Soru ve yorumlar için madammarin@gmail.com

12 Haziran 2016 Pazar

Ayşe Özyılmazel Gibi Yazamam Ki Ben Madam Marin'im


 Bir iş görüşmesi klişesi daha yaşadım geçtiğmiz cuma. Kalyon'un sağ tarafımı donduran esintisini geçip buluşacağım kişinin beni beklediği kafeye ulaştım. Tokalaşma, selamlaşma bittikten sonra sabah çayıma doyamadığımdan hemen çay ve yanında soğuk su söyledim, iş vericim beni süzerken her anlamda ne kadar verici olduğumu düşünüyordu bakışlarından anladım.

-Yazılarınızı keyifle okuyorum kadın erkek ilişkilerine çok farklı bir bakış açısıyla yaklaşıyorsunuz.
-Ben ne düşünüyorsam ne görüyorsam ve ne yaşıyorsam onu yazıyorum.
-En çok da bunu merak ediyorum yazdıklarınız gerçek mi?
-Çoğunluğu gerçek bazen hayalle gerçeği karıştırıyorum o ayrı bir konu.
-Çok hoşsunuz cidden biz sizden Ayşe Özyılmazel'in köşesi gibi bir köşe istiyoruz. İlişkilerden ve cinsellikten bahsedeceksiniz yine ama daha yumuşak, esprili ve daha nasıl desem yayınlanabilir olsun. Siz bir sonraki cümlede küfür edecek gibisiniz bazen.
-Ayşe Özyılmazel mi?
-Evet okur musunuz?

Düşündüm... Okuduğum oldu tabii benzer ne yanımız olabilirdi?  Neşeliydi, gezdiği yerleri, beğendiklerini, okuduklarını, düşündüklerini yazıyordu, akıcıydı, benim kalemime bulaşmış öfkemi o arkasında saklıyordu. Aklıma neşenin ve gezmelerin ardına saklanan bir yalnızlık korkusu ve bir türlü tutunamayan ilişkiler geldi. Aşkı arayan, kendini sevecek bir adama her konuda açılacak ve bağlanacak küçük bir kız çocuğu, biraz da babasının sevgisine muhtaç hala onu arıyor aşık olacağı adamlarda, yanılıyor, bağlanıyor, üzülüyor. Çok tanıdık geldi bu tanım birden evet ben yumuşak yazmıyorum gezdim eğlendim yazıları da yazmıyorum tokat gibi vurmayı seviyorum düşündüklerimi çünkü hepimiz hayattan aynı tokatları yiyoruz. İlişkilerimde tutunamıyorum, ya tutunacak adam olmuyor karşımda ya da ben tutulmak istemiyorum. Mutluluğu deli gibi ararken ondan korkup hep saklanıyorum. Ben mutsuzluğumla yalnızlığımla, atarlı dengesiz halim ve çalkantılı ilişkilerimle iyiyim bunlar olmasa kendimi neyle üzerim? Bunları düşünürken yan masadaki takım elbiseli adamın üzerime odaklanmış delici bakışlarına takılıp düşüncelerimden sıyrılıyorum.

-Şarkı söylememi de isteyecek misiniz? Sesim cidden kötüdür.
-Hayır hayır sadece yazılarınız benzesin yeter.
( Ciddi ciddi cevap da veriyor garibim.)
-Benim tarzım belli okurlarım da benim bu dilimi seviyorlar başka birine benzersem beni okumayı bırakırlar.

Dedim ve gittim adamın aman ne olur tekrar görüşelimlerini ve yan masadaki bana yiyecek gibi bakan adamı geride bıraktım. Yürürken de düşündüm ben de bir Carrie Bradshaw bir Ayşe Özyılmazel benzeri olmaya zorlanacak, ilişki beceriksizi, hep ye iç gez eğlen ama mutlu olama ki biz de seni okuyalım türü bir yazar ve kadın olarak mı kalacaktım. Yalnız, biraz kasvetli ama huzurlu evime geri döndüm ben ben olarak kalayım ve yazayım iyi böyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kimler Geldi Kimler Geçti

   Kimler Geldi Kimler Geçti… Benim hayatımdan değil oralara hiç girmeyelim.   Netflix’teki diziden bahsediyorum. Serenay Sarıkaya’nın Leyla...