Soru ve yorumlar için madammarin@gmail.com

31 Temmuz 2017 Pazartesi

İlk Danışanımın İlginç Teklifi

 Bana danışmak için aylardır uğraşan, oldukça da iyi bir kariyeri olan bir bey var. Ben de kenardan köşeden kurslara, seminerlere gidiyorum tam olarak ne olacağımı bilmeden yapıyorum bunu ama hoşuma gidiyor insanlara yardım etmek ve fikirlerimi söylemek. İki saat danışmak için epey de yüksek bir ücret teklif etti. Önce bu başka bir beklentiye kapılmaz değil mi diye bir korkuya kapılmadım dersem yalan olur ama buluşacağımız yer lüks bir restoran, bana saldıracak değil ya en kötü iki laf eder kalkar giderim dedim.

Buluştuk, çok şık, kibar bir adam. Beni görünce şaşırdı, anladım. Kesin daha yaşlı, daha bilmiş görünen bir kadın bekliyordu.
-Çok gençmişsiniz. Diyerek de bu beklentisini kelimelere döktü.
-Göründüğüm kadar genç değilim. Dedim ben de.

Konuya girmekte hem sabırsızlanıyor hem de çekiniyordu. İçimden dua etmeye başladım ne olur köle, sadist, bdsm adı her neyse o eğilimlerde olmasın diye. Böyle kariyer sahibi adamlarda ne yazık ki bu tür bir durum söz konusu oluyor. Dominantlıkları arttıkça aşağılanmak istiyorlar. Benim de bu konularda vereceğim bir tavsiyem ya da önerim yok, anca psikoloğa git ya da saçmalama normal ol derim çünkü böyle yaşayan adam ve kadınların gerçekten ciddi sorunları olduğunu ve çok mutsuz olduklarını gördüm.

-Nedir bana danışmak istediğiniz konu?
-Ben çok mutsuzum Marin. Bu öyle bir mutsuzluk ki bir virüs olsaydı şimdiye ölmüştüm.
-Nedir sizi aslında mutsuz eden?
-Bilmiyorum. İki harika çocuğum, güzel bir karım, iyi bir işim var. Sayılan, sevilen biriyim ama bunların hiçbiri beni mutlu etmiyor.
-Mutluluk çok abartılıyor bence. Herkes bir mutlu olma peşinde, sevenlerinizin hayatta olması bile yeter mutlu olmaya. Seneye biri hayatınızdan eksilebilir ve benim hiç derdim yokmuş, oysa ne kadar mutluymuşum diyebilirsiniz.
-Haklısınız Marin. Bunları ben de çok düşünüyorum. Mutsuzluğumun kaynağını bulursam belki çözümünü de bulurum diyorum.
-Mutsuzluğunuzun kaynağı belli. Çok kusursuzsunuz. İstediğiniz her şeye sahipsiniz, amacınız yok ya da kalmamış bu da sizi mutsuz ediyor.
-Aşık olsam mutlu olur muyum sizce?
-Hayır ama heyecan hayata yeniden bağlanmanızı sağlayabilir.
-Ben bu heyecanı farklı şekilde tatmaya karar verdim. Hemen arkanızdaki beyle anlaştım, onunla bir otele gidip beraber olacağım. Siz de gelip beni izlerseniz, kendimi çok daha güvende ve iyi hissedeceğim.

Şaşırdım mı? Tabii ki hayır. Ne dedim size ya köle çıkacaktı ya da ona yakın bir şey. Aşağılanmak istiyordu. Becerilmek de bir tür aşağılanmaktı yoksa derdi seks bile değildi eminim. Arkamı dönüp baktım, gençten, kirli sakallı biri oturuyordu. O da parasının peşindeydi gay olduğunu hiç sanmıyorum.
-Bu mu sizi mutlu edecek?
-Bilmiyorum eder mi?
-Anal seks eder tabii, o an için epeyce eder hemde özellikle de yapan iyi yapıyorsa ama eşcinsel eğiliminiz yoksa yapmayın derim ben, sonrasında daha kötü hissedebilirsiniz.
-Hayır hayır kesinlikle gay değilim sadece heyecan istiyorum.
-Tamam deneyin o zaman, korunun da mutlaka.
-İzlemeyecek misiniz?
-Dürüst olmak gerekirse gay porno izlemeyi severim ama canlısı pek ilgimi çekmedi. Belki oyuncular da çok gözüme hitap etmediğindendir.
-Siz beni yargılamazsınız sanıyordum.
-Yargılamıyorum, izlemek istemiyorum diyorum ve bunun sizi mutlu edeceğini de sanmıyorum.
-Bu adam tarafından becerilip, sonra karımın çocuklarımın yüzüne bakmak istiyorum.
-Mükemmel hayatıma bir tepki diyorsunuz ama bunu kimse bilmeyecek, üçümüzden başka.
-Evet.
-Siz kararınızı vermişsiniz, umarım keyif alırsınız.
-Başka bir öneriniz yok mu?
-Var, girerken kasmayın girdikten sonra hafif kasın daha çok zevk alırsınız.
Gitmek için hazırlanıyorum.
-Paranızı almadınız.
-Çok yardımcı olamadım sanki.
-Hayır sandığınızdan daha çok oldunuz.
Zarfı uzatıyor, alıyorum. Bu saçma konuşma için yol da dahil iki saatimi harcadım çünkü. Geçerken de müstakbel analcıya göz ucuyla bakıyorum. Görevine hazır şekilde bekliyor. Bu danışma konusunda ne şaşırdım ne de garipsedim. Bana ne danışacaktı başka diye düşündüm ama keşke kendi derinlikleri hakkında değil de daha derin bir konuda danışsaydı. Bence hiç zevk alamayacak.


Aşkın Cin Hali

  Bir iş teklifi aldım, korku filmi yazacağım. İyi, güzel, bayılırım korku filmlerine ama malum bizim kültürden ötürü ne hayalet ne zombiden korkmaz Türk halkı cinden korktuğu kadar dedi yönetmen, cinli olsun lütfen. Bir de gerçek hikaye istiyor, malum hepimiz bu tür hikayelerle büyüdük, Hristiyan tarafında şeytan ya da iblis olarak anılanlar bu tarafta Cindir. İçine kaçarlar ya da çarparlar, hoca ya da rahip gelir çıkartır. Gerçek olması şartıyla birkaç duyduğum daha doğrusu başından geçtiğine inandığım kişiyle irtibata geçtim. Biri annemin uzaktan akrabası. Gittim kadının evine. Ev bana gayet normal göründü, cin min yoktu yani bana görünmedi en azından. Dedim ne gördün, neler yaşadın anlatır mısın? bana büyü yaptılar, evime muska koydular ben de tuhaf şeyler yaşamaya başladım dedi.
"Bir görsen Marin, bacakları ters, yüzleri tuhaf, çok korkunçtu geçti arkamdan. Sonra çocuklarımın kılığına girdiler, geceleri sesler çıkarttılar, evi değiştirdim bir de hocaya gittim de öyle kurtuldum."
-Dertleri neymiş peki ne istiyorlarmış?
-Büyü hep büyüden.
-Büyü gitti cin de gitti öyle mi?
-Evet.
-İletişim kursaydın da sorsaydın başka boyutlar var mı? hayat nasıl falan diye.
-Ay olur mu onlara karışırsın o zaman.
Bizim uzak akraba onlara karışmadı da benim kafam karıştı bundan film falan çıkmazdı. Sonra anneannemle ilgili anlatılanlar geldi aklıma. Zamanında dedem askerdeyken aynadan çıkan yağız bir delikanlıya aşık olmuş güya o da cinmiş. Ne annem anlatıyor ne teyzem yahu anlatın ne olacak alt tarafı olursa film olacak, nihayet başka bir akrabam olan yaşlı bir teyze anlatmayı kabul etti.
Anneannem baya aşk yaşamış bu civan cinle hatta kocasını bırakıp onunla gitmeye bile kalkmış, artık aynadan mı geçecekti yoksa canından mı bilemem. İlişki yaşadılar mı en çok da onu merak ettim ama onu soracak kimse yoktu. Sonra bir hoca gelmiş adını söyle diye ısrar etmiş, canım anneannem cini öldürmesinler diye söylememiş ama cin değişip ona zarar vermeye başlamış, artık eskisi gibi aralarında romantik bir aşk yokmuş. Anneannem de kızmış adını söylemiş hoca da cini gebertmiş. Tanıdık geldi mi? Bizim yaşadığımız ilişkilerin özeti gibi değil mi nolur dürüst olun. Yasak aşk, önce herşey mükemmel, sonra adam değişir ve gerçek yüzü ortaya çıkar, siz yaptığınız onca fedakarlıktan sonra "ben bunu mu hak ettim!" diye kızar, verebileceğiniz en ağır hasarı verir ve daha fazlasını almaktan kaçarak ilişkiyi bitirir, ya birinden yardım alır, ya da kendi başınıza bu adamdan kurtulursunuz. Benim yaşadığım tüm aşklar böyleydi, tek fark benimkiler cin değil adamdı daha doğrusu benim adam sandıklarımdı. Anneannemle ilişki anlayışımız çok benzeşiyormuş, neyse yazayım bakalım şu olayı nasıl bir senaryo çıkacak ortaya.

28 Temmuz 2017 Cuma

Dindarsın Tamam Biz De Yedik...

 Yeni dönem yeni moda dindar görünmek, namaz kılar gibi yapıp selfie çekmek sosyal medyada paylaşmak, din merkezlerini ziyaret etmek ve yine oralarda fotoğraf paylaşmak... Her dönemin modası var ya hani şimdi bu modayı yaşıyoruz. 90 lar ve 2000 ler özgür ve seksiydi. Amerika özentisiydi, şimdi de Arap özentisi, gerici, dinci, saçma sapan bir dönemdeyiz. Dincilik de gerçek değil tabii tamamen göstermelik, çıkar için mış gibi yapmaktan ibaret. İşleri olsun diye cuma namazına gidenler, hafta içi camiinin önünden geçmezler. Adım başı açılan ve açılmaya devam eden camiiler bomboş. O kadar boş camii ne işimize yarayacaksa hala da yenileri yapılıyor. Oyuncular, mankenler, eski spikerler, artık bir halt olmayı çoktan kaybetmiş ve piyasada yatacak adam bırakmamış, ünlü bayanlar da dindar geçinmeye, dini ülkelere gidip pozlar vermeye, konuşurken böyle konuşmaya ve nedense beyaz giyinmeye başladılar. Tanıdığım, yaşamını bildiğim hatta escortluk yaptığını bildiğim kadınlar da Ümre'ye gidip bana sen de gitseneeeee demiyorlar mı çıldırıyorum. Oralarda pozlar verip, Arap müşteri bulma peşinde olduğunu bilmiyoruz sanki. Bildiğin namaz kılan, kapanan, dindar görünen o..pular sardı etrafı.

Biz de yedik... Ne gözüne girmeye çalıştığınız belli kesim ne yöneticiler ne de halk bu numaraları yemiyor, sadece gülüyor size. Boy boy çıplak fotoğraflarınız nette dolanırken, ne duası ne namazı? Ayrıca ibadet gizli olur, göstere göstere olmaz. Bakın ben namaz kılıyorum diyerek yapılmaz. İyilik de böyledir, bir insana ya da hayvana yardım ediyorsanız onun da fotoğrafını çekip sosyal medyada yayınlamazsınız. Eğer bunun aksini yapıyorsanız, birilerine göstermelik yapıyor, içinizde hissetmiyorsunuzdur. Yine yanlış anlaşılmasın ben kimsenin geçmişini sorgulamıyorum, bana düşmez; zaten ben de melek ya da rahibe değilim ki kimi nasıl sorgulayayım. Herkes istediğini yaşar. Ben bu sahte hale çok gıcık oluyorum. Escort olduğu bilinen ve yüzlerinden, tavırlarından damla damla akan hatunlar Arabistan'a kutsal topraklara gidip, dua ediyoruz sizin için de diyorsa, bunu yayınlıyorsa bu kadar da olmaz deme hakkına sahibim. Dediğim gibi bu bir dönem ve her dönem, her moda geçicidir. Bu da geçecek. Şimdi din ve sözde dindarlık moda, yarın aşırı solcu olmak ya da bilemiyorum bilimsel takılmak, komünist olmak belki başka bir akım moda olacak. Kim bilir çıplaklık bile moda olabilir. İşte o zaman bu dine baya bir bağlanmış ablalar, bir açılacak ki of of görmeyin. Ne oldu inanç? Kapanma? Duaya adanma? Bunlar güzel şeyler elbette ama gerçekse güzel. İçtense, dürüstse güzel. Bir de düşünün bakalım siz aslında kimi kandırmaya çalışıyorsunuz, sopası yok denir hani, öyle bir hale sokar ki sizi o sahte haliniz, sahte dindarlığınız yerle bir olur. Nasıl biriysen öyle yaşamaya devam et. Elbette fikrin değişebilir, eskiden çok rahat bir kadınken şimdi inançlı ve dindar da olabilirsin ama böyleysen, bunu saçma sapan ve her halinden sahtekarlık akan fotoğraflarla süslemezsin, dalga konusu olmazsın. Gerçek maneviyat içeriden gelir ve kapalı kapılar arkasında yaşanır, kamera önünde değil. Bu insanlar çoğu şeyi en özel anlarını kamera önünde yaşamaya alışık olduklarından bu hallerini de çekmekte saknca görmüyorlar tabii. Ne diyelim, başını örten, kıçını açan, bundan kendince nemalananlara şimdilik afiyet osun, ilerde bunun da bedelini ödeyecekler gerçi onlar yeni kılığa da kolayca adapte olurlar.

Temizlikçinin Bitmeyen İstekleri Ve Yatağın Altındaki Vibratör

 Temizlikçi kadın tuttum, hatta ben şimdi size bunları yazarken o temizlik yapıyor. Sabahın köründe damladı, oturdu ve dediği ilk şey: "Kahvaltı yapmadım bana kahvaltı ver." Yabancı uyruklu, Türkçesi bozuk. Ben sinirlenip de def etmeyeyim diye Minel hemen atıldı ben hazırlarım diye. Ben odama uyumaya geri gittim. Kapı çalmak falan yok pat diye daldı odama. "Marincim nasılsın? Beni neden az çağırıyorsun?" Diyor, Minel de arkasından koşturdu. Yahu belki odada yalnız değilim bu ne böyle pat diye giriyorsun içeri. "Minel, seninle ilgilenir ne yapacağını söyler Anna, bir de aldığın her şeyi yerine koy." Dedim. Geri döndüm uyumaya ama uykumu kaçırdı bir kere. Kahvaltısı bitsin de öyle kalkayım diye oyalandım, beraber kahvaltı etmek istemiyorum çünkü.

Sakın insanları küçük gördüğüm düşünülmesin ama bunlara fazla yüz vermeye gelmiyor. Zamanında çok yumuşak davrandım ve gördüm. Para ile size hizmet etmeye geelen birine, bu ister temizlik olsun ister tadilat asla fazla samimi olmayacaksınız. Oturup sohbet falan etmeyeceksiniz bir kere. O zaman sizi ahbap gibi görmeye başlıyor ve iş yapmayı bırakıp, zaman dolduruyor.  Bari kalkıp çalışayım dedim. Hanım efendinin kahvaltısı bitince işe başladı. Stavros'un odasının temizliği bitti, geldi salona "şimdi Türk kahvesi içebilirim." Dedi. İyi ki Minel var ben bunu def etmiştim yoksa. "Ben yaparım nasıl olsun kahven?" Deyip yapmaya başladı Minel. Ben Laptopumun başında yazıyorum. Bu da kahve keyfi yaparken gittiği evlerde yaşadıklarını anlatıyor. İşte bir falsolu hareket daha. Başkasını anlatıyorsa, beni de anlatıyordur. Bana da laf atıyor arada ama duvarıma çarpıp dönüyor. En fazla hı hı şeklinde cevap veriyorum. Yok bir evde ev sahibi karısının yanında bunu taciz etmiş, başka bir evde yaşlı adam ellemeye çalışmış, bir evdeki kadın çok pasaklıymış. Seni çağırmış temizle diye işte, ne ötüyorsun daha. Bir evdeki kadın da çok çapkınmış kaç erkek arkadaşı var belli değilmiş. Bir ara dedim karıştırdı da beni bana mı çekiştiriyor acaba? Minel de ne yapsın oturmuş dinliyor, gerçi onun ilgisini de çekmiştir. Kahvesini de yudumluyor keyifle, ama gözü hep bende. Stavros eve geliyor. Bu tacizden son derece çekmiş, pek bir şeye benzemeyen temizlikçi madurumuz Anna, Stavros' u görünce ne yapacağını şaşırıyor.

"Marinciğim bu kim? Kim bu adam?"
Stavros da benim kafada bununla hiç konuşmadan odasına giriyor.
"Kuzenim." Bende cevaplar tek kelimelik ya da ses çıkartma şeklinde hı hı- ı ıhh gibi.
Stavros odasından çıkıyor. Bir cd varmış masasında onu bulamamış.
"Ay ben onu çekmeceye koydum gelin göstereyim, önemli bir şey miydi?" Stavros'un peşinden odasına giriyor. Sana ne önemli mi değil mi sen ne anlayacaksın acaba? Stavros da bunun yapışkanlığından rahatsız olup, hemen gidiyor. Belki işi yoktu çocuğun ama ne yapsın.
"Ay kuzenin ne kadar yakışıklıymış Marinciğim, bekar mı?"
"Bekar." Sanki sana bakar, bekar olsa ne olacak acaba. Sıra benim odama geliyor. Bitse de gitse diye sabrediyorum. Dip köşe siliyor ya hesapta, benim taa fi zamanında yatağın altına ittiğim kutudaki vibratörü bulmuş, almış eline sallaya sallaya geliyor. Kullandığım da sanılmasın lütfen, bana hediye gelmişti, şöyle bir baktım, kutusuyla kaldırdım. İğrenç bir plastik kokusu, zaten aşırı gereksiz bir kalınlık ve o korkuç yapaylık bence kimse bunları isteyerek kullanmaz anca pornolarda. Bir de pornolardaki kadınlar bunları nasıl yalıyor cidden aklım almıyor, tadı da iğrenç. İlk geldiğinde şöyle bir dilimi değdirmiştim tamamen meraktan, o tadın iğrençliğini size anlatamam, korkunç bir plastik ve yapışkan tada yine aynı korkunç plastik koku eşlik ediyor.

"Marincim bu yatağın altındaydı yine oaraya mı koyayım? Baya da büyükmiş ha." Bir de sırıtıyor pis pis. Şimdi bu karı gidecek başka evlerde benim yatağın altında bulduğu yapma çükü anlatacak, orası kesin. Bununla muhattab da olmak istemiyorum ama kötü yakalandım.
"Ben unutmuşum onu, hediye geldi de hiç kullanmadım, al senin olsun."
Bakıyor, elindekine.
"Yok canım ben istemem."
"Çöpe at o zaman. Biraz da acele et hala bir odayı bitiremedin, akşama misafir gelecek."
"Tamam Marincim atıyorum ben bunu o zaman."
"İster at ister al keyfin bilir."
Ben lap topumun ekranına bakarken, bunu göz ucuyla kesiyorum. Çöpe gidiyor ama oradan seyirtip, çantasına atıyor vibratörü, istemem yan cebime yani. Hala da temizlik sürüyor, yani sürüyor herhalde sesi çıkmadı bir süredir, şimdi gelir acıktım der, sonra beş çayında ne var der, bir de akşam yemeği ister. Ben bunu gırtlaklamadan şu temizlik bitse bir an önce.

Kadın Telefon Numarası! Aman İyi Sakla

 WhatsUp dan bir mesaj geliyor. "Merhaba uzun süredir kayıtlısınız ama tam hatırlayamadım, kimsiniz?" şeklinde. Bu tür mesajlar bana sıkça geliyor. Neredeyse yirmi kişiyi direk engelledim ama sonuncuyu merak ederek cevapladım, neden ekliymişim ben bu dallamanın telefonunda acaba diye. "Ben Marin, adım yazıyor zaten."
"Hatırladım medikalciydiniz değil mi?"
"On yıl önce bir hastanede staj yapmıştım evet."
Belki on yıldan da fazla oldu. Üniversiteden sonra hem staj yaptım hem de bir süre çalıştım. Sonra oradan ayrılıp bir dergide işe girmiştim.
"Beni hatırladınız mı? Arabayla almıştım sizi, spor bir arabam vardı. Biraz sohbet etmiştik."
Muhtemelen ben bu geri zekalıyı beni bir yere bıraksın diye kullanmışım. O zamanlar bunu çok yapardım çünkü staj yaptığım yerle evim çok uzaktı. Ben de çıkışta dolaşırdım sonra da otobüse binmek zor gelirdi. Netten bunun gibi salakları bulur, eve bıraktırır bir daha da görüşmezdim. Mecburen de telefonumu veriyordum çünkü geldim diye arayacak, yoksa gelmez adam yapacak bir şey yoktu. Benim anlamadığım şu: on küsür yıl bir telefon numarası nasıl olur da kaybolmaz. Benim akıllı telefonumda numaralar gidip duruyor, güya akıllı. Bu heriflerin telefonunda nasıl bir teknoloji var da hiçbir numara kaybolmuyor? Ya da bunlar numaraları bir yerlere, özel defterlerine falan mı kayıt ediyorlar. Kadın numarası aman kaybolmasın diye. Artık engel diye bir şey var arkadaş sen o numarayı gözün gibi saklasan ne olur? Kadın engeller olur biter.
"Hatırlamıyorum." Yazdım.
"Haklısınız  uzun zaman oldu. Hala medicalci misiniz?"
"Değilim."
"Hala ... da mı oturuyorsunuz?" Adam nerede oturduğumu hatırlıyor ben unutmuştum yuh yani.
"Hayır, Cihangir de."
"Ooo çok güzel, ne iş yapıyorsunuz?"
"Metin yazarı diyelim ama aslında blog ünlüsüyüm, anlamazsınız, okumuyorsunuzdur."
"O ne demek?"
"Ben sizi hatırlamıyorum demek.
"Sohbet etmiştik."
"Olabilir, yatsaymışız ne yapacaktınız acaba?"
"Yok bir daha görüşmediniz benimle."
"Tahmin ediyorum."
"Sizi rahatsız ettim galiba, numara dursun mu arada sohbet ederiz."
"İsterseniz dursun tabii de ben günümüz teknolojisinden yararlanıp sizi engelleyeceğim."
Engelledim gitti. Adım gibi eminim numaramı silmeyecek. Artık özel kasası mı var nesi var orada saklayacak, başka bir numara alınca onunla deneyecek şansını, ben yine engelleyeceğim bu kısır döngü böyle sürecek.
Zaman aşımı diye bir şey var beyler, silin görüşmediğiniz numaraları. Bir de on yıl önce sizi beğenmemiş kadın şimdi hiç beğenmez, anca çok zengin ve ünlü olmayı başardıysanız o ayrı ki benim gibi kadınlar ona da aldırış etmez. Numara saklamak nedir ya, silin gitsin!

21 Temmuz 2017 Cuma

Fay Hattı Kimsenin Donundan Geçmiyor

 Bodrum çevresi ve kos adasına geçmiş olsun diyerek başlıyorum yazıma. Ben de yakınlarda Yunan adalarındaydım, şanslıyım yakalanmadım depreme. Gerçi benim yüreğim her gün deprem yeri o ayrı dava. Yine malum kitleden malum sesler yükseldi vay efendim, Bodrumda çok fuhuş ve çıplak varmış da ondan deprem oluyormuş, hani kendilerine gelsinler diye. Mantık süper, Bodrumda ve tatil yerlerinde cinselliğin dorukta olduğu doğru, biliyor da hınzırlar; yakın takipteler tabii. Tatile gitmişiz arkadaş, koca yılın yorgunluğunu atıcaz, biraz da kafa dağıtıcaz, içeriz de sevişiriz de. Tatil demek biraz da böyle... Ama sen gelip beni kınayamazsın, yapamıyorsun diye hasetlenip, orada kötü bir şeyler olunca oh çekemezsin. Sanki 99 depreminin fena halde dağıttığı Sakarya çok mu sevişgendi.

Belki de öyleydi herkesin özeli kendine de bildiğim kadarıyla tutucu kesimi de fazladır Sakarya'nın. Bir de coğrafya diyer bir şey var, hani okullarda okutulur. Fay hattı var mesela ve buna emin ol kimsenin donuyla ilgisi yok, yani fay hattı senin donunun kıçında durma sayısına göre geçmiyor geçtiği yerden. Bazı bölgeler deprem bölgesi, bazı bölgeler değil. Buralarda çok deprem olmamasının nedeni oradakilerin dini bütün olmasından değil, fay hattı bulunmamasındandır. Yoksa onlar da her haltı yemiştir.

Bırakın insanların özel hayatıyla uğraşmayı. Gerçi biliyoruz sizin derdiniz onların yaptıkları değil, sizin yapamadıklarınız. Fazlaca da belli ediyorsunuz artık saklayamıyorsunuz. Bu saldırgan tavır ve komik yorumlarla da iyice ele veriyorsunuz kendinizi. Yazık oralarda korkmuş insanlara, tatilleri belki yarım kaldı ama sevişmeye devam edecekler. Bu konuda sizdeki sıkıntı onlarda yok. Eğlenmeye, gezmeye, istedikleri gibi yaşamaya da devam edecekler. Siz haset haset kenardan bakarken, onlar, bizler yaşıyor olacağız varsın fay hattı üzerinde olsun, yaşıyoruz ya ona bakın.

14 Temmuz 2017 Cuma

İlk Kez Aldattığım İçin Vicdan Yaptım


Günlerdir Sarper’in atarı devam ediyor. Sanki beni adamın üzerinde yakaladı da kapris yapıyor, hiç sevmem kaprisli erkekleri. Uzun zaman önce bir sevgilim vardı, zırt pırt küser kapris yapardı ben de mal gibi onun kaprisiyle uğraşırdım. Aman yanlış anladın, bak bunun açıklaması var diye. O da her defasında kapris yapacak, arıza çıkartacak yeni şeyler bulurdu. Girerdi adımı Google a ben de ne meşhurmuşum arkadaş çıkardı bir şeylerim, zaten herifin algısı problemliydi vay sen buraya neden üyesin erkek mi arıyorsun? Vay neden burada adın çıktı? Gel de açıklama yap, bir de mail şifrelerimi vermiştim buna, vermesem bu sefer de neden vermiyorsun, benden ne saklıyorsun? diye arıza çıkartacak. Mecburen verdim ben de. Beyinsiz malın önde gideni, spam kısmına bakardı, oraya da saçma sapan mailler geliyor ya yok arkadaşlık sitesi falan aman neymiş oralara üyeymişim,  aptal herif benim arkadaşlık sitesine üye olmaya ihtiyacım mı var? Zaten istesem bulurum, senden alasını hem de. Buldum da aldattım da bunu onlar ayrı konular. Hak etti çünkü birini çok bunaltır, çok üzerine gidersen olacağı budur. Ya aldatır ya kaçar ben her ikisini de yaptım. Surat asmaları, kaprisleri, laf sokmaları hatta hakaretleri döndü kendi kıçına girdi. Benden beklemediği kadar büyük bir kazık attım çünkü iki yıl boyunca burnumdan getirdi hayatı. O zaman çok sabırlıymışım katlanmışım ama şimdi bende sabrın s si kalmadı tüm harflerini tükettim. O yüzden böyle olmadık olaylara kapris yapanlara cidden katlanamıyorum. Surat asmalar, küsmeler, imalar, kısaca trip atmalar; kadına tamam da erkeğe hiç yakışmıyor. Bu Sarper de iki gündür bana küs. Denize gidelim diyorum canım istemiyor diyor, e gezelim o zaman yok odada kalıcam. Odadaysak madem sevişelim o da yok. Eeeh yeter dedim ben çıkıyorum alış veriş yapıcam.

Çıktım sabahtan, gezdim, denize girdim, alış veriş yaptım. Buna akşam uğradım geliyor musun yemek yiyelim, yok peki. Ben de aradım Yorgo’yu, hadi dedim beni yemeğe götür. Atladı hemen, güzel bir Yunan meyhanesine gittik, çok sevmem ama balık yedik. Ardından da hoş bir müzik dinletisi zaten bayılırım Yunan müziklerine. Bir de hoş bir sohbet, adamda ego yok ki ego kelimesi Yunancadır ama onda yok. Kapris yok, güler yüzlü, oh mis. Benimki bütün gün otel odasında somurttu, hatta bugünle birlikte üç gündür somurtuyor, madem ona somurtmak için gerçek bir neden vereyim. Benim kim olduğumu bilmiyor tabii, eskiden takıldığım biri için  bana kapris yapıyor. Sen benim hayatımda mıydın o zaman da onun için kapris yapıyorsun? Bak şimdi sana kapris yapacak bir neden vereceğim, al bunu istediğin yerine monte et, öyle yap kaprisini.


Geceye Yorgo’nun evinde devam ettim.  Çok şirin, sıcak iki odalı bir evdi.  Evlenmemiş, sevgilisi de yokmuş ve evet pipisi hala yamuk ama verdiği zevk daha artmış sanki ya da ben hırsla birleşince çok daha fazla zevk aldım. Kaslı vücuduyla İtalyan erkekleri halt etmiş asıl kendine iyi bakan bizim bu komşunun erkekleri zaten başbakanları Çipras’dan da belli değil mi? Sabah da romantik bir kahvaltı yaptık, öpüşmeli koklaşmalı. Benden bir beklentisi yok tabii sonuçta ben İstanbul’a döneceğim, o burada kalacak. Biraz daha kal diyor, dönmem gerek ama görüşürüz yine diyorum. Denk gelirsek neden olmasın ama yamuk pipisinin etkisiyle sağ bacağım yürürken hafif kasılıyor ben de belli belirsiz topallıyorum. Bu adamla uzun süreli ilişki zor arada tadımlık iyi bu. Sarper’le nasılsa ayrıldık diye baktığımdan olaya, atarlı cümlelerimi hazırlayıp otele dönüyorum. “Hayrola biz evlendik de benim mi haberim yok? İki günlük halinle bana neyin hesabını soruyorsun? Ben gelemem öyle kaprise falan, bak sana kapris yapacak bir neden vereyim, o gördüğün Yorgo var ya dün gece onu yedim.”

Odaya bunları ezber etmiş halde giriyorum. Balkonda sigara içiyor, beni görünce içeri geliyor. Kavga zamanı geldi diyorum içimden.
“Merak ettim seni.” Diyor, ilginçtir sesi çok yumuşak.
“Pek keyifli değilsin son günlerde ben de tatildeyim, biraz eğlenmek istedim.” Benim sesim de tavrım da buz.
“Haklısın özür dilerim, kötü bir haber aldım ve senin de canını sıkmak istemedim ama tavrıma yansıdı.”
“Ne haberi aldın?”
“Kardeşim kansermiş.”
Kulaklarım uğuldamaya başlıyor. Ben adama günlerdir kapris yapıyor diye kızdım bir de üstüne boynuzladım meğer onun derdi başkaymış. Kardeşi de varmış hiç haberim yoktu.
“Çok üzüldüm, geçmiş olsun.”
“Sana söylemem gerekirdi, tatilini rezil ettim.”
“Yok canım sıkılmaya başladım zaten, dönelim artık.”
“Teşekkürler çok anlayışlısın Marin.”
Ne demezsin dün gece de anlayışımın doruğuna çıktım hem de üç kez. Sarılıyoruz, nasıl üzüldüm anlatamam tüm günü sarmaş dolaş geçiriyoruz ve ben Yorga’dan gelen aramaları sürekli reddediyorum. Bir de vicdan azabım eksikti tam oldu, baharat kokusunu içime çekip, vicdanımın sesini susturmaya çalışıyorum.

9 Temmuz 2017 Pazar

Yamuk Pipili Yorgo


  Kavalada'yız... Memleket havası alıyorum, iyi geliyor, unutuyorum tüm yorgunluğumu, koca yılın üzerime yapışan dertlerini, ıvır zıvırını. Birkaç akrabamı da ziyaret ettim çok mutlu oldular. Sarper'e Yunanistan'ı gezdiriyorum, bildiğin tur rehberi modundayım, keyfim yerinde, onun da öyle. Sahilde kendi halinde bir kafede oturuyoruz. Dörtten sonra açık yer bulmak zor buralarda malum akşam dörte kadar alışverişimizi bitirip, sonra denizdi, gezmeydi falan bakıyoruz keyfimize göre. Bir ses geliyor derinlerden.
-Marin?
Başımı çevirmemle sarışın bir Yunan duruyor karşımda. Tanıdık geliyor da kimdi hemen çıkartamıyorum.
-Marin sen misin?
Israrla konuşuyor adam. Bir de heyecanlı beni gördüğü için, bir hevesli, mutlu anlatamam.
-Beni tanımadın mı ben Yorgo.
-Evet hatırladım nasılsın?
Tam o sırada hatırlıyorum Yorgo'yu. Sanılanın aksine Yunanistan da değil Türkiye de tanıştık, daha doğrusu Nette. Yıl 2002 mi ne o zamanlar msn var. Ben de iş yerinde sıkıldıkça giriyordum msn e. Yorgo'yla havadan sudan, o zamanki sorunlu sevgilimden konuşuyordum. Her zamanki gibi yine bir sorunlu sevgilim vardı. O da bana fikrini söylüyor, teselli ediyor, kendi hayatını anlatıyordu. Sonra atladı geldi İstanbul'a iki hafta kadar kaldı. Ben ona İstanbul'u gezdirdim ve tabii kaçınılmaz son, odasını da ziyaret ettim. Çok kibar ve sevecendi ama Yorgo'yla ilgili aklımda kalan en temel özelliği sağ tarafı fazlasıyla işaret etmekte ısrarcı olan penisiydi. Adamın penisi bildiğin sağa doğru yamuktu hatta gördüğümde bu nasıl girer ki dedim o da sorun yaşamadım hiç dedi. Ben yaşadım ama tamam değişik bir haz verdiği kesin de aynı zamanda tuhaf da bir acı veriyordu o yüzden o gidene kadar ilişkiye girmemeye özen gösterdim, bahane olarak da sevgilimi aldatmak bana göre değil yalanını uydurdum, yoksa çok da önemli değildi, memnun kalsaydım tabii.
Bu beni gördü başladı konuşmaya.
-İngilizce konuş lütfen Yunancam çok iyi değil dedim.
-Ah pardon ne zamandır buradasın, daha ne kadar kalacaksın, görüşelim mutlaka.
-Pipin hala sağa mı çekiyor? ( Demedim tabii bunu diyen iç sesim) Bir hafta daha buradayım, tatildeyiz. Bu erkek arkadaşım Sarper.
Sarper, soğukça tokalaşıyor, Yorgo da tüm içtenliğiyle gülümsüyor. Yorgo'yu ne olarak açıklasam Sarper'e.
-Kuzenimin arkadaşı, daha önceden tanışmıştık, unutmamış.
-Öyle mi, iyi. diyor Sarper ilgisizce.
Yorgo, zorla numarasını kayıt ettiriyor bana ve birşeye ihtiyaç olursa ara diyor. Sarper, erkeklere özgü içgüdüsüyle ki zaten tek içgüdüleri de budur, Yorgo'yla geçmişe birşeyler yaşadığımı hissediyor ama sorgulamıyor, deşmiyor neyseki. O akşam suratsız takılıyor sadece, buna da razıyım. Gece yine sarılıp, uyuyoruz sevişmesiz ama.

