamadığım aklıma geldi, gülümsedim. Bir sürü yabancı orta yaşlı yüz baktı bana yaka kartları vardı yakalarında. Salona girdim. "Marin" yazdığım kartımı taktım yakama, etrafa baktım, elime tutuşturulan bir tabak nohutlu pilavı ve plastik çatalı tuttum tadına bakmakla kenarda bir yere ustaca bırakmak arasında kaldım. Tam o sırada kilo almış, orta yaşın dibine vurmuş, çizgili yüzlerini lisede sürdükleri fondotenlerle saklayamamış üç kadın yaklaştı yanımda. Tanıdım tabii bir anda da kendimden şüphe ettim ben de mi böyle görünüyorum diye ama görünmüyordum zaten onlar da hiç değişmemişsin Marin dediler biri de kızım sen vampir misin dedi gülüştük. Vampirsem de çok aptal bir vampirim ki kan emmeyi unutuyorum. Ne yapıyorsun ne ediyorsunlardan sonra konu çocuklara geldi ama neyse ki fazla detaya girmediler çabuk geçti. Okul anılarımız deşildi hatırlayabildiğimiz kadar. Sınıf arkadaşımız adamlar geldiler adam olmuşlar çoğunun saçları dökülmüş, göbeklenmişler hayat ne kadar da yıpratıcısın. Sandığım kadar kötü ve sıkıcı geçmedi nostalji iyi geldi, nohut pilavımı da yedim gayet lezzetliydi.
Gitmek için bahçeye çıktığımda hani derler ya tarih tekerrür eder diye yıllar önceki bir sahne aynen canlandı yine bahçede o zamanlar platonik aşık olduğum beni istemeyen adı Cüneyt olan çocuk yani adam duruyordu. O da değişmiş yıpranabileceği kadar yıpranmıştı ama yine de tanıdım onu o da beni tanıdı ve bakışlarında bir hayranlık bir heves sezdim. Futbolu bırakmış ki o da göbeklenmişti ve onun da açık olan alnı daha da açılmıştı. Bana doğru meyil etti hafifçe tebessüm edip önümde durdu. Ben de belli belirsiz tebessüm ettim ama tanımazlıktan geldim, yanından geçip gittim onun bana yıllar önce yaptığı gibi. Hayır derdim intikam almak değildi ne konuşacaktık ki biz hiç tanışmamıştık zaten.
Okul yolumda yürürken ne çok anı geçti gözlerimden. Küçücük bir kızdım ama o zaman da dik başlıydım dünyaya kafa tutardım, bilirdim birgün bu küçük kızın söyleyeceği büyük cümleleri olacak hatta o cümleler o kadar büyüyecek ki herkesi saracak, herkes onu tanıyacak. Yolda aklıma bir sabah önüme fırlayıp kartını veren çocuk geldi. Onu hiç aramadım daha doğrusu aradım ama hep konuşmadan kapattım buna bile cesaret edememiştim. Doğru düzgün flörtüm olmadı lisede benim hepsi heves hepsi aman benim de olsun diyeydi ve yarım yamalak kaldılar. Bu konuda kaşarlanmış bir arkadaşım vardı arabası olanlarla çıkar o diş tellerine rağmen oral seksi ile tanınırdı. o çocuğu arama ne yapacaksın onu dedi diye aramadım yani konuşmadım keşke onu dinlemeseydim hatırlıyorum da çocuk çok heyecanlanmştı o kartı bana verirken. Okul bahçesine girdiğimde de daha topuklu bot istiyorum ben diye üzüldüğüm ama yasak olduğu için bir türlü alamadığım aklıma geldi, gülümsedim. Bir sürü yabancı orta yaşlı yüz baktı bana yaka kartları vardı yakalarında. Salona girdim. "Marin" yazdığım kartımı taktım yakama, etrafa baktım, elime tutuşturulan bir tabak nohutlu pilavı ve plastik çatalı tuttum tadına bakmakla kenarda bir yere ustaca bırakmak arasında kaldım. Tam o sırada kilo almış, orta yaşın dibine vurmuş, çizgili yüzlerini lisede sürdükleri fondotenlerle saklayamamış üç kadın yaklaştı yanımda. Tanıdım tabii bir anda da kendimden şüphe ettim ben de mi böyle görünüyorum diye ama görünmüyordum zaten onlar da hiç değişmemişsin Marin dediler biri de kızım sen vampir misin dedi gülüştük. Vampirsem de çok aptal bir vampirim ki kan emmeyi unutuyorum. Ne yapıyorsun ne ediyorsunlardan sonra konu çocuklara geldi ama neyse ki fazla detaya girmediler çabuk geçti. Okul anılarımız deşildi hatırlayabildiğimiz kadar. Sınıf arkadaşımız adamlar geldiler adam olmuşlar çoğunun saçları dökülmüş, göbeklenmişler hayat ne kadar da yıpratıcısın. Sandığım kadar kötü ve sıkıcı geçmedi nostalji iyi geldi, nohut pilavımı da yedim gayet lezzetliydi.
Gitmek için bahçeye çıktığımda hani derler ya tarih tekerrür eder diye yıllar önceki bir sahne aynen canlandı yine bahçede o zamanlar platonik aşık olduğum beni istemeyen adı Cüneyt olan çocuk yani adam duruyordu. O da değişmiş yıpranabileceği kadar yıpranmıştı ama yine de tanıdım onu o da beni tanıdı ve bakışlarında bir hayranlık bir heves sezdim. Futbolu bırakmış ki o da göbeklenmişti ve onun da açık olan alnı daha da açılmıştı. Bana doğru meyil etti hafifçe tebessüm edip önümde durdu. Ben de belli belirsiz tebessüm ettim ama tanımazlıktan geldim, yanından geçip gittim onun bana yıllar önce yaptığı gibi. Hayır derdim intikam almak değildi ne konuşacaktık ki biz hiç tanışmamıştık zaten.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder