Hayatta iki
şeyden nefret ederim; 1-Israrcı insanlardan,2-duşta iş tutmaktan. Dün birini
eve attım, uzun süredir tanıyorum ama hiç beraber olmamıştık. Israrlarıyla kendini
gösteren bir bankacı kendisi, hoş adam ama dediğim gibi çok ısrarcı. Banka
hesaplarımın kontrolü onda yani işte Marin Hanım şurada değerlendirelim mi?
Şuna yatırım yapalım mı diyen görevli. Baktım gideri de var, çağırdım eve bu da
koşa koşa geldi. Vakit nakitti benim için, Minel işe girdi ve bir koca
adayından daha ayrıldı. Stavros nihayet Atina’ya döndü ama bu sefer de Minel’in
kız kardeşi Mine geldi, ikiz bunlar bu arada. Minel neyse Mine bunun tam tersi,
tutucu, sessiz, gözlüklü bütün gün kitap okuyan bir kız. Gerçi benim yanımda o
da bozulur. Ailesi göndermiş git bakalım Minel ne yapıyor orada diye, bu da
geldi. Beraber dönerler diye umuyorum.
Kendi evimde yalnız kalacağım günlerin hayali içindeyim. Bir diziye denk
geldim Bron-Broen diye izlemediyseniz tavsiye ederim. İsveç yapımı bir
polisiye, oradaki polis kadın ki önce bir tür otizm sorunu var sandım, çok
zeki, çalışkan ama insan ilişkileri ve empati yeteneği sıfır. Gün geçtikçe ona
benzediğimi düşünmeye başladım. Benim de nedense insan ilişkilerim sıfır,
özellikle de karşı cinsle. Bir de tamam etrafımda insan olmasını seviyorum ama benim
de özel alana ihtiyacım var. Ne yapayım eve ekstra duvar mı ördüreyim? Dizide
Martin karakteri de çok iyi hatta sırf ona benziyor diye ne zamandır uğraşan
ama benim hayır dediğim bir Ermeni arkadaşımı götürmeye karar verdim. Neyse
konumuza dönelim; bankacı…
Eve geldi, yan
yana oturmalar, kahve ikramı (neden sevişmeden önce kahve içilmesi zorunlu hala
anlamış değilim) öpüşmeye başladık ve bu tutturdu hadi duşta sevişelim diye.
Bunun alt metni ben seni yalayacağım da önce bir yıkayayımdır, ne kadar hijyen
delisi olduğumu bilmiyor tabii. Ayrıca ben duşta sevişmekten nefret ederim. Suyun
ısısını ayarla, gözüne şampuanı kaçırma, kayma, düşme!
Hadi neyse
dedim çünkü çok ısrar etti, girdik banyoya. Benim banyoda büyük bir jakuzi var,
üstü de duş başlıklı, dolduralım mı dedim olur dedi, doldurduk. En azından
kayıp düşme derdim olmayacaktı, mutluydum. Köpükler, jakuzi masajı, bu arada
olaya girmeye çalışıyoruz ki suyun altında asla cinsel birleşme olmaz onlar
film hileleridir, unutmayın bunu. Bu sefer de hadi video çekelim diye tutturdu.
Olmaz dedim haliyle, bana güvenmiyor musun klasiği geldi, sana güveniyorum da
ya ölürsen ve telefon başkasının eline geçerse dedim, tamam sen çek o zaman
dedi. Yüzün de görünmez hem.
Bu ısrarcı
ama tipinden ötürü katlandığım fantezi tavşanına uyup telefonumu aldım ve
küvete girdim. Üst kısmına oturdum bu yalayacak ben çekicem, neyse başladı
olaya, sonra kendini kaptırıp elini göğüslerime uzattı,koluma çarptı ve hop telefon
suya!!!
Hemen tekmeler
atarak bunu kendimden uzaklaştırdım ve telefonumu bulup çıkarttım, işin ilginci
tam o sırada biri aradı, meşgule atmaya çalışıyorum olmuyor, bir yandan da
kendim kurulanıp, telefonu kurulamaya çalışıyorum. Bu da arkadan akıl veriyor
pirinç var mı evde pirince koy diye, koydum gerçi, bunun da kıçına tekmeyi
koydum, kovaladım. Telefonum hala pirincin içinde yarın bir üst modelini almaya
gideceğim, o telefonun açılmayacağını da, benim bu bankacıyla bir daha
görüşmeyeceğimi de hepimiz biliyoruz.