5 Temmuz 2017 Çarşamba

Sarılarak Uyuyan Erkek Özellikleri


 Yalnız uyumaya alışmış birinin sevgilisiyle uyumak zorunda kalması kadar zor bir durum yok. Evde olsak hadi herkes evine der yollarsın da tatildeyken bu mümkün değil. Bana kalsa ayrı oda tutar arada oraya kaçarım ama bunu anlamayacağını düşündüğümden mecburen bu uyuma-uyuyamama durumuna katlanıyorum. Bir de sarılarak uyumak istemiyor mu? Yanıklarım acıyor, bak sırtım yanmış falan deyip yatağın köşesine kaçıyorum. Aman tamam sarılan erkek buldum oh ne güzel de uyuma alanım da benim özgür alanım. Kalın kolların arasına hapis olmuş halde uyuyamam ki. Çapraz ve özgür yatmayı severim, alışmışım ben anca kedilerle uyumaya, bu durum beni biraz zorlasa da romantik yaz geceleri hatırına katlanıyorum.

Buradan yola çıkarak sarılarak uyumayı seven erkek profillerine değineceğim:
1- Annesiyle sorun yaşamış, yeterince anne sevgisi görememiş, terk edilme korkusu yaşayan erkekler.
2- Sahiplenici erkekler, sana sıkı sıkı sarılınca daha da sahiplenmiş hissederler kendilerini.
3- İlginçtir güvensiz erkekler, sarıldım bir yere gidemezsin beni terk edemezsin, beni terk etme!
4- Aşık erkekler aşkları azalınca sarılma sayıları da azalır ve rahat uyursun ama aşk da biter.
5-Korkak erkekler. Korktuğu için sarılır çünkü yine çocukken bir travma yaşamışır sana sarılınca güvende hissederler.
6- Alışkanlık yapmış erkekler, sarılır neden sarıldığını bilmez.
7- Numaracı erkekler, sarılınca ona daha çok bağlanacağınızı zannederler.

Benimki hangi gruba dahil derseniz bence 1 ve 4 grubundan 2 den de etkilenmiş gibi. Neyse tatil bitene kadar bu sarılma durumuna dayanacağız kaçarı yok. Sarılmayı sevmeyen kadınlar mı? Onlarda sıkıntı yok mis gibi kadınlardır, hadi işinizin başına...

1 Temmuz 2017 Cumartesi

Twitterda Bıktığım Tipler

 Herkesin yaşama şekline ve hayat görüşüne saygım var da karşı tarafın da bana olmalı sonuçta. Twitter da beni takip eden çifler mutlaka tanışma, buluşma derdinde. Ben böyle bir sinyal hiç vermedim. Bir kere hemcinslerimden hoşlanmıyorum kimse kusura bakmasın. Değil başka kadınınkiyle muhattap olmak kendiminkine tahammül edemem karşıma gelse. Yine de bir umut bir denemeler, en azından tanışalım da sohbet edelimler. Zaten elimden geldiğince soruları ve sorunları cevaplıyorum ama aynı yatağa giremeyiz kusuruma bakmayın. Ayrıca seksi olduğunu düşündüğünüz fotoğraflı paylaşımlarınızda bayanların popo arası kılları nedir yahu. Siyah ve uzun uzun ya onları al ya da fotoğraf çekip koyma, abazanlar buna bile atlar da bizim midemiz kalkıyor. Önce kendine bakacaksın, kendine saygılı olacaksın yanına alacak üçüncü kişiyi ararken. Kısaca fikrinize zikrinize saygılıyım ama ortanızda bulunmam.

Fetiş midir bdsm midir her ne halttır yıldığım insan tipi de bunlar. Bunlar yüzünden sahibe sanılmaktan cidden bıktım. Hiçbir bdsm paylaşımım olmamasına rağmen köle tipler gelip sahibem yazmıyor mu sinir oluyorum. Biri de gelmiş bana yardım edin demiş. Nedir sorun diyorum, işte ben böyleym şöyleyim eee? Köleniz olabilir miyim? Olamazsın canım, olma git başkasına köle ol. Zaten bir açıdan bu devletin kölesisin, bundan haz al işte ilgilenmeyen kadınları rahatsız etme. Buradan tekrar söylüyorum ben sahibe değilim. Sert ve giderli bir halim var ama bu benim doğamdan kaynaklı yani kimseyi kırbaçlamam, vibratör takıp mikmem, ya da sahip ayağında takılan eziklere kendimi dövdürtmem, kullandırmam. Bir de onlar var ki onlara ayrı hastayım. Hayatta bir yere gelememiş, cebinde parası yok ben sahipim bana hizmet et diye takılıyor sosyal medyada. Sen önce aç karnını doyur da ondan sonra efendilik peşinde koş, özenti beyinsiz. Kısaca bu türler benden uzak dursun ben de kimsenin kalbini kırmayayım.

Tanışma derdinde olan ve hala benimle tanışacağını sanan tipler. Sizden de yıldım. Kimliğimi ve kendimi saklıyorsam bir sebebi var. Neden seninle tanışayım bir de sandığın gibi yatayım? Sen kimsin? Bu arada iki seks yorumu yazdım diye beni escort sanan yani anasının mesleğini yapıyorum sanan geri zekalılar, ben sizin sülalenizi satın alır,  domaltırım. Zaten bunları engelliyorum da olur da okursanız benim hakkımda fikir edinip ona göre yorum yazın zaten direk mesajlara pek dönmüyorum.
İşe yarar yorumlar ve iş fırsatlarına her zaman kapım açık o ayrı ve tabii saygıda kusur etmeyenlere de.

Minel Nişanlısı Ve Grup Denemeleri

  Benim Minel ne zamandır kızlığımı diktir diye başımın etini dikmiyor. Dedim herhalde vazgeçti ya da benden çekiniyor, son günlerde gerginim yine. En iyisi ben kıza hal hatır sorayım.
-Minel'ciğim ne oldu senin dikilme işin yapmıyor muyuz?
-Yok Marincim gerek kalmadı.
Bir de mahsun mahsun konuşuyor. Bir şey olmuş belli.
-Ne oldu ki? Neden vazgeçtin?
-Nişanlımla ben gerek görmüyoruz buna, daha doğrusu bakire olmadığımı biliyor artık.
Aradan aylar geçti kızın nişanlısının adını hala bilmiyorum, unuttum daha doğrusu. Laf arasında kendi söylese bari.
-Dürüstlük en güzeli tabii sevindim adına.
Ama Minel bir durgun.
-Fotoğraflarımı çekti birkaç arkadaşına yolladı. Sonra o arkadaşlarından biri geldi üçümüz beraber olduk.
Çayımdan aldığım yudumu zor yutuyorum. Şaşıracak daha doğrusu benim çok şaşıracağım bir durum değil bu ama Minel'in nişanlısı da ailesi de oldukça tutucu tipler, nişanı bile haremlik selamlık yapmışlardı. Bu adamın böyle bir şey yapmasına hem şaşırdım hem şaşırmadım. Asıl marjinaller hesapta muhafazakar kesimden çıkıyor malum.
-Öyle mi? Sen de istedin değil mi?
-Yani başta istedim ama...
-Ama?
-Sonra kendimi kötü hissettim. Bir de bittikten sonra yüzüme bakmadılar, çıkıp gitti ikisi.
-Nişanlınla aran nasıl peki? Bu konuyu sonra konuştunuz mu?
-Hayır, sanki hiç olmamış gibi davranıyor ama bir yere gideceğimiz zaman, göğüs dekoltesi giy, mini giy falan diyor bana bakan var mı diye etrafına bakıyor. Sadece ailesine yemeğe gideceğimiz zamanlarda daha kapalı giyiniyorum.
Anlaşıldı adam yanındaki kadını teşhiren ve paylaşmaktan hoşlanan tiplerden ama ailesi tutucu. Bu da bunca baskı ve tabu ile büyümenin sonucu bu hale gelmiştir zaten.
-Bak Minel'ciğim istemedin hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin biliyorsun değil mi?
-Biliyorum, benim de hoşuma gidiyor eğleniyorum aslında ama o arkadaşıyla bir daha olmak istemiyorum, adam çok kabaydı.
-O zaman olma ve bunu nişanlına söyle. İlle böyle paylaşımlar yapacaksanız diğer partleri senin de beğenmen önemli.
-Adam benim fotoğrafımı çekti şey yaparken.
Yine başını önüne eğiyor.
-İstemezsem aileme falan yollar sonra.
-Nereye yolluyor ya. Şikayet ederiz polise ki polise gerek kalmayacak adamlar tanıyorum. Kime ne yolluyor? İstemiyorsan, istemiyorum deyip, dik duracaksın, anladın mı? Kimse sana zorla bir şey yaptıramaz.
Ban bakıp gülümsüyor, rahatladı.
-Haftaya buluşacaktık o zaman ben nişanlıma söyleyeyim onu getirmesin.
-Söyle ısrar ederse de çifkefleş. Yanımdasın kaç zamandır hiç mi öğrenmedin benden bunlarla başa çıkmayı.
-Nuri'ye söylerim olmazsa diye düşündüm.
-Gerek yok ben de hallederim de sen tek başına çözersin olayı. Bir de bu herifle evlenmek zorunda da değilsin bunu da unutma.
Kendine güveni gelmiş şekilde kalkıp odasına gidiyor, nişanlısı olacak adamı iyi bir konuşma bekliyor belli.

Kimler Geldi Kimler Geçti

   Kimler Geldi Kimler Geçti… Benim hayatımdan değil oralara hiç girmeyelim.   Netflix’teki diziden bahsediyorum. Serenay Sarıkaya’nın Leyla...